Hürmüz Boğazı'ndan Dünyaya Yayılacak Dehşet: Yeni Bir Küresel Savaşın Petrol ve Altınla Başlayan Ayak Sesleri!

Hürmüz Boğazı'ndan Dünyaya Yayılacak Dehşet: Yeni Bir Küresel Savaşın Petrol ve Altınla Başlayan Ayak Sesleri!

Zanka TV'den sarsıcı analizler! İran'daki iç karışıklıklar, İsrail'in Demir Kubbe'sinin zayıflığı ve küresel güçlerin Ortadoğu üzerindeki büyük projesi tüm detaylarıyla ortaya seriliyor. Yaklaşan petrol krizi, altın fiyatlarındaki manipülasyon ve Türkiye'

Ortadoğu coğrafyası, uzun yıllardır çözümsüzlüklerin ve gerilimin merkezi olagelmiştir. Ancak son dönemde yaşanan gelişmeler, bölgedeki tansiyonun hiç olmadığı kadar yükseldiğini ve küresel çapta yıkıcı sonuçlar doğurma potansiyeli taşıdığını gözler önüne seriyor. Jeopolitik satranç tahtasında hamleler hızlanırken, dünyanın dört bir yanındaki stratejistler, yeni bir dönemin eşiğinde olduğumuz konusunda uyarıyor. Peki, bizi bekleyen felaket senaryoları neler ve bu süreçte kimler, hangi rollerde sahne alıyor?

Zanka TV'de yayınlanan analizlere göre, İran'ın karasal sınırları içinde de dikkat çekici hareketlenmeler yaşanıyor. Yayındaki yorumcu, özellikle PKK'nın İran kolu PEJAK'tan "her an İran'a saldırabiliriz" şeklinde açıklamaların geldiğini belirtiyor. Yorumcu ayrıca, eski PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan'ın tüm Kürt gruplarını ve örgütlerini İran'a karşı birlikte hareket etmeye davet ettiğini ifade ediyor. Bu durum, İsrail'in bölgede kullanabileceği birtakım güçlerin hazır beklediği izlenimini yaratıyor ve her an harekete geçebilecekleri düşüncesini pekiştiriyor. Zanka TV, daha önce yaptıkları yayınlarda PEJAK'ın devreye gireceğini ve İran içinde hareketliliğin başlayacağını önceden haber verdiklerini vurguluyor. Bu gelişmelerin, Libya'dan (Kaddafi) Suriye'ye (Esad) uzanan "yüz yıllık küresel bir proje"nin, yani Büyük Ortadoğu Projesi'nin bir parçası olduğu ifade ediliyor. Hamza'nın yorumuna göre, Beluçların da harekete geçebileceği belirtilirken, İran'ın sosyolojik yapısında Türklerin (Azerbaycan Türkleri) şu an için devletin yanında durduğu, ancak PEJAK, Kürtler ve Beluçlar nezdinde ciddi bir içeride hareketlilik beklendiği dile getiriliyor. Yayındaki yorumcu, bu hareketliliğin daha da artarak İran sokaklarının karışacağı ve daha tehlikeli bir boyuta evrileceği öngörüsünde bulunuyor.

Bu karmaşık denkleme ek olarak, Washington Post gazetesinde yayınlanan bir makalede İsrail'in Demir Kubbe hava savunma sisteminin yalnızca 10 gün dayanma gücü kaldığı iddia ediliyor. Yayındaki yorumcu, Tel Aviv'in son günlerde vurulmaya başlanmasıyla bu sistemde bir "zaafiyet"in ortaya çıktığını belirtiyor. Yorumcuya göre İsrail, saldırıları uzatabilmek adına savunma atış frekans aralığında bir düzenlemeye gitmiş ve bu durum da Demir Kubbe'yi zayıflatmış. Bölgesel gerilimin bir diğer önemli ayağı olan Yemen'de de Husilerin son hedef olarak görüldüğü ve Yemen'den de bazı haberler beklendiği ifade ediliyor. Tüm bu analizleri ve derinlemesine yorumları küresel gerilimin bu kadar yüksek olduğu bir dönemde https://www.avazturk.com adresinden takip edebilirsiniz. Tüm bunların yaşandığı bu ortamda, sabit bırakılan faiz kararlarının dahi beklenmedik sonuçlar doğurabileceği belirtiliyor.

Londra sokaklarında ise oldukça ilginç bir ittifak sergileniyor: İran bayrakları açan İranlılar ile İsrail bayrakları taşıyan İsraillilerin bir arada yürüyerek İran rejiminin yıkılması için slogan attıkları gözlemlendi. Yayındaki yorumcu, İsrail'in düşmanının İran halkı değil, İran'daki molla rejimi olduğunu ve İranlıların kadimden beri İsrail için dost bir halk olduğunu belirtiyor. Bu durum, rejim karşıtı muhalif unsurların mollaları devirmek adına İsrail ile işbirliği yapmasının, mollaların da kendi halkına "Bunlar İsrail ajanı" diyerek muhalifleri suçlamasına yol açan karmaşık bir algı savaşını beraberinde getiriyor. Yorumcu, Hümeyni döneminde İslamcı bir rejim kurulmamış olsaydı İran'ın Sovyetler Birliği'ne katılma riski taşıdığını, ancak artık bu rejimin miadını doldurduğunu ifade ediyor.

