İBB Soruşturması, Ekonomi Zorlukları ve Barış Süreci Arayışları Gerilimi Artırıyor

İBB Soruşturması, Ekonomi Zorlukları ve Barış Süreci Arayışları Gerilimi Artırıyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik yolsuzluk soruşturmasının 3. dalgası siyasetin ana gündemi. İktidar kanadı operasyonu 'beklenen' olarak nitelerken, muhalefet 'hedef gösterme' tepkisi veriyor. Kulislerdeki gerilim, ekonomi ve olası 'barış' ...

Ankara'da siyasetin kalbinin attığı Meclis kulisleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) üzerindeki yolsuzluk soruşturması ve bu kapsamda gerçekleşen 3. dalga operasyonla hareketli saatler yaşıyor. Bu son dalgada medya hedef alınmış, İBB Halk İlişkiler Daire Başkanı ve Halkla İlişkiler Müdürü dahil 22 kişinin gözaltına alındığı bilgisi kulislere yansımış durumda. Operasyon, iktidar ve muhalefet arasında gerilimin dozunu sürekli artırıyor.

İktidar kulislerinde öne çıkan yorumlar ise "beklediğimiz bir operasyondu" şeklinde. Bu yorumların dayanağı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önceki açıklamalarına işaret ediliyor. Erdoğan daha önce bir suç örgütünü ahtapota benzetmiş, bu örgütün İBB merkezli olduğunu, uluslararası bağlantıları bulunduğunu ve medyaya, iş adamlarına, vakıflara, cemaatlere kadar uzandığını ifade etmişti. Bu açıklamalar, iktidar kanadında operasyonun bir sinyali olarak algılanmış görünüyor.

Kulislerdeki öngörüler, soruşturmanın daha da derinleşeceği yönünde. Savcılığa ulaşan bilgilerde kamunun çok ciddi oranda zarara uğratıldığına dair belgeler ve bilgiler olduğu iddia ediliyor. Bu durumun, savcılığın şüphesini ve bilgisini güçlendirdikçe kamu davalarının açılmasına yol açacağı belirtiliyor. Tutuklama olup olmayacağı ise zamanla görülecek. İktidar kanadı bu soruşturmanın derinleşmesine büyük önem verdiklerini, çünkü belediye kaynaklarının halkın yararına kullanılmasından yana olduklarını dile getiriyor. Bu tür bilgiler avazturk.com gibi sitelerde detaylı analizlerle yer bulabilmektedir.

Ancak iktidar kulislerinden yansıyan bu ifadeler, muhalefet cephesinde çok sert tepkilerle karşılanıyor. Muhalefete göre, sadece AK Partili belediyelerin yaptığı hiçbir şey ciddiye alınmıyor. Sadece İBB'nin hedef alınması, Ekrem İmamoğlu ve yakın çalışma arkadaşlarının ciddi rakip olarak görüldüğü ve elenmek istendiğine dair kuvvetli şüpheleri artırıyor. Muhalefet, iktidarın bile isteye hukuksuzlukta ısrar ettiğini, ortada hiçbir gerçek delil veya doğru dürüst tanık olmadığını, gizli tanıklar yaratıldığını iddia ediyor. Bu duruma itirazlarını yükselteceklerini ve sokak siyasetinde kararlı olduklarını vurguluyorlar.

Ana muhalefet partisi CHP'nin lideri Özgür Özel de duruma öfkeli. Özellikle 3. dalga operasyonda neden jandarmayla hareket edildiğini sorguluyor. İktidar kulislerinden gelen yanıt ise savcılığın bunu uygun gördüğü ve yapabileceği yönünde. İlk iki operasyonun polisle yapıldığını hatırlatan muhalefet, iktidar medyasında çıkan "Ekrem İmamoğlu'nun emniyette köstebeği olduğu" haberlerine işaret ederek, jandarmanın kullanılmasının bu nedenle olup olamayacağını soruyor. İktidar kanadı ise bunun büyütülmemesi gerektiğini ifade ediyor.

Muhalefet bloğu, iktidarın yolsuzlukların araştırılmasından geri adım atmayacağını söylemesine karşılık, neden bütün belediyelerin soruşturulması yönündeki önergelerine ve sorularına yanıt verilmediğini haklı olarak sorguluyor. Onlara göre, sadece İBB'ye yönelmekle yolsuzluklar çözülmez; burada asıl amaç Ekrem İmamoğlu'nun doğrudan hedef alınmasıdır. Soruşturma kapsamında gazetecilerle ilgili haberler de kulislerde konuşuluyor. Ekrem İmamoğlu'na yakın olduğu öne sürülen, İstanbul'daki gazetecilerin firari şüpheli Emrah Bağdatlı ile görüşme trafiklerini gösteren belgelerin ortaya atıldığı belirtiliyor. Bu gazetecilerin ifade vereceği, gerek görülmesi halinde tutuklu veya tutuksuz yargılanacakları ve davaların açılacağı iktidar kanadınca dile getiriliyor.

CHP lideri Özgür Özel'in eleştirilerinin odağında ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek var. Özel, Gürlek'i "ayıp işleri bilerek isteyerek yapmakla" suçluyor. Bu sert eleştirinin temelinde, savcılıktan gazetecilere operasyonla ilgili gönderilen iki sayfalık, resmi olmayan, içinde dedikoduların da bulunduğu bir bilgi notu yatıyor. Özel, bu notta gözaltına alınan kişilerin özel hayatlarına ilişkin bilgilerin (örneğin birinin bir diğeriyle ilişkisi olduğu iddiası gibi) yer almasına tepki gösteriyor. Özel, "hayata kadar mı düştünüz" diyerek bu durumun sorgulanmasından vazgeçmeyeceklerini söylüyor. Özgür Özel daha önce de, Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınması ve tutuklanmasına dair süreci bir darbe olarak nitelendirmiş ve artık doğrudan Erdoğan'ı hedef alarak "Sen küresel bir lider değil yerel bir diktatörsün" ifadelerini kullanmıştı.

