İsrail'in İran Saldırısı Ortadoğu'da Yeni Haritalar Çizerken Türkiye İçin Büyük Tehlike Kapıda!

İsrail'in İran Saldırısı Ortadoğu'da Yeni Haritalar Çizerken Türkiye İçin Büyük Tehlike Kapıda!

İsrail'in İran'a yönelik kapsamlı saldırısı, molla rejiminin zafiyetini gözler önüne serdi ve Genelkurmay Başkanı dahil kilit isimleri hedef aldı. Bu operasyonun, "Yeni Ortadoğu haritası" projesinin bir parçası olduğu iddia edilirken, sırada Türkiye'nin..

İsrail'in İran'a yönelik düzenlediği ve "canevinden vurduğu" iddia edilen geniş çaplı askeri operasyonun şokuyla sarsılıyor. Saldırıda İran Genelkurmay Başkanı ve Devrim Muhafızları komutanı da dahil olmak üzere çok sayıda kilit ismin nokta atışlarıyla öldürüldüğü belirtilirken, Tahran ve Tebriz gibi şehirlerin vurulduğu, nükleer silah çalışması yapan altı bilim adamının ise "nokta operasyonlarıyla yok edildiği" kaydedildi. Açıklanan 90 civarındaki ölü sayısının ise çok daha fazla olduğu düşünülüyor.

İran Rejiminin Çöküşü ve Küresel İstihbaratın Rolü

Kaynaklara göre, Mossad'ın İran'a sızarak bir drone üssü kurduğu ve bu üsten gerçekleştirilen operasyonlarla İran hava kuvvetlerine büyük zarar verildiği ifade edildi. Bu gelişmeler, İran'ın "boş teneke olduğu" ve "tescillendiği" yorumlarına yol açtı. Zira, ülkesinin varlığı adına mutlaka yaşaması gereken isimleri bile koruyamayan bir devletin "bitmiş ve iflas etmiş" olduğu iddia ediliyor.

Daha da çarpıcı olanı, bu saldırının aslında sürpriz olmadığı. Trump'ın açıkça işaret verdiği ve ABD Bağdat büyükelçiliğini kapatmasıyla "geliyorum" dediği belirtilen operasyona rağmen, molla rejiminin bunu umursamadığı, hatta sığınağa bile inmediği vurgulanıyor. Bu durum, İran'daki rejimin "çürüme, iflas ve tükenmişlik" içinde olduğunun bir göstergesi olarak yorumlanıyor. Aslında İran'daki bu çöküşün, Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı'nın "suikastla yok edildiği" sözde helikopter kazasıyla başladığı; rejimin buna rağmen toparlanamadığı ve önemli isimlerin korunmasını bile düşünmediği öne sürülüyor. Hatta Hamas lideri Haniye'nin Tahran'da kaldığı dairede bombalanarak yok edildiği de bu zincirin bir halkası olarak gösteriliyor. Tüm bunların "teokrasinin İran'ı çürütmesi" olarak tanımlandığı ifade ediliyor.

Sadece Mossad değil, CIA ve MI6'nın da İran devletinin içine sızdığı, aksi takdirde bu tür "nokta atışı operasyonların" yapılamayacağı belirtiliyor. Askeri harekatın sadece İsrail'in değil, Amerika ve hatta İngiltere'nin de dolaylı desteğiyle gerçekleştiği, bu iki büyük devletin desteği olmasaydı İsrail'in bunları tek başına yapamayacağı ileri sürülüyor. Bu bağlamda, İsrail'in Atlantik Vakfı'nın Ortadoğu'daki tek temsilcisi olduğu teyit edilmiş oldu.

