Memur Zammı Milyonları İlgilendiriyor
Milyonlarca kamu görevlisinin gözü, Toplu Sözleşme sürecindeki çıkmaza girdi. Memur-Sen’in Hakem Kurulu’na dair sarsıcı açıklamaları ülkenin geleceğini kökten etkileyecek mi? Yaklaşan o büyük karar, her şeyi değiştirebilir!
Türkiye, milyonlarca kamu görevlisinin ve emeklisinin kaderini doğrudan etkileyecek tarihi bir eşikte. Aylardır süren ve büyük umutlarla beklenen 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri, kamu işvereninin uzlaşmaz tutumu nedeniyle ne yazık ki sonuçsuz kaldı. Şimdi tüm gözler, çözüm için son adres olarak görünen, ancak Memur-Sen tarafından sert bir dille eleştirilen Hakem Kurulu'na çevrildi. Yetkili konfederasyonun bu kurula dair "zerre miktarda inancı ve güvenci yoktur" açıklaması, yaklaşan sürecin ne denli çetin geçeceğinin ve alınacak kararların yalnızca memurları değil, tüm Türkiye’yi derinden etkileyeceğinin en net işareti oldu.
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, sürecin başından itibaren kamu görevlilerinin birikmiş sorunlarını çözmek, gelirde adalet ve ücrette dengeyi sağlamak için Toplu Sözleşme masasının tek adres olduğunu defalarca vurguladı. Sendika, 24 Temmuz’da sunduğu tekliflerden bu yana, kamu görevlilerinin haklarını savunmak adına samimi, kararlı ve şeffaf bir mücadele yürüttü. Ancak kamu işveren heyetinin, memurun sesine kulağını, emeklinin mağduriyetine de gözünü kapattığı iddiası, masanın kilitlenmesine neden oldu. Teklif olarak sunulan rakamların ne adalet ne de denge barındırdığı, sorunları çözmek bir yana umutları kırdığı belirtilerek, tüm teklifler reddedildi. Hiç kimsenin, sendikanın sebebi olmadığı sorunların sahibi olmasını bekleyemeyeceği kararlılıkla ifade edildi.
Memur-Sen, bu zorlu süreçte örgütlü gücünü eylemliliğe dönüştürmekten çekinmedi. Seksen bir ilde eş zamanlı basın açıklamaları yapıldı, Çalışma Bakanlığı önünde güçlü bir ses yükseltildi. On bir sendikanın her biri Ankara’da farklı noktalarda eylemler gerçekleştirdi. Sosyal medya gündemi altı gün boyunca ilk sırada tutularak kamuoyunun dikkati çekildi. Ancak en çarpıcı eylem, yüz binlerce kamu görevlisinin katılımıyla Türkiye genelinde gerçekleştirilen iş bırakma oldu. Özellikle ulaşım hizmetleri başta olmak üzere bütün sektörlerde hayat durduruldu. Ali Yalçın, “Memur, emekli hayat bulsun diye hayatı durdurduk” sözleriyle bu eylemin amacını açıkça ifade etti ve milletin kendilerine destek verdiğini belirtti. Ankara’da ağustos sıcağının altında yirmi beş bin emekçinin coşkulu katılımıyla sendika tarihinin en büyük mitingi düzenlendi, ardından Maliye Bakanlığı’na yürünerek "Hak, emek, adalet" çığlıkları yükseltildi.
Bu direniş sürecinde, bazı işgüzar yöneticilerin eylem kırıcılık girişimlerine rağmen üyelerin kararlılığını koruduğu ve hakları için en yüksek perdeden sesini yükselttiği vurgulandı. Memur-Sen, sendikal mücadeleyi bir adım daha ileri taşıyarak, masadaki diğer konfederasyon başkanlarıyla süreç boyunca iletişim halinde oldu, ortak görüşmeler gerçekleştirdi ve yetersiz tekliflere karşı ortak tepki verildi. Bu dayanışma için diğer konfederasyon liderlerine teşekkür edildi. Ne var ki, kamu görevlilerinin haklı taleplerini çözmeye yönelik tüm girişimler, ortaya konulan irade ve milyonların itirazı kamu işvereni tarafından ne yazık ki görmezden gelindi.
Genele ilişkin oransal zam, taban aylığa zam, refah payı, kira yardımı, bayram ikramiyesi, eş ve çocuk yardımı gibi temel konularda uzlaşma sağlanamamış olsa da, sendikaların mücadelesi hizmet kollarında bazı sonuçlar verdi. Mühendislerden akademisyenlere, şube müdürlerinden şef ve amirlere, avukatlardan uzmanlara, ek ödemelerden tazminatlara kadar birçok konuda uzlaşılan maddeler oldu. Hatta yardımcı hizmetler sınıfı ve genel idari hizmetler sınıfına ilişkin de maddelerde anlaşma sağlandı. Tüm bu uzlaşılan konular, kamu işvereninin de imzasının bulunduğu uzlaşmazlık tutanağında kayıt altına alındı. Ali Yalçın’a göre, eğer adil bir teklifle gelinmiş olsaydı, bu maddelerle birlikte 8. Dönem Toplu Sözleşmesi, Türkiye Emek Tarihine en kapsamlı toplu sözleşme olarak geçebilirdi ve gelirde adalet, ücrette denge ile kamuda iş barışı sağlanabilirdi.
Ancak uzlaşmanın sağlanamamasının arkasında yatan temel sorunlar, kamu ücret rejiminin "eski Türkiye’ye" geri dönmüş olması, amirin mahiyetindekinden daha düşük alır hale gelmesi ve farklı statüde aynı işi yapan çalışanlar arasındaki makasın memurun aleyhine dönmüş olması gibi derin yapısal bozukluklar olarak gösteriliyor. Bu çarpık tablonun kamuda çalışma barışını ve huzurunu baltaladığı açıkça dile getiriliyor. Memurun yoksulluk, emeklinin ise açlık sınırının altında yaşamaya zorlandığı bir dönemde, sendikacının görevinin Maliye’nin gerekçelerini değil, memurun gerçeklerini haykırmak olduğu vurgulandı.
Ali Yalçın’ın en çarpıcı sözlerinden biri, "Bu yasa miadını doldurdu, artık sorun üretiyor" ifadesiyle, mevcut 4688 sayılı yasanın yetersizliğine dair oldu. Sekiz toplu sözleşmeden dördünde uzlaşma sağlanamamış olması, yasanın çözümün odağı olmaktan çıkıp sorunların kaynağı haline dönüştüğünü gösteriyor. Sendika, geçen toplu sözleşmede yasa değişikliği için karar alınmasına rağmen oyalandıklarını ve bu durumun kabul edilemez olduğunu belirtiyor.
Şimdi tüm gözler, kamu görevlileri ve sendikanın "zerre miktar inancı da güvenci de yoktur" dediği Hakem Kurulu’nun vereceği karara çevrildi. Zira geçmişte hakemlik edenlerin "hakkaniyetten uzak tutumları, adil olmayan kararları, olmayan iradeleri" nedeniyle Hakem Kurulu'nun, kamu işvereni hakemi haline dönüştüğü iddia ediliyor. Memur-Sen, kendi tarafları için atılacak yeni bir adım kalmadığını ve 7 milyona yakın kamu görevlisi kitlesinin bu noktaya sıkıştırılmasının doğru olmadığını dile getiriyor. Yapılabilecek bir şey varsa inisiyatifin hala hükümette olduğu, üç günlük sürenin hala umutları yeşertmek için kullanılabileceği açıkça ifade ediliyor. Memurun beklentilerinin karşılanması ve umutsuzluğun umuda dönüşmesi çağrısı yapılırken, mevcut duruma ne rızalarının ne de tahammüllerinin olmadığı, mücadelenin ve itirazın devam edeceği net bir dille belirtiliyor. Türkiye’nin kaderini şekillendirecek asıl düğümün, bu müzakerelerdeki uzlaşmazlıkla başlayan ve milyonlarca çalışanın geleceğini etkileyecek olan bu kritik Hakem Kurulu sürecinde çözülüp çözülemeyeceği büyük bir merakla bekleniyor. Eğer 4688 sayılı yasa değiştirilmez ve mevcut durum devam ederse, beklentilerin çok ötesinde, beklenmedik sonuçlarla karşılaşılacağı uyarısı, ülkenin ekonomik ve sosyal geleceği için önemli bir dönüm noktasına işaret ediyor.