İran kolay lokma olmadığını gösterdi. Türkiye'deki "İç cephe" tartışmasının bununla ilgisi ne?
Savaşın 9. gününde sarsıcı gelişmeler! İran'ın nükleer kapasitesi ve "mozaik" savunması tüm dengeleri altüst ederken, Türkiye iç cephesini güçlendirmeli mi? Bölgesel değişimin ateşi Türkiye'yi de sarıyor, gözler Ankara'da!
Efendim herkese merhabalar, 21 Haziran Cumartesi günü gündemdeki başlıklarla ekranlara gelen Serdar Akinan, savaşın dokuzuncu gününe girdiğini ve bölgedeki tansiyonun giderek yükseldiğini aktardı. Dün, İran'ın İsfahan kentinde bir nükleer santralin vurulduğu bilgisi gelse de, herhangi bir serpinti oluşmadığı bildirildi. Karşılıklı saldırılar şiddetlenerek devam ederken, çok daha sarsıcı bir gelişme, Kum kentinde İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Sait Izadi'nin evinde bir suikastle öldürülmesi oldu. Bu suikastle eş zamanlı olarak bölgede 22 Mossad ajanının tutuklanması, İsrail'in İran içinde hâlâ nokta atışı yapabilecek istihbari güce sahip olduğunu açıkça ortaya koydu. Tutuklananların bekletilmeden idam edildiği bu ortamda, savaş gerçekten de çok enteresan bir evreye girmeye başladı.
Bölgedeki bu kritik süreçte en büyük tartışma, ABD Başkanı Trump'ın önümüzdeki iki hafta içinde vereceği kararın ne olacağı yönünde yoğunlaşıyor. Dün kendisine yöneltilen sorularda, İsrail'in iyi gittiği, Tahran'ın ise fena olmadığı gibi muğlak bir açıklama yapan Trump, kararını henüz vermediğini belirtti. İran'ın nükleer silaha ulaşmak için çalışmadığı yönündeki bir istihbarat bilgisini de sert bir dille yalanladı. Serdar Akinan, Trump'ın aslında içeride başının dertte olduğunu vurguladı. Önüne konan raporların, Netanyahu'nun bu işe Amerika'nın müdahale edeceği beklentisiyle girdiğini, ancak kazın ayağının hiç de öyle olmadığını gösterdiğini ifade etti. Asıl kilit noktanın, bir hava harekâtıyla İran'ın nükleer kapasitesini, özellikle de 90 metre derinlikteki kritik Fordov tesisini yok etmek olduğunu belirten Akinan, içeriden gelen bilgilerin bu tesiste 233 kilo uranyumun zenginleştirildiğini ve bununla birkaç hafta içinde %90 seviyesinde, yaklaşık 9 nükleer bomba yapabilecek kapasiteye ulaşılabileceğini gösterdiğini söyledi. ABD'nin B2 uçaklarından atılacak GBU57'lerle bu tesisi yok etmesinin mümkün olup olmadığı sorusuna ise Akinan, "Edemeyeceği ortaya çıkıyor" cevabını vererek bunun büyük bir açmaz olduğunu ifade etti. Çünkü ABD'nin saldırması durumunda, İran'ın elindeki füzelerle Amerika'nın bölgedeki üslerini vurmasının neredeyse kesin olduğunu dile getirdi. ABD içindeki Trump'ın etrafındaki destekçilerin neredeyse yarısının "Bizim ne işimiz var?" diyerek müdahaleye karşı çıktığını da ekledi. Dolayısıyla kararın giderek güçleştiğini, hatta bir anlaşmaya daha sıcak bakıldığını da belirtti. Akinan, İranlıların da Netanyahu'nun ikna edilmesi ve operasyonun durması gerektiğini düşündüğünü ancak Netanyahu'nun bunu yapmayacağını herkesin bildiğini vurguladı.
Tüm bunlar yaşanırken, İsrail'in Gazze'de "akıl almaz bir ölüm kampı" yarattığına dikkat çeken Serdar Akinan, gelen görüntülerin sivillerin üzerine yaratılan dehşet tablosunu, açlığa mahkum etmeyi, yardım konvoylarını durdurmayı ve yardım almaya gelenleri öldürmeyi gözler önüne serdiğini, bunun "akıl alır gibi olmadığını" dile getirdi. Buna mukabil İran, her gün 200-300 balistik füze fırlatacak kapasitede olduğunu göstererek hiç de kolay lokma olmadığını kanıtladı. Akinan, İngiltere'de bir düşünce kuruluşunun raporuna atıfta bulunarak, İran'daki savunma ağının bir ahtapot gibi değil, bir "mozaik gibi" şekillendiğini ve düğüm noktalarını ortadan kaldırılsa bile sistemin tamamının yok edilemediğini aktardı. İran'ın anında yeni komutan atayabildiğini ve bilginin içeride yok olmadığını vurguladı. Binlerce yıllık devlet geleneğine sahip İran'ın karşısında minicik ve 70 yıllık bir ülkenin (İsrail) bulunduğunu belirten Akinan, devlet aklının bir grup "manyağın" saldırmasına karşılık verecek kapasitede olduğunu ifade etti. İran'ın bu stratejik derinliği ve direnci, uluslararası camiada tartışılırken, bölgesel dinamiklerdeki her gelişme, https://www.avazturk.com gibi önde gelen haber platformları üzerinden anbean takip ediliyor ve Türkiye'yi yakından ilgilendiriyor; zira yanı başımızda bu ateş sürerken Türkiye içinde de "iç cephe" tartışması giderek alevleniyor.
