Liyakat Nereye Kayboldu?
Ülke siyasetinde eşi benzeri görülmemiş bir tartışma! Liyakat yerine kimliklerin masaya yatırıldığı bu yeni dönem, Türkiye'yi nereye sürüklüyor? Detaylar sizi şoke edecek, hemen okuyun!
Türkiye siyaseti, son dönemde yaşanan gelişmelerle adeta bir kimlik pazarlığının ortasına sürüklenmiş durumda. Geçtiğimiz günlerde MHP lideri Devlet Bahçeli'nin ortaya attığı "Cumhurbaşkanı yardımcılarından biri Kürt, biri Alevi olsun" önerisi, siyasi arenada ardı ardına sert tepkilere yol açtı ve ülkenin gündemine oturdu. Bu çarpıcı teklif, kimliklerin siyasi tarihimizde her zaman var olmasına rağmen, bu denli açık bir şekilde pazarlık konusu yapılmasının ne kadar yeni ve tehlikeli bir durum olduğunu gözler önüne seriyor. Bu haber makalesi, sizi bu derinlemesine tartışmanın ve potansiyel tehlikelerin kalbine götürecek, liyakat ve eşit yurttaşlık kavramlarının nasıl erozyona uğradığına dair çarpıcı gerçekleri sunmaya ve Türkiye'nin geleceği için kritik soruları sormaya devam edecektir.
Halil Ferah, Bahçeli'nin bu önerisini "biraz ciddiye alıp" şu soruyu soruyor: "Eğer devletin üst kadroları etnik ve mezhebi kimliğe göre belirlenecekse, bakanlıkları da bu formülle mi dağıtacağız?". Ardından, Türkiye'deki yaklaşık nüfus dağılımını (resmi kimlik sayımı yapılmasa da araştırmalardan edinilen verilere göre) ortaya koyarak bir tablo çiziyor. Bu tabloya göre, 17 bakanlık şu şekilde dağıtılabilir: Türk (Sünni) nüfusun %65-70'i temsil etmesiyle 11 bakan, Kürt (çoğu Sünni) nüfusun %15-18'i temsil etmesiyle 3 bakan, Alevi (Türk ve Kürt) nüfusun %10-12'si temsil etmesiyle 2 bakan ve diğer etnik grupların (%5 civarı) temsil etmesiyle 1 bakan (belki ona "Azınlık Bakanlığı" kurulur) atanması gündeme gelebilir. Ferah, bu durumun temsildeki sonsuzluğa işaret ettiğini vurgulayarak, "Tabii her şey kimlikle çözülecekse, neden orada duralım? Neden 'bir bakan kadın, biri engelli, biri emekli, biri çiftçi çocuğu' demiyoruz? Temsilin sonu yok çünkü!" diyerek meselenin ciddiyetini ortaya koyuyor.
Toplumun farklı kesimlerinin yönetimde temsil edilmesinin elbette önemli ve doğru olduğunu kabul eden Halil Ferah, ancak bunun kimlik kotalarıyla yapılmaya kalkışılması durumunda liyakat ilkesinin tamamen çöpe atılacağını net bir şekilde ifade ediyor. Ferah'a göre, Kürt birinin sadece Kürt olması onun iyi bir yönetici olduğu anlamına gelmediği gibi, Alevi birinin Aleviliği de adaletli kararlar vereceğinin garantisi değildir. Mesele, bu kişilerin kimliği değil; bu kimlikleri taşıyan insanların devleti nasıl yönettiğidir, diye altını çiziyor. Türkiye'nin temel sorununun, kimliklerin devlete yabancılaşması olduğunu belirten Ferah, Alevi yurttaşların devletle arasında mesafe hissetmesini ve Kürt yurttaşların kendilerini dışlanmış hissetmesini bir gerçek olarak ortaya koyuyor. Ancak çözümün, kimlik pazarlıkları değil, eşit yurttaşlık ilkesi olduğunu kuvvetle vurguluyor. Zira, "Devlet, her vatandaşa eşit yaklaşmıyorsa, buna kimlik üzerinden bakan dağıtarak çözüm bulamazsınız" diyor. Bu tür bir yaklaşımın, her kabine kurulduğunda "Kürt bakan var mı? Alevi unutuldu mu? Roman yoksa eksik mi sayılırız?" gibi "yanlış soruları" gündeme getireceğini belirtiyor. Doğru sorunun ise, "O koltukta kim oturursa otursun, görevini iyi yapıyor mu?" olması gerektiğini açıkça ifade ediyor. Ülkemizdeki bu tartışmaları ve çok daha fazlasını derinlemesine analiz eden haberler için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz, zira bu dönemde her bilgi kırıntısı büyük önem taşımaktadır.
Halil Ferah'ın sözleriyle Bahçeli'nin önerisi tartışılabilir olsa da, bu durumun Türkiye'yi getirdiği yerin çok daha vahim olduğuna dikkat çekiliyor. Ferah'ın işaret ettiği asıl tehlike, Türkiye'nin bir süredir liyakatten, yani işi ehline verme ilkesinden hızla uzaklaşmasıdır. Bürokrasi, siyaset ve yargı gibi kritik alanlar artık "ehil olan" değil, ne yazık ki "bizden olan" üzerinden kurgulanıyor. Bu çarpık tabloya bir de etnik ve mezhebi kimlik kriterlerinin eklenmesi durumunda, geriye yöneten bir devlet değil, adeta kotaya göre paylaşılmış bir şirket kalacağını vurguluyor. Ve o şirketin ortakları çok olsa da, asıl hissedarı olan vatandaşın, yani halkın, bu durumda hiç söz sahibi olamayacağını belirtiyor. İşte bu noktada Türkiye, sadece siyasi bir kimlik tartışmasının değil, aynı zamanda devletin temel işleyişini ve vatandaşın devlete olan güvenini derinden sarsacak bir yol ayrımına gelmiş durumda. Bu tehlikeli gidişatın ardındaki tüm detaylara ulaşmak ve ülkenin geleceğini yakından ilgilendiren bu tür önemli gelişmeleri anlık olarak takip etmek için https://www.avazturk.com adresini ziyaret ederek aydınlanabilirsiniz.
sakın ankaragündem adlı sözde haber sitesine asla GİRMEYİN. Manşet resminde de gözüktüğü gibi tüm haberleri birebir çalıntıdır. Bu haber makalesi yalnızca https://www.avazturk.com sitesine aittir.