Erdoğan'ın Kılıçdaroğlu'na 'Hazır Ol' Sinyali ve CHP'deki Derin Krizin Perde Arkası!
Siyasette sular durulmuyor! Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kılıçdaroğlu'na "Hazır ol" mesajı gönderdiği iddiaları gündemi sarsarken, CHP içinde yaşanan derin "ihbarcılık" ve "rant siyaseti" krizi tüm çıplaklığıyla masaya yatırılıyor. İşte kaynağın aktardığı...
Türkiye siyasetinin alışılmadık gündemleri arasında dikkat çekici iddialar yankılanıyor. Cumhuriyet Halk Partisi'nde (CHP) olası bir "kayyum atanması" veya "mutlak butlan" gibi hukuki senaryolar konuşulurken, kaynakta aktarılan asıl önemli duyum, partinin yeniden Kemal Kılıçdaroğlu'na teslim edilmesi olasılığı üzerine kurulu. Bu konudaki duyumlar oldukça net: Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Kılıçdaroğlu ekibine "Hazır ol" mesajı gönderdiği söyleniyor. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz.
Bu iddia, Kılıçdaroğlu ile görüşen iki kişi tarafından doğrulanmış ve bu kişilerin Kılıçdaroğlu'nun büyük bir heyecanla hazırlık yaptığını aktardıkları belirtilmiş. Duyumu alan başkaları da bu bilginin doğru olduğunu farklı tepkilerle ifade etmişler; kimileri öfkeyle, kimileri ise sevinçle bu durumu dile getirmiş. Kaynak, Kılıçdaroğlu gibi figürlerin Türkiye'nin geleceği açısından eleştirilmesi gereken yönlerine işaret etse de, bu olası senaryonun kendisinin dahi dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Bu gelişmelerde mevcut CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in tutumunun da etkili olduğu belirtiliyor. Kaynak, kamuoyunda CHP'nin gençleri sokağa çağırdığı gibi yanlış bir izlenim olduğunu, oysa gençlerin CHP'yi sokağa davet ettiğini ve CHP'nin buna icazet göstererek o andan itibaren gerçek bir muhalefet yaptığını savunuyor. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. Kaynağa göre, Erdoğan'ın sözlerinin satır arasında yatan ana fikir şu: Eski normalleşme, yumuşama ve "Kareli Ceket" dönemleri güzeldi, bunlara dönülmeli. Eğer dönülmezse, işte o zaman Kılıçdaroğlu konuşulmaya devam eder, yani başka bir formül devreye girer. Başlangıçta yumuşama ve barışma iddialarıyla ortaya çıkan Özgür Özel'in, CHP tabanındaki ve Türkiye'nin sıkıştığı noktadaki gerçekliği ve tepkiyi görerek plan değişikliğine gittiği ve şu an o yeni plan üzerinden ilerlediği ifade ediliyor. Bu durumun ise Erdoğan'ı mutsuz ettiği ve üzdüğü aktarılıyor. Erdoğan'ın önce sorunları sorunsuz halletmeye çalıştığı, olmazsa bir B planını devreye soktuğu belirtilirken, mevcut durumun Erdoğan'ın B planına doğru gittiği şeklinde yorumlanıyor.
Ancak kaynağın asıl altını çizdiği ve derinlemesine analiz ettiği konu, Türk siyasetinde, özellikle de sol ve sosyal demokrat partiler içinde giderek yaygınlaşan "ihbarcılık mekanizması". Uzun yıllardır siyaseti izleyen yorumculara göre, eskiden ideolojik bir zemin ve çerçeve içinde mücadele edilirken, şimdi siyasetin tamamen ranta dayalı ve para çıkar amaçlı bir hale geldiği görülüyor. Bu durumun vahameti, İmamoğlu'nun en yakınındaki bir kişinin dahi "ihbarcı" çıkmasından veya CHP içinde birbirini ihbar edenlerin ortaya çıkmasından anlaşılabiliyor. Bu, sadece bir "adam seçme hatası" olmanın ötesinde, daha derin bir soruna işaret ediyor.
Bu ihbarcılığın temelinde tamamen çıkar odaklı düşünme, önerilen menfaatlere tav olma ve belki de korku yatıyor. Ancak en belirgin motivasyonlar olarak rant kaybetme ve koltuk kaybetme durumları öne çıkıyor. Bu mekanizmanın siyasete girmesi ve özellikle İstanbul Belediyesi gibi kritik noktalarda belirleyici olması tehlikeli bulunuyor. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. Çünkü iddiaların ve soruşturmaların temel dayanağının çoğu zaman savcılıklardan veya resmi delillerden ziyade, bu ihbarcılar ve parti içi iddialar olduğu belirtiliyor. Bavulla para taşıma, delege satın alma gibi ciddi iddiaların dahi bu kanallardan çıktığına dikkat çekiliyor. Kaynak, son 10-20 yılın ranta dayalı siyasetinin sonuçlarından biri olarak bu durumu değerlendiriyor.
