İzmir'de Hukuksuzluk Yangını Yeniden Alev Aldı
İzmir'i sarsan şafak operasyonunun perde arkası aralanıyor! Yüzden fazla kişinin gözaltına alındığı bu büyük operasyonun, geçmişteki benzerleriyle bağlantısı ve siyasi hedefleri bu haberde tüm detaylarıyla ele alınıyor. İşte beklenen detaylar...
Bugün, ülke gündemini sarsan bir başka "yangın" haberini ele alıyoruz; ne yazık ki bu kez konu İzmir ve çevresini birkaç gündür etkisi altına alan orman yangınları değil, memleketi alev alev saran bir hukuksuzluk yangınının yeniden İzmir'e sıçraması. Bu kapsamlı haber makalesiyle, gözlerinizi üzerine çekecek detayları ve sarsıcı gerçekleri ardı ardına sıralayarak, yaşananların çok daha ötesine geçeceğiz. Okumaya devam ettikçe, bu olayın sadece bir operasyon olmanın ötesinde, çok daha derin siyasi anlamlar taşıdığını fark edeceksiniz.
Dün sabah, henüz güneş bile tam doğmamışken, saat sabahın dördünde gerçekleştirilen şafak baskınlarıyla İzmir adeta buz kesti. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve hâlâ görevdeki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’nun da aralarında bulunduğu, yüzden fazla belediye çalışanı, bürokrat ve üst düzey yönetici gözaltına alındı. Videonun anlatıcısı Mustafa Balbay'ın aktardığına göre, bu operasyon, toplumda korku ve dehşet duygularını yükseltmeyi hedefleyen "büyük" operasyonlardan biri olarak değerlendiriliyor. Hatırlarsınız, birkaç yıl önce Ödemiş’teki orman yangını sonrası bölgeye giden Mustafa Balbay, geride kalan küle dönmüş her metrekarenin onlarca canlıyla dolu olduğunu, insan kaybı olmasa da doğanın can kaybının ne denli büyük olduğunu dile getirmişti; şimdi ise benzer bir yıkım, ne yazık ki hukuk zemininde yaşanıyor.
Elbette, hiçbir kimse dokunulmaz değildir ve eski ya da yeni belediye başkanları hakkında soruşturma ve dava açılması doğaldır. Ancak, Mustafa Balbay, bu operasyonda iki temel noktanın son derece ağır ve siyasal hedefli olduğunu vurguluyor: Birincisi, bu denli toplu gözaltılar yapılması. İkincisi ise, bir belediyede birlikte çalışma ortamından adeta bir "suç örgütü" üretilmesi çabası. Kaynakta belirtildiğine göre, memlekette "suç örgütü kurmak" en kolay işlerden biri haline gelmiş durumda; savcılar üç telefonu bir araya getirdiğinde veya üç mesai arkadaşını yan yana koyduğunda, anında bir "suç örgütü" iddiası ortaya çıkabiliyor. Bu gelişmeler ışığında, daha fazla bilgi ve analiz için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Bu şafak operasyonu, Mustafa Balbay'ın yorumlarına göre, bir yolsuzluğu soruşturmanın çok ötesindeydi. İktidar medyasının ısrarlı taleplerine rağmen CHP kurultayına ilişkin davanın ertelenmesinin hemen ardından ve Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğunun yüzüncü gününde gerçekleşmesi, operasyonun zamanlaması açısından dikkat çekici bulunuyor. Balbay, bu durumun, aylardır CHP’ye yönelik sürdürülen ancak bir türlü başarılı olamayan kampanyadan kaynaklandığını dile getiriyor. Kaynakta yer alan ifadelere göre, yıllardır tanınan Tunç Soyer, siyaset zemininde ülkeye hizmet etmeyi şiar edinmiş, heyecanı yüksek bir kişiliktir. Proje önerilerine yüzü parlayan, sonuçları coşkuyla anlatan ve hukuksal zemine oturmayan kısımlarını danışmanlarıyla değerlendirerek