Gazeteci Altaylı'nın Tutuklanması Sonrası Cübbeli Ahmet'ten Sarsıcı Sözler

Gazeteci Altaylı'nın Tutuklanması Sonrası Cübbeli Ahmet'ten Sarsıcı Sözler

Kamuoyunda Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün Fatih Altaylı'nın tutuklanması sonrası yaptığı sosyal medya paylaşımı infial yarattı. Ünlü, Altaylı'yı "müfteri" olarak nitelendirip "darısı diğer müfterilerin başına gelsin" derken, cami...

Türkiye'nin gündemi bir kez daha sarsıcı bir gelişmeyle çalkalanıyor: Basın özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü tartışmaları, bir gazetecinin tutuklanmasıyla yeniden alevlendi. Ancak bu olayın yankıları, sadece adli mercilerle sınırlı kalmadı; toplumun farklı kesimlerinden gelen tepkiler ve özellikle de bir dini figürün yaptığı şaşırtıcı açıklamalar, durumu daha da karmaşık ve gerilim dolu bir hale getirdi. İşte son günlerde yaşanan bu sıra dışı hadisenin perde arkası ve kamuoyunu derinden sarsan o sözlerin ardındaki ürpertici olasılıklar...

Olayların fitili, deneyimli gazeteci Fatih Altaylı'nın YouTube kanalında yaptığı bir konuşma nedeniyle ateşlendi. Altaylı, "cumhurbaşkanına tehdit" suçlamasıyla karşı karşıya kaldı ve bu iddia üzerine 21 Haziran'da gözaltına alındı. Savcılık ifadesinin ardından çıkarıldığı Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklanarak cezaevine gönderilmesi, medya ve siyaset çevrelerinde geniş yankı buldu. Tutuklamanın gerekçesi olarak, YouTube yayınında kullandığı ifadelerin "cumhurbaşkanına hakaret" suçunu oluşturduğu değerlendirmesi gösterildi.

Tam da bu hassas dönemde, kamuoyunda "Cübbeli Ahmet" olarak tanınan Ahmet Mahmut Ünlü'den gelen bir sosyal medya paylaşımı, tansiyonu bir anda zirveye taşıdı. Geçmişte Fatih Altaylı ile televizyon programlarında birlikte yer almış olan Cübbeli Ahmet, bu tutuklamanın ardından yaptığı açıklamada adeta şimşekleri üzerine çekti. Altaylı'yı "müfteri" (iftiracı/karalayıcı) olarak nitelendiren Ünlü'nün, "darısı diğer müfterilerin başına gelsin" ifadesini kullanması büyük bir tartışma başlattı. Eğer son dakika gelişmelerini ve analizleri kaçırmak istemiyorsanız, gündemi https://www.avazturk.com üzerinden takip edebilirsiniz.

Cübbeli Ahmet'in paylaşımındaki esas şok edici kısım ise, isim vermeden yaptığı o meşhur benzetmeydi: Bazı kişilerin önce "camimizin avlusuna işeyip" sonra "belayı bulduklarını" öne sürdü. Daha da ürkütücü olanı, bu "belayı bulan" veya "bulacak" isimler arasında Ekrem İmamoğlu, Ümit Özdağ, İsmail Saymaz, Barış Pehlivan, Murat Ağırel gibi pek çok tanınmış siyasetçi ve gazeteciyi sıralamasıydı. Açıklamasında aynen şu ifadeler yer aldı: "Ne hikmetse başlarına bela gelecek ve hapse girecek olanlar önce bizim caminin avlusuna işiyorlar ondan sonra belayı buluyorlar son halkı olarak da Fatih Altaylı bu silsileye eklendi."

Bu sözler, sosyal medyada ve kamuoyunda adeta bir infial yarattı. Birçok gazeteci ve siyasetçi, Cübbeli Ahmet'in bu tür yorumlarının, aslında hukuk dışı süreçlerin ve yargı kararlarının meşrulaştırılması anlamına geldiğini savundu. Özellikle Cübbeli Ahmet'in ifadelerindeki "bir kısmı hapse girmedi ama mezara girdi" şeklindeki chilling (tüyler ürpertici) ibare, bu tartışmayı daha da derinleştirdi ve endişe verici boyutlara taşıdı. Bu sözler, sadece bir kişisel yorum olmaktan öte, adeta bir "kehanet" veya "korkutma" aracı olarak algılandı, zira hedef gösterilen kişilerin gelecekte yaşayabilecekleri olası sorunlarla ilgili bir ima taşıyordu.

Fatih Altaylı'nın tutuklanması, Cübbeli Ahmet'in bu çarpıcı ve tartışmalı çıkışıyla birleşince, Türkiye'nin siyasi ve hukuki iklimindeki gerilimi doruk noktasına ulaştırdı. Kamuoyunda oluşan algı, Cübbeli Ahmet'in "cami avlusuna işemek" metaforuyla hedef gösterdiği isimlerin ve onun "darısı diğer müfterilerin başına gelsin" temennisinin, Fatih Altaylı'nın başına gelenlerle ürkütücü bir şekilde örtüştüğü yönünde. Altaylı'nın bu "silsileye" yani bu "zincire son halka olarak eklenmesi", Ünlü'nün sözlerinin adeta bir "lanet" gibi gerçekleştiği veya en azından bu algıyı yarattığı yorumlarına neden oldu. Bu durum, bir gazetecinin kaderi üzerine yapılan bu denli keskin ve kehanetvari yorumların, hukuki süreçlerin bağımsızlığına gölge düşürüp düşürmediği ve toplumda nasıl bir etki yarattığı sorularını da beraberinde getirdi. Tüm bu gelişmeler, Türkiye'deki adalet ve ifade özgürlüğü tartışmalarına yepyeni ve bir o kadar da ürpertici bir boyut kazandırdı.