İBB'ye 'Jandarma'lı Üçüncü Dalga Operasyonu: Emniyete Güvensizlik mi, Yeni Bir Taktik mi?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik soruşturmaların üçüncü dalgası beklenmedik bir gelişmeyle geldi: Gözaltıları polis yerine jandarma yaptı. Bu durum, emniyet içinde sızıntı iddialarını gündeme getirirken, operasyonun zamanlaması ve hedef alınan...
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) üzerindeki operasyonel baskı devam ediyor. Ekrem İmamoğlu'nun tam 61 gündür cezaevinde bulunmasıyla birlikte, İBB'ye yönelik soruşturmaların üçüncü dalgası da bugün gerçekleşti. Daha önce yolsuzluk ve "kent uzlaşısı" üzerinden terörle ilişkilendirme çabalarının görüldüğü soruşturmalarda, bu son dalga dikkat çekici bir farklılıkla öne çıktı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından talep edilen bu son operasyonda, kolluk gücü olarak beklenenin aksine polis kullanılmadı. Kaynaklar, polisin bu operasyonda yer almadığını ve "Jandarmanın kapısının çalınarak 'siz gözaltı yapmaya gidin' denildiğini" belirtiyor.
İBB'ye yönelik ilk operasyon 19 Mart'ta, ikincisi ise 26 Nisan'da yapılmıştı. Aradan bir ay geçmeden gelen üçüncü dalga gözaltılar, bu kez İBB'nin Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi'ni mercek altına aldı. Toplamda 22 isim gözaltına alındı. Ancak ilk iki operasyonun aksine, bu üçüncü dalga operasyon İstanbul İl Jandarma Komutanlığı tarafından yürütüldü.
"Emniyete Güvenmiyorum Operasyonu" İddiası
Gözaltıların jandarma tarafından yapılması, emniyet teşkilatından sızıntı olduğu iddialarına yol açtı. Devam eden bir soruşturma dosyasının bölünerek, üçüncü dalganın jandarma eliyle yapılmasının, emniyete duyulan güvensizliğin bir göstergesi olduğu öne sürülüyor. Bu durum, soruşturmanın seyrine ilişkin farklı yorumları beraberinde getiriyor.
Suçlama olarak ihale yolsuzluğu öne sürülürken, operasyonun "yeni tehdit, yeni şantaj, yeni itirafçılığa zorlamalar için yeni kişilere ihtiyaç olduğu" şeklinde yorumlandığı da görülüyor. İçeride bulunanların "canlarının çıkarılmasına rağmen" istenen sonucun alınamadığı, bu nedenle yeni kişilerin hedeflendiği iddia ediliyor.
Tepkiler ve Tartışmalı Belge Paylaşımı
Operasyona ilk tepkilerden biri, sosyal medya paylaşımıyla tutuklu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'ndan geldi. İmamoğlu, "Son birkaç günde yaşananlara bakınca şimdi de tutukluları şantaj ve tehditle yalancı şahitliğe zorladıkları ayuka çıkıyor" ifadelerini kullandı. Hukuken yenilemeyince "dedikoduyla yıpratma" ve "aile saadetini bozma" çabalarının devreye girdiğini ima etti.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Özgür Özel de gözaltı işlemlerinin neden jandarma tarafından yapıldığı sorusunun Başsavcılık tarafından yanıtlanması gerektiğini söyledi. Özel, gözaltılar sırasında Savcılıktan basına paylaşılan bir yazı üzerinden İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlü'ye yüklendi. Başsavcıyı, antetli kağıtla yapamadığı bilgilendirmeyi "utanmadan alternatif alanda yaymakla" suçladı. Yapılan işin hukuku ve devleti ayaklar altına almak, devlet ciddiyetini ortadan kaldırmak olduğunu savundu.
Gözaltına alınan isimler arasında İBB Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Taner Çetin'in de bulunması dikkat çekti. Başsavcılığın basına servis ettiği ancak antetsiz olduğu belirtilen metinde, Taner Çetin'in kişisel hayatına dair bilgilere yer verildiği iddia edildi. İktidara yakın medya organlarının, Çetin'i ve İmamoğlu'nu bu bilgiler üzerinden hedef aldığı belirtiliyor. Kaynaklar, gözaltına alınan kişilerden birinin geçmişte bir diğeriyle "gönül ilişkisi" olduğu, bu ilişkinin bitince görevden alındığı gibi detayların kullanılmasına tepki göstererek, "Buna mı kaldı ya, buna mı düştünüz be kardeşim ya!" ifadeleriyle durumu "terbiyesizliğin büyüğü" olarak niteledi. avazturk.com gibi gündemi yakından takip eden platformlarda da bu gelişmelerin yankıları izleniyor.
Gelecek Günler Stresli mi Olacak?
Operasyonun zamanlaması ve yöntemi tartışılırken, önümüzdeki günlerin siyaset ve yargı açısından stresli geçebileceğine dair yorumlar da yapılıyor. 5. İdare Mahkemesi'nin aldığı bir kararın, iktidarın istemediği şekilde gelişebileceği ve bu nedenle mahkemenin yapısında bir değişikliğe gidilebileceği olasılığı gündeme getiriliyor. İstanbul Üniversitesi'nin mahkemenin araştırmasını yaparak sonuca göre iptal kararı verebileceği, dolayısıyla iptal kararının eksik olduğunun mahkemece belirlendiği yönündeki tespitler, yargı süreçlerindeki olası etkileşimlere işaret ediyor. Türkiye'de hukuk devleti ilkesinin ne kadar geçerli olduğu da ayrıca tartışılan bir konu olarak belirtiliyor.
Siyasi atmosfer de gerginliğini koruyor. Özellikle gençlerin, iktidara karşı sinirli olduğu ve "Cesaretin varsa getir sandığı" gibi ifadelerin kullanıldığı hashtaglerle tepkilerini dile getirdiği görülüyor.
İBB'ye yönelik üçüncü dalga operasyon, sadece bir gözaltı dalgası olmanın ötesinde, yargı süreçlerinin işleyişi, kolluk kuvvetleri arasındaki ilişkiler ve siyasi gerilimler açısından birçok soru işaretini beraberinde getiriyor. Önümüzdeki günlerde bu operasyonun yankılarının ve olası yeni gelişmelerin takip edilmesi bekleniyor.