İktidarın deprem planının olmadığını belirten Öztrak yaşanan bu felakete Asrın Cinayeti dedi

İktidarın deprem planının olmadığını belirten Öztrak yaşanan bu felakete Asrın Cinayeti dedi

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, AK Parti iktidarının herhangi bir deprem planının olmadığını belirterek, 10 ilde yaşanan bu deprem felaketini ‘’Asrın Cinayeti’’ olarak yorumladı ve iktidara sert sözlerle yüklendi.

1999 depreminden sonra Türkiye’de onlarca büyük depremler oldu, binlerce insanımız hayatını kaybetti. Geçtiğimiz yılda yapılan ‘’İmar Barışı’’ ile anlaşıldı ki maalesef iktidar olan depremlerden, yaşanan facialardan herhangi bir ders almamış. Öyle ki, felaketin yaşandığı 10 ilde birçok yeni bina yerle bir oldu. Eğer deprem olayı ciddiye alınmış olsaydı bu yıkılan yeni yapılar denetlenmez miydi? Denetlenen bu binalar için yapı ruhsatı verilir miydi?

İstanbul’da olası bir felaket senaryolarına karşı toplama merkezleri bu iktidar tarafından imara açılırken şimdi İstanbul için yapılan deprem uyarılarında ses yükseltiliyor. AK Parti iktidarının herhangi bir deprem planının olmadığını iddia eden CHP Sözcüsü Faik Öztrak, yaşanan bu deprem felaketini ‘’Asrın Cinayeti’’ olarak yorumladı.

Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız insanlarının nasıl öldüğüne bakın' demiş, Albert Camus. Ne yazık ki ülkemizde bu sözü çok sık tekrarlamak zorunda kalıyoruz. Bu son felaket de gösterdi ki; ülkemizde en ucuz şey insan hayatı ve insan hayatının ucuz olduğu ülkelerde kibirli yöneticiler, her ölüme ‘kader' diyor. Büyük bir kibirle sorumlusu olduğu ölümleri bile kabullenmiyor, hiçbir suçu üstlenmiyor.

Bu kibir abideleri, Sayıştay'ın uyarılarına rağmen; hiçbir önlem almazlar. Kömür madeni patlar madencilerimiz ölür. ‘Kader' deyip geçmeye kalkarlar. Dere yatağına ev yapılmasına izin verirler. Göz yumarlar. Yağmur yağar, sel olur. Yurttaşlarımız sele kapılır, hayatını kaybeder. ‘Kader' deyip geçmeye kalkarlar. ‘İtibardan tasarruf olmaz' derler, kendilerine uçan saraylar alırlar. Ama bir yangın söndürme uçağı almazlar. Ülkenin ormanları yanar. Ormanla beraber vatandaşlarımız yanar. ‘Kader' deyip geçmeye kalkarlar. Ülkenin tüm bilim insanları uyarır. Devletin kurumları uyarır. Deprem gerçeğine aldırmazlar. 20 yıl el parasıyla bu ülkeyi ‘yönetirmiş' gibi yaparlar. Paralar gösterişe gider.

Ruhsatsız, eksik gedik konutlara imar barışı çıkarıp para toplarlar. Paraları depreme dayanıklı kentler için değil, seçim için harcarlar. Vatandaşın evlerini mezara çevirirler. Depremde on binlerce insanımız ölür. ‘Kader planı böyleymiş' deyip geçmeye kalkarlar. Bu ülkede iyi bir şey olursa kendindendir. Kötü bir şey olursa kaderdendir. Utanmadan suçu Yüce Allah'a yıkmaya kalkarlar.

Oysa kader, gayrete âşıktır. Dünyada güzel olan, doğru olan her şey gayretin ürünüdür. Milletimiz seni; ‘felaketlere karşı tedbir al', ‘canımı koru' diye seçiyor, sen tedbir almıyorsun, sonra felaket olunca ‘kader planı' diyorsun. İşin içinden sıyrılmaya kalkıyorsun. Kendi hatalarını görmeyen, günahlarının sorumluluğunu kadere yıkan, kibir hastalığıyla malul bu kafa ülkeyi yönetemiyor. Memleketimiz savruluyor.

MİLLETİMİZ HER FELAKETTE BUNLARIN ELİNDE ÇOK AĞIR BEDELLER ÖDEDİ”

Afetler, on binlerce cana mal oluyor. Bu toprakların devlet anlayışı, ‘İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın' anlayışıdır. Ama 20 yıldır, ‘Devleti yönettiğini iddia eden' bu kifayetsizler hiçbir felakette insanlarımızı yaşatmayı beceremediler. Milletimiz yaşadığı her felakette bunların elinde çok ağır bedeller ödedi.

Milletimiz devlet yönetimini ya sokaklardan topladı ya da enkazın altından çekip çıkardı. Bugün de aynısı oluyor. ‘İstasyonlarda akaryakıt yok, fırınlarda ekmek yok, içecek su yok, yardım yok, devlet yok' feryatları, depremden sonra arşa yükseldi. ‘Nerede bu devlet?' çığlıkları, kulakları değil, yüreklerimizi parçaladı.

1999 Büyük Marmara Depreminde enkazın üstündekiler, ‘Sesimi duyan var mı?' diye enkazın altına bağırırdı. 2023 Maraş Depreminde enkazın altındakiler, ‘Sesimi duyan var mı?' diye, enkazın üstüne bağırdılar. Ve o sesler tüm Türkiye'yi kahrederken, saraydakiler; muhalefete parmak sallamakla, milleti azarlamakla, trollerine millete hakaret ettirmekle uğraşıyordu.

“SARAY VE ŞÜREKÂSI 36 SAAT NE YAPACAĞINI ŞAŞIRDI”

Devletin yerleşik kurumlarını, ‘Vesayetle mücadele' bahanesiyle yıkan, yerine doğru düzgün hiçbir şey kuramayan, saray ve şürekâsı; 36 saat ne yapacağını şaşırdı, kaldı. Ne arama kurtarma ekiplerini ne de Mehmetçiği seferber edebildi. Milletimiz duruma el koymak zorunda kaldı.

Yardımları bölgeye ulaştırmak için sosyal medyadan örgütlenenler, canla başla çalışan gönüllüler, ellerindeki tesisleri depremzedelere açan iş insanları, çocuklara kazak ören kadınlar, soğukta üşümesinler diye; deprem bölgesine koşan doktor ve hemşireler, yardım kolilerini taşıyan gençler, depremin yüküne bağışlarıyla omuz veren hayırseverler, deprem enkazından elleriyle tırnaklarıyla kazıyarak taşları kaldıranlar milletimizin büyüklüğünü, kadirşinaslığını, zor zamanlardaki dayanışma gücünü bu deprem felaketinde bir kez daha gösterdiler.