düzeltmeler yaptıran böylesi bir insanın şafak vakti baskınla gözaltına alınması, Balbay tarafından son derece çarpıcı bulunuyor. Muhtemeldir ki, dört gün boyunca Soyer'in başkanlığı dönemindeki birbiriyle ilgisiz pek çok dosya birleştirilerek iktidar medyasının manşetlerine taşınacak. Tıpkı CHP kurultayı davalarında olduğu gibi, İzmir’deki bu operasyonda da bir CHP’linin, mevcut başkan Cemil Tugay’ın "düğmeye bastığı" kurmacası üretilmeye çalışılıyor. Ancak Mustafa Balbay'ın Cemil Tugay ile yaptığı görüşmede Tugay, bu iddiaya karşı öfkesini dile getirerek, "Ben böyle bir alçaklığı yapar mıyım? Arkadaşlarım için operasyon yapın der miyim? İddianın bu kadarı gözü dönmüşlük. Bütün çaba CHP içinde fitne yaratmak..." şeklinde net ifadeler kullanmıştır. Balbay'ın aktardığına göre Tugay, müfettişlerin belediyeden belge ve ihale dosyaları istediğini ve kendisinin de bunları vermenin suç olacağı için verdiğini belirtmiştir. Unutulmamalıdır ki Cemil Tugay, ağır ceza mahkemesine konu olan CHP kurultayı davasının iki numaralı şüphelisidir, aynı davada üç numaralı şüpheli ise Ekrem İmamoğlu’dur.
Bu operasyonların İzmir’e yönelik ilk siyasi hedef alma girişimi olmadığına dikkat çekmek gerekiyor. Mustafa Balbay'ın belirttiğine göre, İzmir, iktidarın "sevemediği" bir şehirdir. Şehir, vergisi ve üretimiyle Ankara’ya beş kat katkı sağlarken, Ankara’dan sadece bir birim geri dönüş almaktadır. İzmir Büyükşehir Belediyesi de bu iktidardan payını kısıtlamalar, projelerine onay vermemeler ve sürekli operasyonlarla almaktadır. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, 2 Mayıs 2011’de, Aziz Kocaoğlu’nun belediye başkanlığı döneminde yaşanan benzer bir şafak operasyonuydu. O zaman da yaklaşık 150 kişi gözaltına alınmıştı; Balbay, dünkü gözaltı listesinin 157 kişilik olduğunu belirterek, "demek ki 100’den aşağısı kurtarmıyor" yorumunu yapıyor. Aziz Kocaoğlu o dönemde tutuklanmamış ancak 400 yıl hapis cezası istemiyle "suç örgütü lideri" yapılmak istenmişti. İktidar medyası, Kocaoğlu liderliğindeki suç örgütünün İzmir’i soyduğunu, bütçeyi yolduğunu iddia ediyordu. Bu operasyonun asıl hedefi, 12 Haziran 2011’de yapılacak genel seçimler öncesinde CHP’nin güçlü olduğu İzmir’de seçmenin kafasını karıştırmaktı. Ancak aradan altı yıl geçti ve 27 Şubat 2017’de mahkeme, "Aziz Kocaoğlu’nun tüm suçlardan beraatine… Böyle bir suç örgütü olmadığına…" kararını verdi. O gün Aziz Kocaoğlu, adliye çıkışında mikrofonlara, "Altı yıldır çiğnenen onurum ne olacak?" diye sormuştu.
Ve şimdi, bugün İzmir yine iktidarın hedefinde. Tüm bu yaşananlar, Mustafa Balbay'ın çarpıcı tespitiyle birleşiyor: O iktidar ki, oy kaybettikçe zorbalaşıyor, zorbalaştıkça oy kaybediyor. Bu son operasyon, sadece bir soruşturma değil, giderek daralan siyasal alanda, halkın tercihleriyle şekillenen iradeye karşı gözdağı verme ve sindirme politikalarının acı bir yansımasıdır. İzmir’in aydınlık yüzüne, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkesine vurulan bu yeni darbe, aslında sadece İzmir’i değil, tüm Türkiye’yi derinden etkileyecek bir hukuksuzluk yangınının fitilini ateşliyor. Bu gelişmelerin nereye varacağını merakla beklerken, demokrasiye ve hukuka inanan herkesin bu yangına karşı durması gerektiği aşikardır.