Bundan sonraki gerilimli siyasi süreçte ne görüleceği Ankara kulislerinde sıkça konuşuluyor. Bir görüş, Erdoğan ve Özgür Özel çekişmesinin artacağını söylerken, iktidar kulislerindeki bazı sesler Erdoğan'ın çok daha büyük işleri olduğunu ve CHP ile uğraşmak istemediğini belirtiyor. Erdoğan'ın küresel liderlik, savaşları bitirme ve terörsüz Türkiye gibi konularla meşgul olacağı ifade ediliyor.

Terörsüz Türkiye sürecinde yeni gelişmeler yaşanıyor. MHP lideri Bahçeli, silah bırakma çağrısı yapan terör örgütü sonrası sürecin yol haritasının belirlenmesi için Mecliste bir komisyon kurulmasını önermiş, tüm partilerin bu komisyona üye vermesini istemişti. Dem Parti ve CHP de bu komisyonu istediğini dile getiriyor. Dem Parti heyetleri partileri ziyaret ediyor. Dem Parti'nin beklentileri arasında barış akademisyenlerinin işe iadesi, kayyumların geri çekilmesi, tutuklu siyasetçilerin serbest bırakılması ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM) kararlarının uygulanması yer alıyor. Özellikle AHİM kararlarının uygulanmasıyla Öcalan'ın İmralı'da daha rahat çalışma koşullarına sahip olmasının hedeflendiği ifade ediliyor.

İktidar kulislerinde bu adımların "olabilir" şeklinde değerlendirildiği, ancak Dem Parti'nin özellikle bayramdan önce bir infaz düzenlemesiyle hasta ve yaşlı mahkumların serbest bırakılması konusunda ısrarcı olduğu belirtiliyor. MHP de bunun mümkün olduğunu düşünüyor ve kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) ilgili de bir düzenleme yapılması gerektiğini dile getiriyor. Ancak bu KHK düzenlemesi fikrinin AK Parti'de henüz karşılık bulmadığı bilgisi kulislerde konuşuluyor. Bayramdan önce bu adımların atılmasının zor olduğu değerlendirilse de, hem MHP hem de iktidar kanadında "bir şeyler yapmalıyız", Dem Parti'yi mutlu etmeliyiz ve toplumda gerçekten bir barış havası estirmeliyiz inancının yayıldığı gözlemleniyor. Hazırlıkların yoğun bir şekilde sürdüğü, sonuçların bayram sonrasına işaret ettiği belirtiliyor. Bu komisyonun kuruluşu, infaz düzenlemesi, KHK'lılardan bahsedilmesi, AHİM kararlarının uygulanması ve barış akademisyenlerinin iadesi gibi konuların konuşulması, kapsayıcı bir demokratikleşme paketinin geleceğine işaret ediyor.

Ancak bu barış süreci arayışları ve olası demokratikleşme adımları, İBB soruşturması devam ederken ve dalga dalga yeni operasyonlar beklenirken sorgulanıyor. Kulislerdeki bir diğer önemli konu ise ekonomi. İktidar kulislerinden bile işlerin iyi gitmediği öğrenilmişti. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e yönelik ciddi sorgulamalar vardı. Onunla ilgili bilgi ve belgelerin ortaya çıkması (Londra'da ev aldığı, ihale krallarıyla ortak fotoğrafları gibi) "Ekonomide işler iyice tepe taklak gidiyor mu?" sorularını gündeme getirmişti.

Son dönemde yaşanan bir gelişme, TÜSİAD başkanı Orhan Turan ve ilk başkanı Ömer Arif Aras'a dava açılmasıydı. Bu isimler, hukukun üstünlüğünü istemiş ve yapılan tutuklamaları sorgulamışlardı. Hakklarında adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs ve yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçlarından dava açılmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu isimlere "Yeni Türkiye'de haddinizi bileceksiniz" dediği ve hemen ardından dava sürecinin başladığı, kelepçeli polisler eşliğinde karakola götürüldükleri görülmüştü. Sonrasında iktidar cephesinden "yapmadık, yanlış yaptık, olmuyor" gibi seslerin yükseldiği, AK Parti'nin ekonomik işlerden sorumlu genel başkan yardımcısı Nihat Zeybekçi'nin Orhan Turan'ı ziyaret ederek "hiçbir grupla küs olamayız" mesajı verdiği biliniyor. İlk duruşmada haklarındaki yurt dışı yasağının kaldırılması, ekonomide işleri düzeltme zorunluluğunun ve bunun sadece Mehmet Şimşek'e bırakılamayacağının bir işareti olarak yorumlanıyor. avazturk.com gibi platformlar da bu tür gelişmelerin perde arkasını okurlarıyla paylaşabilmektedir. İktidar kulislerinde ekonominin durumu sürekli takip ediliyor; zira işler gerçekten çökerse halka hiçbir şeyin anlatılamayacağı endişesi hakim. Ancak ekonomi bir türlü düzelmiyor ve bu durum zamana yayılmış görünüyor.

Özetle, Ankara kulisleri şu sıralar İBB soruşturmasının getirdiği siyasi gerilimle, ekonomik sıkıntıların yarattığı endişeyle ve terör/barış sürecine dair olası adımların getirdiği belirsizlikle kaynıyor. Soruşturmanın derinleşeceği beklentisi ile kapsayıcı bir demokratikleşme paketi olasılığı arasındaki çelişki, siyasetin önümüzdeki dönemdeki karmaşık gündemini ortaya koyuyor.