İmamoğlu'nun Sürpriz Hamlesi Deprem Etkisi Yarattı!
Ekrem İmamoğlu soruşturmasında yaşanan şok gelişmeler, siyaset kulislerinde fırtına estiriyor. Etkin pişmanlık ifadeleri, aile tehditleri iddiaları ve İmamoğlu'nun "O imzaları atın, yükü ben taşırım" çıkışı Ankara'yı karıştırdı. Bu sırada Talat Paşa...
Türkiye siyaseti, son üç aydır İstanbul Büyükşehir Belediyesi soruşturmasının gölgesinde nefes nefese bir bekleyiş içinde. Ekrem İmamoğlu'nun geleceği, alacağı ceza, siyasi tutukluluk durumu ve olası Cumhurbaşkanı adaylığı senaryoları, iktidar ve muhalefet kulislerinin bir numaralı gündem maddesi haline gelmiş durumda. Ortam o kadar toz duman ki, kimse ne olacağını tam olarak öngöremiyor. Bu soruşturma, İmamoğlu'na yakın onlarca çalışma arkadaşı ve iş ortağının yanı sıra, bizzat avukatı Mehmet Pehlivan'ın da "suç örgütü üyesi olmak" suçlamasıyla tutuklanmasıyla çok boyutlu bir hal aldı.
Geçtiğimiz günlerde Ekrem İmamoğlu'ndan gelen beklenmedik ve sarsıcı çıkış ise kulisleri tam anlamıyla altüst etti: "Dostlarıma sesleniyorum, atın o imzaları ben bu yükü tek başına taşırım!". Bu çarpıcı açıklama, hemen öncesinde İmamoğlu soruşturmasından tutuklu bulunan iş insanı Adem Soytekin'in de aralarında olduğu beş ismin "etkin pişmanlık" ifadesi verip tahliye olmasının ardından geldi. Ekrem İmamoğlu, bu ifadelerin soruşturma kapsamında herkesin ifadeye zorlandığına işaret ederek, "Yol arkadaşlarımı, selam verdiğimiz insanları, en kutsalları olan aileleriyle tehdit ediyorsunuz. Mafyanın bile kullanmadığı yöntemlere başvuruyorsunuz" dedi. İmamoğlu, bu baskı ortamında yol arkadaşlarına yönelik tarihi bir çağrıda bulunarak, "Gerekirse önünüze konulan o iftiranameleri, düzmece olduğunu bilerek imzalayın. Hiçbirinizin çocuğunun geleceği benim özgürlüğümden daha kıymetsiz değil. Ben o imzaların yükünü tek başına taşırım" ifadelerini kullandı.
İktidar kulislerinden bu çıkışa verilen yanıt ise oldukça sert oldu. İktidar cephesi, İmamoğlu'nun aslında suçunu üstlenmeye çalıştığını veya etkin pişmanlıktan yararlanmak istediğini öne sürdü. Kulislere göre, "Bu soruşturmayı derinleştireceğimizi söylemiştik, soruşturma çözülüyor. İsteyen etkin pişmanlıktan yararlanıyor ve yaşanan tüm yolsuzlukları, rüşveti ortaya seriyor. İmamoğlu da bu çıkışıyla işi sulandırmaya çalışıyor, hiç boşuna sulandırmasın" deniliyor. Hatta yılbaşından önce iddianamenin çıkmasının beklendiği ifade ediliyor. Muhalefet cephesinden ise İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, "Bu yükü asla tek başına taşımayacaksınız, biz buradayız, hep beraberiz, halkımız meydanlarda, sokaklarda" sözleriyle İmamoğlu'na destek verdi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel de İmamoğlu'nun çıkışını "çok kıymetli, çok nezaketli ve cesur" olarak nitelendirdi ve bundan haberinin olduğunu belirtti. Özel, gözaltına alınanların motive edilmeye çalışıldığını, sonrasında ise baskı yapıldığını, kadınların ve çocuklarının tehdit edildiğini "kulaklarıyla duyduğunu" iddia etti ve bu durumun Allah katında bile suç olduğunu vurguladı. Özel, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın etkin pişmanlık ifadelerinin baskı ve tehditle alındığı iddialarını soruşturmasının zararlı olduğunu belirtmesine ve bu yönde açıklama yapanlara re'sen soruşturma açacağını duyurmasına karşılık, "Hadi elini tutan mı var, başla aç soruşturmayı" diyerek kendisinden başlamasını talep etti. Bu gerilimli siyasi atmosferde, güncel gelişmeleri ve analizleri takip etmek için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Bu "hukuk savaşı" kamuoyunda dalga dalga yayılırken, Fatih Keleş gibi İmamoğlu'na yakın isimlerin çocukları ve yeğenlerinin de gözaltına alındığı bilgisi soruşturmanın ciddiyetini gözler önüne seriyor. Muhalefet, iktidarın baskı yaptığını, zorla ifade aldığını ve insanları tehdit ettiğini iddia ederken, iktidar cephesi ise "saçmalamayın, hukuk işliyor" yanıtını veriyor. CHP dışındaki diğer muhalefet partileri de Ekrem İmamoğlu'nun cezaevinde tutularak "büyütüldüğünü" ve "kahramanlaştırıldığını", sonunda illaki Cumhurbaşkanı adayı olacağını dile getiriyor. Toplumun iktidarın bu baskısını kaldıramayacağı yorumları da siyaset kulislerinde yankılanıyor. CHP, Ekrem İmamoğlu için mitingler düzenlerken, Cumhurbaşkanlığı aday ofisini kurdu ve eğitimde, sağlıkta, dış politikada yeni politikalarla seçime yönelik hazırlıklarını hızlandırdı.
