Ortadoğu'daki Yeni Savaşta Gizli Anlaşmalar ve Erdoğan'ın Büyük Çelişkisi!

Ortadoğu'daki Yeni Savaşta Gizli Anlaşmalar ve Erdoğan'ın Büyük Çelişkisi!

Türkiye, çevresindeki ateş çemberiyle baş başa kalırken, İsrail ile gizli silah anlaşmaları ve çelişkili politikalarla derin bir düğümün içine çekiliyor. ABD merkezli Büyük Ortadoğu Projesi'nin gölgesinde, geçmişten gelen sırlar ve Erdoğan'ın tartışmalı..

Türkiye, jeopolitik açıdan tarihindeki en kritik ve izole dönemlerden birini yaşıyor. Avrupa Birliği perspektifinin tamamen ortadan kalktığı, Rusya ile ilişkilerin gerildiği bu ortamda, Türkiye adeta bir ateş çemberinin ortasında tek başına kalmış durumda. Suriye'deki çatışmalar, Ukrayna-Rusya savaşı ve son olarak İran-İsrail arasındaki gerilimle çevrili coğrafyada, Ankara'nın mevcut yıpranmış haliyle bu denklemden çıkabilmesi, gazeteci ve yazar Erk Acarer'in değerlendirmesine göre, gerçekten bir mucize olacaktır. Acarer, bu geniş coğrafyanın bu süreçten çok yıpranarak çıkacağını öngörüyor.

#ÖZGÜRÜZ YouTube kanalındaki tartışmada dile getirilen çarpıcı analizlere göre, aslında uzun yıllardır süregelen ve Suriye Savaşı ile başlayan bir Üçüncü Dünya Savaşı'nın içinde yaşıyoruz. Erk Acarer, bu savaşın artık nükleer silahların konuşulduğu, insansız hava araçlarının (İHA) ve keşif/gözetleme araçlarının (SİHA) hangi kodlar üzerinden nereye düşeceğinin izlendiği, savaş koşullarının değiştiği bir boyut kazandığını belirtiyor. Ülkelerin içine savaşın Suriye'den sonra çok taşınmadığı görülse de, karşı karşıya gelen ülkeler arasında çok geniş bir coğrafyanın etkilendiği ve tam anlamıyla bir 3. Dünya Savaşı olduğu hissediliyor. Acarer, bu durumun pek çok kırılma yaratacağını, radikal örgütlerin yeniden ortaya çıkacağını ve intikamların sadece İran veya İsrail üzerinden değil, Almanya ve İngiltere gibi ülkeler üzerinden de alınmaya çalışılacağını ve dünyada yeniden bombaların patladığı, tuhaf radikal örgütlerin palazlandığı bir dönem yaşanacağını ifade ediyor.

Peki, tüm bu tablo Türkiye'yi nasıl etkiler? Erk Acarer, bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daha önce yaptığı, "İsrail'in sıradaki hedefi Türkiye'dir" şeklindeki konuşmasını hatırlatıyor. Acarer'in aktardığına göre Erdoğan, bu konuşmasında açıkça, "dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan'dan sonra gözünü dikeceği yer açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır. Şu anda bütün hesap bunun üzerindedir" ifadelerini kullanmıştı. Bu çarpıcı iddia, şimdi kapıya dayanmış durumda ve herkes İsrail'in bir sonraki hedefinin İran olacağını, sonrasında ise Türkiye'ye yöneleceğini konuşuyor. Suriye üzerinden ilerleyen bir kolun ve Kürtlerle işbirliği ihtimalinin varlığından söz ediliyor. Erk Acarer, bir yandan Erdoğan'ın arabuluculuk yapacağı konuşulurken, bir yandan da İsrail'in Türkiye'nin vatan topraklarında gözü olduğunu söylediğine tanık olunduğunu belirtiyor. Bu çelişkili durum karşısında Erdoğan'ın nasıl bir arabuluculuk pozisyonu yakalayabileceğini anlamakta zorlandığını ifade eden Acarer, Erdoğan'ın hızlı fikir ve pozisyon değiştirme özelliğine dikkat çekiyor. Ancak asıl dikkat çekici olan, tüm bu söylemlerin ötesinde, arka planda İsrail ile gizli ve iyi bir ilişkinin yürüdüğüne dair haberler. Hatta Erk Acarer'in ifadesine göre bu ilişki, "damatlar üzerinden" bile ilerliyor ve İsrail'e tedarikçilik yapan bir firma üzerinden yeni bir silah anlaşması yapıldığı haberleri gündeme geliyor. Acarer, Türkiye'nin "biz zalimlerin karşısında, zulüm görenlerin yanındayız" söyleminin perde arkasında tamamen boşa düştüğünü, dışarıya farklı, içeriye farklı bir mesaj verildiğini vurguluyor. Güncel gelişmeler ve analizler için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Ancak daha da tehlikeli olan, Türkiye içinde gerçekleşen gelişmeler. Erk Acarer, İran'ın "Amerika Birleşik Devletleri'nin üslerini tespit ettiğimiz ülkeleri de vuracağız" şeklindeki açıklamasını hatırlatıyor. Türkiye, yapısal olarak İsrail'e karşı olamıyor çünkü bir NATO ülkesi ve Türkiye'de çok önemli bir NATO üssü olan Kürecik Üssü bulunuyor. Acarer'in aktardığına göre, İran'ın gönderdiği tüm füzelerin rotasının kodları önce Kürecik'e geliyor, oradan Almanya'daki daha büyük bir merkeze dağılıyor ve diğer NATO ülkelerine ulaşıyor. Bu bilgiye NATO ülkelerinin yanı sıra İsrail de sahip oluyor. Erk Acarer, Türkiye'nin bu çelişkileri gidermesi gerektiğini, "biz İsrail'e karşıyız" deyip ticari ve silah anlaşmalarına devam etmenin karşılığı olmayan ve şaşırtıcı bir durum olduğunu belirtiyor. Acarer, Anadolu kültüründeki "ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol" sözüne atıfta bulunarak, siyasetin bu iki yüzlülük üzerine kurulmasının tüm ülkeyi tehlikeye attığını ve Türkiye'yi çok fazla riske açtığını vurguluyor.

İç politikada da durum belirsizliğini koruyor. İnsanlar savaştan çekiniyor, savaşın olmasını istemiyor ve doğal bir tepki gösteriyorlar. Filistin'e karşı kardeşlik ve yandaşlık ruhu geliştirilmiş olsa da, Erk Acarer'in belirttiğine göre normal insan aklı İsrail'de de kimsenin ölmesini istemez, savaşın olmasını istemez. Acarer, bu durumun büyük bir tehlike yarattığını ve iç kamuoyunun "o tutuklansın, bu tutuklansın" gibi meselelerle konsolide edilmeye çalışılırken, bir yandan da İsrail'e silah satılmasının "deli işi" bir tartışma konusu olduğunu ifade ediyor. Ayrıca, Türkiye'nin İran'ın yanında tam olarak yer alamadığını, çünkü Şii mezhebine mensup İran'ın kendi gelenekleriyle Sünni İslam arasında çelişkiler yarattığını ve Türkiye'nin bu durumu nasıl açıklayacağını da bilemediğini ekliyor.

Tüm bu çelişkilerin ve karmaşanın ortasında, #ÖZGÜRÜZ yayınında Erk Acarer'in Can Dündar'a yönelttiği ve Türkiye'nin geleceği üzerindeki belki de en sarsıcı soruyu barındıran bir analiz dikkat çekiyor: Erdoğan'ın "İsrail'in sıradaki hedefi Türkiye" açıklaması neden bu kadar çelişkili? Acarer, bu çelişkinin kökenlerini 2005-2009 yılları arasına dayandırarak, Amerika Birleşik Devletleri'nde gündeme gelen Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) meselesini hatırlatıyor. Washington Post'ta dönemin Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice tarafından kaleme alınan bir yazıda hem BOP'tan hem de GOTCA adı verilen genişletilmiş bir projeden söz edilmişti. Erk Acarer'in aktardığına göre bu projede, 22 ülke denmesine rağmen aslında 24 ülkenin sınırlarının çok yakın zamanda değişeceği belirtiliyordu. İşin ilginç yanı, İsrail'in de bu 24 ülkenin içinde yer almasıydı. Sınırların küçüleceği mi, büyüyeceği mi belirtilmese de, Kıbrıs ve Türkiye'nin de bu projenin içerisinde yer aldığı vurgulanmıştı. Acarer, bu 24 ülkenin telaffuz edildiği zaman, projenin zaten Afganistan, Irak, Libya, Sudan gibi ülkelerde uygulanmaya başladığını ve Filistin'in de Hamas üzerinden hedef alındığını belirtiyor. Lübnan'ın da Lübnan Hizbullahı ve İran Hizbullahı üzerinden bir kaos iklimine sürüklendiğini ekliyor. Tüm bu veriler ışığında, Erk Acarer şu çarpıcı tespiti yapıyor: "Bu işin şakası yok. Erdoğan doğru bir okuma yapıyor. Evet, çok tehlikeli bir durumdayız. Ama o zaman niye 'BOP Eşbaşkanıyım' dediğiniz vakit zamanında? Bu da çok büyük çelişki". Türkiye'nin, küresel bir savaşın ortasında hem geçmişten gelen bu stratejik projenin bir parçası olmakla suçlanması hem de mevcut politikalarıyla kendi halkını bile ikna etmekte zorlanması, ülkenin geleceğinin ne denli büyük bir bilinmezliğe sürüklendiğini gözler önüne seriyor.