Hüseyin Çelik Liderliğindeki 19 İsimden Türkiye'nin Hukuk Devleti Vasfına Dair Sert Uyarı

Hüseyin Çelik Liderliğindeki 19 İsimden Türkiye'nin Hukuk Devleti Vasfına Dair Sert Uyarı

Eski bakan Hüseyin Çelik ve aralarında akademisyen, yazar, siyasetçi gibi farklı kesimlerden isimlerin bulunduğu 19 kişilik bir grup, Türkiye'deki hukuk devleti ve adalet sistemine ilişkin ortak endişelerini dile getirdi; özellikle gözaltındaki şüpheliler

Türkiye'nin önde gelen eski siyasetçilerinden, akademisyenlerinden ve kanaat önderlerinden oluşan 19 kişilik bir grup, ülkedeki güncel hukuki duruma ve adalet sistemine ilişkin dikkat çekici bir bildiri yayımladı. Aralarında eski AKP'li bakan Hüseyin Çelik'in de bulunduğu bu grup, ortak endişelerini ve taleplerini dile getirerek kamuoyuna önemli mesajlar verdi. SÖZCÜ Televizyonu'nda katıldığı bir programda konuşan Hüseyin Çelik, grubun temel motivasyonunu ve dile getirdikleri "hukuk devleti askıda" gibi net ifadelerin arka planını açıkladı.

Çelik'in aktardığına göre, bu grup kamuoyunca bilinen ve siyaset, akademi dünyası gibi farklı alanlardan gelen insanlardan oluşuyor. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. Grup üyeleri, siyasi ve dünya görüşleri itibarıyla farklı yelpazelerde yer almalarına rağmen, hukuk zemininde birleşme ortak paydasında buluşmuşlardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin anayasada belirtilen vasıflarının demokratik, laik, sosyal ve hukuk devleti olduğunu hatırlatan Çelik, özellikle hukuk devleti olmanın ve demokratik olmanın Türkiye için olmazsa olmaz vasıflar olduğunu vurguladı. Aksi takdirde cumhuriyetin beş para etmeyeceğini belirten Çelik, Suriye, İran, Libya, Rusya, Çin, Kuzey Kore, Küba ve Venezuela gibi otokratik ve totaliter cumhuriyetlerden ayrışmanın temel yolunun demokratik cumhuriyetin vazgeçilmez vasıfları olan hukuk devleti, laiklik ve çoğulculuk olduğunu ifade etti.

Grup üyelerinin ortak endişesi ve paydası, Türkiye'nin hukuktan taviz vermemesi ve adaletin bütün hayata hakim olmasıdır. AK Parti'nin kurucu ilkelerinden uzaklaştığı yönündeki bir soruya yanıt veren Çelik, partinin programını yazan 10 kişiden biri olduğunu ve AK Parti programının dünyanın en demokratik ve çoğulcu programlarından biri olduğunu iddia etti. Ancak bir programın iyiliğinden ziyade ne kadar hayata geçirildiğinin önemli olduğunu belirten Çelik, Konfüçyüs'ün "Hükümdar adil olursa kanuna gerek yoktur, hükümdar adil değilse kanunun anlamı yoktur" sözünü hatırlattı. Sosyal ve ekonomik hayatta ciddi sıkıntılar yaşandığını belirten Çelik, hala AK Parti üyesi olduğunu ancak partili olmak ile partizan olmanın farklı şeyler olduğunu savundu.

