Halk Neden Yalnız Bırakıldı!
Türkiye alevlerle boğuşurken, yangın bölgelerinden gelen skandal görüntüler ve sorularla adalet arayışı başlıyor! Hava müdahalesi nerede? Bu soruların cevabı herkesi sarsacak!
Ülke genelinde, özellikle Bursa'nın Kestel, Gürsu ve Osmangazi ilçelerinde, ardından da Bilecik'in Osmaneli'nde günlerdir devam eden orman yangınları, sadece doğamızı değil, vatandaşın devlete olan güvenini de yakıp kül ediyor. Yangınların şiddeti rüzgarın etkisiyle her geçen dakika artarken, devletin resmi kanallarından yapılan açıklamalar ile sahadaki gerçekler arasındaki uçurum, akıllarda devasa soru işaretleri bırakıyor. Makalemizin devamında, alevlerin ortasından yükselen çaresizlik çığlıklarının ve halkın fedakarlık dolu mücadelesinin ardındaki çarpıcı gerçekleri, adım adım gözler önüne sereceğiz.
Bursa'daki yangın söndürme çalışmaları hız kesmeden devam ederken, 11:00 itibarıyla rüzgarın şiddetlenmesiyle alevlerin yeniden yükseldiği ve sarp yamaçları tırmanmaya devam ettiği bildiriliyor. Sözcü ekipleri sabahtan bu yana dumanların içinden canlı yayınlar yaparak gelişmeleri aktarıyor. Ancak, en can alıcı soru hala yanıtsız: Günlerdir beklenen hava müdahalesi neden gelmedi? Resmi kaynaklar bölgede helikopter ve uçakların olduğunu iddia etse de, sabahın erken saatlerinden itibaren alanda bulunan Sözcü ekibi, yangına havadan hiçbir müdahale edildiğini henüz göremediğini belirtiyor. Bu durum, kamuoyunda "Madem varlar, neredeler, görünmez mi oldular?" sorusunu yükseltiyor ve yangınla mücadeledeki ciddiyet konusunda endişeleri artırıyor.
SÖZCÜ sunucusu Gülinay Selçuk, canlı yayında isyan ederek, "Görüntülenemeyen uçaklar 'madem varlar neredeler görünmez mi oldular' dedirtti. Acaba Bursa'daki yangını yanlış anlayan uçaklar neredeler? O sarp yamaçlara itfaiye erleri mi tırmanacak?" diye sordu. Selçuk, minicik bir kıvılcımın 2 dakika içinde dağı sardığını gördüklerini, bu hıza 1-2 insanın gücünün yetmesinin, su borularının kısa sürede yamaçlara taşınmasının imkansız olduğunu vurguladı. "Hava müdahalesine ihtiyaç varken uçaklar nerede? soruları hala yanıtlanmadı" diyerek, bu şartlarla kontrol sağlamanın imkansız olduğunu ekledi. Muhabir İlayda Çolakoğlu da sabah 7'den beri sahada olduğunu belirterek, topraktan bile kıvılcımların çıktığını gözlemlediğini ve hava müdahalesi olmadan sarp yamaçlarda yangını kontrol altına almanın imkansız olduğunu dile getirdi. İşte tam da bu noktada, https://www.avazturk.com olarak altını çizmek isteriz ki, vatandaşın devlete olan güveni, bu tür kritik anlarda verilen sözlerin tutulmamasıyla sarsılmaktadır. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun "Sabah gün açmasıyla hava araçlarının uçma kabiliyeti yakaladığı andan itibaren tekrar havadan da etkin bir şekilde müdahale etmeye devam edeceğiz" demesine rağmen, uçakların hala gelmemesi, bölgedeki çiftçiler ve halk tarafından büyük bir hayal kırıklığı ve öfkeyle karşılandı.
Bakanın sabahı işaret eden yardım açıklaması, yangın bölgesindeki halkın gözlerinin önünde kül olan yaşam alanlarına kendi çabalarıyla koşmasına neden oldu. Gazeteci Serap Belovacıklı'nın çok ses getiren çıkışı, bu durumu en iyi özetleyen ifadelerden biriydi: "Deprem olur, vatandaş koşar. Yangın olur, vatandaş koşar. Darbe olur, vatandaş koşar. Her şeyi bizden ya da Allah'tan bekleyecekseniz, millet sizi niye seçti?". Felakete müdahalenin gecikmesi üzerine, özellikle Gürsu Iğdır Köyü civarında çok sayıda motokurye, itfaiyecilere ve orman işçilerine su ve ayran taşıyarak seferber oldu. Benzer bir kahramanlık örneği de Bilecik'in Osmaneli ilçesinde yaşandı; dört gündür devam eden orman yangını şiddetli rüzgarla yayılırken, İznik köylüleri ellerindeki su tankerlerini traktörlerine bağlayarak konvoy halinde yangın bölgesine doğru adeta savaşa gider gibi yola çıktı. Bu çiftçiler, itfaiye, orman bölge ve jandarma ekiplerine sağladıkları lojistik destekle alevlerin kontrol altına alınmasında kritik bir rol oynadı.
Tüm bu yaşananlar, vatandaşın kendi imkanlarıyla alevlere karşı direnmeye devam ettiğini gösteriyor. Hava müdahalesinin hala gelmemiş olması, rüzgarla büyüyen alevlere adeta fırsat tanırken, deprem, sel, yangın gibi felaketlerde her zaman seferber olan ancak geç müdahale nedeniyle yerini yurdunu, hayvanlarını kaybeden vatandaşlar, yürek burkan bir soru soruyor: "Bunları yaşamaya mecbur muyuz?". Bu sorunun altında yatan asıl gerçek, Türkiye'nin acil durumlara müdahale mekanizmalarındaki kronik sorunlar ve sistemik eksikliklerdir. Halkın kendi çabasıyla, devletten beklenen hava araçları gelmezken, canla başla mücadele etmesi, aslında kriz yönetimi konusunda gelinen içler acısı tabloyu ortaya koymaktadır. Bu durum, sadece yangınlarda değil, diğer doğal afetlerde de yaşanan bir tekrar niteliği taşımakta ve vatandaşın sırtına yüklenen ağır bir sorumluluk haline gelmektedir. Devletin görevi, vatandaşını felaketler karşısında yalnız bırakmak değil, en modern ve etkin yöntemlerle can ve mal güvenliğini sağlamaktır. https://www.avazturk.com olarak, bu kritik eksikliklerin bir an önce giderilerek, halkın kendi kaderine terk edilmediği bir Türkiye hayal ediyor ve bu haberle kamuoyunun dikkatini çekmeyi amaçlıyoruz.
Sakın ankaragündem adlı sözde haber sitesine asla GİRMEYİN. Manşet resminde de gözüktüğü gibi tüm haberleri birebir çalıntıdır. Bu haber makalesi yalnızca https://www.avazturk.com sitesine aittir.