Mülakat komisyon başkanı bile FETÖ'cü çıkmışken Öğretmen adaylarına bu zulüm reva mı?

Mülakatla öğretmen atamalarına dair kaleme aldığım yazıdan sonra gelen tepkiler, 2002’den bu yana sergilediği uygulamalarla sessiz yığınların sesi olan iktidarın, bilerek ya da bilmeyerek yeni sessiz yığınlar oluşturduğunu gösteriyor. Bürokratik oligarşinin çarkları kırılmadan bu anaforun, ötekileştirilenlerin, başkalaştırılanların desteğiyle iktidar olan AK Parti’yi de er ya da geç içine alacağı uyarısını yapmak durumundayım.

 

Önceki yazımda da ifade ettim. 40 bin civarında bir alım için 120 bin civarında aday var. Yaklaşık 80 bin aday bu süreçte elenecek. Mühim olan bu eleme işlemiyle atamanın adalet ve hakkaniyet zeminine oturması. Burada, FETÖ ve PKK gibi terör örgütleriyle ilişkili ya da iltisaklı adayların elenmesini sonuna kadar destekliyorum. Yeni bir Türkiye inşa edilirken bu inşa sürecinin temel taşı eğitim sistemi ve o sistemin yetiştireceği yeni nesil. Bu bakımdan terör örgütleriyle mücadele kararlılığı toplumun tüm katmanlarından azami destek görürken, bu örgütlerle ilişki ve iltisakı bulunanların sistemin dışına itilmesini sağlayacak her türlü formülü destekler ayakta alkışlarız. Ancak bu gerekçeye dayandırılan mülakat sistemi asla destekleyeceğimiz, ayakta alkışlayacağımız bir yöntem değil.

 

Bu sistem öncelikle adaletle hükmetme desturunu ayaklar altına alıyor. Oysa her adımını ilahi adalete dayandıran bir iktidar olduğu için alkışladık AK Parti’yi 15 yıldır.

15 yıldır her türlü hile desise ve orantısız saldırı karşısında milletin desteğini yanında görmesinin en önemli dayanağı adaletle hükmetmesiydi bu partinin.

 

Kendi siyasi hezimetlerini örtmek, terör örgütleri ve yıkıcı bölücü odaklarla, Türkiye ve Türk milletine hasım ülkelerin taşeronluğunu yapmak için elinde “ADALET” dövizi taşıyanları bir kenara bırakıyorum, AK Parti’yi adaletle hükmetme desturunun dışına iten uygulamalardan bir an evvel geri adım atılmalı. Mülakatla öğretmen ataması yöntemi de bunlardan en güncel olanı.

 

Öyle ki; FETÖ ve PKK gibi terör örgütleriyle ilişkili ve iltisaklı adayları eleme kıstasıyla tercih edilen bu yöntem doğrultusunda Adana'da oluşturulan mülakat komisyonunun başkanı bile FETÖ ile ilişkili çıktı. Hem de örgütün kripto haberleşme ağı olan ByLock kullandığı tespit edilerek açığa alındı. Ülke tarihinin gördüğü en yıkıcı terör örgütüyle ilişkili birinin başkanlığını yaptığı mülakat komisyonunun bu gerçek anlaşılana kadar yaptığı mülakatlarda hakkaniyet ve adalet ölçüsüne riayet ettiğini düşünebilir misiniz? Böyle bir garabeti, bürokratik oligarşinin üzerine atıp sıyrılabilir misiniz? Ne diyor Hz. Ömer: “Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu, gelir de adl-i İlahi sorar Ömer’den onu.”

 

Benim verdiğim örnek sadece birkaç ilin merkezi yapılan Adana’daki mülakat komisyonu skandalı. Bunun diğer bölgelerdeki komisyonlarda olmadığının garantisini ne bu yöntemin mucidi olarak gösterilen Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin verebilir ne de Bakanlık’taki bürokratların yanlış uygulamalarının onay merciinden başka bir işe yaramadığını üzüntüyle izlediğimiz Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz.

 

Mülakat yönteminin adaletsizlikleri bununla da sınırlı değil. Mesela; Türkiye geneli Branş sıralamasında ilk 300’ün içinde olan bir aday, hiçbir örgütle ilişkisi olmamasına, FETÖ’ye ait okul ya da dershanelerin kapısından bile geçmemesine, KPSS puanı 85 olmasına rağmen, ilk mülakatta 82 puan verilip ikinci mülakatta 55 puan verilerek eleniyor. Buna karşın, 65,8 KPSS puanı ile mülakata girip 99 alarak atamaya hak kazanan var. Yine KPSS’den 65,9 alıp mülakattan 100 puanla atanan, KPSS’den 75,6 alıp mülakattan 100 puan verilerek atananlar… Ve bunların sayısı yüzlerle ifade ediliyor.

 

Bu şekilde, kendi branşlarında Türkiye derecesi yapıp mülakat sınavında 55-60 verilerek elenenlerin rakamının 15 bini geçtiği ifade ediliyor. Mesela 7-8 ilin birleştirilmesiyle oluşturulan komisyonlardan birinde istisna olarak adaylara hakkaniyete dayanan mülakat puanları verilirken, farklı bölge komisyonlarında komisyon üyeleri 5, 10 ve hatta 30 puan fazlalarla binlerce mağdurun oluşmasına sebep olabiliyor.

 

Dedim ya adalet ve hakkaniyetin ayaklar altına alındığı bir sistemde ısrar ediyor şu an Milli Eğitim, yeni Türkiye’nin inşa sürecinin temel taşı olacak olan eğitim sisteminde.

4 yıllık eğitim süreci aylar süren çalışma temposu sonrası KPSS’den elde edilen puanların hepsi ve de emekler, neye göre belirlendiği konusunda kafalarda şüpheler bulunan mülakat komisyonlarının maksimum 15 dakikalık görüşme süresiyle çöpe atılıyor. Başta Milli Eğitim Bakanlığı müsteşarı Yusuf Tekin ve Bakan İsmet Yılmaz olmak üzere birileri bana buradaki hakkaniyet ve adalet ölçüsünü açıklayabilir mi?

 

Hükümet edenler, sadece öğretmen alımında kendilerine bağlı bürokratların icat ettiği mülakat yöntemiyle daha yolun yarısındayken aileleriyle birlikte 100 bine yakın mağdur kitle oluşturuyorsa, bu siyasete kurulmuş en büyük tuzak değil de nedir söyler misiniz…

 

Bir de bu yöntemde adaletle hükmetmenin önüne geçen referanslara işaret etmek gerekirse; 15 Temmuz sonrası eğitim alanında yürütülen soruşturmalar, eğitim yöneticileri ile okul yöneticilerinin kahir ekseriyetinin FETÖ ile ilişkili çıktığını ortaya koydu.

 

Peki FETÖ'yü eğitimde egemen kılan sürecin referansları kim?
 

Bugün öğretmen alımları için kurulan mülakat komisyonlarına liste yağdıranlarların ta kendisi, yani AK Parti'ye yakınlığı ile bilinen malum sendika, AK Parti İl ve İlçe Başkanlarıyla milletvekilleri...

 

Bu kadar net bir fotoğrafı çizdikten sonra, sonraki yazılarda ısrarla irdelemeyi sürdüreceğim ve asla peşini bırakmayacağım, adalet duygusuna da halel getiren mülakat yönteminde ısrar edenlere Nisa Suresi 58. Ayetini hatırlatarak noktalamak istiyorum yazımı.

 

Ne diyordu ayette: “Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar