Hasan Cemal, Ustası Altan Öymen'in Ardından Türkiye'ye Sesleniyor!

Hasan Cemal, Ustası Altan Öymen'in Ardından Türkiye'ye Sesleniyor!

Gazeteciliğin duayen ismi Altan Öymen'in vefatı, Türk basınında derin bir boşluk yaratırken, kendisini mesleğe sokan usta gazeteci Hasan Cemal'in yürek burkan vedasıyla ortaya çıkan bilinmeyen ayrıntılar bu makalede okuyucuları şaşırtacak.

Türk gazeteciliğinin efsanevi isimlerinden, Cumhuriyet döneminin canlı tanıklarından, siyasetin ve basının kesişim noktasında eşsiz bir figür olan Altan Öymen'in kaybı, ülkeyi yasa boğdu. Ancak bu vefatın ardında yatan, usta gazeteci Hasan Cemal'in yüreğini dağlayan derin acı ve geçmişten gelen sarsıcı itiraflar, bu haber makalesinin ilk paragrafında sadece bir başlangıç. Hasan Cemal'in "Acım çok büyük, Altan Abi'yi kaybettim" feryadıyla başlayan bu sarsıcı hikaye, Türkiye'nin yakın tarihine ışık tutan, mesleki dayanışmanın ve vefanın unutulmaz bir destanı olarak tüm detaylarıyla devam edecek.

Altan Öymen, sadece bir gazeteci değil, aynı zamanda Hasan Cemal'in deyimiyle "beni gazeteciliğe sokan ustam, duayenim" idi. Hasan Cemal, Öymen'in vefat haberini hasta yatağında aldığında gözyaşlarını tutamadığını ve "İçim yanıyor" sözleriyle yaşadığı tarifsiz acıyı dile getirdi. Bu kayıp, Cemal için sadece bir usta kaybı değil, aynı zamanda "hatıralarla baş başa" kalma ve "iyice yalnızlaşma" anlamına geliyordu. Öymen'in ardından, bir dönemin siyasetçilerini ve gazetecilerini konuşabileceği insanların ne yazık ki artık kalmadığını belirten Cemal, bu kaybın kendisini ne denli derinden etkilediğini bir kez daha gözler önüne serdi. Hasan Cemal'in "gazetecilik mesleğini bana sevdirenlerin başında geliyorsun, bunu hiç unutmayacağım" ifadesi, Altan Öymen'in mesleki kişiliği ve öğretilerinin Cemal'in hayatındaki yerini net bir şekilde ortaya koyuyor.

Altan Öymen'in Hasan Cemal üzerindeki etkisi, mesleğe ilk adım attığı andan itibaren başlamıştı. Hasan Cemal, 1973 yılının başlarında, 12 Mart askeri darbe döneminde, haftalık Devrim Gazetesi'nde yazı işleri müdürü olarak hakkında açılan davalar nedeniyle 44 ay hapse mahkum olmuş ve polis tarafından aranırken, hapishane bavulu bile hazır bir şekilde beklemekteydi. İşte tam bu kritik anda, kapısını polis yerine Altan Öymen çalmıştı. Anka Haber Ajansı'ndaki patronu ve umum neşriyat müdürü Altan Öymen, Hasan Cemal'i hapishaneden adeta çekip almış, onu dönemin CHP lideri Bülent Ecevit ile Bulgaristan gezisine götürmüştü. Bu olay, Hasan Cemal'in tabiriyle, Altan Öymen'in onu sadece "hapisten kurtarmakla" kalmadığını, aynı zamanda "gazeteciliği yıllar yılı keyifle yapmamın yollarını da açtığını" gösteriyordu. Altan Öymen, Hasan Cemal'e haberin nasıl yazılacağını, nasıl atlatılacağını, haber kaynağıyla ilişkilerin inceliklerini, siyasetçi-gazeteci ilişkilerinin püf noktalarını ve Ankara gazeteciliğinin sırlarını öğretmişti. Hatta Altan Öymen, Hasan Cemal'e öfke kontrolünün ne demek olduğunu bile zaman zaman anlattığı, mesleki ve etik duruşunda örnek teşkil ettiği belirtiliyordu. Bu eşsiz öğretiler ve anılar, Altan Öymen'in Türkiye basınına ve yeni nesil gazetecilere katkısının ne denli büyük olduğunu gözler önüne seriyordu. Bu ve benzeri çarpıcı gelişmeler için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Altan Öymen, mesleki disiplini, şıklığı ve yaşam sevgisiyle de tanınıyordu. Hasan Cemal, onu "her zaman şık", "güzel giyinir" ve kravatını evinde bile hiç çıkarmadığını belirtiyor. Gazeteci bohemliği konusunda da Altan Öymen'den çok şey öğrendiğini itiraf eden Cemal, özellikle yurt dışı seyahatlerinde onunla olmayı hep sevdiğini vurguluyordu. Hasan Cemal, gazeteciliğe ilk adımı attığı 1969 yılında Doğan Avcıoğlu'nun yanında Haftalık Devrim Gazetesi'nde yazı işleri müdürü olarak çalışmaya başladığında, bu işin gazetecilikten ziyade "darbecilikti, cuntacılıktı" olduğunu ifade ediyor. Ancak 1971'deki 12 Mart darbesi sonrası işsiz kaldığında, Altan Öymen'in kurduğu Anka Haber Ajansı, işsiz gazetecileri çatısı altında toplayarak Hasan Cemal'e gerçek gazeteciliği öğretmişti. Altan Öymen'in, Hasan Cemal'e bir haberi kaç kere yazdırdığı, daktilodan çıkardığı haberleri kaç kere yırtıp attığı anıları, onun mesleki titizliğini ve öğreticiliğini ortaya koyuyordu.

Anka Haber Ajansı'ndaki günler, unutulmaz anılarla doluydu. Bir gün Altan Öymen'in "uçak kaçırdığı" haberinin gelmesiyle büroda herkesi gülme tutmuştu. Ancak bu, sanıldığı gibi bir korsanlık olayı değil, Altan Öymen'in havaalanına zamanında yetişemediği için uçağını kaçırması ve bu nedenle gözaltına alınmasıydı. Daha sonra hapisten çıkan Altan Öymen, doğrudan Köln'e gitmiş. Hasan Cemal, 1975'te Altan Öymen ve eşi Aysel Öymen ile birlikte Esenboğa Havaalanı'na giderek onların yurt dışına çıkışını beklerken yaşadıkları tedirginliği, Altan Öymen'in kaçma ihtimali olan yurt dışı çıkış yasağı nedeniyle hissettikleri heyecanı unutulmaz anılar arasında sayıyordu. Altan Öymen'in, 1972'de Hasan Cemal'i hapisten kurtarıp İstanbul'da Günaydın gazetesine Necati Zincirkıran'ın yanına yerleştirmesi ve oradayken bile telefonla haber tüyoları vermesi, onun mentörlük ruhunu gösteriyordu. Hatta Hasan Cemal'in 1973 seçimleri öncesi siyaseti dalgalandıran "Ekose etekli Levrek" röportajının da bu tüyolardan biri olduğu belirtiliyordu.

