Erdoğan'dan İsrail'e 'Haydutluk' Uyarısı: Kaan Anlaşması ve Mega Projelerle Türkiye Yükselişte!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabine Toplantısı sonrası İsrail'in saldırganlığını "haydutluk" olarak nitelerken, 15 milyar dolarlık Kaan anlaşması ve ulaşım projeleriyle Türkiye'nin güçlenen konumunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı'nın ardından yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında, ülkenin iç gündeminden bölgesel gerilimlere, savunma sanayii atılımlarından ulaşım projelerine kadar geniş bir yelpazede önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, özellikle İsrail'in Gazze'deki eylemlerini ve İran'a yönelik saldırısını sert ifadelerle eleştirirken, Türkiye'nin diplomasi trafiğine ve artan gücüne dikkat çekti.
Erdoğan, konuşmasına Filistin topraklarında Kurban Bayramı'nı idrak eden Filistinli kardeşlerine muhabbetlerini ileterek başladı ve devletin ilgili kurumları, vakıflar, dernekler ve hayırseverlere Filistin halkını bu bayramda yalnız bırakmadıkları için teşekkür etti. Milletin "kendine yakışır şekilde" mazlumları unutmadığını, paylaşmanın bereketine ve dayanışmanın gücüne inandığını vurguladı.
Bayram boyunca emniyet ve huzur için görev yapan güvenlik kuvvetlerini tebrik eden Erdoğan, trafik kazalarında hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara şifa diledi. Yoğun çaba harcanan trafik denetimlerine işaret ederek, 4-9 Haziran tarihleri arasında otoyollardan 16,3 milyon araç geçişi yapıldığını, bunun ülkedeki toplam araç sayısının yarısından fazlasına tekabül ettiğini belirtti. Yüksek hızlı tren, ana hat ve bölgesel trenler ile kent içi raylı sistemlerin toplam 2 milyon 783 bin kişi tarafından kullanıldığını aktardı. Havalimanlarında 3,9 milyon yolcunun ağırlandığını, İstanbul Havalimanı'nın 1 milyon 152 bin yolcuya hizmet verdiğini, Esenboğa Havalimanı'nın ise aynı dönemde 189 bin 470 yolcu kullandığını sözlerine ekledi. Antalya, Muğla Milas Bodrum, Dalaman ve Aydın Adnan Menderes Havalimanları'nda yolcu rekorları kırıldığını ifade eden Erdoğan, bu süreçte ulaştırma altyapısına yapılan "devasa yatırımların öneminin bir kez daha görüldüğünü" söyledi.
Demiryolu Hamlesi: Ankara-Samsun Hızlı Tren Hattı
Ulaştırma altyapısı yatırımlarına yenilerini eklemeye devam ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı, Ankara-Kırıkkale-Çorum-Samsun Hızlı Demiryolu projesinde Delice-Çorum etabının temelinin atıldığını duyurdu. Saatte 200 km hıza uygun planlanan bu hattın tamamlandığında Ankara-Kırıkkale-Çorum arasında kesintisiz hızlı tren bağlantısı sağlayacağını ve Çorum-Ankara arasını 1 saat 15 dakikaya indireceğini açıkladı. 173 kilometrelik Çorum-Merzifon-Samsun kesiminin de bitmesiyle Ankara-Samsun seyahat süresinin 2,5 saate ineceğini dile getirdi. Yılda 12 milyon yolcu ve 14 milyon ton yük taşıyacak bu hattın, Samsun Limanı ile Mersin Limanı'nı birleştireceğini, İstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerindeki yük trafiğini hafifleteceğini ve Türkiye'yi küresel ticaretin lojistik merkezi haline getireceğini belirtti. 5 istasyon, 8 tünel, 26 köprü ve viyadük ile 16 üst geçitten oluşan hattın 2029 yılında devreye alınmasının planlandığını söyledi ve yerel seçim döneminde muhalefetin spekülasyonlarına konu olan bu hattın şehirlere hayırlı olmasını diledi.
Savunma Sanayii'nde Tarihi Başarı: Kaan ve Küresel Marka Hedefi
Savunma sanayine verilen emeğin karşılığını yavaş yavaş gördüklerini vurgulayan Erdoğan, iki sene önce tanıtımı yapıldığında "kalorifer peteğine benziyor" denilerek alay edilen Milli Muharip Uçak Kaan projesinde çok önemli bir sözleşmeye imza atıldığını açıkladı. Indo Defense 2025 fuarında ilk etapta 48 adet Kaan'ın Endonezya'ya satışına yönelik mutabakata varıldığını ve toplam tutarı yaklaşık 15 milyar doları bulan bu anlaşmanın ülkeye, savunma sanayine ve Endonezyalı kardeşlere hayırlı uğurlu olmasını diledi.
