Gece Yarısı Gelen ÖTV Zammı

Gece Yarısı Gelen ÖTV Zammı

Türkiye'de bir gecede alınan kararla ÖTV oranları fırladı! Ekonomi nefes alamazken, yangınlar, su kesintileri ve faiz oyunları sarsıcı bir gerçeği mi fısıldıyor? Milletin canı yanıyor, peki asıl hedef ne?

Türk ekonomisi ve toplumu, son zamanlarda ard arda gelen şok edici gelişmelerle adeta bir girdaba sürükleniyor. ÖTV zamları, doğa felaketleri, barınma krizi ve derinleşen ekonomik sorunlar, halkın sabrını zorlarken, "gece yarısı operasyonları" olarak adlandırılan düzenlemelerle ülkenin geleceği belirsizliğe doğru itiliyor. Bu kapsamlı haber makalesinde, Zanka TV ekranlarında Sunucu, Cem ve Ferit'in çarpıcı yorumları ve detaylı analizleri ışığında, ekonominin, siyasetin ve sosyal yaşamın iç içe geçtiği bu kritik dönemi mercek altına alıyor, sıradan vatandaşın karşı karşıya olduğu devasa sorunları ve geleceğe dair kaygıları tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Haberin devamında ortaya konacak gerçekler, birçok okuyucuyu derinden sarsacak ve Türkiye'nin mevcut durumuna dair yeni bir perspektif sunacaktır.

Sunucu, yayına başlarken Hamza Yardımcıoğlu'nun elektrik kesintisi nedeniyle katılamadığını belirtiyor ve bu durumun bile memleketin içinde bulunduğu durumun bir özeti olduğunu ima ediyor. Ana konunun ÖTV meselesi ve vergiler olduğunu vurgulayan Sunucu, olayların "iyice çığrından çıktığını" ifade ediyor. "Yine bir gece yarısı operasyonu" diyerek, gece saat 01.00 civarında Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) oranlarında önemli değişiklikler yapıldığını aktarıyor. En çarpıcı oranların başında, 4x4 pickup araçlarda ÖTV'nin %4'ten %50'ye yükselmesi geliyor. Orta sınıfı en çok etkileyen ise elektrikli araçlardaki ÖTV oranının en düşük %25'e çıkarılması oldu. Sunucu, "ÖTV nedir kardeşim, ne zaman çıkmıştır, geçici bir süreliğine bunu kullanıyoruz diyen yetkililer devlet neden bir türlü bunu kaldırmıyor?" diye sorguluyor ve araba kullanmanın artık "özel tüketim" olup olmadığını tartışmaya açıyor. Yatırım fonları ve kısa vadeli mevduatta da stopaj oranlarının %15'ten %17,5'a yükseltildiğini, üzerine de faiz indirimlerinin başladığını belirten Sunucu, "sağlı sollu her yerden artık milletin böyle boğulduğu bir süreçteyiz ama tepkiler gelmeye başlıyor geç de olsa hareketler var şu anda toplumda" diyor. Cem, Sunucu'nun bu değerlendirmelerine katılarak, ortalama bir ülkede beş yılda bir yaşanacak olayların Türkiye'de bir hafta içinde yaşandığını dile getiriyor. Özellikle orman yangınlarının bu denli geniş çaplı ve arka arkaya olmasının normal olmadığını belirten Cem, içinde bir komplo olabileceği ihtimaline dikkat çekiyor ve "Türkiye ormanlık bir bölge değil" diyerek sadece sahil şeridinde ormanların bulunduğunu, İç Anadolu'nun ise bozkır olduğunu hatırlatıyor. Ülkenin adeta çölleştirilmek istendiği gibi bir durumun söz konusu olduğunu vurgulayan Cem, baraj sayılarının artırılması gerektiğini, ancak baraj inşaatlarının yavaş ilerlediğini ve Mehmet Şimşek'in %50'yi geçmeyen yatırımları durdurduğunu belirtiyor. Bu haber makalesi ve daha fazlasını okumak için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Cem, orman yangınlarının neden bu kadar kolay yayıldığına dair teknik detaylar da sunuyor. Çam ağaçlarının doğal habitatın bir parçası olmasına rağmen çok hızlı yandığını, reçine içermesi nedeniyle adeta bir çıra gibi davrandığını açıklıyor. Hatta çam kozalaklarının yandığında tıpkı bir bomba gibi 150-200 metre öteye fırlayarak yangını yaydığını belirtiyor. Bu duruma karşı meşe veya zeytin ağaçları gibi daha dayanıklı türlerin kuşaklar şeklinde dikilmesi gerektiğini savunuyor. Ancak Cem'in en çok üzüldüğü nokta, liyakat problemi nedeniyle yaşanan can kayıpları. Birkaç gün önce 12 Mehmetçik'in metan gazı zehirlenmesi sonucu hayatını kaybettiğini, şimdi de 10 orman görevlisinin yaşamını yitirdiğini belirtiyor. Cem, bu ölümlerin "şehit" denilerek yumuşatılmaması, asıl sorumluların hesap vermesi gerektiğini vurguluyor. "Ters rüzgar deniliyor ama yangın söndürmede deneyimli olan bir kişinin ters rüzgar çıkma ihtimalini de göz önünde bulundurması gerekmiyor mu?" diye soran Cem, yetkililerin yeterli önlem almadığını ve halkın tepki gösteremediğini ifade ediyor. ÖTV gibi vergilerin devletin harcamaları için toplandığını ancak bu paranın en hayati meselelerden biri olan orman yangınlarına yeterince harcanmadığını eleştiriyor. Yangın söndürme helikopterlerinin işlevsizliğini kendi gözleriyle gördüğünü, "bir bidon büyüklüğünde bir suyu denizden çekip yanan ormanın üstüne atıyorlar, sosyal aktivite gibi hiçbir faydası yok" diyerek durumu acı bir ironiyle anlatıyor. Türkiye'nin 85 milyon nüfusuyla Yunanistan gibi ülkelerle kıyaslanamayacak kadar büyük bir ekonomi olduğunu, ancak yangın söndürme uçaklarının bile yetersiz olduğunu belirtiyor. Sunucu, "canın kıymeti yok memlekette sevgili seyirciler canın kıymeti yok en üzüldüğüm nokta burası" diyerek bu yaşananlara tepkisiz kalınmasına isyan ediyor. Kartalkaya otel yangını gibi olayların hala tüylerini diken diken ettiğini, bakanların ülkenin en büyük felaketleri yaşanırken Yunanistan'da tatile gitmesini ise "vicdansızlık" olarak nitelendiriyor.

