Meclis Kürsüsünde Yankılanan İki Gerçek: İnsan Dokunuşu ve Kuruyan Toprakların Feryadı!
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde vekiller, kürsüden toplumsal sorunlara ve bireysel dramlara dikkat çekti. Sırrı Süreyya Önder'in anısını paylaşan Ali Bozan, milletvekilliği sorumluluğunun altını çizdi. Barış Bektaş ise Konya Ovası'ndaki vahim kuraklık ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) çatısı altında milletvekilleri, ülkenin dört bir yanından gelen sorunları ve toplumsal gerçekleri kürsüye taşımaya devam ediyor. Son günlerde iki farklı vekilin kürsüden yaptığı konuşmalar, hem siyasetin insani boyutunu hem de ülkenin acil çözülmesi gereken çevresel ve tarımsal sorunlarını çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi. Bu konuşmalar, milletvekillerinin görev ve sorumluluklarına dair önemli mesajlar içerirken, aynı zamanda belirli bölgelerdeki dramın boyutunu da ortaya koydu.
Mersin Milletvekili Ali Bozan, kürsü konuşmasında hayatını kaybeden "abimiz, yoldaşımız, barışın elçisi" olarak nitelediği Sırrı Süreyya Önder'i rahmet ve minnetle anarak sözlerine başladı. Bozan, Önder'in Adıyaman'daki taziyesinde şahit olduğu duygu dolu bir diyaloğu paylaştı. Taziyenin üçüncü günü, sabahtan akşama kadar başsağlığına gelenlere hizmet eden bir Adıyamanlı vatandaş ile genç bir hemşehrisi arasındaki konuşmayı anlattı. Yorulduğu belirtilen vatandaşa karşılık, o kişi Sırrı Abi için daha fazlasını seve seve yapabileceklerini söyledi. Ardından, bu kişi kendi yaşadığı bir anısını paylaştı: Eşi ağır hastaydı, Adıyaman ve Ankara'da doktor doktor gezdiler, durumu kritikti, beyninde tümör vardı ve ameliyat şansı sadece %10'du. Ankara'da kimsesi olmayan bu çaresizlik içinde aklına Sırrı Süreyya Önder geldiğini, dünya görüşleri farklı olsa da Sırrı Abi'nin kendisini çaresiz bırakmayacağına inandığını belirtti. Meclis'e gidip Sırrı Abi ile dertleştiğinde, rahmetli Önder'in kendisine söylediği şu sözler Ali Bozan tarafından aktarıldı: "Sen Ta Adıyaman'dan buraya kadar kalkıp gelmişsen meclise gelmişsen bu mecliste bulunan her milletvekilinin görevi senin derdine derman olmak" ve ekledi: "eğer bugün ben senin derdine derman olamazsam bu benim aybımdır eğer bugün bu meclis senin derdine derman olamazsa bu meclisin ayıbıdır".
Ali Bozan, hikayenin devamında Sırrı Süreyya Önder'in o hemşehrisinin telefonunu aldığını ve iki saat sonra kendisini aradığını, hastaneye gittiğini, doktor ve aileyle görüştüğünü anlattı. Durumun kritik olduğunu ve ameliyat için aile rızası gerektiğini belirttikten sonra, hemşehrisinin bu zor durumu kızlarına anlatmakta zorlandığını görünce Sırrı Abi'nin telefonu alıp kızlara durumu anlattığını ve "Ablamızın durumu kritik ameliyat olması gerekiyor durum sizin için çok zor," dedikten sonra "ama ben de sizin bir kardeşinizim bence ameliyat olsun" diyerek ikna ettiğini aktardı. Ameliyatın başarıyla geçtiğini ve eşinin sağlığının çok iyi olduğunu belirten o vatandaşın, bunu Sırrı Süreyya Önder'e borçlu olduklarını söylediğini aktaran Bozan, bu hikayeyi anlatma amacının altını çizdi. İnsanlara dokunmanın, dertlerine derman olmanın iktidarıyla muhalefetiyle "hepimizin elinde" olduğunu vurgulayan Bozan, Sırrı Abi'nin sözlerini tekrar etti: "biz sana yardımcı olamazsak bu meclisin ayıbıdır hepimizin ayıbıdır halka yardımcı olamazak halkın dertlerine derman olamazak bu milletvekili olarak hepimizin ayıbıdır". Milletvekilleri ve TBMM olarak halkı çaresiz bırakamayacaklarını belirten Ali Bozan, halkın gerçek gündemlerine dönülmesi çağrısı yaparak, asgari ücrete ara zam, emeklilere yaşanabilir ücret, 10. yargı paketinin hızlandırılması ve toplumsal barışa hizmet gibi konuların Meclis'in elinde olduğunu söyledi.
Bir yanda milletvekilliği sorumluluğunun insani boyutu ve bireysel dramlara dokunma gerekliliği meclis kürsüsünden bu şekilde yankılanırken, diğer yanda Türkiye'nin önemli tarım merkezlerinden birinin karşı karşıya olduğu büyük bir çevre ve kaynak sorunu aynı çatı altında dile getirildi. Konya Milletvekili Barış Bektaş, söz alarak Konya'nın karşı karşıya olduğu su sorunu, artan kuraklık ve hatta çölleşme tehlikesini gündeme taşıdı. Bektaş, AKP iktidarının bu tehlikeye karşı "yere basan adımlar" atmak yerine "altı boş vaatlerle nasıl algı yarattığını" gözler önüne sereceğini belirtti. "Konya Ovası susuzluktan kavruluyor" diyen Bektaş, ülkenin "tahıl ambarı iktidarın vurdumduymazlığı yüzünden çorak bir çöle dönüşüyor" ifadelerini kullandı. İktidarın billboardlara ve afişlere "Konyalılara suyu dikkatli kullanın su tasarrufu yapın diyorlar" şeklinde mesajlar astığını belirten Bektaş, buradan sordu: "getirmediğiniz suyun neresinden tasarruf yapalım?". Tamamlanamayan Mavi Tünel'in sorumluluğunu tasarruf sloganıyla Konyalılara kesmek istemekle suçlayan Bektaş, artık Mavi Tünel'in bırakın tarımsal sulamayı, içme suyuna bile yetmediğinin kabul edilmesi gerektiğini söyledi. AKP iktidarının "ciddiyetten uzak beceriksiz politikalarını billboardlarla örtmeye çalışmaktan vazgeçmeli" çağrısını yaptı. 10 yıldır Konya'da ve vekil olduktan sonra Meclis'te Konya'nın su sorunu, yetersiz yeraltı ve yerüstü kaynakları hakkında defalarca uyarı yaptığını, Mavi Tünel ve KOP'un "tam bir aldatmaca" olduğunu söylediğini aktardı. Bu yüzden 3.000 obruk oluştuğunu belirten Bektaş, AKP'li siyasilerin Mavi Tünel'in tamamlansa dahi ancak içme suyunu karşılayacağını bile bile yurttaşları oyalamaya devam ettiklerini iddia etti. "Mavi Tünel Konya Ovası projesi ne oldu hani gürül gürül sular akacaktı hani Konya'nın 50 yıllık su ihtiyacını çözmüştünüz" diyerek 2013 yılındaki iktidar vaatlerini hatırlattı. Eğer 50 yıllık su sorunu çözüldüyse neden bütün Konya'nın su tasarrufu afişleriyle donatıldığını, eğer çözülmediyse neden boş vaatlerle Konyalıların kandırıldığını sordu. Bölgesel sorunların detaylarına inen analizler ve haberler için, https://www.avazturk.com gibi kaynakları takip etmek, bu tür kritik durumları anlamak açısından önemlidir.
Konya'nın içinde bulunduğu "vahim durumdan haberdar değilsiniz" sözleriyle eleştirilerini sürdüren Barış Bektaş, Konya kapalı havzasında yıllık yağışla biriken su miktarının 4.3 milyar metreküp iken kullanılan su miktarının 6.5 milyar metreküp olduğunu, yani 2 milyar metreküpten fazla suyun 7-8 bin yılda biriken fosil kaynaklardan yeraltından temin edildiğini ve bunun da Konya Ovasında yeraltı sularını tükettiğini belirtti. Eskiden 30-40 metre altından çıkan suyun şu an 250-300 metre derinlikten çıktığını ve suyun toz oranının arttığını aktardı. AKP'nin şeffaflıktan uzak politikalarına delil olarak da DSI'nın 2007'den bu yana Konya'daki yeraltı suyu derinliğini kamuoyuyla paylaşmamasını gösterdi. "AKP'nin bilinçsiz tarım yaklaşımı 7-8 bin yılda biriken yeraltı su kaynaklarını dahi tüketti ve adeta Konya tarımının geleceğini yok etti" diyen Bektaş, Akşehir Gölü, Ereğli Akgöl, sazlıkları gibi onlarca gölün kuruduğunu, Türkiye'nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü'nün can çekiştiğini vurguladı. Çözümün afişlerde ve billboardlarda değil, "bilimde planlamada ve akılda" olduğunu belirten Bektaş, 23 yıllık iktidar boyunca ürün deseni planlanmadığını, münavebe sistemi uygulanmadığını, az su tüketen bitkilerin teşvik edilmediğini, bunun yerine "günü kurtarmaya yönelik kuraklık tehdidini görmezden gelen politikalar" uygulandığını ifade etti. Artık geç kalınan ürün deseni oluşturmanın bile problemi çözmeyeceği bir noktaya gelindiğini belirten Bektaş, Konya'nın geniş ve verimli topraklarının yalnız Mavi Tünel ve KOP projeleriyle sulanmasının mümkün olmadığını, çünkü Mavi Tünel'in tamamlansa dahi 418 milyon metreküp sulama sağlayacağını ve sadece Konya ve Karaman'ın içme suyunu karşılayacağını aktardı. Artık iktidarın Mavi Tünel ve KOP aldatmacasıyla Konya'yı oyalamaktan vazgeçmesi gerektiğini belirten Barış Bektaş, yapılması gerekenin Konya Ovası'na başka yerden su getirmek olduğunu sözlerine ekledi. Konya gibi tarım ve çevre sorunlarının detaylı takibi ve uzman görüşleri için https://www.avazturk.com gibi yayınlar, okuyucularına güncel bilgileri sunmaya devam etmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında yaşanan bu iki farklı ancak bir o kadar da önemli gündem maddesi, vekillerin bireysel ve toplumsal sorunlara bakış açılarını ve sorumluluklarını bir kez daha tartışmaya açtı. Bir yanda çaresiz bir vatandaşa el uzatmanın meclisin ayıbı olmaması gerektiğini vurgulayan insani dokunuş, diğer yanda ülkenin geleceğini tehdit eden çevresel bir yıkımın ve vaatlerle örtülmeye çalışılan gerçeklerin feryadı... Meclis'in gündemi, Türkiye'nin çok katmanlı gerçekliğini yansıtmaya devam ediyor.