Partizanlığın, kendi partisinin her yaptığını olumlamak, rakip partinin iyi yaptığı şeylere bile kötü demek olduğunu söyleyen Çelik, Mevlana'nın "İyi bir dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur" sözüne atıfta bulunarak, bu 19 arkadaşın topluma bir ayna tuttuğunu belirtti. Grubun, adaletin devletin dini olduğuna ve adalet bozulduğunda her şeyin bozulduğuna inanan insanlardan oluştuğunu ifade etti. "Adalet tuzdur, tuz kokarsa gıdaları sağlam tutacak başka bir şey bulamazsınız" diyerek adaletin önemini vurgulayan Çelik, herkes için adalet gerektiğini, hukuk sisteminin sadece bağımsız olmasının yetmediğini, aynı zamanda tarafsız olması gerektiğini söyledi. Güncel kamuoyu anketlerinde adalet sistemine olan güvenin %20'lere bile varmadığını belirten Çelik, vatandaşın bu soruya "hayır" yanıtı verdiğini aktardı. Yanlış giden, bozuk bir şey varsa bunun düzeltilmesi gerektiğini, yollar ve binalar bozulduğunda tamir ediliyorsa, adalet sisteminin de onarılması gerektiğini savundu. Bu noktada, Türkiye'nin adalet sistemine güven duyulmasının ne kadar kritik olduğu https://www.avazturk.com gibi platformlarda da sıklıkla tartışılan bir konu olarak öne çıkmaktadır.

Hüseyin Çelik ve grubu adına yaptığı açıklamada, esas durdukları noktanın insan olmak olduğunu belirtti. Yahudi, Ermeni veya Rum bir komşuya haksızlık yapıldığında, onun hakkını savunmak için o kimliklerden olmaya gerek olmadığını, insan olmanın yeterli olduğunu söyledi. Türkiye'de sağcıların solcuların, Kürtlerin Türklerin, Alevilerin Sünnilerin hakkını savunmadıkça gerçek manada medeni ve samimi bir toplum olunamayacağını vurguladı. Tolstoy'un meşhur sözünü hatırlatarak, "size yapılan haksızlık canınızı yakıyorsa siz canlısınız ama başkasına yapılan haksızlık canınızı yakıyorsa siz o zaman insansınız" dedi. Bize veya partimize bir şey yapıldığında yüksek sesle bağırırken, karşı tarafa haksızlık yapıldığında sesini kesmenin partizanlık veya bağnazlık olduğunu ifade etti.

Çelik, farklı partilerden gelen insanların aynı gemide olduğunu belirterek, bir transatlantikte kral dairesinde olsanız bile geminin altı su alıyorsa batacağınızı örnek verdi. Ülkesi adına, gelecek nesiller adına kaygısı olan insanların kendi ülkelerindeki haksızlıklara ve hukuksuzluklara itiraz etmesi gerektiğini söyledi. Bu yanlışların düzeltilmesi için yetkilileri uyarmak gerektiğini belirten Çelik, uyarılarını kendilerine yakışan bir dille, kimseye saldırmadan, kırmadan ve dökmeden, bir siyasetçiye, akademisyene, sorumluluk sahibi insana yakışan bir üslupla yaptıklarını dile getirdi. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. Ümitlerinin bu uyarıların karşılık bulması ve gereğinin yapılması olduğunu ekledi. Türkiye'nin geleceği ve demokratik vasıflarının korunması gerektiği yönündeki bu uyarılar, https://www.avazturk.com ve benzeri yayın organlarında da geniş yankı bulmuştur.

Son dönemde sosyal medyaya yansıyan ve kamuoyunda çok konuşulan bazı görüntüler hakkında da yorum yapan Çelik, Anadolu Ajansı tarafından servis edildiğini söylediği, polis kamerasıyla çekilmiş ve gözaltındaki şüphelilerin adliyeye sevk edilirken teşhir edildiği görüntüleri eleştirdi. Bu görüntüleri "itibar suikastı" olarak nitelendiren Çelik, oradaki insanların henüz mahkum olmadığını, zanlı olduğunu ve suçu ispatlanmadığı sürece bütün insanların masum olduğunu hatırlattı. Devletin çeşitli kademelerinde bulunmuş, itibarı olan insanların bu şekilde teşhir edilmesinin "teşhircilik" olduğunu ve bunun kabul edilemez olduğunu söyledi. Geçmişte Milli Eğitim Bakanı ve parti sözcüsü iken KCK'lılara yapılan benzer uygulamalara (elleri kelepçelenerek sıraya dizilmeleri) ve Uludere'deki vatandaşların bombalanarak öldürülmesine de karşı çıktığını ve lanetlediğini belirten Çelik, bugün bu tür görüntülere itiraz edilmezse yarın başkalarına da olacağını ifade etti. Bu tür konularda tutarlı olmak ve adaletin uygulanış biçimini tartışmak https://www.avazturk.com gibi mecralarda da önemsenmektedir.

