İsrail'in Gizli Kararı ve İran Tehdidi: Kurt Kuzuyu Neden Yemeye Karar Verdi?

İsrail'in Gizli Kararı ve İran Tehdidi: Kurt Kuzuyu Neden Yemeye Karar Verdi?

İsrail-İran geriliminin perde arkası, tarihsel propaganda, küresel güçlerin çıkarları ve Hürmüz Boğazı'nın kritik rolü Habertürk TV yayınında tartışıldı. Uzmanlar, İsrail'in savaş isteğini ve İran'ın kaçınma çabasını analiz ediyor.

Son dönemde Orta Doğu'da tırmanan İsrail-İran gerilimi, yalnızca iki ülkenin değil, bölgesel ve küresel güç dengelerinin de mercek altına alınmasına neden oluyor. Habertürk TV ekranlarında bu kritik mesele masaya yatırılırken, tartışmalarda dile getirilen çarpıcı analizler, yaşanan çatışmaların çok daha derin bir anlam taşıdığını gözler önüne serdi. Uzmanlara göre, İsrail'in bugünkü saldırılarının ardında yatan nedenler, adeta bir "kurdun kuzuyu yemeye karar vermesi" metaforuyla açıklanabilir; zira niyet belirlenmiş, detaylar ise yalnızca birer bahane olmaktan öteye gitmiyor.

Bu "kurt ve kuzu" benzetmesinin tarihsel kökleri oldukça eskiye dayanıyor. Hatırlanacağı üzere, 1984 İran-Irak Savaşı sırasında ve 1995'te de benzer manşetler uluslararası basında yerini almıştı. "İran nükleer silaha sahip oldu", "Az kaldı, biraz sonra yapıyor" gibi ifadeler, o dönemde İran üzerindeki baskıyı artırmak ve Körfez ülkelerinin desteğini sağlamak için kullanılıyordu. Bu strateji, İran'ı "daha tehlikeli bir hale getirerek" Körfez ülkelerinden maliyet ödetmek ve onların kaynaklarını kendi çıkarları için kullanmak amacını taşıyordu. Dolayısıyla, bugün yaşananların, geçmişteki benzer propaganda taktiklerinin bir tekrarı olduğu ve İsrail'in kendi ajandasını ilerletmek için bu tehdit algısını kullandığı belirtiliyor. Bu tartışmalar ışığında, https://www.avazturk.com olarak bu tür propaganda mekanizmalarının bölgesel dinamikler üzerindeki etkilerini yakından incelemeye devam ediyoruz.

Analistler, İran'ın mevcut durumda savaştan kaçınmaya çalıştığını vurguluyor. Tahran yönetimi, rejiminin kırılganlığını, uluslararası arenada kendisine karşı yürütülen baskıyı ve bazı ülkelerin İsrail'e açık veya örtülü destek vermesi nedeniyle hissettiği yalnızlığı açıkça görüyor. Bu nedenle, mümkün olduğu kadar bu savaşın büyümesini istemiyor ve gerilimi düşürmeye yönelik adımlar atmaya çalışıyor. Ancak bu durum, bölgedeki tansiyonu düşürmek yerine, tam tersine İsrail'in elini güçlendiriyor olabilir.

Peki, İran'ın savaştan kaçınma çabasına rağmen kim bu savaşın büyümesini ve İran'ın cezalandırılmasını istiyor? Cevap net: İsrail. Tel Aviv yönetimi, kısa süreli ve cezalandırıcı bir operasyonla İran'ı baskı altına alma amacını taşıyor. Bu noktada, Hürmüz Boğazı'nın stratejik önemi de gündeme geliyor. Uzmanlar, Hürmüz Boğazı'nda bir çatışma yaşanacaksa, bunun İran tarafından değil, İsrail tarafından kışkırtılacağını ifade ediyor. Zira, Hürmüz'ün etrafında "ateşle oynanması" durumunda, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere bazı ülkelerin de savaşa dahil edilmesi riski bulunuyor. Nitekim, https://www.avazturk.com da belirtildiği üzere, bu hassas bölgedeki her türlü gerilimin küresel ekonomiye ve enerji güvenliğine etkilerini derinlemesine analiz etmeyi sürdürüyoruz.

Bu bölgesel denkleme küresel aktörlerin dahil olma olasılığı da tartışılan konular arasında yer alıyor. Çin ve Rusya gibi büyük güçlerin İran'a fiili olarak destek verip vermeyeceği merak konusu. Ancak Habertürk TV'deki analizlere göre, ne Çin'in ne de Rusya'nın İran'a doğrudan askeri veya kapsamlı bir destek vermesi beklenmiyor. Her iki ülke de kendi çıkarlarını göz önünde bulunduruyor. Çin ve Amerika Birleşik Devletleri aynı zamanda en büyük ticaret ortakları; Rusya'nın da kendi gündemi varken, İran'ın gündemini kendi gündemi haline getirmesi beklenmiyor. Devletlerarası ilişkilerde "kendi çıkarına bakma" ilkesi geçerli olduğu için, bu ülkeler ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gibi platformlarda bir tavır ortaya koyabilirler, ötesi pek olası görünmüyor.

Tüm bu değerlendirmeler ışığında, uzmanlar bir kez daha "kurdun kuzuyu yemeye karar verdiği" sonucuna varıyor. Yani, İsrail'in İran'a yönelik tutumu, derinlerde yatan stratejik hesaplamaların ve çıkarların bir sonucu olarak değerlendiriliyor. Bu durum, Orta Doğu'daki dengelerin kırılganlığını ve her an yeni bir tırmanış potansiyelini barındırdığını gösteriyor. Bölgedeki gerilimin, yalnızca askeri çatışmalarla sınırlı kalmayıp, istihbarat savaşları, ekonomik yaptırımlar ve siber saldırılar gibi farklı boyutlarda da devam edeceği öngörülüyor. https://www.avazturk.com olarak bu süreçte, bölgesel ve küresel dinamikleri, olası senaryoları ve Türkiye'nin bu tablodaki konumunu yakından takip ederek okuyucularına doğru ve tarafsız bilgi sunma misyonunu sürdürecektir. Önümüzdeki günler, bu "büyük oyunun" hangi aşamalara evrileceğini ve uluslararası toplumun bu tabloya nasıl bir yanıt vereceğini gösterecek.