Ülke siyasetindeki gerilim sadece İmamoğlu soruşturmasıyla sınırlı değil. Meclis'te patlak veren "Talat Paşa" tartışması da İyi Parti ile MHP'yi karşı karşıya getirdi. DEM Partili Aslan'ın Mansur Yavaş'ın Ankara'ya Talat Paşa anıtı dikmesini "katil" ithamıyla eleştirip Ermeni soykırımı mağdurları için anıt dikilmesini önermesi, İyi Partilileri ayağa kaldırdı. Meclis'te oturumu yöneten Tekin Bingöl'ün "somut iddialarla ortaya çıkmıyorsunuz, böyle söyleyemezsiniz" sözlerine karşılık, katip üyesi Yasin Öztürk'ün Tekin Bingöl'ün masasına vurması sonucu kınama cezası alması, CHP ve DEM'in desteğiyle yaşandı. Bu durum, İyi Parti ve MHP'yi adeta kutuplaştırdı. Ümit Özdağ'ın Mansur Yavaş'ı ziyaret etmesi ve Talat Paşa anıtının önünde "Bizim milli kahramanımız Talat Paşa'ya laf edenler Lozan'ı da istemiyorlar, barışı da istemiyorlar, onlar düşman" ifadelerini kullanması, tartışmayı daha da alevlendirdi. İyi Parti, Talat Paşa'nın "milli şehit" olduğunu ve Atatürk'ün de bu görüşü desteklediğini savunurken, MHP cephesinden Alparslan Türkeş'in eski videoları servis edildi. Türkeş'in İttihat Terakki'nin kurucularından olan Enver, Talat ve Cemal Paşalar için "komitacıydı, komitacılıkla devlet adamlığını ayırın" ifadeleri, sağ cephedeki İttihatçılık tartışmasında MHP'nin Zafer Partisi ve İyi Parti'nin karşısında konumlandığını gösterdi. MHP'nin Cumhur İttifakı'nda olması, bu iç çatışmanın daha da büyüyeceği öngörülerini beraberinde getiriyor.
Öte yandan, "terörsüz Türkiye süreci" olarak adlandırılan barış süreciyle ilgili kulislerden gelen bilgiler, sürecin durmadığı veya yavaşlamadığı yönünde. Numan Kurtulmuş'un önümüzdeki hafta siyasi parti liderleriyle görüşerek yeni bir tura çıkması ve Meclis'te kurulacak komisyonun yol haritasını belirlemesi bekleniyor. Komisyonun Meclis kapanmadan (10 Temmuz) kurulması pek mümkün görünmese de, Ekim'de Meclis açılır açılmaz çalışmaya başlaması öngörülüyor. İktidar ve muhalefetin yaz boyunca harıl harıl çalışacağı, temasların devam edeceği belirtiliyor. Ancak en merak edilen soru ise: PKK silah bıraktı mı? Ankara'ya gelen güvenlik kaynaklarından alınan bilgiye göre, PKK henüz silah bırakmadı. Silah bırakmanın bu aydan sonra başlaması ve Ağustos sonuna kadar tamamlanması bekleniyor. Kamuoyuna ise "özel videolar ve fotoğraflar" gösterilerek sürecin şeffaf bir şekilde anlatılacağı ifade ediliyor. İktidar cephesi, silah bırakma sürecinin beklenen takvimde gerçekleşeceğini vurguluyor. Tüm bu siyasi düğümlerin ortasında, İmralı'daki Abdullah Öcalan'ın durumu da yakından takip ediliyor. DEM cephesine göre Öcalan "çok çalışıyor" ve sadece İmralı heyetiyle değil, tüm Kürt siyasi hareketinin önde gelen temsilcileriyle buluşuyor. Türkiye'den Meclis'teki siyasi parti liderleri ve temsilcilerin de onunla görüşmeye gidebileceği belirtiliyor, bunun "çok da faydalı olacağı" ifade ediliyor. Öcalan'ın DEM Partisi'nin bir "Türkiye partisi" olması için çalışmalarını yoğunlaştırdığı ve İmralı'da "rahat rahat" çalışmasına devam ettiği, tecridin kalktığına işaret eden bu durumun "daha çok şeye" yol açacağı DEM cephesince dile getiriliyor. Türkiye'de gerçekten barış gelir mi, demokratik adımlar atılabilir mi sorularının cevabı, önümüzdeki süreçte atılacak adımlarla netleşecek. Yeni anayasa çalışmalarının da alttan alta yürütüldüğü bu dönemde, tüm bu gelişmelerin ülkenin geleceğini nasıl şekillendireceği, nefesleri kesen bir merak konusu olarak önümüzde duruyor.