Cem, Mehmet Şimşek'in göreve geldiğinden beri sürekli yeni vergilerle ya da mevcut vergilerin oranlarını artırarak kasayı toplamaya çalıştığını ancak bunun insanların iş yapma kabiliyetini azalttığını ve kasanın dolmadığını belirtiyor. Elektrikli araçlardaki ÖTV artışının çarpıcı bir örneğini veriyor: Tesla'nın fiyatının %10'dan %25'e çıkan ÖTV sonrası 1.860.000 TL bandından bir anda 2.000.000 TL'nin üzerine çıktığını, hatta TOGG'un bile fiyatının arttığını aktarıyor. Paris İklim Anlaşması'na imza atan bir ülkenin elektrikli otomobilleri ulaşılmaz kılmasına anlam veremediğini ifade ediyor. ÖTV'nin kökenine inen Cem, halka anlatılan kısmının 2002 depremlerinden sonra ekonomideki küçülmeyi toparlamak için kısa süreliğine Ecevit hükümeti tarafından çıkarıldığı olduğunu belirtiyor. Ancak gerçekte ÖTV'nin 1993'ten beri devletin gündeminde olduğunu, hatta sekiz farklı verginin iptal edilerek ÖTV altında toplandığını açıklıyor. Cem, ÖTV'nin çevreye zararlı (benzin), sağlığa zararlı (sigara, alkol) ve lüks tüketim ürünlerine uygulandığını ancak otomobilin artık bir lüks değil, ihtiyaç olduğunu vurguluyor. ÖTV'nin bu kadar yüksek olmasının nedenini ise "maalesef ülkemizde parayı kazanandan vergi alınamıyor" diyerek açıklıyor. Devletin, kazanamadığı vergiyi harcayandan, yani vatandaştan aldığını belirtiyor. Hamza Yardımcıoğlu'nun sosyal medyadan gönderdiği yorumu paylaşan Sunucu, "arabalar için ödenen ÖTV saçmalığına karşı çıkmak için yatlardan neden ÖTV alınmıyor diye soran topluma bu vergiler az bile müstahaksınız" dediğini aktarıyor ve kendisinin de yatlardan neden sadece %1 vergi alındığını araştırdığını belirtiyor. Yat üretimini teşvik etmek amacıyla bu oranın düşük tutulduğunun söylendiğini ancak sıradan vatandaşın %200'lere varan ÖTV öderken, zenginlerin neden az vergi ödediğine çözüm bulunamamasını eleştiriyor.

