Kamuoyunun katli!

“Eğer elinizde bir çekiç varsa, bütün sorunlar gözünüze çivi gibi görünür”

                                                                                              Abraham Maslow

Çekiç ve Çivi arasında kurduğumuz bağı düşünerek okuyun lütfen yazdıklarımı...

20.3.1995’te Japonya merkezli dini Terör örgütü Aum Şinriko, Tokyo metrosuna sarin gazı sıkarak 12 kişinin ölümüne 6000 kadar kişinin de yaralanmasına sebep olduklarında, liderleri Shoko Asahara yakanalarak idama mahkum edilirken, Japon Meclisi 1999’da bir kanun çıkararak “Terör şüphesi durumunda Hükümete, şüphelileri polis gözetiminde tutma yetkisi vermiştir.”

19.4.1995’te ABD’nde kamu binasına bombalı araçla saldıran ve 168 kişiyi öldüren Timothy McVeigh, yaptıklarının sebebini FBI’ın bastığı çiftlik evindeki Waco Tarikati üyelerini öldürmesine cevap vermek olarak açıklamıştı. (Bu baskında çoğu çocuk ve kadın 76 kişiyi öldürmüştür FBI)

Şimdi dönelim kendi küçük dünyamıza;

PKK ile 1996’da başlayan “Bombalı İntihar Saldırısı” vahşetinin temsilciliğini uzun yıllar yol arkadaşı DHKP-C ile birlikte yürüttüler. Her ikiside ağır darbe yediğinde bu saldırılar için yeni terör örgütleri türedi. Ancak olayı sanki Suriye ve Göçmenler mevzuna bağlayanlar için özellikle 2003 sonrasını alıyorum ki, bombalı saldırıların tarihsel arka planını daha net görelim...

9 – 15 – 20 Kasım 2003 tarihlerinde İstanbul’da peş peşe Mason Locası, Sinagog, İngiltere Konsolosluğu ve HSBC bankası bombalı terör saldırısına maruz kaldı. Türkiye el-Kaide’sinin üstlendiği vahşette 59 kişinin hayatını kaybederken 450 kişide yaralandı. Ne Suriye’de savaş vardı ne de ülkemizde göçmen... Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer iken Başbakan’da Abdullah Gül’dü. Ne başkanlık vardı ortada ne de anayasa referandumu.

22 Mayıs 2007’de bu sefer Ankara Anafartalar caddesinde PKK tarafından düzenlenen bombalı saldırıda 9 kişi ölürken 110 kişi yaralandı. Cumhurbaşkanı yine Sezerdi. Henüz ne çözüm süreci başlamıştı ne de sonrasında süregelen terör operasyonları! İmralı veya Oslo görüşmeleri de yapılmamıştı. 

31 Ekim 2010’da bu sefer TAK (PKK uzantısı) üyesi teröristin Taksimde bekleyen Çevik Kuvvet Polislerinin yanı başında kendini havaya uçurduğunda,  henüz FETÖ terör örgütü yerine ulusal medyamız Gülen’i övme yarışmasındaydı. Ama bu bombalı saldırı sonrasında T24 isimli gazetenin teröristin ailesiyle bir röportajı var ki, sanırsınız saldırgan masum Çevik Kuvvet suçlu. “Çocuğu, terörist ilan ettiler” diye sitem ediyorlar. (Canlı Bomba Vedat Acar’ın ailesi anlatıyor – 8 Kasım 2010 / Selin Ongun – Burçin Korkmaz / T24)

2011 – 2013 arası PKK ve DHKP-C tarafından 6 bombalı saldırı daha düzenlendi. Güvenlik güçlerimiz ve sivillerimizin şehit düştüğü bu saldırılardan sonra kısa bir duraklama dönemine giren saldırılar bu sefer ne hikmetse kimlik değiştirdi.

Şimdi kronolojiye bir virgül koyup kısa bir açıklamağa ihtiyacımız var. İntihar Saldırısının amacı – hedefi nedir? Biz! E-e, hedef bizsek Almanya, Irak, Fransa, Afganistan, ABD, Belçika ve diğer ülkelerde neden saldırıyorlar. Hedef “Özgür İnsan”ın ta kendisi ise bu saldırıların Sebep – Sonuç ilişkisini sadece ülkemiz bağlamında kuramayız.