"Yeni Ortadoğu Haritası" Projesi ve Türkiye'nin Durumu

Operasyonun amacının sadece İran'ı nükleer silah yapmaktan caydırmak olmadığı, aynı zamanda molla rejimini "bitirmek" olduğu ifade ediliyor. İstihbarat servislerinin, İran'daki rejimin halkta karşılığının kalmadığını gördüğü ve bu yüzden üzerine gittikleri belirtiliyor. Hatta İran halkının son İsrail saldırısı sonrası İsrail'e karşı bilenmek yerine, kendi hükümetine ve iktidarına karşı çıkacağı, zira İsrail'in verdiği zayiatların İran devletinin "kof ve boş olduğunu kanıtladığı" ve halkı yönetime düşman ettiği savunuluyor. Kaynak, İran'ın rejim değişikliği arifesinde büyük bir kaosla karşı karşıya olduğunu ve saldırılarla sadece İran Silahlı Kuvvetleri'nin değil, aynı zamanda ekonomi için üretim yapan sanayi altyapısının da vurularak İran'ın "çaresiz hatta zavallı hale getirileceği" öngörüsünde bulunuyor. İsrail'in yedek askerlerini cepheye çağırması da harekatın kesin bir hedefe dayalı olduğunun belgesi olarak gösteriliyor.

Hadisenin siyasi okumasında ise, haftalar hatta aylardır söylenen "yeni bir Ortadoğu haritasını çizmek" projesinin bir parçası olduğu iddia ediliyor. Bu projenin, Hamas ve Gazze'nin yok edilmesinden, Hizbullah'ın Lübnan'da silinmesine ve Suriye'nin fiili olarak ele geçirilmesine kadar her şeyi kapsadığı belirtiliyor. Bu yeni haritada bir "Müslüman İsrail," yani "Kürdistan devleti" olacağı ve bunun için de İran ve Türkiye'nin "güçsüzleştirilip parçalara ayrılacağı" ileri sürülüyor.

Türkiye'nin Rolü ve İç Siyasi Eleştiriler

"İran'dan sonra sıranın Türkiye'de olduğu" herkesin dilindeyken, Türkiye'yi yönetenlerin son 23 yıldır yaptıklarıyla İsrail'e hizmet ettiği iddia ediliyor. Irak işgalinde İsrail ve Amerika ile işbirliği yaparak El-Gubeyr hapishanesindeki Müslüman kadınların tacizine göz yumulduğu, Kaddafi yok edilirken İzmir'in Libya'yı bombalayan uçakların merkezi üssü yapıldığı ve İsrail ile Amerika ile işbirliği içinde antisiyonist Beşar Esad'ın alaşağı edildiği belirtiliyor. Hatta Siyonistlerin AKP'nin kuruluşuna destek verdiği ve 2001'de Dünya Siyonist Örgütlerinin en tepedeki ismi Abraham Foxman'ın Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül ile gizli buluştuğu, bu bilginin ise bizzat kaynak tarafından Türk kamuoyuna duyurulduğu ifade ediliyor. Bu çerçevede, İsrail'in Ortadoğu'yu ele geçirmesinin Türkiye'de AKP'nin iktidarıyla başladığı öne sürülüyor.

Ancak kaynak, Amerika ile İsrail'in Saddam Hüseyin'i kullanıp attığı gibi, aynı şeyin bugün AKP için de söz konusu olacağını iddia ediyor. Rusya'nın bu olayda da "boş teneke" olduğunu, Çin'in ise beklemede olduğunu ve dünyaya mal satmayı öncelik gördüğünü belirtiyor. Amerikan yönetiminin aslında Ortadoğu yerine Çin ve Pasifik'e odaklanmak istemesine rağmen, Amerika'daki Musevi lobisinin etkisiyle Ortadoğu'dan çıkamadığı vurgulanıyor.

Tayyip Erdoğan'ın saldırıya karşı "uluslararası hukuku hiçe sayan açık bir provokasyon" diyerek "İsrail haydutluğuna dur demek" çağrısı yapmasına rağmen, Kürecik radarının hala neden açık olduğu sorgulanıyor; zira bu radarın İsrail'i İran'a karşı korumak için kurulduğu belirtiliyor. Kaynak, Erdoğan ve Devlet Bahçeli'nin "boş sözleri bırakıp gereğini yapması" gerektiğini ancak bunu asla yapamayacaklarını, çünkü "Amerika ile İsrail'den ödlerinin koptuğunu" iddia ediyor. Bu durumun Türkiye'yi "adım adım bölünmeye götürdüğü" ve Suriye'de ABD'nin PYD ve YPG'ye binlerce tır dolusu silah vermesinin boşuna olmadığı ifade ediliyor. Hatta Bahçeli'nin durduk yerde Öcalan'a "önder" demesinin de "Kürdistan'ı engellemek için değil, kamufle etmek yani milleti uyutmak için" yapıldığı ileri sürülüyor.