Türkiye'nin bu küresel ve bölgesel satrançtaki konumu ise hayati önem taşıyor. Yayındaki yorumcu, Türkiye'nin Suriye'de düştüğü "İran'ın bölünmesine karşı çıkmama" tuzağına düşmemesi gerektiğini vurguluyor. İran'ın bölünmesinin Türkiye için iki temel sebepten dolayı karşı çıkılması gereken bir durum olduğu belirtiliyor. Birincisi, İran bölündüğünde ya da karıştığında Türkiye'ye büyük bir göç dalgasının başlayacağı ifade ediliyor. Özellikle Türkçe bilen İran Azerbaycan Türklerinin zaten Türkiye'de evleri olduğu ve akrabalarıyla birlikte kolayca gelebilecekleri belirtiliyor. Ayrıca Afganistan ve Pakistan'dan İran'a göç edenlerin bir kısmının da Türkiye'ye yöneleceği ifade ediliyor. İkinci sebep ise, Irak'ın zaten paramparça olduğu ve Amerikan güdümünde yönetildiği, Suriye'nin de parçalandığı bir ortamda, İran'ın da bölünmesi halinde Türkiye'nin tek başına kalacağı ve "konjonktürel bir risk" ile karşı karşıya kalacağı uyarısı yapılıyor. Dolayısıyla, Türkiye'nin mutlaka İran'ın parçalanmasına müsaade etmemesi gerektiği vurgulanıyor.

Pek çokları tarafından dile getirilmese de, yayındaki yorumcu Molla rejiminin kendisinden de şüphelendiğini dile getiriyor. Zanka TV, "danışıklı dövüş" ihtimaline dikkat çekerek, Batılıların siyasal İslam'ı kullanmayı çok sevdiğini, Hümeyni'nin zamanında gönderilerek Molla rejimini kurduğunu hatırlatıyor. Son birkaç aydır İran'da Tahran'dan Hürmüz Boğazı'nda bir şehre başkent taşıma konusunun konuşulduğu belirtilirken, bunun Amerikan işgalini kolaylaştırmak amacıyla yapıldığına dair şüpheler dile getiriliyor. Başkent taşıma olayının görünürde kuraklık gibi bir sebep gösterilse de, Tahran'ın bölünmenin tam ortasında yer alması ve deniz kenarında yeni bir başkentin stratejik açıdan saçma olması, niyetlerin farklı olabileceğini düşündürüyor. Yayındaki yorumcu, dünya savaşlarının genellikle ülkelerin komşularıyla karşılıklı "kırışması" ile başladığını, yani ortalık karıştığında güçlü olanın zayıf olandan gücünü aldığını ve cephelerin arttığını ifade ediyor.

Şu an resmen bir Dünya Savaşı olmamasına rağmen, durumun daha önceki dünya savaşlarından farklı ilerlediği belirtiliyor. Geçmişte büyük devletler savaşı başlatırken, şimdiki durumun tam tersi olduğu, nispeten küçük devletler arasında "vekalet savaşları" yaşandığı gözlemleniyor. Tüm bu inanılmaz sakat ve tehlikeli günlerin, giderek duvara çarpma şiddetimizi artıracak bir hızı beraberinde getirdiği vurgulanıyor. Yayındaki yorumcu, önümüzdeki bir iki hafta içinde, belki de İran'ın Hürmüz Boğazı'nı kapatacağı haberlerinin ortaya atılacağını, bunun "korkunç bir petrol krizi"ne yol açacağını ve petrol fiyatlarının bu krize dayandırılarak yükselişinin haklı çıkarılacağını öngörüyor. Ancak, petrol fiyatlarının 2022'deki 130 dolar zirvesinden şu anki 70'li dolarlar seviyesine düşüşü göz önüne alındığında, bunun aslında "tam bir ayı tuzağı" olduğu belirtiliyor. Altın, gümüş, petrol ve doğalgaz gibi tüm MTA piyasasında yanıltıcı bir yükselişin beklendiği ve bu durumun tedarik zincirindeki kırılmaya ve İran'ın Hürmüz Boğazı'nı kapatmasına bağlanarak büyük bir krizin ortaya çıkacağı ifade ediliyor. Tüm bu gelişmeler yaşanırken, aslında asıl olayların Pasifik'te çıkacağı ve Çin'in er ya da geç Tayvan'a müdahale edeceği belirtilirken, eğer resmi anlamda bir Dünya Savaşı çıkacaksa, bunun Pasifik bölgesinde olacağı tahmin ediliyor. Dünya, hızlanan bir yıkıma doğru ilerlerken, çarpmanın şiddeti ve yıkımın boyutu her geçen gün artıyor.