Ortadoğu'da Yeni Dönem: İsrail'in Engellenemez Saldırıları ve Türkiye'nin Kritik Sınavı!

Ortadoğu'da Yeni Dönem: İsrail'in Engellenemez Saldırıları ve Türkiye'nin Kritik Sınavı!

İsrail'in bölgedeki saldırıları derinleşirken, ABD-İsrail ilişkilerindeki patronaj tartışması, Türkiye ekonomisine olası etkiler ve Rusya-Çin'in İran politikasındaki rolü masaya yatırılıyor. Türkiye'nin dış politikası ve stratejik konumunun ele alındığı

Ortadoğu'da son dönemde yaşanan gelişmeler, bölgenin kırılgan dengelerini bir kez daha gözler önüne seriyor. Özellikle İsrail'in gerçekleştirdiği saldırılar, nükleer müzakerelerin bir bahanesi olmaktan öte, doğrudan rejime yönelik eylemler olarak değerlendiriliyor. Bu saldırılar, 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail'in istikrarlı ve kararlı bir saldırı sürecinin devamı niteliğinde olup, bölgedeki jeopolitik haritayı yeniden şekillendiriyor. Yaşanan bu gelişmelerin yanı sıra, uluslararası ilişkilerdeki derin çatlaklar ve güç mücadeleleri de dikkat çekiyor. Son olaylar, ABD-İsrail ilişkilerinde asıl söz sahibinin kim olduğu sorusunu da beraberinde getirdi. Geçtiğimiz günlerde Trump'ın "Amerika önce, İsrail sonra gelir" söylemine karşılık Netanyahu'nun "Hayır, İsrail önce gelir" cevabı, bu ilişkinin doğasındaki asıl patronajın ve kontrolün kimde olduğunun çarpıcı bir kanıtı olarak yorumlanıyor. Bu durum aynı zamanda Trump ile Netanyahu arasındaki tartışmalarda, Netanyahu'nun Beyaz Saray'a ne kadar bağlı kalacağı konusunda da önemli ipuçları sunuyor. Bu gelişmeler, hem ABD hem de İsrail’in bölgedeki stratejilerini yakından takip eden herkes için kritik bir dönüm noktası olarak görülüyor. https://www.avazturk.com

Bu sürecin Türkiye üzerindeki etkileri ise bölge içi sonuçların ötesinde çok daha derin ve yakın bir ilgi alanı oluşturuyor. Öncelikle, Malatya'daki Kürecik radar üssünün bu süreçte nasıl bir işlev gördüğü sorusu askeri uzmanlar tarafından çok daha net bir şekilde tartışılması gereken önemli bir nokta olarak beliriyor. İkinci olarak, İsrail tarafından sürdürüleceği açıklanan bu savaşın, döviz ve petrol piyasalarındaki çalkantıları tetikleyerek Türkiye ekonomisi üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratması bekleniyor. Bu durum, zaten ekonomik zorluklarla boğuşan Türkiye için yeni bir sınav anlamına geliyor. Uzmanlar, bu ekonomik sonuçların çok yakından hissedileceğini ve ülke için olumsuz bir gelişmeye işaret ettiğini vurguluyor. https://www.avazturk.com

Türk dış politikasının, İsrail'in engellenemez yayılmacı politikaları ve Netanyahu liderliğindeki bu agresif tutumla ne kadar uyumlu olduğu sorusu da hükümetin artık görmesi gereken önemli bir gerçeklik olarak öne sürülüyor. Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın olaylar karşısındaki açıklamalarına bakıldığında ise, ne yazık ki hala gelişmelerden bihaber bir tutum sergilendiği iddia ediliyor. Bakanlığın "nükleer müzakerelere yoğunlaşılması" veya "uluslararası toplumun İsrail'e engel olması" yönündeki genel geçer ifadeleri, içerik olarak son derece zayıf bulunuyor. Zira, uluslararası toplumun İsrail'i bu duruma getiren, destekleyen ve şımartan asıl güç olduğu belirtiliyor; öyle ki, Netanyahu'nun saldırıdan önce Alman başbakanını arayarak bilgi verdiği dahi ifade ediliyor. Dolayısıyla, Türkiye'nin salt kınama açıklaması ve bunun bir provokasyon olduğunu belirtmesi, olayların ciddiyeti karşısında yetersiz kalıyor. Bu bağlamda, Türkiye'nin dış politikadaki pasif tutumu eleştiriliyor ve daha etkin bir duruş sergilemesi gerektiği belirtiliyor. https://www.avazturk.com

Öte yandan, Türkiye'deki bazı kesimlerin, İran'da olası bir rejim değişikliğinin hatta ülkenin bölünmesinin, Türkiye'nin kalkınma yolunu, Orta Koridor'u ve hatta Zengezur Koridoru'nun önünü açacak bir gelişme olabileceğini düşünmesi de dikkat çekiyor. Özellikle İran karşıtı çevrelerde dillendirilen bu tür değerlendirmelerin, mevcut aşamada ele alınması gereken hususlar olmadığı belirtiliyor. Türkiye açısından önemli sonuçların görüleceği bir sürecin içinde olduğumuzun altı çiziliyor. Bu hassas dönemde, içerideki farklı yaklaşımların dış politikayı etkileme potansiyeli de göz ardı edilmemeli. https://www.avazturk.com

Peki, bu süreçte Rusya ve Çin'in İran'a bir desteği olacak mı? Dış haberler müdürü Burak Tatar'ın bu sorusuna yanıt veren Aydın Sezer, açık ve net bir şekilde her iki ülkenin de taraf olacağını düşünmediğini ifade ediyor. Ancak, her iki ülkenin de saldırıyı kınayacağı beklentisi yüksek. Zaten yayın esnasında Kremlin'den gelen açıklamada da endişe duyulduğu ve saldırının kınandığı belirtildi, ki bu bilindik ve normal bir ifade olarak değerlendirildi. Rusya ile ilgili önemli bir detayın altı çiziliyor: Trump'ın Ortadoğu temsilcisi Witkov, İran-ABD müzakerelerinden önce ve sonra Moskova'da temaslarda bulunmuştu; hatta İran Dışişleri Bakanı da Moskova'yı ziyaret etmişti. Bu süreçte Rusya, İran'ın kapasitesinin düşürülmesi konusunda teknik olarak yardımcı olabileceğini açıklamıştı. Putin'in bu konuda Trump ile birlikte hareket ettiği, İran'ı da içerecek şekilde bir politika izlediği belirtiliyor. Bu nedenle Rusya'nın endişe ve kınama açıklaması son derece normal karşılanıyor. https://www.avazturk.com

Ortadoğu'da böylesine kritik gelişmeler yaşanırken, Trump'ın Ukrayna'dan Gazze'ye, Filistin'e, İran'a, nükleer müzakerelere ve hatta Çin ile Rusya'ya yönelik politikalarındaki başarısızlıklar ve belirsizlikler de ortadayken, Çin'in aktif olarak destek olabileceği veya taraf olabileceği düşünülmüyor. Ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde İsrail'in kınanması konusunda Rusya ve Çin'in birlikte hareket etmesi, ABD'nin ise buna karşı durması bekleniyor. Ancak netice itibarıyla, 7 Ekim 2023'ten bu yana Netanyahu ve savaş kabinesinin ne dediyse onun gerçekleştiği bir Ortadoğu tablosuyla karşı karşıyayız. Bu durum, uluslararası tepkilere rağmen İsrail'in bölgedeki eylemlerini sürdürme kapasitesini gösteriyor. Son olarak, Suriye konusunda Türkiye'nin İsrail'e büyük destek ve katkısının olduğu gerçeğinin de ayrıca unutulmaması gerektiği ve bunun tarih kitapları tarafından da yazılacağı vurgulanıyor. https://www.avazturk.com