AKP iktidarının Ortadoğu paradigmasının hala "ümmetçilik" olduğu, Hakan Fidan ve İbrahim Kalın gibi isimlerin hala Hamas liderleriyle görüştüğü, Amerika ve İsrail'in ise Suriyeli Selefi Colani üzerinden "İslamcı oyunlar kurduğu" belirtiliyor. Bu "kafayla varılacak olan yerin yıkım" olduğu ve son 15 yıldır izlenen Suriye politikasının sonuçlarının ortada olduğu ifade ediliyor. Kaynak, Türkiye içindeki "uyuyan İslamcı örgütlerin de harekete geçirileceği" korkusunu dile getirerek, AKP iktidarının onları hiçbir zaman düşman gibi görmediğini ve sahaya saldığını iddia ediyor.

Milli Projelerde Algı Operasyonu İddiaları

Kaynak, son 23 yıldır ülkeyi yöneten zihniyetin Türkiye için "en büyük risk" olduğunu, politikalarının ne olduğunun anlaşılamadığını ve dış politikanın sadece "siyasi şov adına yapıldığını" iddia ediyor. Tayyip Erdoğan'ın da Trump, Putin, Netanyahu gibi "ülkesi için taşınması zor bir yük" haline geldiği belirtilirken, otoriter liderlerin muhalifleri zindanlara göndermesi bağlamında Ekrem İmamoğlu ve Ümit Özdağ gibi isimlerin başına gelenler örnek gösteriliyor. Ülkeyi yönetenlerin önceliğinin "Türkiye'nin bölünmesi" değil, "iktidarı ve koltuğu korumak" olduğu, aksi takdirde ekonomiyi yıkma ve milleti birbirine düşman etme pahasına İmamoğlu ve Özdağ operasyonlarının yapılmayacağı iddia ediliyor.

Son olarak, "Saray ve medyası"nın "yalan algılar peşinde" olduğu ve "Kaan uçağı üzerinden masallar anlatılıp milletin afyonlanmaya çalışıldığı" belirtiliyor. Kaynak, bir Türk vatandaşı olarak yerli ve milli uçak projesinden gurur duymasına rağmen, Kaan uçağının henüz "eğitim uçağı statüsünde" olduğu ve "önümüzdeki 10-15 yıl içinde" iyi noktalara geleceği iddia ediliyor. Kaan'ın yeterli görülmediği için Türkiye'nin 40 yıl öncesinin teknolojisi olan F16'ları bile satın almak istediği ve 22 milyar dolar ödemek için Amerika ile anlaşma yaptığına dikkat çekiliyor. F35'lerin ise Kaan'dan ve F16'dan çok daha ötede teknolojiye sahip olduğu vurgulanıyor. Kaan projesinin, hiç olmayan Kanal İstanbul'un "13 yıldır anahtar teslimi maket üzerinden halka satılması" gibi bir "algı operasyonu" olduğu ileri sürülüyor.

Kaynak, AKP iktidarıyla beraber Yunanistan'ın tarihte ilk defa Türkiye'ye karşı hava üstünlüğü kurduğunu, Yunan Savunma Bakanı'nın İstanbul ile Trakya'yı Yunanistan'ın gösteren haritalar dağıttığını ve Türkiye'yi yönetenlerin buna sessiz kaldığını iddia ediyor. Ayrıca Türkiye'nin 10 yıl önce üretmesi gereken Altay tanklarını bile hala üretemediği, bunun sebebinin ise Erdoğan'ın anlaşma yapılan Koç grubu yerine "kendine aşık olduğunu söyleyen ecza deposu sahibi olan Ethem Sancak'ın üretmesini istemesi" olduğu belirtiliyor.