Süreçlerin genellikle "duyduk, böyle olduğunu görmüştük, evet böyle söylediler" gibi kesinlikten uzak aktarımlar üzerinden ilerlemesi de bu mekanizmanın çarpıcı bir yönü. Erten Yıldız örneğinde olduğu gibi, savcılığın dahi "itirafçılığı" yeterli bulmayıp daha fazlasını istemesi, işin içine dedikoduyu, sansasyonel başlıkları ve tehditleri (cezaevi, aileye zarar gibi) karıştırdığını gösteriyor. Burada bir korku unsuru olsa da, yorumcular bunu aynı zamanda "çok çirkin bir pazar" olarak nitelendiriyor.
Daha da endişe verici olan bir detay, bu ihbarcıların pek çoğunun ruhsal ve zihinsel açıdan problemli kişiler olabileceği. Kaynak, aralarında istismarcılar, çeteciler, gaspçılar olabileceği yönündeki değerlendirmeleri aktarıyor ve savcılığın bu konuda bir değerlendirme yapmamasının enteresan olduğunu belirtiyor. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz.
Kaynak, gelinen sosyolojik noktayı, eski Cumhuriyet yazarı Oktay Akbal'ın "önce ekmekler bozuldu sonra her şey bozuldu" sözüne benzeterek açıklıyor. AKP'nin insan malzemesini ve siyaseti öylesine bozduğu, çürüttüğü iddia ediliyor ki, artık bu tür yöntemler ve yozlaşmalar normalleşmiş durumda ve kimse buna tepki göstermiyor. Bu normalleşme, her şeyin düzelmesini zorlaştırıyor; özellikle eğitimle birlikte bu bozulmanın düzelmesinin çok daha uzun süreceği en büyük endişe kaynağı olarak dile getiriliyor.
Kılıçdaroğlu'nun "hırsı" nedeniyle yeniden CHP koltuğuna oturma ihtimali, bir izleyicinin de tepkisiyle aktarılıyor ve bunun "olmayacak bir şey" olduğu, umarım böyle bir şey yapmayacağı ifade ediliyor. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. Ancak öte yandan, eğer gerçekten parayla oy satın alma, delege satın alma gibi işler yapıldıysa (sayı az dahi olsa), bunun kabul edilemez olduğu ve savunulacak bir yanının olmadığı net bir dille belirtiliyor. Bu durum, "bütün renklerin aynı hızla kirlendiği" ve "birinciliği beyaza verdikleri" şeklindeki eleştiriyle yorumlanıyor; CHP'nin "beyazlığının" da tartışmalı olduğu ima ediliyor.
Bu vahim tablonun karşısında, CHP'nin AKP'nin siyaseti "dizayn tuzağına" düşmeden, kendi içindeki saftaları temizleyip, tüm bu ihbarcı tayfasını yanına yaklaştırmaması gerektiği vurgulanıyor. Aksi takdirde bu kadrolarla iktidara yürümenin zor olduğu düşünülüyor. Bu "ihbarcılık" sorununun çözümü için şeffaflık önerileri getiriliyor: İddiaların ne olduğunun netleştirilip insanların ikna edilmesi, bunun için de yargılamaların tutuksuz yapılması ve mahkemenin TRT veya Anadolu Ajansı gibi kanallardan yayınlanması. Böylece "hissi" değil, "somut" bir mekanizma kurulması isteniyor. İddialar değerlendirilmeli ve sıkıntı varsa "sıkıntı" denmeli. Çünkü kaynağa göre, Türkiye'nin en temel sorunlarından biri haline gelen "iş bitirmecilik"in 80'lerden sonra çığrından çıktığı ve şimdi "dibe battığı" bir dönem yaşanıyor. İhbarcılar, gizli tanıklar, yalan ifadeler ve montajlarla sürecin yürümesinin doğru olmadığı belirtiliyor.
Özgür Özel'in bu konularda "dimdik ayaktayız, hep bir aradayız" gibi genel cevaplar verdiği ancak daha ötesinde, somut yanıtlar beklendiği dile getiriliyor. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. Sol örgütlerin bile içlerindeki ihbarcılar ve ajanlar yüzünden çöktüğü hatırlatılırken, CHP için yeniden "ideolojik enjeksiyon" gerektiği, inanca ve ideallere dayalı bir örgütlenmenin inşa edilmesi zorunluluğu ortaya konuyor. Aksi takdirde, insanların sadece para ve çıkar odaklı hareket edeceği, iktidar kapılarının kapandığını görenlerin İstanbul Belediyesi'ni bir "rant kapısı" olarak görüp buraya yönelebileceği ve yaşananların kısmen bu durumun bir sonucu olabileceği yorumu yapılıyor.
Bu derin analizler ve çarpıcı iddialar, Türkiye siyasetinin, özellikle ana muhalefet partisinin içinde bulunduğu karmaşık durumu ve yüzleşmesi gereken ciddi sorunları gözler önüne seriyor.