Altan Öymen'in sadece iyi bir gazeteci olmakla kalmadığı, aynı zamanda siyasetten de asla kopmadığı biliniyordu. Gazetecilik ve siyaset arasında her zaman ince bir çizgi çekmeye çalışsa da, bazen zorlansa da bu çizgiyi koruyabilmişti. Tam bir CHP'liydi ve CHP'de milletvekilliği, bakanlık, grup başkan vekilliği ve kısa bir süre genel başkanlık görevlerinde bulunmuştu. 1980'deki 12 Eylül darbesiyle CHP kapatılınca, Altan Öymen de siyaseten yasaklı olmuş ve Cumhuriyet gazetesinde gazeteciliğe geri dönmüştü. Bu dönemde daha ilginç bir gelişme yaşanmış, bu kez Hasan Cemal, Altan Öymen'in umum neşriyat müdürü olmuştu. Altan Öymen, Cumhuriyet'te sadece köşe yazmakla veya röportaj yapmakla yetinmezdi; gazetenin mutfağına gelip bizzat tecrübesini aktarırdı. 1982'de İsrail'in Lübnan'ı işgal etmesi sonrası Cengiz Çandar'ın Beyrut'tan geçtiği büyük atlatma haberinde, Altan Öymen'in sadece yazı işlerinde değil, "kurşun kokulu mürettiphanede" bile koşturarak haberin ilk sayfaya tam sayfa olarak yerleştirilmesi için çalıştığı hatırlanıyordu. Askeri yönetim siyasetten sonra köşe yazmasını da yasaklayınca, Altan Öymen bu kez haberciliğe ağırlık vermiş, yurt dışında çeşitli önemli olayları takip etmişti. Hatta gazetenin başyazarı Nadir Nadi'nin masrafları sorgulaması üzerine, Hasan Cemal'in Altan Öymen'in Avrupa'da trenle seyahat edip arkadaş, çocuk veya kız kardeşinin evinde kaldığını belirtmesi üzerine Nadir Bey'in tatlı tatlı güldüğü anlatılıyordu. Ancak bu seyahatler sırasında dizini sakatlayıp menisküs olduğu da ortaya çıkmıştı. Altan Öymen'in CHP'de genel başkanlık koltuğuna oturduktan sonra Hasan Cemal'e ara sıra kızdığı bilinse de, bunu belli etmez, sosyal ilişkilerde ustaca davranır, ipi gereğinde gerer ama kopmasına asla izin vermezdi. Dengeli duruşuyla tanınıyordu. Altan Öymen, yazma konusunda da kendine has bir üsluba sahipti; yazdığı kitapların Türkiye'nin siyasal tarihinin önemli dönemlerine ışık tuttuğu ve bu çalkantılı zamanları yazacaklar için "mecburi duraklar" olacağı belirtiliyordu. Ancak bir eksik olarak, 12 Mart ve 9 Mart dönemlerini henüz yazmamış olması merak uyandırıyordu.

Altan Öymen, teknolojiden pek hoşlanmaz, yazılarını ve kitaplarını elle yazardı. Yazarken düzeltmek yerine kağıdı buruşturup yere atmasıyla ünlüydü, öyle ki bazen yazı bitene kadar yerler kağıtla kaplanırdı. Ayrıca yazılarının yanlışsız çıkmasını isteyen çok titiz biriydi; iki nokta ve üç noktalarıyla meşhurdu, bu da telexçiler, düzeltmenler ve sekreterler için zor zamanlar anlamına geliyordu. Cumhuriyet Haber Merkezi'nde en sevdiği gazeteci Yalçın Bayır'dı, zira Yalçın, Altan Öymen'in yazılarını telefondan daktiloya alır ve gece geç saatlere kadar gönderdiği ekleri ve düzeltmeleri yapardı. Hasan Cemal, yazısının uzayıp gittiğini, çünkü Altan Öymen ile o kadar çok yaşanmışlık ve anlatılacak şey olduğunu, hatıraların "dipsiz kuyudan çıkıp çıkıp" geldiğini belirtiyordu. Bu kayıp, Hasan Cemal için sadece bir meslektaşın değil, hayatına yön veren, ona mesleği sevdiren bir "abim" kaybıydı.

Altan Öymen'in 70 yıllık gazetecilik hayatının 51 yılına tanık olmanın mutluluğunu yaşayan Hasan Cemal, hasta yatağında olmasına rağmen, bu özel yazıyı kaleme alırken, Altan Öymen'in Türkiye'ye bıraktığı silinmez mirası ve mesleki duruşu bir kez daha hatırlatıyordu. Altan Öymen'in vefatıyla kapanan bir sayfa değil, Türk gazeteciliğinde yankıları uzun yıllar sürecek bir ekolün ve unutulmaz anıların yeniden keşfiydi bu. Bu sadece bir vefat haberi değil, aynı zamanda mesleki bağlılığın, öğreticiliğin ve vefanın en güzel örneklerinden biriydi. Ve unutmayın ki, https://www.avazturk.com adresinden de tüm bu gelişmeleri ve derinlemesine analizleri takip edebilirsiniz.