İmamoğlu'ndan Yargıya ve Gizli Ellere Gürleyen Meydan Okuma!
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'ndan, Cumhurbaşkanı Aday Ofisi aracılığıyla kamuoyuna yansıyan sarsıcı mesajın tüm detayları. "Kirli kumpas" iddiaları, iş insanlarına, bürokratlara ve yol arkadaşlarına yönelik şantaj ve tehditler...
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’ndan, siyaset gündemine bomba gibi düşen ve büyük yankı uyandıran yeni bir mesaj kamuoyuna yansıdı. Halk TV ekranlarında son dakika olarak duyurulan bu açıklama, daha önce kapatılan hesabın yerine açılan Cumhurbaşkanı Aday Ofisi hesabı üzerinden geldi ve içeriği itibarıyla sadece bir siyasi açıklamadan öte, devlet içindeki derin iddialara ve yargı mekanizmasındaki çarpıklıklara dikkat çeken çarpıcı ifadeler barındırıyor. Mesajın, özellikle yargı çevrelerini ve kamuoyunu şoke eden ayrıntıları, Türkiye'nin adalet sistemi üzerindeki tartışmaları yeni bir boyuta taşıyacak nitelikte.
Ekrem İmamoğlu’nun kendi ağzından aktarılan mesajında, savcılık makamı eliyle yürütülen "kirli bir kumpastan" söz ediliyor. İddialara göre, iş insanları, bürokratlar ve yol arkadaşları, akıl almaz bir baskı, tehdit ve şantaj sarmalında "iftiraya zorlanıyor". Hayatında adliye koridoruna dahi uğramamış, tertemiz insanlar, tarihimizin "en sistematik ve en utanç verici yargı tacizine" maruz bırakılıyor. İmamoğlu, "bir avuç yargı mensubunun hırsı, kini ve siyasi çıkarları uğruna" masum insanların zulme uğradığını belirtirken, devletin "adalet eli"nin adeta bir şantaj aracına dönüştürüldüğünü dile getiriyor. Bu "karanlık odalarda yankılanan" cümleler ise tüyler ürpertici: "Seni mahvedeceğiz, aileni tutuklayacağız, çoluğundan çocuğundan yıllarca ayrı bırakacağız, gel iftira at kurtul". İmamoğlu, bu dehşet verici diyalogların SEGBİS kayıtlarında, kamera görüntülerinde ve tanıklıklarda sabit olduğunu, bunların gizlenemeyeceğini vurguluyor.
Mesajının devamında Ekrem İmamoğlu, adeta bir meydan okuma sergileyerek cesaret çağrısı yapıyor. 15 Ocak 2025'te de açıkça ifade ettiğim gibi, "Mert olun, cezamı onaylayın ama masum arkadaşlarımı rahat bırakın" diyerek yargı mensuplarına seslenen İmamoğlu, onların "mert olmadığını" ve selam verdiği insanları dahi aileleriyle tehdit ettiklerini belirtiyor. Kullanılan yöntemlerin "mafyanın bile kullanmayacağı" seviyede olduğunu söyleyen Başkan İmamoğlu, buradan dostlarına kritik bir çağrıda bulunuyor: "Onurunuzu, haysiyetinizi, ailelerinizi ve evlatlarınızı koruyun. Gerekirse önünüze konulan o iftiranameleri düzmece olduğunu bilerek imzalayın". Haber ve detaylara ilişkin daha fazla bilgiye ulaşmak için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz. İmamoğlu, hiçbir çocuğun geleceğinin kendi özgürlüğünden daha kıymetsiz olmadığını ifade ederek, "o imzaların yükünü tek başına taşırım" sözleriyle arkadaşlarının üzerindeki yükü kendi omuzlarına almaya hazır olduğunu gösteriyor. Bu çağrı, siyasi tarihimizde eşine az rastlanır bir fedakarlık örneği olarak yorumlanıyor.
Halk TV programındaki yorumculardan Bahadır Hoca, Ekrem İmamoğlu’nun bu mesajını "psikolojik bir savaş" olarak nitelendirerek, İmamoğlu’nun bu savaşta "beni yenemezsiniz" dediğini belirtiyor. Yine aynı programda, 30 yaşındaki genç avukat Mehmet Pehlivan'ın tutuklanmasının Ekrem İmamoğlu üzerinde yarattığı derin üzüntünün, Başkan'ın bu mesajındaki kararlılığı daha da pekiştirdiği ifade ediliyor. İmamoğlu, kendisini milletin gönlünden silmeye çalışanlara karşı "hiçbir surette yenilemeyeceğini" ve "hiçbir surette silinemeyeceğini" açıkça ilan ediyor.
Ve işte tüm bu baskı, tehdit ve karanlık atmosferin ortasında, Ekrem İmamoğlu'ndan sadece bugünü değil, yarını da aydınlatacak tarihi bir vaat geliyor. "Biz bu yola milletin kaderini omuzlamak ve taşımak üzere çıktık" diyen Başkan, kendi kaderinin ne önemi olduğunu sorarak, omuzlarının "bir evladın gözyaşı uğruna susturulan herkesin kaderini taşımaya hazır" olduğunu belirtiyor. Mesajının sonunda, tüm baskılara rağmen boyun eğmeyeceğinin altını çizen İmamoğlu, bu "karanlık elbet bitecek, yeniden aydınlığa ulaşacağız" diyor. Ve o gün geldiğinde, sadece adaletin değil, "onur, şeref ve haysiyetin" kazanacağını müjdeleyerek, milletine sarsılmaz bir umut aşılıyor. Bu sözler, sadece bir siyasi figürün direnci değil, aynı zamanda adalet ve onur arayışının tükenmez bir destanı olarak tarihe geçmeye aday.