Kümelenme-2

İlk yazı da hedefimizi kırmızı et olarak belirleşmiştik. İkincisi için Beyaz et (Tavuk) sektörüne dair araştırma yapmağa çalıştım. En sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim, durum vahim. Hem de sandığımızdan daha vahim. Telefonla arayarak bilgi almak istediğim Tarım İl Müdürlüklerinin pek çoğunda muhattap bulamadığım gibi muhattap bulduğum anlarda ise bilgi sahibi olmadıklarını görünce kahroldum. Yanlış anlaşılmasın kümelenmeden değil tavukçuluktan daha doğrusu kanatlı hayvan üretiminden bihaberler. (Ankara, Çankırı ve Çorum’u görüştüklerim içinde bu sınıflandırmanın dışında tutuyorum. Konuya hakimdiler)

Biraz bilgi sahibi olanların hepsi ağız birliği etmişçesine “üretim fazlası” var diyerek konuyu açıyor ve kapıyor. Dünya kanatlı pazarını domine eden ABD ve Brezilya neden fazla üretiyor diye sorası geliyor insanın o zaman!!!

En fazla tavuk ithal eden 15 ülkeden 12’sine ya ihracatımız yok ya da %0,01 seviyesinde*... Elle tutulur tek dış pazarımız Irak. Oranın da hali ortada... Dibimiz de ki Avrupa Birliği pazarında biz yokuz ama Brezilya var Brezilya. Yahu Güney Amerika’dan civcivken yola çıkan Avrupa’ya ulaştığında neredeyse Tavuk olur aradaki mesafeyi düşünecek olursak. Buna rağmen biz yokuz ABD ve Brezilya var...

Tavukçulukta üretim fazlası varsa neden tavuk eti pahalı!!! Çünkü tavuğun yem karşımının en önemli üç temel maddesini (Buğday, soya, mısır) tahmin edin en fazla kimler üretiyor? ABD, Brezilya ve Çin... Adı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olarak geçse de üç ön adında birbirinden haberi yok (Bu sadece güncel Bakana ya da ekibine yönelik bir eleştiri değildir). Oysa ki bu bakanlık en az savunma ve Bilim – Sanayi Bakanlığı kadar hatta daha da önemlidir. Ancak biz de tarım ve hayvancılık hiçbir iş beceremeyen insanların işi gibi algılanır. Bütün çiftçi çocukları “okuyup” ya da “göçüp” büyükşehirde kendisini kurtarma derdindedir.

Doğu Anadolunun tavuk üreticilerinin bir tane entegre kesim tesisinin tahakkümünde olduğu düşünülürse durumun vehameti daha net ortaya çıkar. Bu gün entegre kesim tesisleri ve/veya markaları, üreticileri tabiri caizse kümeslere bekçi yapmıştır. “Civcivi, yemi ve ilacı ben veririm, büyüyünce de yok pahasına alırım”.

Bu bakış açısı sektörü tıpkı hormonlu bir tavuk gibi büyütüyor. Sürekli büyüyen ama hiçbir besleyiciliği olmayan. Asıl darbeyi ise Medya vuruyor. Madem ki insanlara/girişimcilere örnek verecekler bari Bakanlıktan bilgi alıp ihtiyaç olan alanda önerme ya da güzelleme yapsınlar. Yine kümelenme yerine vehameti anlattım.

Bu sefer yarım bırakmayacağım. Kümelenme kabaca aynı alanda üretim yapan ve/veya hizmet sunan şahısların/firmaların kollektif alım, satım ve pazarlama olanaklarından faydalanmasıdır. Türkiye bu treni yine es geçiyor. Neden başarısız olduğumuzun en iyi örneği ise yetkililerin bahane üretmekte ki becerisi. Daha doğrusu beceriksizliği...

Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği (BESD–BİR) Başkanı Sait Koca Nisan 2017’de ki 4.Uluslararası Beyaz Et Kongresinde; “...AB’nin bu yanlış (Tavuk ihracatımıza izin verilmemesini kastederek) siyasi tutumunu değiştireceğine ilişkin umudumuz da kalmadı. Bu durumda Bakanlığımızın AB’ye ihracat konusunu askıya almaya karar vermesi yanlış olmayacaktır” açıklaması sadece kişisel yetersizliğinin ilanı olmakla kalmıyor sektörün neden bu halde olduğunun da özetini teşkil ediyor adeta.

Görünen o ki güncel birlik ve kooperatiflerin içler acısı haliyle bir yere varmamız söz konusu değil. İşbu sebepten ötürü profesyonel yöneticilerle Hedef Pazarın bütün analizlerini yapabilecek kümeler gerekmektedir.

Sığır ithalatında Dünya ikincis olan Türkiye ne yazık ki samanı da ithal ediyor. Yani danayı da, karnını doyuracak samanı da yurt dışından getiren bir ülkenin politik özetidir “Ete üretirken değil tüketirken” bakmak...

Yem, yem, yem... Kırmızı beyaz fark etmez. En büyük sorun budur et sektöründe...

“Yapan yapar, yapamayan eleştirmen olur” G.Bernard Shaw...

* Kaynak: Tredemap 2014 verileri. Son üç senede de değişen pek bir şey olmadı.

Önceki ve Sonraki Yazılar