Bu yeni kimlikteki terörün ilki (6.1.2015) Fatih’te ki  İstanbul Emniyet Müdürlüğü Turizm Şube Müdürlüğüne Rus vatandaşı Diana Ramazova’nın yaptığı ve bir polisimizin şehit olduğu saldırıdır. Bu saldırı olduğunda biz henüz Suriye’de şuan icra ettiğimiz Fırat Kalkanı Harekatına girişmemiştik. İlginç ama o dönem Esad’ın Rejim Güçlerini destekleyen yani Işid/Daeş’e karşı saldırıları destekleyen Rusya iken, Rus vatandaşı kendini İstanbul’da patlattı.

20.8.2015’te ise Daeş/Işid, Şanlıurfa – Suruç / Amara Kültür Merkezi

2.9.2015 PKK , Ağrı – Doğubeyazıt / Jandarma Karakolu

10.10.2015 Daeş/Işid, Ankara – Tren Garı / Miting

12.1.2016 Daeş/Işid, İstanbul – Sultanahmet / Turistler

17.1.2016 TAK/PKK, Ankara – Kızılay / Askeri Servis Araçları

13.3.2016 TAK/PKK, Ankara – Kızılay / Siviller

19.3.2016 Daeş/Işid, İstanbul – İstiklal Caddesi / Siviller...

listeyi uzatmayacağım çünkü TAK/PKK ile Daeş/Işid örgütlerinin katliamları uzayıp giderken, yeni yıla (2017) mevcut terör örgütlerinden birinin Gece Kulübünde'ki saldırısıyla girdik. 

Yani Arap Baharından, Kumpas operasyonlarından, AK Parti ve Erdoğan’dan, Suriye iç savaşından, mültecilerden, anayasa referandumundan, başkanlık tartışmalarından, Oslo görüşmelerinden, Çözüm sürecinden vesaire güncel iktidara bağlanan her ne kadar mevzu varsa hepsinden daha önce bu ülkede teröristler Bombalı veya Silahlı saldırılar düzenleniyordu.

İnsan düşünmeden edemiyor madem burada suçlu(!) Noel Baba’yı karikatürize edenler veya Erdoğan ise o zaman sormazlar mı;

  • 13.11.2015 tarihinde Fransa – Paris – Bataclan Tiyatrosunda ki konseri basıp etrafı tarayarak 130 kişiyi öldüren Daeş/Işid’li teröristler Fırat Kalkanı Operasyonunu mu eleştiriyordu!
  • 12.6.2016 tarihinde ABD – Orlando’ da da ki Gece Kulübünde 50 kişiyi öldüren Daeş/Işid’li terörist Amerikan’ın Başkanlık sistemini mi değiştirmeye çalışıyordu...

Ha-a eğer bu yazıyı güncel siyasi kimlikleri kutsamak/yargılamak bağlamında okuduysanız emeklerim ziyan oldu diyebilirim. Sadece ülkemin aşağılanması, yargılanması veya haksızlığa uğramasını kabul edemiyorum ve birilerinin içinde ki zehri kusmak için Erdoğan/Kılıçdaroğlu/Bahçeli isimlerini kullanmasına karşı tavrımı koymak adına bütün bunları yazdım. Yok hala ısrarcıysanız yaftalamakta o zaman aşağıda ki cümle tam size göre...

Kısacası “Bu sevinçli, akıllı, uslu insan sesleri arasında yalnızım. Bütün bu adamlar; Vakitlerini dertleşmekle, aynı fikirde olduklarını anlayıp mutluluk duymakla geçiriyorlar. Aynı şeyleri hep birlikte düşünmeğe ne kadar önem veriyorlar!” der Jean-Paul Sartre

NOT: Adına Yılbaşı da diyebilirsiniz kutlarken Noel’de ama kimseye dokunamazsınız. İsteyen istediği şekilde kutlayabilir. Özellikle son dönemde ivme kazanan Sosyal Medya Vandallarının PKK ve Daeş/Işid saldırılarından sonra sergilediği mide bulandırıcı paylaşımlar hukuki soruşturmaya tabi tutulmalıdır. Ölenleri Bizden – Sizden diye ayırıp/kutsarsak vay geldi halimize...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar