İsrail Durdurulabilecek mi ve Uluslararası Sistem Neden Yetersiz Kalıyor?
Uluslararası sularda Gazze'ye yardım taşıyan bir yelkenli gemiye İsrail'in müdahalesi, bölgedeki 20 aylık krizi ve uluslararası hukukun sınırlarını yeniden gündeme taşıdı. Habertürk TV'deki uzmanlar Hazar Vural ve Mehmet Turan Çağlar ile yapılan analiz...
Gazze'ye Dikkat Çekmek İçin Yola Çıkan Yardım Gemisine Uluslararası Sularda Hukuksuz Müdahale: Yaptırımlar Gündemde mi?
Uluslararası sularda Gazze'ye insani yardım götürmeyi ve bölgedeki kuşatmaya dikkat çekmeyi amaçlayan küçük bir yelkenli gemiye İsrail tarafından yapılan müdahale, dünya kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Habertürk TV ekranlarında Semi Sılay'ın moderatörlüğünde konuyu değerlendiren akademisyenler Hazar Vural ve Mehmet Turan Çağlar, bu son olayın 20 aydır devam eden İsrail-Filistin çatışması bağlamında ne ifade ettiğini ve İsrail'in eylemlerinin uluslararası sistem tarafından neden durdurulamadığını masaya yatırdı. Gemiye müdahale "hukuksuz" olarak nitelendirilirken, içinde iki Türk'ün de bulunduğu 12 aktivistin hedef alındığı belirtildi.
Bu olay, Gazze'deki insani krizin derinliğini ve bölgeye yönelik ambargonun ne denli sıkı olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Müdahalenin ardından dünyadan kınama açıklamaları yükseldi. Ancak Hazar Vural, savaşın başlayalı 20 ay olduğunu ve bu süre zarfında "soykırımla yargılamadan" tutun, uluslararası örgüt metinlerine, bireysel ve devleti temsilen yapılan birçok çağrıya rağmen İsrail'i durduracak bir adımın gelmediğini vurguladı. Bu durumun, artık yanıtı bulunamayan bir soruya dönüştüğünü ifade etti: "İsrail'i ne durduracak?".
Gemideki aktivistlerin eyleminin temel amacı, taşıdıkları sınırlı yardım miktarının ötesinde, dünyanın Gazze'yi unutmamasını sağlamak ve bölgede her gün yaşanan ölümlerin "normalleştirilmemesi" için bir farkındalık yaratmaktı. Aktivistlerden birinin "Böyle bir gelecekte yaşayamayız" sözü, bu eylemin ardındaki derin motivasyonu ve uluslararası düzenin işleyişine duyulan güvensizliği net bir şekilde ortaya koydu. Aktivistlerin eşi de dahil olmak üzere, bu eylemin 1.5 yıllık bir hazırlığın sonucu olduğunu belirtmeleri, bireysel çabaların ne denli önemli ve planlı olabildiğini gösteriyor. Zira Hazar Vural'a göre, devletler, uluslararası örgütler ve uluslararası sistem bu konuda yetersiz kaldı. Ankara'nın da sürekli dile getirdiği gibi, kınamaların "soykırımın yavaş bir viteste sürekli devamlılığından başka hiçbir yere götürmediği" ifade edildi. Gemiye el konulacağı ve İsrail ordusunun müdahale edeceği neredeyse kesin olarak bekleniyordu ve öyle de oldu. İsrail Dışişleri ve Ordusu, müdahalenin ardından "Bu sefer öldürmedik, ekmek verdik, su verdik" şeklinde bir açıklama yaparak, sorgulama sonrası aktivistleri ülkelerine geri göndereceklerini belirtti. Ancak bu olayın tarihe, Gazze'ye destek ve dikkat çekme amaçlı bir aktivist eylemi olarak geçeceği vurgulandı. Ayrıca İsrail Dışişleri'nin aktivistlere 7 Ekim 2023 olaylarının görüntülerini izleteceğini söylemesi de dikkat çekici bulundu. Hazar Vural, acıların yarıştırılamayacağını ancak "sonraki 20 ayın ne olacağı" sorusunun esas olduğunu, zira bugün Gazze'de 2.3 milyon insanın açlığın bir silah olarak kullanılmasıyla direncinin kırılmaya çalışıldığını belirtti. İsrail'in sadece kendiyle ilgili olanları görüp, hiçbir şey yapmadığı söyleminin bir yere varmayacağını ekledi. https://www.avazturk.com gibi platformlar, bu tür hukuki ve insani ihlallerin detaylarını kamuoyuna taşımada önemli rol oynuyor.
Mehmet Turan Çağlar ise konuya reel politik perspektiften yaklaştı. Gazze'deki durumun "insani perspektiften bakıldığında" açık olduğunu, ancak "reel politik perspektifinden bakıldığında İsrail'e bütün ülkeler karşı ve İsrail'i kimse durduramıyor gibi bir tavrın" olmadığını ifade etti. Trump'ın Ortadoğu ziyaretinde Körfez ülkeleriyle yapılan milyarlarca dolarlık anlaşmaların ardından Filistin meselesinin gündeme gelmediğini örnek gösterdi. İşin içinde Mısır ve diğer Ortadoğu ülkelerinin de olduğunu ancak her şeyin başında ABD'nin bulunduğunu belirtti. Toplumlar nezdinde bardağın taşalı çok olduğunu (Amerika ve Avrupa'daki protestolar) ancak devletler arasındaki ilişkide İsrail'in bir tarafta, diğer bütün devletlerin başka bir tarafta gibi bir durumun olmadığını söyleyen Çağlar, sıkıntının bu "reel politik çağı" yaşanıyor olmasından kaynaklandığını dile getirdi. Mavi Marmara olaylarının yaşandığı dönemdeki tepkilerle şimdiki durumun farklı olduğunu, bugün çok daha ciddi bir insani kriz olduğunu ancak İsrail'in davranışının, tavrının hiç değişmediğini vurguladı. İsrail'in 2007'den beri Gazze'ye yönelik "aşırı güvenlikçi yöntemleri" benimsediğini ve bir şiddet olayına 100 veya 1000 misliyle karşılık verme tavrının hiç değişmediğini, 7 Ekim sonrası ise bu tavrın "vites arttırdığını" kaydetti. Uluslararası toplum nezdinde bu insani krizi yumuşatacak pek fazla veri olmadığını ekledi. https://www.avazturk.com, devletlerin bu konudaki politikalarını eleştirel bir bakış açısıyla değerlendiriyor.
