Kılıçdaroğlu-İmamoğlu Zirvesinin Perde Arkası Ne Anlatıyor?

Kılıçdaroğlu-İmamoğlu Zirvesinin Perde Arkası Ne Anlatıyor?

Cumhuriyet Halk Partisi'nde (CHP) yaşanan iç çekişmeler ve koltuk savaşları, Ekrem İmamoğlu ile Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki son görüşmeyle yeniden gündemde. Partiyi kaosa sürükleyen bu "türbülans" sürecinin kökenleri, geleceği ve ana muhalefetin siyasi

Habertürk TV ekranlarında yayınlanan "Kemal Kılıçdaroğlu Ve Ekrem İmamoğlu'nun Görüşmesi Nasıl Okunmalı?" başlıklı video, Türk siyasetinin ana muhalefet kanadında süregelen derin bir çalkantıyı gözler önüne seriyor. Son dönemde gerçekleşen Kemal Kılıçdaroğlu ile Ekrem İmamoğlu görüşmesi, siyasal iletişim açısından oldukça çarpıcı bir denklemi işaret ediyor: Süreçte adeta "sırtına hançeri saplayanla sırtında hançerle gezenin görüşme ihtiyacı hissettiği bir denklem". Bu olağanüstü buluşma, partinin iç dinamiklerindeki çatışmaları ve gerilimleri bir kez daha tartışmaya açtı.

Aslında bu türbülansın kökleri, 19 Temmuz 2023 tarihinde yapılan ve "Zoom toplantısı" olarak anılan gizli bir görüşmeye dayanıyor. O dönem İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı olan Ekrem İmamoğlu'nun moderatörlüğünde, Kemal Kılıçdaroğlu'nun bilgisi dışında Engin Altay, Onur Salı Güzel, Gökhan Günaydın gibi önemli isimlerin katılımıyla düzenlenen bu toplantı, CHP'nin içine girdiği türbülansın başlangıç noktası oldu. Partinin sorunlarının kendi içinde çözüldüğü iddia edilse de, genel başkanın bilgisi olmadan böyle kritik bir toplantının bir belediye başkanı tarafından yönetilmesi o dönem büyük tartışma yaratmıştı.

Bu tarihten bu yana, yaklaşık iki yıldır Cumhuriyet Halk Partisi'nde maalesef bir "türbülans süreci" hızla devam ediyor. Ana muhalefet partisi olarak, hele ki geçtiğimiz yerel seçimlerde Türkiye'nin en büyük büyükşehir belediyelerini kazanarak birinci parti konumuna gelmişken, iktidara yürüme ve büyük bir fırsat penceresini değerlendirme şansı ellerindeydi. Ancak kaynaklara göre, "parti içi hizipleşme ve koltuk savaşları ya da parti içi mücadelelerin devam etmesi" temel sorun olarak ön plana çıkıyor. Tüm bu iç çekişmelerin ortasında, https://www.avazturk.com olarak da vurguladığımız gibi, CHP'nin bu fırsatı yeterince değerlendiremediği görülüyor.

Gelinen noktada, iki yıl geçmesine rağmen Cumhuriyet Halk Partisi'ndeki genel başkanların "hançerleme", "ihanet" ve "düşmanca tavırlar" devam ediyor. Öyle ki, parti içindeki kurmayların birbirlerine karşı düşmanca tutumları, AK Parti veya Milliyetçi Hareket Partisi'nin CHP'ye verdiği zarardan daha büyük olarak nitelendiriliyor. Bu tür söylemleri dile getirenlerin genel başkanlık yapmış Kemal Kılıçdaroğlu gibi önemli isimler olması, durumun ciddiyetini artırıyor.

Bugün gerçekleşen Kılıçdaroğlu-İmamoğlu ziyaretinin, açık kaynaklara göre Sayın İmamoğlu'ndan gelen bir talep olduğu belirtiliyor. Bu görüşmeyi farklı yönlere çekenler olsa da, son günlerde İmamoğlu özelinde konuşulan "mutlak butlan" söylemleri ve "kayyum atanma" ihtimalleri gibi konular, partide adeta bir "Kemal Kılıçdaroğlu düşmanlığı" yükseltmiş ve bu da CHP'ye zarar vermeye devam ediyor. Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu talebi kabul etmesinin, özellikle mağduriyetin simgesi haline gelen Silivri gibi bir yerde gerçekleşmesi, onun parti içindeki görünürlüğünü ve "ben hala buradayım" mesajını güçlendirdiğine dair yorumlar yapılıyor.

Ayrıca, Kılıçdaroğlu'nun bu görüşme aracılığıyla, olası yargısal süreçlerde Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarının haklarını ve hukuklarını savunacakları yönünde bir mesaj vermiş olabileceği de dile getiriliyor. Ancak bu talebin İmamoğlu'ndan gelmesi, parti içindeki dengelerin hala devam ettiğini gösteriyor. Dahası, CHP'nin yerel örgütlenmesinin henüz tamamlanmadığı ve Özgür Özel dönemine rağmen Kemal Kılıçdaroğlu döneminden kalan örgüt yapısının büyük ölçüde devam ettiği belirtiliyor. Bu durum, https://www.avazturk.com analizlerinde de yer aldığı gibi, Kemal Kılıçdaroğlu'nun parti içindeki gücünün tamamen ortadan kalkmadığına işaret ediyor.

Bu kaotik süreç, partinin "türbülans" içinde aşağı çekilmesine neden oluyor ve eldeki güçlü muhalefet argümanını zayıflatıyor. Ekrem İmamoğlu üzerinden devam eden bireysel bir soruşturmanın, partiyi de kapsayan, "CHP'yi örteleyen" bir savunma stratejisine dönüşmesi, partinin itibarını zedeliyor. Hukuki süreçlerin bireysel olarak ele alınması ve "masumiyet karinesi" ilkesinin korunması gerektiği vurgulansa da, bu durumun CHP'ye zarar verdiği açıkça ifade ediliyor.

Bu iç hesaplaşmalar, partinin güçlü, çalışkan ve siyaset üstü bağlar kurmuş belediye başkanları gibi "makul aktörleri"nin geri planda kalmasına neden oluyor. Manisa Belediye Başkanı'nın vefatı gibi bir olay vesilesiyle kamuoyu tarafından tanınan değerli isimlerin, maalesef ancak vefatlarından sonra takdir edilmesi, parti içi hesaplaşmaların ne denli güdük kaldığını gösteriyor. Bu durumun, 2019'dan bu yana medya yapılanması ve "lider inşası" şeklinde bilinçli bir algı operasyonuyla inşa edildiği de iddialar arasında yer alıyor. Bugün gelinen noktada ise bu algı inşasının içini dolu olmadığı, takdirin yüce Türk milletine ait olduğu belirtiliyor. Kısacası, https://www.avazturk.com olarak da yakından takip ettiğimiz bu süreçte, CHP'nin iç çatışmaları, genel başkanlık yarışlarından çok daha öteye geçerek partinin toplumsal itibarını ve siyasi potansiyelini ciddi şekilde tehdit ediyor.