Erdoğan, iktidara geldiklerinde savunma sanayi adına gerçek anlamda caydırıcılık gücünün altını dolduracak kayda değer bir birikim olmadığını, Kıbrıs Barış Harekatı sonrası başlatılan girişimlerin "montaj sanayii" seviyesinin ötesine geçemediğini hatırlattı. Acil ihtiyaçlar dışındaki hazır alım siparişlerini iptal edip bu kaynağı savunma sanayine aktardıklarını belirten Cumhurbaşkanı, 23 yılda bu noktaya ulaşmanın kolay olmadığını, dışarıdan gelen engellemelerin normal karşılandığını ancak içerideki sabotajların ve "ruhun emperyalistlerin emrine verilmiş mankurtların" asla unutulmayacağını ifade etti. Gelinen noktada insansız hava araçları konusunda dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girildiğini, zırhlı kara araçları konusunda "küresel bir markaya" dönüştüklerini, kendi insanlı ve insansız uçaklarını, füzelerini, radarlarını, deniz araçlarını ve haberleşme sistemlerini geliştirdiklerini ve ürettiklerini gururla dile getirdi. Erdoğan, "En zoru artık atık olarak geride kalmıştır" diyerek, milli savaş uçağı Kaan'ın bunun en çarpıcı örneklerinden biri olduğunu söyledi ve orta-uzun menzilli füze stoklarının caydırıcılık düzeyine getirilmesi için üretim planlamaları yapıldığını aktardı. "Çok uzun olmayan bir süreçte hiç kimsenin bize efelenmeyi dahi göze alamayacağı bir savunma kapasitesine erişmiş olacağız" diyerek bu hedefin siyasi istikrar, güçlü ekonomi, sosyal barış ve gelişmiş diplomatik ilişkilerle mümkün olduğunu sözlerine ekledi.
Bölgesel Krizler ve Türkiye'nin Diplomasi Trafiği
Bölgede ciddi gerilimler, çatışmalar ve savaşlar yaşandığını dile getiren Erdoğan, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın yıpratıcı sonuçlarını, Pakistan-Hindistan geriliminin potansiyel tehlikesini vurguladı. İsrail'in Gazze'de "tüm dünyanın gözleri önünde işlediği soykırım ile Lübnan ve Suriye'de gerçekleştirdiği pervasız eylemlerin herkesin yüreğini kanattığını" söyledi. Aynı İsrail'in şimdi de komşu İran'a karşı bir saldırı başlattığını belirten Erdoğan, İran'ın nükleer tesislerini hedef alma bahanesiyle girişilen saldırının "çok kapsamlı ve sinsi amaçları olduğu" gerçeğinin her geçen gün daha iyi anlaşıldığını ifade etti.
Türkiye'nin en başından beri İran'ın nükleer programı ile ilgili tartışmaların müzakere masasında yürütülmesi gerektiğini savunduğunu belirten Cumhurbaşkanı, hala aynı noktada olduklarını dile getirdi. Cuma gününden beri bizzat kendisinin ve Dışişleri Bakanı'nın çatışmaları durdurmak için yoğun bir diplomasi trafiği yürüttüğünü aktardı. Bu görüşmelerde ABD Başkanı Trump, İran Cumhurbaşkanı Pezeşkian, Rusya Devlet Başkanı Putin, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, Ürdün Kralı Abdullah, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman, Pakistan Başbakanı Şerif, Suriye Cumhurbaşkanı Şara, Umman Sultanı Heysen bin Tarık, Kuveyt Emiri Şeyh Mişal El Ahmet El Cabir El Sabah ve Irak Başbakanı Sudani'nin de aralarında olduğu birçok liderle görüştüğünü açıkladı. Görüşmelerde İsrail'in "artık haydutluğa varan saldırganlığının" tüm bölge için oluşturduğu tehdit ve tehlikelere dikkat çektiklerini, sorunun çözümünün diplomasi ve diyalogla mümkün olduğunu ifade ettiklerini söyledi. Türkiye olarak kolaylaştırıcılık dahil üzerlerine düşeni yapmaya hazır olduklarını tüm muhataplara açıkça aktardıklarını belirtti.
Erdoğan, masada çözülebilecek meseleleri silahla, yıkımla, kanla, kaosla, sivil asker ayrımı yapmadan bombalamayla halletmeye çalışmanın ileride nelere yol açacağının tahmin edilemeyeceğini vurguladı. Tarihin bu tür "şımarıklıkların beklenmedik sonuçlarını ortaya koyan örneklerle dolu olduğunu" hatırlattı. "Batının sınırsız desteğiyle İran'a saldıran, Gazze'yi yerle bir eden, bölgedeki her ülkeye kabadayılık taslayan İsrail aslında ne yaptığının farkında değil" diyen Erdoğan, İsrail'in yaptığı hatanın farkına belki ileride varacağını ancak o vakit işin çoktan geçmiş olmasından korktuklarını dile getirdi. Bu kadim coğrafyada hiçbir ülkenin kendi sınırlarından ve yönetiminden ibaret olmadığını, binlerce yıllık derin ilişkiler sebebiyle her hadisenin tüm toplumları yakından ilgilendirdiğini ve orta-uzun vadeli sonuçlar doğurduğunu kaydetti. Filistin halkına ve topraklarına saldırmanın sadece oradaki birkaç milyon insanla sınırlı bir hadise olmadığını, İran topraklarına ve halkına saldırmanın da sadece İran devletini ilgilendiren bir vaka olmadığını söyledi. Türkiye mevzu bahis olduğunda ise "kıtaları aşan bir etki gücünden" söz edilebileceğini belirterek, bölgede bu hakikatler gözetilmeden atılan her adımın ileride yaşanacak başka felaketlere davetiye çıkarttığını ve bu felaketlerin genellikle zalimlerin bertaraf olmasıyla sonuçlandığını ifade etti. Bu nedenle İsrail'in her zulümle, döktüğü her kanla, işlediği her insanlık suçuyla adım adım kendi varlığını ve toplumunun geleceğini riske ettiğini vurguladı: "Çünkü zulümle abat olunmaz. Zulmün sonu derin bir pişmanlıktır".