Serdar Akinan'a göre, Selahattin Demirtaş'ın yazdığı mektubun son derece birleştirici, kavrayıcı ve kapsayıcı bir dil taşıdığını belirtti. Ancak DEM Parti Grup Başkan Vekili Gülistan Kılıç Koç Yiğit'in, Erdoğan'ın "iç cepheyi tahkim etmeliyiz" cümlesine karşılık olarak "Ülkeyi ülkedeki halkları korumanın biricik yolu Kürt sorununu demokratik çözümünden geçiyor" demesini "ilginç" ve "adeta sopa sallıyor" olarak niteledi, bunun birleştirici bir dil olmadığını ifade etti. Akinan, Abdullah Öcalan'ın açıklamalarında da İsrail vurgusunun ve okumasının doğru olduğunu, Trump ve Netanyahu'nun Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmeye çalıştığını, Erdoğan'ın "Yeni bir Sykes-Picot anlaşmasına izin vermeyeceğiz" açıklamasının bu bağlamda okunması gerektiğini söyledi. Akinan, kendisinin AK Parti'den veya Erdoğan'dan hoşlanmasa da, iş Türkiye'ye geldiğinde iç cephe tartışmasını çok doğru bulduğunu, zira içerideki huzursuzluk giderilmeden dışarıdan gelecek saldırılara direnme kabiliyetinin azalacağını vurguladı. Serdar Akinan, aklı başında olan herkesin gördüğü gibi, İran'ın direniyor ve direnmeye devam edecek olmasına rağmen, İran'dan sonra sıranın Türkiye'ye geleceğinin çok net bir şekilde ortada olduğunu dile getirdi. Türkiye'nin fay hatlarıyla oynanacaksa, bunun yegane Kürt hareketi üzerinden ve Kürtler kullanılarak yapılacağını ifade etti. Milyonlarca Kürd'ün savaş istemediğini ve bunu gören akıllı insanların da olduğunu belirtti. İran örneğini vererek, bir baskı rejimi olmasına rağmen içeride bir reformist hareketin var olduğunu ve nükleer programın İsrail gibi ülkelere karşı bir hak olduğunu, hatta Türkiye'nin de nükleer silaha sahip olması gerektiğini savundu. Nükleer silahın olmadığı zaman Suriye veya Irak gibi ülkelerin başına gelenlerin yaşandığını, İran'ın şu anda niye dokunulamadığını daha iyi anladığımızı söyledi.
Tüm bu gelişmeler, yeni bir dünyanın şekillenmekte olduğunu ve bu yeni dünyada İran'ın rolünün son derece sembolik olduğunu gösteriyor. Serdar Akinan, Türkiye'nin elini başının arasına alıp düşünmesi gerektiğini, milyonlarca insanın emperyalizm yüzünden öldüğü bu coğrafyada, bir dizayna karşı direnmek en doğal hak olduğunu vurguladı. Cumhuriyetin kuruluş felsefesini, Sevr mi Lozan mı tartışmasını hatırlatarak, iç cephe tartışmalarının Demirtaş'ın perspektifiyle değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Zira, İmamoğlu'nun da belirttiği gibi, içeride demokratik düzen sağlanamazsa Kürt sorununun çözülemeyeceğini, ancak yanımızdaki bu yakın tehlike varken, adamların verdiği beka mücadelesinin nereye varacağının birkaç ay içinde görüleceğini aktardı. Serdar Akinan, sıranın Türkiye'ye geleceğini görmemenin aptallık olduğunu ve NATO üyesi olmanın bile umurda olmadığını belirterek, Türkiye'nin kendi iç cephesini tahkim etmesi ve savunma kapasitesini güçlendirmesi gerektiğini, aksi takdirde bölgedeki bu devasa savaşın bir sonraki hedefinin kendisi olabileceği kritik bir dönüm noktasında bulunduğunu haykırdı!