İşte O %62’lik Sırrın Perde Arkası ve Yılmaz Özdil’in İsyanı!
Gazeteci Yılmaz Özdil, 2023 seçimlerinde muhalefetin büyük yenilgisinin perde arkasını aydınlatıyor. Çok uluslu şirketlerin gizli anketleri, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu'nun zafer potansiyelini açıkça gösterirken, bu hayati verilerin neden göz ardı...
Türkiye siyasetinin nabzı her zaman yüksek atar, her seçim bir dönüm noktası olarak görülür. Ancak bazı seçimler vardır ki, sonuçları kadar, o sonuçlara giden süreçte yaşananlar da büyük bir tartışma konusu haline gelir. 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri de şüphesiz bu kategorinin en başında yer alıyor. Seçim sonrası tartışmalar ve muhasebeler devam ederken, deneyimli gazeteci Yılmaz Özdil'in SÖZCÜ Televizyonu'nda dile getirdiği iddialar ve yaşadığı kişisel deneyimler, kamuoyunda şok etkisi yarattı ve kaybedilen bir seçimin göz ardı edilen acı gerçeklerini gün yüzüne çıkardı.
Muhalefet partilerinin ve özellikle Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) büyük bir umutla girdiği 2023 seçimleri, pek çok kesim için beklenmedik bir sonuçla tamamlandı. Seçim öncesinde medya organlarında ve kamuoyunda geniş yankı bulan anketler, muhalif seçmeni adeta bir zafer sarhoşluğuna itiyor, belirli bir adayın %60 gibi yüksek bir oy oranıyla Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacağı algısı yaratılıyordu. Bu atmosferde, pek çok kişi için zafer neredeyse kesin gibi görünüyordu. Ancak bu parlak tablonun ardında, bambaşka bir gerçeği fısıldayan ve defalarca uyarıda bulunan yalnız bir ses vardı: Yılmaz Özdil.
Yılmaz Özdil, SÖZCÜ Televizyonu'nda yaptığı açıklamalarla, bu yanıltıcı algının nasıl oluştuğunu ve kendisinin bu duruma karşı nasıl çaresizce mücadele ettiğini gözler önüne serdi. Özdil, elinde çok uluslu şirketlerin anketlerinin ve hatta Avrupa Birliği'nin anketinin bulunduğunu iddia etti. Bu gizli veriler, kamuoyuna yansıtılanın çok ötesinde, çarpıcı gerçekleri gösteriyordu: Mansur Yavaş %62, Ekrem İmamoğlu ise %56 oranında bir destekle önde görünüyordu. Özdil, bu anket sonuçlarına göre, Türkiye'de Tayyip Erdoğan'ı geçebilecek sadece iki ismin Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu olduğunu, Kemal Kılıçdaroğlu'nun ise "faktör bile olmadığını" net bir şekilde belirtti. Bu hayati bilgileri kamuoyuyla paylaşmak için defalarca yalvardığını, "Allah aşkına yapmayın, bakın bu medya size yalan söylüyor. Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu aday olmazsa bu seçim mutlaka kaybediliyor" dediğini aktardı. Gündemi daha detaylı ve tarafsız analizlerle takip etmek isterseniz, gündemi https://www.avazturk.com üzerinden takip edebilirsiniz.
Ancak Yılmaz Özdil'in bu samimi uyarıları, bir karşılık bulmak yerine sert tepkilerle karşılandı. Ona, "Sen Meral Akşener'in köpeğisin" ve "Sen Sinan Oğan'ı alkışladın, sen onların köpeğisin" gibi ağır ithamlarda bulunulduğunu belirtti. Özdil, bu suçlamalara karşı adeta çileden çıkarak, "Kardeşim siz manyak mısınız ya, millete yalan söylüyorsunuz! Cumhuriyetin kaderiyle oynuyorsunuz, 85 milyon insanın kaderiyle oynuyorsunuz! Allah aşkına yapma, inanmayın bunlar" sözleriyle tepki gösterdi. Hatta eleştirileri dikkate almayanlar, ona "Sen defol git muhalefete muhalefet yapılmaz" diyerek susturmaya çalıştılar ve "%60'la Kemal Kılıçdaroğlu kazanıyor" dediler. Özgür Özel'in bile o dönemde, eleştirel sesleri AKP trollü olmakla suçladığı iddia edildi. Özdil, bu yaşadıklarını sadece bir dertleşme olarak değil, gelecek nesillere bir ders ve arşiv belgesi olarak sunduğunu vurguladı; bu anlattıklarının basın ve siyaset tarihi arşivlerinde birebir görüleceğini ifade etti.
Peki, muhalefet neden bu denli kritik bir uyarıya kulak tıkadı? Özdil'in aktardığına göre, o dönemde Cumhuriyet Halk Partisi içinde, partinin "%25'e hapsolmuş" imajından kurtulmak ve iktidar olmak için bir "açılım" yapılması gerektiği tartışılıyordu. Bu "açılım" stratejisinin bir parçası olarak, "Taraf Gazetesi'nin yazarını milletvekili yaparsan, tabii ki sana açılım yapın der" gibi eleştirel bir tespitte bulundu. Ancak Özdil, bu "açılım" dümenine düşmeden de başarının mümkün olduğunu, hatta geçmişte nasıl başarıldığını örneklerle açıkladı: 2019 yerel seçimlerinde CHP'nin Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu, Zeydan Karalar, Muhittin Böcek, Lütfi Savaş ve Vahap Seçer gibi isimlerle neredeyse tüm büyükşehir belediyelerini nasıl kazandığını, bu sayede ülke genelinde nasıl birinci parti olduklarını ve Bülent Ecevit'in geçmişte nasıl iktidar olduğunu hatırlatarak, "Mansur Yavaş %62 görünüyordu ya! Nasıl oluyordu? E böyle oluyor!" diyerek haykırdı. Bu durum, partinin kendi içindeki dinamiklerin ve stratejik tercihlerin, halkın gerçek beklentilerinden ne denli uzaklaşabileceğini gözler önüne seriyordu.
Yılmaz Özdil'in tüm bu uyarılarına rağmen, seçim kampanyası %60 beklentisiyle devam etti ve sonuçta beklenen zafer gelmedi. Özdil, seçim kaybedildiğinde de aynı şekilde yalvardığını, "Allah aşkına yapmayın kardeşim, yalan söylüyorsunuz! Bakın çoluğunuzun çocuğunuzu, yani torunlarımızın geleceğini ateşe atıyorsunuz ya! Bu kadar olmaz, yapmayın bu millete günah" dediğini ancak yine de eleştirilerin "AKP trollü" olarak yaftalandığını belirtti. Bu durum, muhalefetin kendi içindeki özeleştiri mekanizmasının ne denli tıkalı olduğunu ve gerçekleri kabullenmekte ne kadar zorlandığını çarpıcı bir biçimde ortaya koydu.
Tüm bu yaşananlar, Türkiye'deki siyasi süreçlerin ve seçimlerin, kamuoyuna yansıyan yüzünden çok daha karmaşık ve derin dinamiklere sahip olduğunu gösteriyor. Yılmaz Özdil'in sarsıcı açıklamaları, 2023 seçimlerindeki büyük yenilginin asıl nedeninin, sadece stratejik hatalar veya dış etkenler değil, aynı zamanda eldeki somut ve kritik verilerin bilinçli bir şekilde göz ardı edilmesi olduğunu ortaya koyuyor. Mansur Yavaş’ın %62 gibi muazzam bir halk desteğine sahip olduğunun bilindiği halde, bu potansiyelin heba edilmesi, seçimin kaderini tamamen değiştiren en büyük sır olarak tarihe geçti. Anlaşılan o ki, 2023 seçimleri sadece bir kayıp değil, aynı zamanda gerçeklerin görmezden gelinmesinin ve büyük fırsatların kaçırılmasının acı bir dersi olarak Türk siyaset tarihine kazındı.