"Para Çaldın, Sandık Çaldın, Şimdi Belediyeyi Çaldın!" – Skandal Uygulamalar ve Halkın Sessiz İsyanı!
Çeyrek asırlık iktidarın sonunda AKP'nin ulaştığı "çürüme" noktası, Gazi Osmanpaşa'da sandıkla kazanılan belediyenin hukuksuzca el değiştirmesiyle somutlaştı. Zeynel Emre, seçilmiş belediye başkanlarına yönelik haksız operasyonları, tutuklamaları ve...
Türkiye siyaseti, son dönemde yaşanan gelişmelerle adeta bir çürüme tablosu sergiliyor. Özellikle yerel yönetimlerde yaşanan "gasplar" ve seçilmiş başkanlara yönelik haksız uygulamalar, kamuoyunda büyük bir rahatsızlık yaratıyor. SÖZCÜ Televizyonu'nda yayınlanan bir videoda, siyasetçi Zeynel Emre, AKP iktidarının çeyrek asırlık döneminin sonunda geldiği noktayı "çürümenin diyaloğu görüntüsü" olarak tanımlıyor. Emre'ye göre, hiç işe gitmeden maaş alıp yiyen insanlarla, seçilmeden koltuğa oturanların benzerliği dikkat çekiyor. Bu durum, hukukun üstünlüğü ve demokratik değerlerin geldiği tehlikeli noktayı gözler önüne seriyor.
Gazi Osmanpaşa'da yaşananlar, bu tabloya ışık tutan çarpıcı bir örnek teşkil ediyor. Bölge halkı, sandığa giderek 353 bin oyla Cumhuriyet Halk Partili bir ismi belediye başkanı olarak seçerken, bu iradeye karşı 21 AKP'li meclis üyesi tarafından başka bir isim o koltuğa oturtuluyor. Emre, bu durumu "zalimlik" olarak nitelendiriyor ve "insan hak bu zalimliğin kötülüğün de böyle bir limiti olması lazım değil mi?" diyerek tepkisini dile getiriyor. Eski belediye başkanının kesinleşmiş bir hükümle görevden uzaklaştırılmasına rağmen, yerine vekil seçilirken o zamanki çoğunluğun tahammül göstererek eski partisine mensup birini seçmesi, şimdiki durumla keskin bir tezat oluşturuyor. Bu süreçte yaşananlar, https://www.avazturk.com'un da yakından takip ettiği önemli bir siyasi gelişme olarak kayıtlara geçiyor. Halktan alınmayan bir oyla makam işgal etmenin "milli irade" söylemleriyle çelişmesi, kamu vicdanını yaralıyor.
"Belediye Çaldılar" İddiası ve Perde Arkası Kutlamalar
Zeynel Emre, yaşananları açıkça "çalma" olarak nitelendiriyor: "Para çaldın sandık çaldın en son belediyeye çaldın bak en son geldiği noktada belediyeye çaldılar bunu da kutluyorlar ha tabii yani böyle hani çaktırmadan falan filan değil yani kutluyorlar alıyorlar paylaşıyorlar çok büyük bir şey elde etmişsin sen bununla hani bunla kutluyorlar hakikaten inanılır gibi değil". Bu sözler, sadece bir gasp değil, aynı zamanda bu gaspın pervasızca kutlanarak meşrulaştırılmaya çalışılmasına duyulan öfkeyi yansıtıyor. Emre, bu durum karşısında halkın göstereceği reaksiyona ve "ferasetine" güvendiğini belirtiyor ve İstanbul seçimlerini örnek gösteriyor. İstanbul'da dört pusuladan üçünün geçerli, birinin geçersiz sayılmasıyla başlayan sürecin, halkın ders veren bir tepkiyle sonuçlandığını hatırlatıyor.
Belediyelere yönelik operasyonlara rağmen Cumhuriyet Halk Partisi'nin oy oranının ve belediyelerde memnuniyet oranının artması, halkın bu tür müdahalelere karşı duruşunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Gazi Osmanpaşa'nın genç, pırıl pırıl, tertemiz CHP'li belediye başkanı, mal varlığı olarak hala halasının evinde oturduğunu ifade ederken, ülkede hırsızlık, yolsuzluk ve ihale fesatlıklarının alenen yaşanması, halkın vicdanını daha da kanatıyor. Bu genç başkanın, suçlamaların yöneltildiği tarihte görevde bile olmaması ve söz konusu işlemlerin AKP'li belediye başkanı döneminde başlamış olması ise hukuki sürecin ne kadar tartışmalı olduğunu gösteriyor. HTS kayıtlarının gerekçe gösterilerek, "o güzergahtan sen de geçtiysen rüşvet almışsındır" mantığıyla insanların tutuklanması ve belediyelerin alınması, hukuk devleti ilkeleriyle çelişiyor.
