Kürt Sorununda Yeni Bir Milat Kapıda!

Kürt Sorununda Yeni Bir Milat Kapıda!

Türkiye'nin terörsüz bir geleceğe ve Kürt sorununa barışçıl çözümlere doğru attığı tarihi adımlar tüm detaylarıyla inceleniyor. Öcalan'ın mesajından Süleymaniye'deki sembolik silah yakma törenine, Ankara'nın rolünden bölgesel gerilimlere kadar tüm süreç..

Türkiye'nin yakın tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir dönemeç yaşanıyor. Kürt sorununun çözümünde veya kimilerine göre terörsüz Türkiye hedefine ulaşmada kritik bir aşama olarak nitelendirilen bu süreç, adım adım ilerlemeye devam ediyor. Günler süren beklentilerin ardından nihayet Sayın Öcalan'ın önceden kaydedilmiş video mesajının dün kamuoyuyla paylaşılmasıyla birlikte, diplomatik ve siyasi temaslar hız kazandı. Can Dündar'ın canlı yayınında gazeteci Erdal Öz'ün Süleymaniye'den aktardıkları, bu sürecin perde arkasını ve gelecek adımlarını aydınlatırken, www.avazturk.com olarak bizler de bu tarihi anların derinlemesine analizini sunmaktan büyük bir heyecan duyuyoruz. Bu detaylı haber makalesinde, yarınki sembolik törenden Ankara'nın atması beklenen adımlara, bölgesel dinamiklerden şüphe uyandıran provokasyonlara kadar tüm yönleriyle süreci ele alacak, sizleri merak ve beklenti dolu bir yolculuğa çıkaracağız.

Yarın Süleymaniye'nin Dukan ilçesinde gerçekleşecek tören, sürecin en dikkat çekici anlarından biri olmaya aday. Gazeteci Erdal Öz, Süleymaniye kent merkezine yaklaşık 70 kilometre uzaklıktaki bu dağlık bölgenin, Kandil'e çok da uzak olmadığını ve Talabanilerin kontrolündeki Yeneke bölgesinde yer aldığını belirtti. Erdal Öz'ün aktardığına göre, uluslararası delegasyonlar, gazeteciler, siyasetçiler ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin bir araya geleceği bu bölgede, sabah saat 8-9 civarında özel araçlarla tören alanına hareket edilecek. Törende 200 ila 300 civarında bir gerilla grubunun, silahlarıyla birlikte alana gelerek sembolik bir şekilde silahlarını yakacağı ifade edildi. Bu adımın herhangi bir güce veya devlete silah teslim etme amacı taşımadığı, Kürtler açısından Nevruz'dan da bilinen ateşin güçlü bir direniş ve mücadele mesajı barındırdığı vurgulandı. Törenin kısa süreceği, bir açıklama yapılacağı ve ardından gerillaların silahsız bir şekilde geldikleri üst bölgelerine dönecekleri belirtildi. İlk başta canlı yayınlara izin verilmesine rağmen, güvenlik gerekçesiyle bu karardan vazgeçildiği, törenin video kaydının alınarak gazetecilere dev ekranlarda servis edileceği açıklandı. Gazeteci Erdal Öz, gerillalarla röportaj yapılmayacağını da ekledi.

Erdal Öz, canlı yayın yasağının nedenlerine ilişkin olarak, bölgenin bir savaş bölgesi olması ve çözüm sürecini sabote etmek isteyenlerin varlığı gibi güvenlik endişelerini dile getirdi. Ayrıca, İsrail-İran savaşıyla birlikte yükselen gerilimin de göz önünde bulundurulduğunu söyledi. Öz'e göre, bu tür bir kararın alınmasında hükümet medyasının "ikinci bir Haber görmek istemiyoruz" şeklindeki yayınları ve hükümetin canlı yayını kendisi için faydalı değil, zararlı görmesi de etkili oldu. Süleymaniye'deki bu sembolik adım, Kürtler ve Sayın Öcalan açısından bir iyi niyet göstergesi olarak değerlendiriliyor; topun artık Ankara'da olduğu, çözüm sürecine ve barışa katkıda bulunmak için atılan önemli bir siyasi adım olduğu belirtiliyor. Geçmişte barış gruplarının Türkiye'ye dönmelerinin hapishaneler ve ağır cezalarla sonuçlandığını hatırlatan Erdal Öz, bu defa gerillaların Türkiye'ye gelmeyeceğini, çünkü yasal düzenlemelerin henüz buna uygun olmadığını söyledi. Erdal Öz, www.avazturk.com'a yaptığı değerlendirmede, Sayın Öcalan'ın videosunun 19 Haziran'da kaydedilip uzun süre bekletilmesinin, devlet içinde sürece dair farklı tartışmaların ve çekincelerin olduğunu gösterdiğini belirtti. Toplumsal tabuların, önyargıların ve korkuların artık aşılması gerektiğine dikkat çeken Öz, Sayın Öcalan'ın görüntüsünün ve sesinin duyulmasının ülkeyi bölmediğini, kıyamet koparmadığını, isyan çıkarmadığını vurguladı. Gerçek anlamda demokrasi ve barışa ulaşmak için geçmişin bugünü ve geleceği ipotek altına almaktan vazgeçilmesi gerektiğini söyleyen Erdal Öz, her iki tarafın da haklı olarak taviz vermesi gerektiğini, ancak demokrasiden, hukuktan, temel haklardan ve özgürlüklerden taviz verilmemesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Süreç ilerlerken, geçtiğimiz günlerde yaşanan 12 askerin şehit edilmesi haberi, herkesin yüreğini ağzına getirdi. Gazeteci Erdal Öz, bu olayın zamanlamasının "kuşkulu ve şaibeli" olduğunu belirtti. Öcalan'ın videosunun geleceğinin bilindiği, İmralı heyetinin İmralı'da olduğu saatlerde bu haberin medyaya düştüğü, hemen bir gün sonra ise DEM Parti'nin İmralı heyetinin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya geleceği bir süreçte bu tür ölümlerin art arda servis edilmesinin "manidar" olduğunu ifade etti. Erdal Öz, geçmişte de benzer süreçlerin suikastlere maruz kaldığını, Turgut Özal'ın ölümü ve 33 askerin katledilmesi gibi olayların bunun en iyi örnekleri olduğunu söyledi. Türkiye'de savaşın bir sektör haline geldiğini ve siyasetin de ne yazık ki buradan beslendiğini dile getiren Öz, Kürt meselesinin veya savaşın kendisinin acıların siyasi partileri iktidar yaptığını veya iktidardan indirdiğini vurguladı.

Ulusal boyutun yanı sıra, sürecin uluslararası ve bölgesel boyutları da dikkat çekici. Gazeteci Erdal Öz, Şam'da Rojava heyetiyle yapılan zirve ve MİT başkanının Bağdat ziyaretini hatırlattı. ABD'nin (Trump yönetimi) SDG'yi ve Rojava'yı, Şam'la anlaşmalar yapmaya zorladığını, SDG'nin Colani'nin ekibine entegre edilmesi, özerk yönetimin kurumlarının entegre edilmesi ve DAİŞ dosyasının Şam'a verilmesi gibi Türkiye'nin istediği şeylerin esasında gerçekleştiğini belirtti. Bu durumun Türkiye ve Trump yönetimi arasında bir anlaşma olduğunu düşündüğünü söyleyen Öz, ABD içinde farklı görüşler olsa da önceliğin İsrail'in güvenliği olduğunu, ABD'nin Suriye'deki askeri varlığını ve çıkarlarını garanti altına almak istediğini, TFF'deki askeri güçlerin kalacağını ancak Suriye'nin diğer bölgelerinden çekileceğini söyledi. Erdal Öz, ABD'nin ve Türkiye'nin temel talebinin Kürtlere ayrıcalık veya statü vermeden Şam rejimiyle hızlıca uzlaşmaları yönünde olduğunu ifade etti. Ancak Rojava yönetiminin bu talepleri kabul etmeyeceğini düşündüğünü, çünkü DAİŞ'le mücadelede 10.000'in üzerinde insanın hayatını kaybettiğini, 22.000 civarında gazisi olduğunu ve bu fedakarlıkların ardından federalizm, özerklik veya ayrı bir askeri yapılanma olmaksızın sadece bireysel olarak Şam'a katılmayı kabul etmeyeceklerini savundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir yandan barış elini uzatırken, diğer yandan balyozu elinden bırakmayarak muhalefeti ezme yönündeki "çoklu oyun planı" da tartışma konusu oldu. CHP'ye yönelik operasyonlar, çözüm süreci ve demokratikleşme arasındaki gerilimi artırdı. Erdal Öz, bu süreci başarıya ulaşırsa Türkiye'de demokratikleşmenin kaçınılmaz hale geleceği görüşüne katıldığını, ancak işlerin öyle gitmediğini belirtti. Öz'e göre, Ankara'nın hükümetin çoklu bir oyun planı var; Kürt meselesiyle ilgili, CHP ile ilgili, muhaliflerle ilgili ve seçimle ilgili. Burada sorunun demokratik muhalefette olduğunu düşünen Erdal Öz, CHP'nin ve muhalefetin cumhurbaşkanlığı ve yerel seçimlerde önemli adımlar attığını, kent uzlaşısının ezberleri bozduğunu ve yan yana gelince kazandıklarını gösterdiğini vurguladı. Bu durumun hükümeti korkuttuğunu söyledi. Erdal Öz, ana muhalefet partisi CHP'nin Kürt meselesinde daha fazla inisiyatif alması, süreci yönetmesi ve DEM Parti ile birlikte hareket etmesi gerektiğini savundu. Halkın gücünü meydanlarda ve sokaklarda göstermesi gerektiğini belirten Erdal Öz, İstanbul'da, Diyarbakır'da, Van'da, İzmir'de milyonların demokrasiye, barışa, hakka, hukuka ve adalete sahip çıktıklarını haykırmak için sokağa çıkması gerektiğini dile getirdi. HDP'ye ve kent uzlaşısına yönelik operasyonlarda, KCK eş başkanlarının muhalefeti bölme tuzağına düşmemeleri yönünde açıklamalar yaptığını hatırlatan Erdal Öz, bu meselenin bir parti meselesi değil, bir demokrasi meselesi olduğunu, demokrasi isteyenlerin bir araya gelmesi gerektiğini belirtti. Dünya örneklerinin de yan yana gelenlerin barışı, demokrasiyi, adaleti ve hukuku getirdiğini kanıtladığını vurguladı.