Güçlü Türkiye ve Birlik Mesajı
Türkiye ve Türk milleti olarak medeniyet mirasımızın vaaz ettiği ahlak, vicdan, adalet, hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde önce kendi vatandaşlarını, dost ve kardeş toplumları ve tüm insanlığı kucaklamak için samimi bir gayret içinde olduklarını belirtti. Bu gayretin yardımlarla, diplomatik desteklerle, ticari ve teknolojik ortaklıklarla, sosyal ve kültürel kaynaşmalarla somutlaştırıldığını; yakın zamanda Balkanlar, Karabağ, Libya ve Suriye'de bu yaklaşımın neticelerinin görüldüğünü söyledi.
Erdoğan, bölgelerdeki krizlerin devlete ve millete verdiği önemli mesajın, "siyasi, sosyal, ekonomik, askeri olarak güçlü değilseniz, kendinize yeterli değilseniz, caydırıcılık seviyesine ulaşamamışsanız işinizin çok zor olduğu" gerçeği olduğunu ifade etti. Millet olarak "toprağın üstünde onursuzca yaşamaktansa toprağın altında şereflice yatmayı yeğleyecek" bir karaktere sahip olduklarını vurguladı. Bu duruma düşmemek için çalışmak, geliştirmek, üretmek, ter dökmek ve rüştü tüm dünyaya ispat etmek gerektiğini söyledi, bunun "lafla edebiyatla" olmayacağını ekledi.
Türkiye'nin safralarından kurtuldukça her alanda geleceğine umutla baktığını belirten Erdoğan, iktidarlarının ve ittifaklarının Türkiye'nin istiklal ve istikbalinin teminatı olduğunu vurguladı. "86 milyonun emaneti emin ve ehil ellerde güvendedir" diyerek, Türkiye Yüzyılı'nın inşasına kimsenin mani olamayacağını söyledi. Ülkenin politik ve sosyal kutuplaşma, sokak ve gerilim siyaseti, içi boş hamasi söylemlerle zaafa uğratılmasının kimsenin hayrına olmadığını dile getiren Erdoğan, "iktidarı zaafa düşürmek için ülkenin zaafa düşmesine bile eyvallah diyenlerin tarih önünde ve maşeri vicdanda bunun hesabını veremeyeceklerini" ifade etti. Muhalefetin Rusya-Ukrayna Savaşı'nın başlangıcında yaptıkları yanlışa tekrar düşmemesini arzu ettiklerini, günün sorumlu siyaset yapma günü olduğunu vurguladı. Türkiye'nin tüm hadiseleri devlet aklıyla ve köklü tecrübesiyle okuduğunu, sağduyulu ve soğukkanlı bir şekilde değerlendirdiğini, 86 milyonun tamamının güvenliği ve huzuru için gerekli adımları attığını söyledi. Amaçlarının ateşe benzin dökmek değil, yangını söndürmek olduğunu, bölgede sulh-ü sükunun hakim olması, istikrar ve güven ortamının tesis ve tahkim edilmesi olduğunu yineledi.
Erdoğan, millet olarak tarih boyunca metanet, asalet, uhuvvet ve dayanışmayı muhafaza ederek engelleri aştıklarını, bekaya yönelik saldırıları püskürttüklerini, oyunları bozduklarını ve aydınlığa çıktıklarını hatırlattı. Bugün Türkiye'nin en büyük ihtiyacının birlik ve kardeşlik siyaseti olduğunu belirterek, "Birbirimize inanarak, birbirimize güvenerek, 86 milyon kalp kalbe vererek güzel yarınlara inşallah hep beraber varacağız" dedi. Türkiye'yi bölgesinde ve dünyada müessir bir güce dönüştürme hedefinde hiçbir sapma olmadığının altını çizdi. "Bugün dünden daha iyiyiz, daha güçlüyüz, daha ileri bir konumdayız. İnşallah yarın bugünden de güçlü olacağız" ifadelerini kullandı.
Deprem Bölgesinde Yeniden İnşa Çalışmaları
Erdoğan, konuşmasının sonunda deprem bölgelerinin yeniden inşa ve ihyasının gündemlerinin ilk sırasında yer aldığını belirtti. Şimdiye kadar 201 bin konutun anahtarının hak sahibi kardeşlere teslim edildiğini, perşembe günü Kahramanmaraş'ta 25 bin konutun daha anahtarının depremzedelere teslim edileceğini sözlerine ekledi.