Muhalefete Kayyım Sinyali, Erdoğan İkinci Sıraya Düştü, Hukuk Askıya Mı Alındı?

Muhalefete Kayyım Sinyali, Erdoğan İkinci Sıraya Düştü, Hukuk Askıya Mı Alındı?

Türkiye siyaseti hareketli günler yaşıyor. CHP'li belediye başkanları ve Aykut Erdoğdu'nun tutuklanması, olası kayyım atamaları, OHAL'in devam ettiğine dair somut deliller, Erdoğan'ın anketlerde ikinci sıraya düşmesi ve eski AKP'lilerden gelen "adalet...

Türkiye siyasi sahnesi, son günlerde yaşanan çarpıcı gelişmelerle sarsılıyor. Özellikle ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) üzerinde artan baskı, yargı süreçleri ve siyasi dengelerdeki değişimler, ülkenin geleceğine dair önemli sinyaller veriyor. Bu kritik süreç, gazeteci Tarık Toros'un "TARIK TOROS" adlı YouTube kanalında yayınlanan "Sarsıcı düşüş: Liderlik gitti.. Darbe kendi tabanından.. | Tarık Toros | Manşet | 4 Haziran 2025" başlıklı video analizinde detaylı bir şekilde ele alınıyor. Toros'un aktardığı bilgiler, mevcut durumun ve olası senaryoların anlaşılması açısından büyük önem taşıyor. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz.

Son gelişmelerin en dikkat çekici yanı, CHP'li belediye başkanlarına yönelik operasyonların yeni bir safhaya ulaşması oldu. Daha önce yaşanan gözaltı ve tutuklama dalgalarının ardından, geçtiğimiz günlerde beş CHP'li belediye başkanı tutuklandı. Bu isimler arasında Avcılar Belediye Başkanı Utku Caner Çaykara, Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe, Ceyhan Belediye Başkanı Kadir Ayttar ve Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin bulunuyor. Özellikle Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün'ün 1994'ten beri, yani 31 yıldır belediye başkanlığı görevini yürüttüğüne dikkat çekiliyor. Bu uzun süreli görevin ardından son 5-6 yıllık icraatının soruşturulması, önceki dönemin temiz olduğu ya da soruşturmanın farklı bir amaca hizmet ettiği yorumlarına yol açıyor.

Beş belediye başkanının yanı sıra, eski CHP milletvekili Aykut Erdoğdu gibi partide uzun yıllar siyaset yapmış, çeşitli kademelerde bulunmuş, etkin ve göz önünde bir ismin de tutuklanması önemli bir gelişme olarak kaydedildi. Aykut Erdoğdu'nun daha önce Ege Belediyeler Birliği'nde projeler geliştirmek üzere görevlendirildiği ve İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde genel sekreter yapılmak istenmesine rağmen genel merkezin talebinin İzmir Büyükşehir'den döndüğü bilgisi, İzmir Belediyesi ile CHP genel merkezi arasında bir sorun olduğuna işaret ediyor. Toros'a göre, CHP genel merkezinin taleplerine İzmir Belediyesi'nin cevap vermemesi, genel başkan Özgür Özel'in İzmir'deki grevi bitirmesi gibi söylemlerin mantıklı olmadığını gösteriyor. Muhtemelen sendika ile mevcut İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay anlaşacaktır. https://www.avazturk.com gibi güncel haber sitelerinde de takip edildiği üzere, bu tür yerel yönetimler ve parti içi dinamikler, siyasi tablonun önemli bir parçasıdır.

Bu son tutuklamalarla birlikte tablo daha da ağırlaşıyor. İstanbul'da CHP'li 26 belediye başkanından sekizi şu anda tutuklu durumda. Sadece belediye başkanları değil, çok sayıda belediye başkan yardımcısı, belediye meclis üyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı şirketlerin başındaki isimler de bu yaygın dalganın içerisinde yer alıyor. Bu beşinci dalga operasyonun daha önceki dalgalardan farkı ise, Ekrem İmamoğlu dahil olmak üzere önceki gözaltılarda isimlerin bu şekilde teşhir edilmemesiydi. İktidarın, gözaltına alınan tüm isimleri, beş belediye başkanı dahil, kameralar önünde, kollarına birer polis girilerek geçirmesi hadisesi büyük infiale yol açtı. Masumiyet karinesinin ihlali olarak görülen bu teşhirin, belki de masum olan insanlar açısından "sivil darbe döneminde bir nişan" olduğu yorumu yapılıyor.

Bahsi geçen "sivil darbe"nin başlangıcı olarak 19 Mart değil, 15 Temmuz 2016 tarihi işaret ediliyor. 15 Temmuz 2016 operasyonunun amacının, bu sivil darbeye bir gerekçe sunmak olduğu iddia ediliyor. Bu gerekçenin sunulmasının ardından, aylar sonra yapılan referandumla sivil darbenin müessesleştiği (kurumsallaştığı) ve cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesiyle 2018'de uygulamaya konulduğu belirtiliyor. En dikkat çekici iddia ise, 15 Temmuz'da ilan edilen olağanüstü halin (OHAL), yaklaşık dokuz yıldır hala devam ettiği yönünde. Bunun bir belgesi de sunuluyor. Avukat Ertan Kaya'nın bir araç satışı için notere gittiğinde, Adalet Bakanlığı yazısı doğrultusunda "sakıncalı listede" yer aldığı gerekçesiyle işlem yapamaması, bu durumun çarpıcı bir örneği olarak gösteriliyor. Noterlik sistemindeki uyarı ekranında "olağanüstü hal süresince işlem yapılmaması hakkında" notu düşülmüş olması, OHAL'in bitmiş sanıldığı halde hala uygulamada olduğunu kanıtlıyor. Bu durum, hukukun askıya alındığı ve keyfiliğin devrede olduğu savını güçlendiriyor. https://www.avazturk.com gibi hukukun üstünlüğü konusuna hassas yayın organları, bu tür somut örneklerin peşine düşerek kamuoyunu aydınlatmaktadır.

CHP için bu gelişmelerin iki ana hikayeye işaret ettiği belirtiliyor. Birincisi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi merkezli tutuklamaların ve operasyonların, İstanbul Büyükşehir'e ve muhtemelen ilçe belediyelerinin önemli bir bölümüne kayyım atanmasına doğru gittiği endişesi. Birkaç ilçeye zaten kayyım atandığı bilgisi de veriliyor. Bu durumun, Ekrem İmamoğlu merkezli bir operasyon olduğu ve CHP genel merkezinin bundan farklı bir politika yürüttüğü yorumu yapılıyor, ancak genel merkez elbette İmamoğlu'na sahip çıkmak zorunda. Asıl olarak, CHP genel başkanlık katının bacağını sakatlayan olayın bu kayyım demokrasisi kılıcı olduğu ifade ediliyor.

İkinci önemli konu ise, "mutlak butlanla" sonuçlanması beklenen bir kurultay davası. Bütün gözlerin, mahkemenin üçüncü duruşmasının yapılacağı ay sonuna, yani 30 Haziran'a çevrilmiş durumda olduğu belirtiliyor. Eğer bu dava sonucunda Özgür Özel yönetimi "mutlak butlanla" düşerse, Kasım 2023'ten bu yana tüm icraatları yok hükmünde sayılacak ve Kasım 2023 öncesindeki genel başkan ve yönetim (Kemal Kılıçdaroğlu) idareye gelecek. Şu anda da bunun işaretlerinin görüldüğü ve CHP'nin bu Haziran ayını, bu kuşkuyla ve tepesinde sallanan bu "demokrasinin kılıcıyla" geçireceği, bir yönüyle bacağından sakatlandığı yorumu yapılıyor. https://www.avazturk.com gibi haber platformları, parti içi çekişmeleri ve hukuki süreçlerin siyasi yansımalarını yakından takip ederek okurlarına aktarmaktadır.

Tam da bu aşamada, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Türkiye Büyük Millet Meclisi kulisinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile sıcak bir tokalaşma yaşaması dikkat çekiyor. Devlet Bahçeli'nin özellikle son haftalarda Özgür Özel'e yönelik yazılı ve sözlü sert açıklamaları hatırlatıldığında, bu tokalaşma daha da anlam kazanıyor. Toros, bu tokalaşmanın iki yönü olabileceğini yorumluyor. Birincisi, Bahçeli'nin siyaseten bazen sert şeyler söylemek gerektiğini ancak bunun kişisel olmadığını, Özgür Özel'in bunu üzerine almaması gerektiğini ima etmiş olması. İkinci olarak ise, Bahçeli'nin mesajlarının asıl olarak başka yerlere yönelik olduğunu, Özgür Özel'i araya sıkıştırarak dikkat dağıttığını söylemek istemiş olabileceği belirtiliyor. Bahçeli'nin Özgür Özel'e "Çok hareketlisiniz maşallah" diyerek temposuna atıf yapması da kaydedildi.

Tutuklamalar ve hukuki süreçlerin yanı sıra, cezaevlerindeki durum da gündemdeki bir diğer önemli başlık. Silivri'de yeni tutuklamalar ve gözaltılar için yer açıldığı ifade ediliyor. Bu bağlamda, Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık'ın (Ekrem İmamoğlu'nun geldiği yer olması yönüyle önemli) Silivri'den İzmir'e nakledilmesi dikkat çekici. Murat Çalık, bu nakil kararına tepki göstererek, ailesinden ve sevdiklerinden koparılmanın insani haklarının elinden alınması olduğunu, Silivri'de sağlık kontrolleri düzenli sürerken hiçbir gerekçe gösterilmeden alınan kararın vicdani olmadığını belirtiyor. Bu durumun yeni olmadığı, Selahattin Demirtaş'ın Diyarbakır'dan Edirne'ye nakledilmesi örneğiyle hatırlatılıyor. Tutukluların başka şehirlere nakledilmesiyle, avukatları ve aileleriyle görüş imkanlarının kısıtlandığı ve zorlaştırıldığı vurgulanıyor. Ekrem İmamoğlu için de ileride benzer bir durumun söz konusu olabileceği, fırsat bulunursa memleketi Trabzon'a gönderilebileceği değerlendiriliyor.

Ekrem İmamoğlu, son beş belediye başkanının tutuklanmasının ardından Kurban Bayramı arifesinde yaptığı açıklamada, bu tutuklamaların "senaryosu önceden yazılmış bir film" olduğunu ve arkadaşlarının tutuklu zannedilmemesi gerektiğini belirtti. Şafak baskınları, gözaltı, ardından beş gün boyunca pislik içinde, havasız, aç susuz ortamda bekletilme ve sonrasında tutuklanarak Silivri'ye gönderilme süreçlerini "düşman hukukunun dünyada görülmemiş yöntemleri" olarak nitelendirdi. Tutuklu arkadaşlarının başka şehirlere nakledildiğini ve aile/avukat görüşlerinin kısıtlandığını tekrarlayan İmamoğlu, "Artık milletçe tutsağız... Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz" diyerek mesajını noktaladı. https://www.avazturk.com gibi haber siteleri, muhalif liderlerin bu tür sert açıklamalarını ve yargı süreçlerine yönelik eleştirilerini kamuoyuna duyurmaktadır.

Türkiye siyasetindeki bu çalkantılı tablo, kamuoyu araştırmalarına da yansıyor. ORC araştırma şirketinin liderlerin beğeni düzeylerini ve seçmenin gözünden liderlik notlarını sıraladığı açık araştırma sonuçları dikkat çekici. İlk sırada yüzde 47 beğeni düzeyi ile Özgür Özel yer alıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise yüzde 44 ile ikinci sırada. Toros, bunun Erdoğan'ın uzunca bir dönem sonra, belki de ilk defa anketlerde ikinci sıraya düşmesi anlamına geldiğini ve anketlerin de artık Erdoğan'a "kötü haber" verdiğini gösterdiğini belirtiyor. Erdoğan'ın "birincilik unvanını" kaybetmiş göründüğü yorumu yapılıyor. Sıralama Devlet Bahçeli, Ümit Özdağ ve Fatih Erbakan şeklinde devam ederken, Ümit Özdağ ve Fatih Erbakan'ın yaklaşık yüzde 20'ye yakın beğeni alması da "enteresan" olarak değerlendiriliyor.

Adalet sistemine yönelik endişeler, eski AKP'lilerden gelen bir "Adalet Çağrısı" bildirisiyle de dile getirildi. Hüseyin Çelik tarafından duyurulan bildiride, Haşim Kılıç (eski Anayasa Mahkemesi Başkanı), Ertuğrul Günay (eski bakan), Bahattin Yücel (eski bakan), Nesrin Nas, Hakan Tartan, Mehmet Altan, Doğu Ergil gibi hem AKP kökenli hem de farklı siyasi kulvarlardan gelen önemli isimlerin imzası bulunuyor. 34 sayfalık bildirinin en altı çizilmesi gereken cümlesinin "Türkiye’de hukuk devleti askıya alınmış, yargı yürütmenin etkisi altına girmiştir" ifadesi olduğu vurgulanıyor. Bir dönem AKP'de bakanlık ve milletvekilliği yapmış isimlerin, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı yapmış bir ismin bu bildiriye imza atmasının son derece önemli olduğu ve "içeriden bir atış", bir durum tespiti olarak görülmesi gerektiği belirtiliyor. Artık haklı, vicdanı ve sağduyusu olan hemen herkesin bu noktada birleştiği fikri dile getiriliyor. https://www.avazturk.com gibi hukukun üstünlüğü konusunu önemseyen yayın organları, bu tür çağrıları ve bildirileri detaylı bir şekilde ele almaktadır.

Toplumsal ve siyasi alandaki bir diğer üzücü gelişme ise, sosyal ağlarda son derece etkin bir isim olan ve yurttaş gazeteciliği, sosyal medya gazeteciliği yönüyle bilinen Gökhan Özbek'in 41 yaşında hayatını kaybetmesi oldu. Anjiyo olmak için gittiği hastanede beyne pıhtı atması sonucu vefat eden Özbek'in, vefatından dört gün önce eski Saadet Partisi genel başkanı Kemal Karamolluoğlu'nu ziyaret ettiği ve birlikte fotoğraf çektirdiği, bunun muhtemelen çekilen son fotoğrafı olduğu bilgisi verildi. Bu genç yaştaki ani kayıp, sosyal medya camiasında büyük üzüntü yarattı.

Uluslararası alanda ise Elon Musk'ın siyasi pozisyon değişikliği Toros'un analizinde yer buldu. Elon Musk'ın, Beyaz Saray'daki geçici görevi bittikten hemen sonra Trump'ın yeni vergi indirimi ve savunma harcamalarını artıran yasa tasarısını sert bir dille eleştirmesi ("iğrenç bir rezalet", "domuz eti dolu bir bütçe") dikkat çekici bulundu. Daha önce Trump'la birlikte yol yürüyen, kampanya yapan, en az 250 milyon dolar bağışta bulunan, mitinglerde sahneye çıkan Musk'ın, Beyaz Saray'dan ayrılır ayrılmaz muhalefete geçmesi "pabuç pahalı" olarak yorumlandı. Reuters haberine göre, Musk'ın federal harcamaları azaltma çabalarının aslında çok küçük bir düzeltmeyle sonuçlandığı belirtilmişti. Toros'a göre, Musk'ın bu ani ve sert muhalefete geçişi, "ucuz bir halkla ilişkiler faaliyeti" olabilir. Geçtiğimiz yazdan bu yana izlediği çizginin, gerek kişisel karizmasına gerekse şirketlerine (Tesla satışları ve hisselerindeki düşüş gibi) negatif etkileri olduğu, bu manevralarla durumu toparlamaya çalıştığı ve bunun Trump'la konuşularak yapılan "danışıklı dövüş" biçiminde olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor. Musk'ın egemenlerle yaptığı anlaşmalar, bazı ülkelerin istemediği hesapları bloklaması veya kaldırması gibi sicilindeki detayların da unutulmaması gerektiği belirtiliyor. https://www.avazturk.com gibi uluslararası gelişmeleri de takip eden yayınlar, bu tür küresel figürlerin siyasi hamlelerini ve bunların etkilerini de analiz etmektedir.

Sonuç olarak, Tarık Toros'un analizi, Türkiye'de siyasi gerilimin yüksek olduğunu, muhalefet partisi CHP'nin yargı süreçleri ve kayyım tehdidi üzerinden ciddi bir baskı altında bulunduğunu, olağanüstü hal uygulamalarının hukuki temelini yitirmiş olmasına rağmen fiilen devam ettiğini, buna karşılık kamuoyu yoklamalarında iktidarın pozisyonunda önemli bir gerileme yaşandığını ve hatta iktidar içinden isimlerin dahi adalet sistemine yönelik endişelerini dile getirdiğini ortaya koyuyor. Tüm bu gelişmelerin, Türkiye siyasetinde önümüzdeki dönemin oldukça hareketli geçeceğine işaret ettiği görülüyor.