Bu tarihi gelişmeleri Süleymaniye'den takip eden gazeteci Erdal Öz'ün kişisel duyguları da bu sürecin ağırlığını ve umudunu gözler önüne serdi. Altı yıl aradan sonra bölgeye dönen Öz, daha önceki çözüm süreçlerinde sık sık geldiği bu topraklarda savaşın acımasız yüzüyle tanıştığı, dost edindiği ve ne yazık ki ölüm haberlerini aldığı meslektaşları Nazım ve Gülistan'ı anarken zorlandığını ifade etti. Onların katledildiği, parçalarının toplanamadığı acı süreçleri hatırlamanın kendisi için yüzleşmek kadar zor olduğunu dile getirdi. Oraya her geldiğinde heyecanla görmeyi beklediği arkadaşlarının artık olmadığını bilmek, derin bir hüzünle birlikte geliyordu. Ancak tüm bu acılara rağmen, Erdal Öz onların da ideallerinin bu topraklara barışın, adaletin, hukukun ve eşitliğin gelmesi olduğunu vurguladı. Bu ideallerin, sadece Kürtler için değil, tüm insanlar için olduğunu, sosyalist bir insan olarak bu katledilen arkadaşlarının da hayallerini ve ideallerini gerçekleştirmenin kendi boyunlarının borcu olduğunu söyledi. İşte tam da bu noktada, tüm zorluklara ve şüphelere rağmen, Erdal Öz'ün gözlerinde parlayan umut, Türkiye'nin ve bölgenin geleceğine dair en güçlü mesajı taşıyor.

Gazeteci Erdal Öz, Kürt hareketinden ve Sayın Öcalan'ın sürece önderlik yapmasından umutlu olduğunu açıkça ifade etti. Onların bir projesi olduğunu ve ne yapacaklarını bildiklerini söyledi. Ancak aynı umudu Ankara için dile getirmekte zorlandığını belirtti. Ona göre, Türkiye'nin, devletin, hükümetin değişmesi gerekiyor ve bu değişimin kendi kendine olmayacağını, zorlayarak ve mücadele ederek gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguladı. Tüm bu tartışmaların ve gerilimlerin ortasında, Süleymaniye'den yükselen bu sembolik barış adımı, Ankara'ya samimi bir çağrı niteliğinde. Eğer Ankara gerçekten Kürt sorununu demokratik yol ve yöntemlerle çözmeyi murat ediyorsa, hiçbir engel olmadığını, samimi adımlar atıldığı ve istenilen düzenlemeler yapıldığı takdirde, Kürt meselesinin üç beş ay içerisinde çözüme kavuşabileceğini belirten Erdal Öz, www.avazturk.com'a yaptığı son değerlendirmede, aksi takdirde ülkenin on yıllarını daha kaybedeceği uyarısında bulundu. Bu tarihi anların gelecekte Türkiye'nin kaderini nasıl şekillendireceği, önümüzdeki günlerde atılacak adımlarla netleşecek ve tüm dünyanın gözü, Süleymaniye'den sonra Ankara'dan gelecek açıklamalarda olacak.