Kılıçdaroğlu'ndan Kritik Hamle, Diyarbakır Surlarında Tartışma Yaratan Pankartlar ve Eski Müftüden Şoke Eden Tehditler

Kılıçdaroğlu'ndan Kritik Hamle, Diyarbakır Surlarında Tartışma Yaratan Pankartlar ve Eski Müftüden Şoke Eden Tehditler

CHP'de kurultay sonrası sular durulmuyor: Kemal Kılıçdaroğlu gazetecilere dava açtı, gözler mahkemenin kurultayı feshetme olasılığında. Diyarbakır surlarındaki pankart krizi ve eski Çatalca Müftüsü Ahmet Mehmet Alioğlu'nun Diyanet'e, Özgür Özel'e yönelik

Türkiye'nin siyasi ve toplumsal gündemi son günlerde oldukça hareketli ve çeşitli konularla meşgul. Cumhuriyet Halk Partisi içindeki kurultay sonrası dinamikler, Diyarbakır surlarında yaşanan dikkat çekici bir pankart krizi ve eski bir Diyanet görevlisinin skandal yaratan açıklamaları, ülkenin dört bir yanından gelen ve her biri kendi içinde önemli tartışmalar barındıran gelişmeler olarak öne çıkıyor. Tüm bu olaylar, Türkiye'nin mevcut siyasi iklimini ve toplumsal fay hatlarını gözler önüne seriyor.

Son CHP Kurultayı'nda genel başkanlık koltuğunu Özgür Özel'e kaptıran eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu cephesinden gelen yeni bir haber, parti içi tartışmaları farklı bir boyuta taşıdı. Gazeteci Nevşin Mengü'nün kurultaya ilişkin paylaştığı bir bilgi gündeme bomba gibi düştü. Nevşin Mengü, haberinin kaynağına güvendiğini ve aldığı haberin arkasında olduğunu belirterek, 2023 Kasım'ında gerçekleşen ve Özgür Özel'in kazandığı kurultaya ilişkin soruşturmada savcının Kemal Kılıçdaroğlu'na haber gönderdiğini iddia etti. Mengü'ye göre savcı, "efendim eğer gelirseniz bildiklerinizi anlatırsanız şaibe yoktur derseniz biz bunu kapatacağız Bu soruşturmayı kapatacağız" demiş. Ancak Kılıçdaroğlu'nun savcıya ifade vermediği öne sürüldü. Bu haberin ardından Kılıçdaroğlu'nu savunan çevrelerden Nevşin Mengü'ye yönelik hakaret amiz ithamlar geldiği, "para alıyormuş da işte harekete geçmiş de onu kullanan odaklar varmış da falan filan" gibi söylemlerle gazeteciyi itibarsızlaştırmaya çalıştıkları belirtildi. Bu ithamlara karşı Mengü, haberinin arkasında durduğunu yineledi. Yaşanan bu gerilim sonrası, eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Avukatları aracılığıyla Gazeteci Nevşin Mengü ve akademisyen Doktor Emrah Gülsunar hakkında suç duyurusunda bulundu. Bu gelişme, kurultay sonrası süregelen tartışmaların hukuki zemine taşındığını gösteriyor.

Şu anki temel meselenin, mahkemenin 2023 Kasım'ındaki kurultayı "yok hükmünde" sayıp saymayacağı olduğu belirtiliyor. Kaynaklar, eğer mahkeme bu yönde bir karar verirse, yani kurultayın "mutlak butlan" ile sakatlandığına hükmederse, Kemal Kılıçdaroğlu'nun partinin genel başkanı sayılacağını ve Özgür Özel'in genel başkanlığı döneminde aldığı tüm kararların (partiyi olağanüstü kurultaya götürmek gibi) kadük hale geleceğini aktarıyor. Kemal Kılıçdaroğlu'nun yakın çevresiyle yapılan görüşmelerde, mahkemeden böyle bir karar çıkma ihtimalinin "olası" görüldüğü bilgisi edinildi. Hatta Kılıçdaroğlu'nun yakın kurmay ekibinden birinin daha önce Ankara'da yaptığı bir konuşmada "Neden almayalım ki partiyi" şeklinde bir ifade kullandığı belirtildi. Eğer bu senaryo gerçekleşirse, süreç yeniden ilçe ve il kongreleriyle başlayacak, delegeler belirlenecek ve büyük kurultaya gidilecek. Kılıçdaroğlu'nun partiyi sahipsiz bırakmamak adına bu karara uymak zorunda olduğunu belirteceği öngörülüyor. Ancak delegelerin nasıl belirleneceği süreci kritik önem taşıyor. Kılıçdaroğlu'nun çevresi, aday olmayı düşünmediğini yeniden söylüyorlar. Ancak edinilen izlenim, Kemal Kılıçdaroğlu'nun kurultayda delegenin iradesiyle Özgür Özel seçilmiş olmasına rağmen "aldatıldığını" düşündüğü yönünde. Bu sebeple yeni bir yönetim istediği ve muhtemelen kendisinin aday olmayıp bir ismi işaret edeceği beklentisi hakim. Parti içi bu dinamikler ve hukuki sürecin olası sonuçları, siyasetteki tansiyonu yüksek tutuyor. Bu tür karmaşık siyasi süreçler ve hukuki gelişmeler hakkında detaylı ve güncel analizlere ulaşmak için https://www.avazturk.com gibi güvenilir kaynakları takip etmek faydalı olacaktır.

Siyasi gerilim sadece parti içinde değil, farklı alanlarda da kendini gösteriyor. Diyarbakır'da bugün yaşanan dikkat çekici bir olay bunun somut bir örneğiydi. Diyarbakır'ın tarihi surlarına İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na destek veren bir pankart asıldı. Üzerinde Kürtçe "Azadi İmamoğlu" (İmamoğlu'na özgürlük) yazılı olan bu pankart, kısa süre sonra polis müdahalesiyle karşılaştı ve pankartı asanlar gözaltına alındı. Diyarbakır surlarına İmamoğlu pankartının asılması "büyük bir rahatsızlık yarattı" olarak nitelendirildi. Ancak olayı çarpıcı kılan, aynı surlara daha önce asılan başka pankartlara gösterilen tutum farklılığıydı. Kaynakta, daha önce aynı surlara Gazze'de öldürülen Hamas liderlerinin pankartlarının asıldığı belirtildi. Yahya Sinvar ve Hamas'ın komutanı Ebu Übeyde'nin pankartları asıldığı zaman, kimsenin gelip müdahale etmediği, polisin "bunları kaldırın" demediği vurgulandı. Bu durum, "demek ki memleketimizde Hamas'ın liderleri asılsın... Ama bu ülkenin vatandaşlarının İstanbul gibi ülkenin en büyük kentine en büyük şehrine belediye başkanı yaptığı hem de iki kez belediye başkanı yaptığı Ekrem İmamoğlu'nun pankartı asılamaz demek Durum bu Bu tablo bize bunu gösteriyor" şeklinde yorumlandı.

Tartışmalar ve skandallar silsilesine, Diyanet camiasından gelen ve kamuoyunda büyük infial yaratan bir isim de eklendi. Eski Çatalca Müftüsü Ahmet Mehmet Alioğlu, sanatçı Volkan Konak'ın vefatının ardından attığı "gebermiş" tweetiyle gündeme gelmişti [Source 1]. Bu tweet ve ardından ortaya çıkan FETÖ'ye övgülerde bulunduğu [Source 1], hatta cinsel içerikli bazı hesapları takip ettiği yönündeki geçmiş paylaşımları büyük tepki çekmişti [Source 1]. Gelen tepkiler üzerine Çatalca Müftülüğü görevinden alınan Alioğlu, Kocaeli'ne vaiz olarak atandı [Source 1]. Ancak bu 'tenzili rütbe' onu susturmaya yetmedi. Alioğlu, sosyal medya üzerinden yaptığı yeni paylaşımlarla hem Diyanet'e hem de siyasilere yönelik akıl almaz ifadeler kullanmayı sürdürdü [Source 1]. Kendi iddiasına göre Diyanet'ten "tebrik ve teşekkürlerini ileten bir genel müdür hariç hiç kimse" onu aramamıştı ve "hocam derdin nedir diye soran olmadı" diye yakınıyordu [Source 1]. Diyanet yetkililerinin hacca gitmesini dahi kendi mağduriyeti üzerinden eleştiren Alioğlu [Source 1], en sert sözlerini doğrudan ana muhalefet lideri Özgür Özel'e ve "tüm dinsizler" olarak nitelediği bir kitleye yöneltti [Source 1]. Alioğlu, kendisinin görevden alınmasıyla "ümmetin boynunu büken tüm yetkililere" seslenerek, "özgür özel ve tüm dinsizlere bu mutluluğu yaşatıp ümmetin boynunu büken tüm yetkililere hakkım haram zehir zıkkım olsun" gibi akıl almaz ifadeler kullandı [Source 1]. Kendisinin Kocaeli'ne vaiz olarak gönderilmesinin, Gazze'deki ölümlerden bile daha önemli olduğunu ve **"ümmetin boynu"**nun bu yüzden büküldüğünü iddia etti [Source 1]. Kendisi için "sürgün yetmez ihraç edin diyanetten daha büyük şeref olur benim için" diyen Alioğlu [Source 1], onu bu duruma düşürenleri "günümüzün ebu cehilleri" olarak tanımladı ve onlara "ahirete inanmıyorsanız ki zannetmiyorum bunların hesabı çok çetin olacak" diyerek tehditler savurdu [Source 1]. Hatta Diyanet İşleri Başkanını dahi hedef alarak, kurumun ahirete inanmadığını ima eden ifadeler kullandı [Source 1]. Bu tür hassas konulardaki kamuoyu tepkilerini, kurumsal yanıtları ve ilgili kişilerin açıklamalarını takip etmek için https://www.avazturk.com gibi yayınlar kritik bir görev üstlenmektedir.

