İsrail-İran Savaşı'nda Beklenmeyen Hamleler ve Gizemli Saldırılar!
İran-İsrail çatışmasında beşinci güne girilirken, Tel Aviv'deki sakinlikten Mossad iddialarına, Kapıköy Sınır Kapısı'ndaki hareketlilikten küresel güçlerin bölgedeki pozisyonlarına kadar tüm detaylar. Emre Karaca, Dr. Erdoğan Karakuş ve Alihan Tok'un...
İran ile İsrail arasındaki çatışma beşinci gününe girerken, bölgede tansiyon yüksekliğini koruyor ancak Tel Aviv'de şaşırtıcı bir sakinlik hakim. Habertürk TV'nin canlı yayınında Emre Karaca, Tel Aviv'den yaptığı aktarımda, özellikle sabah saatlerinde bu sakinliğin daha da belirginleştiğini ifade etti. Gece boyu gözlemlerine rağmen, İran'dan beklenen büyük saldırı dalgasının gerçekleşmediğini ve siren sayısının önceki günlere kıyasla daha az çaldığını belirtti.
Bu durum, İsrail basını ve kamuoyunda İran'ın artık ateşkese daha çok eğilim gösterebileceğine dair bir işaret olarak algılanıyor. Emre Karaca'nın gözlemleri, dün İran'ın üst düzey yetkililerinin gün boyunca yaptığı açıklamalardan sonra beklenen yoğun hava saldırısının yaşanmadığına işaret ediyor. Çatışmanın ana omurgasını oluşturan hedefler Tel Aviv ve kuzeyindeki Hayfa olsa da, İran'ın özellikle enerji tesislerini vurma çabası içinde olduğu biliniyor.
Daha fazla güncel ve güvenilir haber için sıkça ziyaret ettiğiniz https://www.avazturk.com adresini takip etmeyi unutmayın.
Mossad Karargahı İddiaları ve İsrail'in Sessizliği
Çatışmanın en çarpıcı iddialarından biri, İran basınında yer alan Mossad karargahının vurulduğu yönündeki haber oldu. Emre Karaca, sabah saatlerinde yapılan bir füze saldırısı sonucu bu iddiaların kamuoyunun gündemine geldiğini aktardı. Ancak Karaca, İsrailli makamlardan bu konuda henüz resmi bir açıklama yapılmadığını, bir yalanlama ya da doğrulama beklendiğini vurguladı. İsrail yetkililerinin kullandığı dil ve medyasının sansür mekanizması dikkate alındığında, kesin bir yalanlama gelmese dahi, çıkarım yapılabilecek bir açıklama beklentisi olduğunu dile getirdi.
Benzer şekilde, savaşın ilk dört gününde İsrail Savaş Bakanlığı'na yönelik bir saldırı ve ağır tahribat iddiaları da gündeme gelmiş ancak bu iddialara ilişkin de henüz resmi bir açıklama yapılmamıştı. İsrail medyasında bu konuların şu anda yer almaması, durumun henüz netleşmeyen, kapalı alanlar içerdiğini gösteriyor. Sivil Havacılık Kurumu'nun uçuş iptallerinin süresini 18 Haziran Çarşamba günü yerel saatle 02:00'ye kadar uzattığı bilgisi de dikkat çekiyor.
Sivil Hayat ve Artan Güvenlik Önlemleri
Çatışmaların sivil hayat üzerindeki etkileri de derinleşiyor. Emre Karaca, İsrail genelinde güvenlik kontrol noktalarının arttığını bildirdi. Geçtiğimiz günlerde kameraman Hamza Can Bolat ile İsrail'in derinliklerinde uzun bir yolculuk yapmak zorunda kaldıklarını, bu durumun temel sebebinin ise hava yollarının tamamen çalışmaması olduğunu belirtti. Tel Aviv'deki Ben Gurion Havalimanı'nın beş günlük bir zaman dilimi için uçuşlara yasak bölge ilan edilmesi, seyahati zorlaştırmış durumda.