Hukuksuz Tutuklamalar ve İnsanlık Dışı Sevk Uygulamaları
Geçici görevden uzaklaştırmaların belli sürelerle yenilenmesi ve hakimlerin "masumiyet karinesi" ilkesini göz ardı etmesi, adalet sistemindeki sorunları derinleştiriyor. Emre, "Hakim belki tutuk incelemesi o zaman tutuk incelemesi yapmasınlar daha yapmasınlar kararı vermiş işte ayda bir tutuk incelemesi var bunun süreden bağımsız her zaman tahliye talebe hakkı var" diyerek hukukun temel prensiplerinin ihlal edildiğini vurguluyor. Bu hukuksuzlukların gölgesinde, seçilmemiş bir ismin kendini halk tarafından seçilmiş gibi gezip dolaşması ve kutlamalar yapması ise toplumsal bir aymazlık olarak değerlendiriliyor. Özellikle X (Twitter) hesabından yapılan paylaşımların, iyi montajlanmış destekçi görüntüler içerdiği ancak yorumlara kapalı olması, bir manipülasyon çabasını işaret ediyor.
CHP'nin hukuk heyetinin cezaevlerine yaptığı ziyaretler, yaşanan mağduriyetleri gözler önüne seriyor. İzmir'de ziyaret edilen isimler arasında, lösemi ve lenf kanserini atlatmış bir belediye başkanı olan Mehmet Murat Başkan'ın durumu, adeta vicdanları sızlatıyor. Sağlık raporları olmasına ve askerlikte bile lösemi tanısı konanların eve gönderilmesine rağmen, bu hassas hastalıkları atlatmış birinin haksız yere tutuklanması ve bayram arifesinde kelepçeli bir şekilde, nereye gideceği dahi söylenmeden sevk edilmesi, insanlık dışı uygulamaların boyutunu gösteriyor. Emre, sevk sürecinin zorluklarını "hızlıca bütün eşyalarını çöp poşetine koyuyorlar... kelepçeliyorlar" sözleriyle aktarıyor ve "bir kişiyi tutukladığında sadece onu tutuklamıyorsunuz ailesini tutukluyorsunuz" diyerek bu durumun aileler üzerindeki yıkıcı etkisine dikkat çekiyor. https://www.avazturk.com olarak bu insanlık dışı uygulamaları kabul edilemez buluyoruz. Bu tür sağlık durumları göz önüne alındığında, ev hapsi gibi alternatiflerin bile düşünülmemesi, uygulanan zulmün mantıksızlığını ortaya koyuyor.
Utanma Duygusu ve Sınır Tanımaz Zalimlik
Zeynel Emre, yaşanan bu "kötülük" ve "zalimliğin" bir sınırı olmadığını, hatta bir "mahcubiyet" ve "utanma duygusu" dahi kalmadığını vurguluyor. "Artık o yüz yırtılmış orada birbirlerini kutluyorlar bir utanma duygusu görmedik" sözleri, siyasi ahlakın ne denli yara aldığını gözler önüne seriyor. Gazi Osmanpaşa'da 353 bin seçmenin iradesiyle kazanılan bir seçimin, iktidarın bir kalesi olarak görülen bir yerde, "kazanmak kabahat" gibi değerlendirilmesi kabul edilemez bir durum.
Emre, belediye başkanlarının yargılanmasına karşı olmadığını ancak mevcut yargılama süreçlerinin şeffaf ve adil olmadığını belirtiyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraklarının AKP döneminde 4 kez, CHP döneminde ise 1440 kez soruşturma geçirmesine rağmen hiçbir şey bulunamaması, denetimlerin siyasi motivasyonlarla yapıldığı şüphelerini güçlendiriyor. Mülkiye müfettişlerinin belediyelerde sürekli odalarının olmasının, yani kesintisiz denetimin varlığının altını çizen Emre, "müfettişlerin yıllar bulamadığını bir günde savcılar bulmaya çalışıyor" diyerek yargı sistemindeki çifte standardı eleştiriyor. Kendi dönemlerinde bulunan usulsüzlüklerin "sümen altı" edildiğini, yeni yönetimin bulduğu usulsüzlüklerin ise şikayet edilmesine rağmen dikkate alınmadığını iddia ediyor. Tüm bu olaylar, Türkiye'de demokrasinin, hukukun ve adaletin ne denli tehdit altında olduğunu ortaya koyarken, https://www.avazturk.com bu kritik dönemi tüm ayrıntılarıyla aktarmaya devam edecektir. Halkın feraseti ve iradesi, bu zorlu süreçte en büyük teminat olmaya devam edecektir.