Faiz indirimleri meselesine değinen Sunucu, Merkez Bankası'nın 300 baz puanlık faiz indirimini doğru tahmin ettiklerini belirtiyor. Ancak faizler inerken stopaj oranlarının yükseltilmesini eleştiriyor. Sunucu, "hem vatandaşı vadeliden çıkartıyorsun e çıkan yurttaş ne yapacak %90 dövize gider kaçar yani bunu da teşvik ediyorsun yani acaba doların salınması arttırılması göze mi alındığı bir yani bir dolarda yükseliş artık devlet eliliğe de kabul mü edilmiş oldu?" diye soruyor. Cem, bunun tek mantıklı açıklamasının devletin kasasına para sokmak olduğunu belirtiyor ve stopaj oranlarının %20'ye çıkmasının bile gündemde olduğunu ekliyor. Cem, insanların dolarize olacağını öngörüyor ve kamu harcamalarının acilen azaltılması gerektiğini vurguluyor. Konut piyasasına değinen Cem, ev fiyatlarının düşmeyeceği, aksine daha da artacağını, hatta yurt dışından gelir elde edenlerin bu fiyatları ödeyebileceğini, ancak sıradan Türk vatandaşının büyükşehirlerden "atılacağını" iddia ediyor. Cem, "Türkiye'de kiracı olmak köle olmak gibi bir şey bayağı bildiğin kölesin çünkü ev sahibine çalışıyorsun" diyerek barınma krizinin vahametini ortaya koyuyor. Türkiye'nin bir "rant cenneti" olduğunu ve en iyi işin "kira yemek" olduğunu belirtiyor. Hayatı boyunca "ben eve para yatırmam, işletirim" diyen herkesin şu an "süründüğünü" belirten Cem, insanların kafasını sokacak bir eve sahip olmasının zorunlu olduğunu vurguluyor. Yeni dönemde enerji belgesi olmayan, mantolaması yetersiz binalarda alım satım yapılamayacağını, hatta akıllı evlerin zorunlu hale geleceğini öngörüyor. Tüm bu gelişmeler ışığında, Cem'in insanlığın tek kurtuluşu olarak gördüğü yatırım alanı ise arsa. Son olarak kripto ve altın piyasasındaki hareketliliğe değinen Cem, önümüzdeki birkaç ay bir boğa piyasası beklediğini belirtiyor.

Tüm bu gelişmeler ve uzman yorumları ışığında, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal yapısında köklü bir dönüşümün yaşandığı aşikardır. ÖTV artışları, yangınlar, su kıtlığı ve barınma krizi gibi sorunlar, bir tesadüf zinciri olmaktan öte, ortalama vatandaşın üzerindeki yükü katlayarak artırma ve belirli bir "devlet aklının" uzun vadeli stratejileriyle ülkeyi yeniden şekillendirme çabasının parçaları gibi görünmektedir. Mevcut politikaların, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan klasik kapitalist sistemin bir uzantısı olduğu, hatta bu durumun "depresyon" düzeyinde bir toplumsal yıpranmaya yol açtığı ortadadır. Geleceğin belirsizliği, özellikle genç nesiller için barınma gibi temel ihtiyaçların bile lüks haline geleceği, adeta "fare kapanı" gibi evlerde yaşamak zorunda kalacakları bir tabloyu işaret etmektedir. Bu sistemik bir "liyakat" ve "adalet" krizinin derinleştiğini gösterirken, halkın tepkisizliği ve kutuplaşması ise bu durumun devamlılığını sağlamaktadır. Bu çarpıcı gerçekler ve daha fazlası için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

sakın ankaragündem adlı sözde haber sitesine asla GİRMEYİN. Manşet resminde de gözüktüğü gibi tüm haberleri birebir çalıntıdır. Bu haber makalesi yalnızca https://www.avazturk.com sitesine aittir.