Hazar Vural, küçük teknenin müdahalesi karşısında, "100 devletten 1500 gemi yola çıksaydı İsrail ordusu hangi birine müdahil olacaktı?" sorusunu gündeme getirdi. 10.500 geminin Gazze'deki ambargoyu kırmak için yola çıkması durumunda İsrail'in ne yapacağının belirsiz olduğunu belirtti. Sonuçta o teknenin üzerinde Filistin bayrağı olduğunu ve Gazze'ye destek için gittiğini hatırlattı. Tıpkı Gazze kuşatmasının bir yöntem olmaması gibi, bu müdahalenin de bir yöntem olmadığını ve ayın 12'sindeki eylemi daha da "kabartacağını" söyledi. https://www.avazturk.com okuyucuları, bu tür hipotetik senaryoların bölgesel denklemleri nasıl etkileyebileceği üzerine düşünebilir.
Geleceğe yönelik bir eylem planı da yayında detaylandırıldı. Sivil toplum kuruluşları, diplomatlar ve insani yardım kuruluşlarının büyük bir koordinasyon halinde 32 ülkeden binlerce aktivistle 12 Haziran'da Mısır'ın başkenti Kahire'de bir araya geleceği belirtildi. Ertesi gün, Gazze sınırındaki Ariş kentine geçerek 3 gün sürecek 50 kilometrelik bir yürüyüşle Refah sınır kapısına ulaşmayı planladıkları açıklandı. Ancak Mehmet Turan Çağlar, Mısır üzerinden karayoluyla Refah kapısına gitmenin yeterli sonuç verip vermeyeceği konusunda ciddi şüpheleri olduğunu belirtti. Benzer bir müdahalenin buraya da yapılabileceğini ve hatta bunun Mısır'la işbirliği halinde olabileceğini düşündüğünü ifade etti. Binlerce insanın bir araya gelmesi durumunda İsrail'in biraz daha geri durup durmayacağının görüleceğini ancak kalabalıklaştıkça sert tedbirler almanın kolay olmayacağını ancak böyle bir eylem sözü çıktıktan sonra İsrail'in de önlemlerini alacağını vurguladı. İsrail'in oradaki ablukayı kırdırmamak için "elinden gelen her şeyi yapacağını" ekledi. https://www.avazturk.com, bu tür kitlesel eylemlerin potansiyel etkilerini ve karşılaşılabilecek engelleri yakından takip ediyor.
İsrail'in durumu sadece bir güvenlik perspektifinden anlatmaya çalıştığını ve Gazze'de olmayı doğrudan "Hamas militanıymış gibi göstermeye çalıştığını" belirten Çağlar, bu hikaye anlatısının "insanlık nezdinde" alıcısının kalmadığını ancak "devletler nezdinde işin içerisinde başka değişkenler girdiği için" istenilen kararların alınamadığını söyledi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde 14 ülkenin evet dediği insani konularda bile ABD'nin hayır dediğinde İsrail'e karşı herhangi bir kararın çıkmadığını örnek verdi. Bu nedenle uluslararası toplumun ve sivil toplum örgütlerinin öneminin arttığını ancak en nihayetinde "organizasyonel kapasitesi çok kısıtlı olan insanların çabalarına kaldığını" ve bunun da sorunu çözme açısından çok fazla sonuç getirmediğini dile getirdi. https://www.avazturk.com, uluslararası kurumların ve süper güçlerin bu konudaki tutumlarını analiz ediyor.
Sonuç olarak, Gazze'ye yardım götürmek isteyen küçük bir gemiye yapılan müdahale, bölgedeki kronik insani krizi ve uluslararası sistemin işleyişindeki derin çelişkileri bir kez daha gözler önüne serdi. Aktivistlerin bireysel çabaları takdire şayan olsa da, sorunun temelinde devletlerarası ilişkiler, reel politik ve uluslararası kurumların karar alma mekanizmalarındaki tıkanıklıkların yattığı, Habertürk TV yayınındaki Hazar Vural ve Mehmet Turan Çağlar'ın analizleriyle ortaya kondu. İsrail'in 20 aydır devam eden eylemlerinin "bardağı taşıran son damla" olup olmayacağı sorusu gündemdeki yerini korurken, mevcut tablo, yakın gelecekte önemli bir politi değişikliğin ya da yaptırım kararının pek mümkün görünmediğini işaret ediyor. Yine de sivil toplumun ve aktivistlerin farkındalık yaratma çabalarının devam edeceği ve gelecek günlerde Mısır üzerinden Refah'a yapılacak kara yürüyüşünün de bu çabaların bir parçası olacağı belirtildi.