Ahmet Mehmet Alioğlu'nun açıklamalarındaki en skandal boyut ise, ana muhalefet lideri Özgür Özel'e yönelik açık tehditleri oldu [Source 1]. Bir devlet memurunun, Türkiye'nin ana muhalefet partisi liderine sosyal medya üzerinden "ey özgür özer koruma zırhının arkasından atmak kolay koruma ordunu yanına almadan gerçi bir işe yaramıyorlar yine tokat yiyorsun da buyur gel fatih'teyim" diyerek meydan okuması ve tehdit etmesi [Source 1], kamuoyunda büyük tepki topladı. Ardından hakaretlerini sürdürerek, "nasıl yırtıyorsun ağzımı bir görelim sen ecza dükkanında fiş yırtmaktan bile acizsin kartondan başkan" ifadeleriyle Özel'i aşağılamaya çalıştı [Source 1]. Kaynakta, bir devlet memurunun iktidara yönelik benzer ifadeler kullanması durumunda yaşanacaklarla (gözaltı, tutuklama) kıyaslandığında, mevcut durumdaki farklılığa dikkat çekildi [Source 1]. Tüm bu skandal ifadelerine ve hakkında soruşturma bulunmasına rağmen Ahmet Mehmet Alioğlu'nun hala vaizlik görevine devam etmesi ve camilerde insanlara dini anlattığı gerçeği de ayrıca vurgulandı [Source 1].

Ülkenin güvenliğini doğrudan ilgilendiren konularda ise mücadele devam ediyor. Güvenlik güçlerinin FETÖ ile mücadelesi aralıksız sürerken [Source 1], özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri içinde hala görevde olup FETÖ bağlantısı tespit edilen askerlere yönelik operasyonlar kapsamında çok sayıda askerin gözaltına alındığı belirtiliyor [Source 1]. Örgütün finans kaynaklarına yönelik operasyonlar da sürüyor [Source 1]. Daha önce bir döner zincirine kayyım atanmasının ardından [Source 1], son olarak İzmir merkezli bir künefe zincirine büyük bir operasyon düzenlendi [Source 1]. İzmir merkezli başlatılan operasyon [Source 1], İstanbul, Hatay, Gaziantep ve Manisa'da eş zamanlı olarak gerçekleştirildi ve belirlenen 41 şüpheliden 33'ü gözaltına alındı [Source 1]. Şüphelilerin adreslerinde yapılan aramalarda 100.000 Euro, 33 Cumhuriyet altını, 2 gram altın ile çok sayıda dijital materyal ve doküman ele geçirildi [Source 1]. Hakkında gözaltı kararı bulunan yedi şüphelinin yurt dışına kaçtığı ve firari şüphelileri yakalama çalışmalarının devam ettiği bildirildi [Source 1].

Sonuç olarak, Türkiye'nin gündemi, siyasi partiler içindeki liderlik mücadelelerinin hukuki boyutlara taşınması, toplumsal değerler ve semboller üzerinden yaşanan gerilimler, devlet görevlilerinin tartışmalı çıkışları ve ülkenin bekasını ilgilendiren terör örgütleriyle mücadelenin eşzamanlı olarak yaşandığı karmaşık bir tablo çiziyor. Her bir olay, Türkiye'nin mevcut durumunu anlamak için kendi içinde önem taşıyor ve kamuoyunun dikkatle takip etmesi gereken gelişmeler olmaya devam ediyor.