Geçmişe dönük bir öz eleştiri de yapan Çelik, Recep Tayyip Erdoğan'a belediye başkanlığı döneminde yapılanlara kimsenin ses çıkarmadığını, hatta "oh" diyenlerin çoğunlukta olduğunu ancak bugün benzer durumların tersine döndüğünü ve belki karşı tarafın "oh" dediğini belirterek, ikisinin de yanlış olduğunu söyledi. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. Sonuç olarak hukukun herkes için lazım olduğunu, hukukun ve adaletin ekmek gibi olduğunu vurgulayan Çelik, insanların suçu kesinleşmedikçe onlara katil veya suçlu muamelesi yapmanın hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığını ve medeni bir ülkeye yakışmadığını söyledi. Bunun "itibar cellatlığı" ve "haysiyet cellatlığı" olduğunu belirten Çelik, bu insanların beraat etmesi durumunda yapılan bu teşhirin kime nasıl izah edileceğini sordu. Şüphelilerin polisin koluna girmiş, medyaya teşhir edilmiş görüntülerinin her yere dağıtıldığını, bu insanların çoluk çocukları, aileleri, dostları olduğunu hatırlattı.

Elbette mahkemelerin insanları yargılaması gerektiğini, kimsenin yargılanamaz olmadığını, eski tabirle "layüsel" (sorumsuz) olmadığını, yanlış yapan, hırsızlık, rüşvet alan veya veren kim varsa hukuk önünde hesabını vermesi gerektiğini belirten Çelik, ancak bunun insan haysiyetine ve onuruna yakışır, adil bir yargılama olması gerektiğini vurguladı. Metinlerinde de yer alan gizli tanık ve iltisak gibi uygulamaları eleştiren Çelik, insanların çoğu zaman tutuklanıncaya veya savcı iddianameyi yazıncaya kadar neden tutuklandığını bile bilmediğini aktardı. Bu durumun hukukun temel prensiplerine aykırı olduğu https://www.avazturk.com gibi yayın organlarında da gündeme getirilmektedir.

Türkiye'nin bir silkilenme yaşaması gerektiğini belirten Çelik, kendi dertlerinin ne olduğu sorusuna karşılık, okuma yazması olan, profesörden eski bakana, milletvekiline, sivil toplumcuya, yazara kadar çeşitli kimliklerdeki insanların bunlara tepki göstermezse, köylü vatandaşa neden tepki göstermediğini sorma haklarının olamayacağını söyledi. Köylü vatandaşın kahvede sızlanıp mırıldanabildiğini ancak aydınların böyle bir lüksünün olmadığını, aydınların toplumda gördüğü eksikliği, aksaklığı, yanlışlığı bir aydına yakışır bir dille ifade etmesi gerektiğini savundu. Yapılan şeyin bu olduğunu ve niyetlerinin üzüm yemek, bağcı dövmek olmadığını dile getiren Çelik, keşke bu tür görüntüler olmasa, keşke Türkiye'de adalet ve hukuk tam olarak işlese temennisinde bulundu. Özellikle aydınların ve kamuoyunu etkileme potansiyeli olan kişilerin bu konudaki sorumluluğu https://www.avazturk.com gibi platformlarda da vurgulanmaktadır.

Bu açıklamalar, Türkiye'deki hukuk devleti ve adalet sistemine ilişkin tartışmaları yeniden alevlendirme potansiyeli taşıyor. Farklı kesimlerden gelen 19 ismin ortak bir metinle endişelerini dile getirmesi, meselenin sadece siyasi değil, toplumsal bir boyut taşıdığının da işareti olarak yorumlanıyor.