DÜNYAYI SARSAN NÜKLEER SALDIRI: İŞTE O GERÇEK YÜZ, DİPLOMASİNİN PERDE ARKASI!

DÜNYAYI SARSAN NÜKLEER SALDIRI: İŞTE O GERÇEK YÜZ, DİPLOMASİNİN PERDE ARKASI!

ABD'nin İran'daki nükleer tesislere düzenlediği hava saldırısı dünyayı ayağa kaldırdı. Birleşmiş Milletler'den Çin ve Rusya'ya kadar pek çok ülke saldırıyı uluslararası hukukun ihlali olarak kınarken, Ortadoğu'da tansiyon zirveye çıktı. Bu şok edici...

Ortadoğu'da uzun süredir kaynayan kazan, ABD'nin İran'daki nükleer tesislere yönelik gerçekleştirdiği şok edici hava saldırısıyla adeta patlama noktasına geldi. Uluslararası barış ve istikrar, bir kez daha pamuk ipliğine bağlı. Saldırının hemen ardından dünya genelinde yankılanan tepkiler, bölgedeki gerilimin boyutunu gözler önüne serdi.

Bu pervasız saldırıya ilk tepkilerden biri Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres'ten geldi. Guterres, İran'a karşı güç kullanımını "uluslararası barışa tehdit" olarak nitelendirerek, tek umudun "barış", tek yolun ise "diplomasi" olduğunu vurguladı. Ancak bu itidal çağrısının yalnız kalmadığı da söylenemezdi; zira Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi acil toplanma kararı alırken, birçok ülke peş peşe sükûnet çağrıları yaptı. İran Dışişleri Bakanı Erakçih, saldırının hem Birleşmiş Milletler tüzüğünü hem de uluslararası hukuku ciddi şekilde ihlal ettiğini belirterek, İran'ın "egemenliğini savunmak için tüm seçenekleri saklı tuttuğu" mesajını verdi. Pekin'den yükselen ses de benzer tondaydı; Çin Dışişleri Bakanlığı, ABD'nin saldırısını şiddetle kınayarak, bunun "Birleşmiş Milletler Sözleşmesini ciddi şekilde ihlal ettiğini" açıkladı. Moskova da bu saldırıya sert tepki gösterdi. Rusya Dışişleri Bakanlığı, "ABD'nin İran'daki nükleer tesislere saldırısının şiddetle kınandığını" ifade ederken, "İran'ı hedef alan bu sorumsuz kararın uluslararası hukukun ihlali" olduğunu dile getirdi ve diplomatik yola dönüş çağrısı yaptı. Fransa Cumhurbaşkanlığı, ABD saldırısı sonrası Ortadoğu'daki gelişmeleri değerlendirmek üzere acil savunma kabinesi toplantısı kararı alırken, nükleer silah sahibi Pakistan'ın İslamabad yönetimi ise İran'ın kendini savunma hakkını savundu. Bölgesel istikrara dair endişeler Irak'tan da yükseldi; Bağdat yönetimi "bölgesel istikrar tehlike altında" uyarısını bir kez daha yineledi. Yemen'deki Husiler ise "İran halkının yanındayız, Kızıldeniz'deki ABD gemileri hedefte" mesajıyla gerilimi farklı bir boyuta taşıdı.

Avrupa cephesinde ise tepkilerin yanı sıra destek de vardı. İngiltere Başbakanı Starmer, "İran'ın nükleer silah sahibi olmasına izin verilemez, ABD tehdidi hafifletti" açıklamasını yaparken, Londra'nın saldırıya dahil olmadığını ancak önceden bilgilendirildiğini belirtti. Avrupa Birliği'nin dış politika şefi Kaya Kallas, "Taraflar müzakere masasına dönmeli" derken, Avrupa Konseyi Başkanı Kosta "Uluslararası hukuka saygı gösterin" sözleriyle bir kez daha itidal çağrısı yaptı. Körfez ülkeleri de derin endişe içindeydi; Suudi Arabistan kriz sona erdirecek bir siyasi çözüm istediklerini duyururken, Umman Amerika'nın son saldırısını "uluslararası hukukun açık ihlali" olarak nitelendirdi. Katar ise ABD'nin bombardımanının "felaket boyutunda yansımalara neden olabileceğini" vurguladı. Bu karmaşık tablo içinde, SÖZCÜ Televizyonu sunucusu, İran Dışişleri Bakanı Erakçih'in kullandığı "Orman Kanunu" ifadesinin yaşananlara tam da oturduğunu, "güçlü olanın istediğini yaptığını, diğer herkesin seyrettiğini" belirtti. Zira, izleyicilerden Can Bey'in de belirttiği gibi, "Emperyalist ülkelere sınır yok her yere girip çıkabilirler bizde sınır yok herkes girip çıkabilir bir tek düşünceye yazmaya söylemeye sınır var yasak hemşerim yasak!". Yine izleyicilerden Serhan Bey, Dostoyevski'den bir alıntıyla, "insanların zalimliğinde sınır yoktur yeter ki ellerine yetki geçsin" diyerek bu kaosu özetlerken, Hasan Bey ise "Emperyalizmin yalanlarında sınır yok biz bu filmi Irak'ta gördük sahi nerede o kimyasal silahlar?" diye çok haklı bir soru yöneltti. Kendisi ayrıca, Colin Powell'ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde yaptığı o konuşma için sonradan özür dilediğini, kariyerinin en kötü anı ve bir kara lekesi olduğunu, zira yanlış istihbaratmış diyerek itiraf ettiğini hatırlattı. Bu gelişmeler ve geçmiş örnekler ışığında, https://www.avazturk.com gibi platformlar, uluslararası ilişkilerdeki bu tür kritik dönemeçleri yakından takip etmeye devam ediyor.

Peki, bu saldırının gerçek sebebi neydi ve asıl hedefe ulaşılmış mıydı? İsrail'in yıllardır İran'ın barışçıl amaçlı nükleer programına yönelik "bir sene kaldı, iki sene kaldı, birkaç ay kaldı, bombayı üretti üretecek" şeklindeki ithamları devam ederken, kendi nükleer silahlarına bakmayanların "İran'da nükleer silah var bomba üretecek müdahale etmeliyiz" diye her seferinde harekete geçmesi dikkat çekiyordu. SÖZCÜ Televizyonu sunucusunun aktardığına göre, bu gerilimin arkasında İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ABD Başkanı Donald Trump'ı ikna etme çabaları yatıyordu. Uzun süredir İsrail lobisinin çalışmaları ve hatta Trump'a hiçbir şey yapmadığı için "korkak" gibi lakaplar takılmasıyla, adeta tam da istedikleri gibi "gaza getirildikleri" ve Trump'ın bir müdahale gerçekleştirdiği iddia edildi. Artık İran'ın teknik olarak İsrail-İran savaşına müdahil olduğu ve ABD'nin de bu "savaş cephesine" girdiği bir durumla karşı karşıyayız. Bu durum, uluslararası arenada yalnızca itidal ve sükûnet çağrılarının ötesinde, çok daha derin ve karanlık bir oyunun sahnelendiğini gözler önüne seriyor.