Merdan Yanardağ'dan Süleymancılar ve İmamoğlu İddialarına Nokta: "AKP Tedirgin!" HTS Kayıtları Skandalına Sert Tepki

Merdan Yanardağ'dan Süleymancılar ve İmamoğlu İddialarına Nokta: "AKP Tedirgin!" HTS Kayıtları Skandalına Sert Tepki

Merdan Yanardağ, Ekrem İmamoğlu'nun Süleymancı olduğu yönündeki iddiaları kesin bir dille yalanladı. Asıl Süleymancıların muhalefeti desteklediği için iktidarın tedirgin olduğunu öne süren Yanardağ, HTS kayıtlarının delil sayılmasını 'hukuk rezaleti'...

Gazeteci Merdan Yanardağ, son günlerde siyaset ve medya gündemini meşgul eden Ekrem İmamoğlu'nun 'Süleymancı olduğu' yönündeki iddialara ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Tele1 ekranlarından yaptığı değerlendirmede, bu tür iddiaların "başka dünyanın başka hiçbir ülkede görülemeyecek bir düzeyde uydurulduğunu" savundu. Yanardağ, özellikle bazı yandaş medya organlarının kendisinin ağzından "Merdan Yanardağ Ekrem İmamoğlu'nun Süleymancı olduğunu itiraf etti" şeklinde haberler yaptığını belirterek, bu yayınları ve ilgili gazetecileri sert bir dille eleştirdi. https://www.youtube.com/watch?v=y4wsIwpGqDk

Yanardağ, söz konusu iddiaların aksine, Ekrem İmamoğlu'nun Süleymancı olmadığını vurguladı. Tartışmanın temelinde, "Süleymancıların artık AKP'ye destek vermediği için iktidarın tedirgin olması" gerçeğinin yattığını belirtti. Süleyman Hilmi Tunahan hareketine mensup olan Süleymancıların, bugüne kadar genellikle İslamcı partileri değil, merkez sağ partileri desteklediklerini hatırlattı. Bu durumun seçimlerde de görüldüğünü, altılı masa üzerinden Kılıçdaroğlu'na, İstanbul ittifakı üzerinden de Ekrem İmamoğlu'na destek verdiklerini düşündüğünü ifade etti.

Yanardağ, Süleymancıların geçmişte AKP'den dahi milletvekili çıkardığını belirterek örnekler verdi. Ahmet Deniz Olgun'un daha önce DP'den, sonra AKP'den milletvekili olduğunu; Kemal Kaçar'ın ise Adalet Partisi'nden Demirel'in yanında yer aldığını ve hatta Avrupa Parlamentosu Türk parlamento delegasyonunda bulunduğunu kaydetti. Kendi gazetecilik yaşamı boyunca CHP veya başka bir muhalif ya da sol partide hiçbir Süleymancı görmediğini dile getiren Yanardağ, AKP'nin cami cemaatini ve İslami cemaatleri bile böldüğünü ve şimdi bu durumu kendi çıkarları için kullanmaya çalıştığını iddia etti.

Tartışmanın bir başka boyutunu ise HTS kayıtları (telefon sinyal bilgileri) oluşturuyor. Yanardağ, HTS kayıtlarının sızdırılmasının ayrı bir mesele olduğunu belirterek, birbirine yakın yerlerde sinyal çıkmasının tek başına kanıt olamayacağını vurguladı. Özellikle İstanbul gibi nüfus yoğunluğunun çok yüksek olduğu bir şehirde, Beşiktaş, Taksim, Şişli, Kadıköy, Bakırköy gibi merkezi yerlerde bulunan kişilerin HTS kayıtlarının çok farklı siyasal eğilimlerden, farklı partilerden, hatta birtakım mafya liderlerinden geniş bir çevreyle yan yana çıkabileceğini belirtti. Fatih Altaylı'nın, İstanbul'un merkezindeki bir kafede yemek yiyen birinin HTS kaydının kendisine yakın çıkmasıyla suçlanıp suçlanamayacağına dair örnek verdiğini aktardı. Yanardağ, bu durumun "bir hukuk rezaleti" olduğunu söyledi. Emniyette bile buna artık itibar edilmediğini düşündüğünü ve jandarmanın bu işte görevlendirilmesinin olası bir soruşturma genişletme talimatıyla ilgili olabileceğini belirtti. Bu tür bilgilerin medyaya kim tarafından ve neden servis edildiğinin sorgulanması gerektiğini ifade etti. Siyasi kulislerde dönen bu tür bilgi akışları ve bunların yorumlanması, avazturk.com gibi platformlarda da yakından takip edilen konular arasında yer alıyor.

Yanardağ'ın değindiği bir diğer önemli konu ise güncel siyasi atmosferdeki baskı ve korku iklimiydi. 25 yıllık bir iktidar döneminin sonunda, insanların şafak baskınlarıyla gözaltına alındığı bir süreçte, herhangi bir konunun, hatta tıbbi bir konunun (sezaryen gibi) bile iktidarın baskı alanına girebildiğini anlattı. PKK ile yapılan müzakereler veya barış tartışmalarının ne kadar zorlaştığını, DEM Parti ile 'kent uzlaşısı' yaptığı için belediye başkanlarının tutuklanabildiğini örnek gösterdi. Bu ortamda dilimizle oynandığını, hükümetin kendini 'devlet' gibi göstermeye çalıştığını, oysa devletin kalıcı, hükümetlerin ise oylarla değişen geçici kurumlar olduğunu hatırlattı. Mevcut medya tablosunda, doğru bilgiye ulaşmanın zorlukları dile getirilirken, avazturk.com gibi yayınlar da bu karmaşık süreçte yerini alıyor.

Medyanın bu baskı altındaki durumuna özel bir parantez açan Yanardağ, bazı gazetecilerin korktuğunu ve meslektaşlarını (örneğin Murat Ongun'u) tanımadıklarını söylemelerini "büyük bir korkaklık ve siniklik" olarak değerlendirdi. Gazetecilerin birbirini tanıdığını, en kötü ihtimalle gıyaben bildiğini belirterek, bu durumdan kaçınmanın doğru olmadığını savundu. Yanardağ, ATV Haber'de Murat Ongun'un müdürlüğünü yaptığını, onun yanında çalıştığını ve onu iyi tanıdığını ifade etti. Aynı dönemde çalıştığı Ali Kırca, Ayşe Nur Aslan, Mahmut Öğur, Özlem Gürses, Rıdvan Akar, Mete Çubukçu, Ülker Göktürk gibi meslektaşlarını da andı.

Yanardağ, iktidarın söylemlerinin zaman içinde nasıl değiştiğini de örnekledi. Eskiden PKK'nın 'terör örgütü' iken 'barış güvercini', Fethullah Gülen'in 'Hoca Efendi Hazretleri' iken 'terör örgütü paralel devlet yapılanması' olarak adlandırıldığını belirtti. Anayasanın etnik kimliğe bakılmaksızın vatandaşlıkta eşitlik ilkesini benimsediğini, ancak sürekli Türk, Kürt, ırk, milliyet kavramlarının empoze edildiğini, bu durumun eşitliği ortadan kaldırdığını savundu.

Özetle, Merdan Yanardağ'ın çıkışları, Süleymancılar üzerindeki tartışmaların İmamoğlu'ndan çok, iktidarın kendi kaygılarına işaret ettiğini; HTS kayıtlarının delil olarak sunulmasının hukuki ve mantıksal zeminini yitirdiğini ve ülkedeki siyasi ve medya ortamının ciddi bir baskı altında olduğunu gözler önüne seriyor.