Karaca, bu yeni güvenlik durumunun 7 Ekim sonrası ilk birkaç haftayı anımsattığını, daha önce bu bölgelerde görev yaptıklarında bu kadar sorguya çekilmediklerini ve kontrol noktasında durdurulmadıklarını ifade etti. Tel Aviv'de siren sesleri çaldığında insanların sığınaklara gitmeye çalıştığını, yeni evlerde korunaklı sığınaklar bulunduğunu, ancak 1950'li ve 60'lı yıllardan kalan eski evlerin sığınaksız olduğunu aktardı. Özellikle ultra-Ortodoks Yahudilerin yaşadığı Bnei Brak gibi mahallelerde eski yapılar nedeniyle füze parçalarının düşmesi sonucu ölümler ve yaralanmalar yaşanabildiğini, bu tip spesifik örneklerin ülkenin farklı bölgelerinde gün yüzüne çıktığını sözlerine ekledi.
Gündemdeki son gelişmeler ve analizler için https://www.avazturk.com adresini takipte kalın.
Ülke içinde kalan yaklaşık 40.000 yabancı ile ülke dışında kalan yaklaşık 200.000 İsrail vatandaşının ulaşım zorlukları yaşadığına dikkat çeken Karaca, hava yolu ulaşımının tamamen bitmesi nedeniyle alternatif rotalar oluşturulmaya çalışıldığını bildirdi. Özellikle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin yabancıların tahliyesi için potansiyel bir alternatif olarak öne çıktığını ve Pazar gününden itibaren yeni bir uygulamanın devreye sokulabileceğini belirtti.
Trump'tan Çarpıcı Açıklamalar: "Ateşkesten Daha İyisini Arıyorum"
Savaşın uluslararası boyutunda ise eski ABD Başkanı Donald Trump'tan dikkat çekici açıklamalar geldi. Kanada'daki G7 liderler Zirvesi'nden erken ayrılan Trump, İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının yavaşlamayacağını ve "ateşkesten daha iyisini arıyorum" dediğini belirtti. Trump, İran ile müzakere modunda olmadığını, ülkesine ateşkes için dönmediğini ve İran ile nükleer anlaşma konusunda "gerçek bir son" istediğini vurguladı. Önümüzdeki iki gün içinde bazı durumların netleşeceğini ima eden Trump, İran'ın Amerikan ordusuna dokunmaması gerektiğini bildiğini ve vatandaşlarına zarar gelmesi durumunda ABD'nin sert karşılık vereceğini söyledi. Barış görüşmeleri için İran'a herhangi bir şekilde ulaşmadığını ancak İran konuşmak isterse ona nasıl ulaşacağını bildiğini de ekledi.
Uzman Görüşü: İran'ın Eksiklikleri ve İsrail'in Stratejisi
Emekli Hava Pilot Korgeneral Doktor Erdoğan Karakuş, Habertürk TV yayınında savaşın askeri boyutunu değerlendirdi. Karakuş, İran'ın hava gücünün olmadığını, İsrail'in ise genellikle füze gücü yerine hava gücünü kullandığını, çünkü hava saldırılarının çok daha ucuz olduğunu açıkladı. Karakuş, bir füzenin maliyetinin 100 bin ile 1 milyon dolar arasında değişirken, bir uçağın 100-200 dolarlık bomba atıp salimen geri dönebilmesi halinde çok daha ucuza geldiğini ve bir F-16'nın 1000-12000 saat uçuşunda 36 bin bomba atabileceğini örnek verdi.
Ortadoğu ve küresel politikalara dair en güncel haberler için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Karakuş, İran'ın öncelikle nükleer anlaşmayı imzalaması gerektiğini ve hava gücü oluşturmaya odaklanması gerektiğini savundu. Rusya'dan 69 adet SU-35 savaş uçağı alma anlaşması yaptığını ancak bu uçakları alamadığını hatırlatan Karakuş, İran'ın en az 300 SU-35'e ve S-400 gibi hava savunma sistemlerine sahip olması halinde bugün bu durumu yaşamayacağını belirtti. Karakuş'a göre, İran kendi savunmasını tam manasıyla güçlendirmeliydi; nükleer silah elde etmektense, nükleeri elektrik üretimi veya nükleer tıp gibi barışçıl amaçlar için kullanmalıydı. Böyle bir durumda İsrail'in saldırmasının mümkün olmayacağını, İsrail uçaklarını düşürebilecek imkanlara sahip olacağını vurguladı.
B2 Bombardıman Uçağı Tartışmaları ve ABD'nin Rolü
Tahran'da savunma sistemlerinin aktifleştiği son dakika haberleriyle İsrail'den yeni bir saldırı dalgasının başladığı belirtilirken, B2 bombardıman uçağı tartışmaları da gündemdeki yerini korudu. İsrail'in İran'ın Fordow gibi yeraltındaki nükleer tesislerini yok etmek için B2 stratejik bombardıman uçağına ihtiyaç duyduğunu ve bunu ABD'den talep ettiğini Ayşe Süperker dile getirdi. Ancak Erdoğan Karakuş, İsrail'in B2'leri isteyerek aslında ABD'yi çatışmaya dahil etmeye çalıştığını iddia etti. Karakuş, ABD'nin F-15 uçaklarının zaten 4.5 tonluk derinliğe inme bombaları atabildiğini ve B2'ye benzer kabiliyetlere sahip olduğunu belirtti. Karakuş'a göre, İsrail'in "çok kötü durumda olduğunu" söyleyip ABD'yi devreye sokmaya çalıştığını ancak ABD'nin kolayca oyuna gelmeyeceğini düşündüğünü ifade etti.
Amerika Birleşik Devletleri'nin Ortadoğu'da 500 civarında savaş uçağı ve İran'ı zorlamak için bölgeye kaydırdığı 40-50 adet havada yakıt ikmal uçağı ile "bana çatarsan fena yaparım" mesajı verdiğini vurgulayan Karakuş, Trump'ın "İran masadaki anlaşmayı kabul etmeliydi" sözlerinin de bu yönde olduğunu belirtti.
Batı İttifakı'nın Tavrı ve Cezalandırılamama Algısı
Batı ittifakının bölgedeki hareketliliği de dikkat çekiyor; İngiltere'nin Kıbrıs'a ek Typhoon jetleri yollaması bu duruma örnek olarak verildi. Erdoğan Karakuş, Gazze olayında dahi Batı dünyasındaki liderlerin İsrail'e doğrudan karşı çıkmadığını, siyasetçilerin genellikle alacakları oylara baktığını ve lobilerin etkisinde hareket ettiğini belirtti. Trump ve Biden'ın Yahudi lobisinin desteğini, Macron'un ise Ermeni lobisinin faaliyetlerinden yararlanmaya çalıştığını örnek gösterdi. Karakuş, Batı'da lobilerin etkisinin çok yüksek olması nedeniyle İspanya hariç hiçbir liderin Gazze'deki olaylara tam manasıyla karşı çıkmadığını söyledi.
Bu ve benzeri küresel gelişmeleri kaçırmamak için https://www.avazturk.com adresini sık sık kontrol edebilirsiniz.
İsrail'in yaptıklarının yanına kar kalıyor olması ve uluslararası normların sakatlanması konusuna değinen Karakuş, Batı'nın İsrail'e bu kadar çok desteğinin dengeleri bozduğunu, destek olmasaydı İsrail'in İran'a saldırı yapamayacağını vurguladı. Karakuş, ABD'nin Rusya üzerinde de baskı kurmak için B-52 nükleer bomba taşıyan uçaklarını Karadeniz'e gönderdiğini, bunun bir güç gösterisi olduğunu kendi pilotluk deneyimlerinden örnek vererek açıkladı. 1969-75 yılları arasında F-102 uçaklarıyla Karadeniz'de B-52'leri korumakla görevli olduklarını ve Rusların B-52'lere karşı bir harekat yapmaması için sürekli hazır beklediklerini detaylandırdı.
Savaşın Sürdürülebilirliği ve İran'ın Egemenliği
Karakuş, savaşın çok daha fazla uzun sürmeyeceğini düşündüğünü belirtti. İsrail'in iki gün önce füze merkezlerinin üçte birinden fazlasını imha ettiğini ilan ettiğini ve nükleer sızıntı iddialarının da ilk günlerde gündeme geldiğini hatırlattı. Eğer İran nükleer bomba üretmeyeceğini bildirse, anlaşmanın kısa zamanda olabileceğini öne sürdü. Karakuş'a göre, İran'ın elindeki tek gücün füze gücü olduğunu, bu merkezler vurulduğu takdirde İran'ın karşı koyacak hiçbir şeyinin kalmayacağını ifade etti.
Savaşın, İran'ın hava sahasına İsrail'in kolayca girebilmesi gibi "Pandora'nın Kutusu"nu açtığı ve bunun İran'ın egemenliği açısından ciddi bir problem olduğu görüşüne katılan Karakuş, bu durumun cin olmadan şeytan çarpma sözüne benzediğini söyledi. Karakuş, İran'ın 300 adet SU-35'i ve S-400 gibi tüm hava savunma sistemlerini yerleştirmeden bir işleme girişmesi halinde bu tür sonuçlarla karşılaşılacağını vurguladı. Bundan sonra İran'ın yapması gerekenin, nükleer bomba elde etmekten ziyade, Rusya'dan uçak almak, hava savunma sistemlerini güçlendirmek ve İsrail uçaklarını ülkesine sokmayacak bir noktaya gelmek olduğunu belirtti.
Gelişmelerin anlık takipçisi olmak için https://www.avazturk.com adresine tıklayın.
Kapıköy Sınır Kapısı ve İran'daki Mossad Alarmı
Türkiye sınırındaki gerilim de yakından takip ediliyor. Kapıköy Sınır Kapısı'ndan Alihan Tok, saldırıların dozu yükseldikçe gözlerin sınırlara çevrildiğini ancak İran'dan Türkiye'ye büyük bir akın yerine, daha çok Türkiye'den İran'a geçişlerin olduğunu aktardı. Bunun nedeni olarak, İran'a hava ve kara yolu ulaşımının İsrail tehditleri nedeniyle problemli olması gösteriliyor. İranlıların güvenli bölgelere, yani İran haritasında daha kırsal ve bombardıman riski az olan bölgelere göç etmeye çalıştığı belirtildi.
Öte yandan, İran'da Mossad'ın İHA üssü kurduğu ve ülke içinde operasyonlar düzenlediğinin ortaya çıkmasının ardından halk arasında büyük bir endişe hakim olduğu bildirildi. Halk, maskeli ve şapkalı insanlara dikkat etme konusunda uyarıldı. İran'da 30'a yakın kişinin İsrail için casusluk yaptıkları şüphesiyle, onlarca kişinin de çevrim içi platformlarda Siyonist rejime destek verdikleri iddiasıyla gözaltına alındığı duyuruldu. İran İstihbarat Bakanlığı, halktan şüpheli faaliyetleri ihbar etmesini, maske veya gözlük takan, büyük çantalar taşıyan, askeri alanlarla meskun mahallelerde görüntü kaydı alan yabancılara dikkat etmesini ve evlerden gelen bağırma ya da metal ekipman sesi gibi olağan dışı sesler konusunda ihbarda bulunulmasını istedi. Ülkedeki gazetecilere sokakta fotoğraf çekimlerinin yasaklandığı da bildirildi.