Paranız İçin En Güvenli Liman Neresi?

Paranız İçin En Güvenli Liman Neresi?

ürkiye ekonomisi kritik bir dönemeçte! Faiz indirimleri, yükselen kredi notları ve sürekli değişen vergi politikaları... Murat Muratoğlu'nun keskin yorumları, piyasalardaki gizli dengeleri ve paranızın geleceğini nasıl şekillendireceğinizi gözler önüne...

Türkiye ekonomisi, son dönemde adeta bir labirentin içine girmiş durumda. Bir yanda beklenti yaratan faiz indirimleri, diğer yanda uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından gelen sürpriz not artırımları... Ancak perde arkasında, sıradan vatandaşın cüzdanını doğrudan etkileyecek ve geleceğe yönelik önemli soruları beraberinde getiren kritik kararlar alınıyor. Ekonominin nabzını tutan ünlü isimlerden Murat Muratoğlu, bu karmaşık tabloyu kendi özgün ve iğneleyici üslubuyla yorumlarken, piyasalardaki gizli dinamiklere ışık tutuyor. Peki, bu çalkantılı dönemde paranızın geleceği için atılması gereken en doğru adım ne? Ekonomi dünyasında fırtına koparan bu gelişmeleri ve paranın akıbetini anlamak için okumaya devam edin.

Ekonomi gündeminin hararetli tartışmaları sürerken, Murat Muratoğlu, dikkatleri Türk Telekom yönetim kurulunda yaşanan ilginç bir atamaya çekiyor. Muratoğlu, Yiğit Bulut'un ayrılığı sonrası boşalan koltuğa, henüz "kırkı bile çıkmadan" hızla bir atama yapıldığını belirtiyor. Atanan ismin, "teknolojinin üstadı, algoritmaların feriştahı, dijital dünyanın efendisi, 5G'nin filozofu, şarj aletinin kordonu, yapay zeka çobanı" olarak tanımladığı, ancak aslında "divan edebiyatı araştırmacısı" olan İskender Pala olduğunu ifade ediyor. Muratoğlu, Pala'nın Türk Telekom'la ne alakası olduğunu sorgularken, Pala'nın tüm kitaplarının ilahi adalet, kul hakkı ve Allah aşkı üzerine olduğunu, maddi hırs yerine manevi zenginliği övdüğünü vurguluyor. Muratoğlu, esprili bir dille, eğer Pala Türk Telekom için "Risale-i Kaplama Alanı," "Mesnevi 5G Altyapısı" gibi kitaplar yazmayacaksa ne işi olduğunu soruyor ve Pala'nın bu makamı haysiyetli bir birey olarak reddedeceğini umduğunu söylüyor. Bu tür sıra dışı atamaların ekonomideki liyakat tartışmalarını nasıl tetiklediğini merak ediyorsanız, okumaya devam edin.

Murat Muratoğlu, sohbeti sırasında "eğer sizin de böyle sağlam torpiliniz yoksa İngilizce gerçeği var bu dünyada" diyerek, kişisel gelişime yapılan yatırımın önemine değiniyor. Bu noktada, online İngilizce öğrenme platformu Camly ile olan işbirliğine geçiş yapıyor. Muratoğlu, Camly'nin "Your English Your Way" sloganıyla her bireye özel bir öğrenme deneyimi sunduğunu, çünkü "İngilizce konuşmak çeviri değil, iletişim kurmaktır insanlarla" felsefesini benimsediğini aktarıyor. Camly'nin gerçek insanlar, gerçek konuşmalar ve gerçek pratik imkanları sunduğunu, kullanıcıların hata yaparak öğrendiğini belirtiyor. Bu işbirliğinin sadece 48 saat geçerli olduğunu vurgulayan Muratoğlu, Camly'nin dört ana planı olduğunu açıklıyor: 7/24 erişilebilir "Özel artı birebir konuşma pratiği" ve sistemli, hedefe yönelik eğitim sunan "Pro" planları ile dört dersin bedavaya geldiğini, ayrıca dünya çapında arkadaşlar edinme imkanı sunan "Grup" planı ve çocuklara oyun gibi dersler veren "Kids" planı olduğunu söylüyor. Kendi tercihinin "Grup" planı olduğunu belirten Muratoğlu, dünya çapındaki öğrencilerle bir araya gelme ve birlikte öğrenme fırsatlarını vurguluyor. Hatta Murat Muratoğlu ile Selçuk arasında geçen diyalogda, Muratoğlu'nun Selçuk'tan 250 TL istemesi üzerine, Selçuk'un şaka yaptığını düşünerek bu parayla kahve içip içmeyeceğini sorması, Muratoğlu'nun ise 250 TL'ye kahve bulsa içeceğini belirtmesi, aslında Camly'nin aylık 249 TL'den başlayan 12 aylık plan fiyatına bir gönderme olarak ortaya çıkıyor. Bu "yatırım" fırsatını yakalamak ve kendinize yatırım yapmak için nasıl bir adım atmanız gerektiğini öğrenmek için okumaya devam edin.

Finansal piyasaları derinden etkileyen iki önemli gelişmeye değinen Murat Muratoğlu, Merkez Bankası'nın faiz indirimi ve Moody's'in Türkiye'nin kredi notunu yükseltmesinin "öncesinden satın alındığını" ifade ediyor. Muratoğlu, yıllarca kredi derecelendirme şirketlerinin "dış mihraklar, faiz lobileri, ajanlar, provokatörler" olarak yaftalandığını ve "ne yaparsanız yapın siz yok hükmündesiniz" gibi fırçalarla efelenildiğini hatırlatıyor. S&P gibi kuruluşların Türkiye ekonomisinin "pik yaptığını, dibe değil tavana gittiğini" söylediği dönemlerde dahi puan düşürme yoluna gittiklerini, ancak şimdi Moody's'in not artırmasıyla ilk defa aynı çizgide buluşulduğunu esprili bir dille aktarıyor. Muratoğlu, bu derecelendirme kuruluşlarının halkın fakirleşmesi veya acı çekmesiyle ilgilenmediğini, tek baktıkları şeyin ülkenin borcunu ödeyip ödeyemeyeceği olduğunu iddia ediyor. Hatta Muratoğlu, bu kuruluşların not artışlarının, özellikle Amerika ile ilişkilerin iyi olduğu dönemlere denk geldiğine dikkat çekiyor ve bu durumun ardındaki nedenleri sorguluyor. Uluslararası finans aktörlerinin bu not kararlarıyla ne mesaj vermeye çalıştıklarını anlamak için okumaya devam edin.

Moody's'in Türkiye'nin kredi notunu yükseltirken öne sürdüğü şartları da mercek altına alan Murat Muratoğlu, bu şartların Küçük Kaynarca Anlaşması'nda Ruslar'ın koyduğu isteklerden bile daha soyut ve muamma olduğunu belirtiyor. Muratoğlu, "ekonomide dengeyi bulun artık," "dışa bağımlılığı azaltın," "şoklara dayanıklı olun" gibi maddeleri dilek tutmaya veya evrene mesaj göndermeye benzetiyor. Enerji konusunda "enerjiyi dışarıdan almayın" şartına karşılık, milletçe pedal çevirerek enerji üretilemeyeceğini, doğanın canına okunduğunu, nehirlerin, ormanların, zeytinliklerin katledildiğini vurguluyor. Özellikle Akkuyu Nükleer Santrali için Ruslardan 15 yıl boyunca üretilen her elektriği satın alma taahhüdü verildiğini hatırlatarak, bu durumda notun nasıl artacağını sorguluyor. Asgari ücret konusunda ise, beklenen enflasyona göre zam yapılması şartının, yılbaşında %12-13'ten fazla zam yapılmaması anlamına geldiğini öne sürüyor. Muratoğlu, asgari ücretlinin sadece fatura ödeyip besin alabildiğini ve bu cücük kadar paranın enflasyonu nasıl artıracağını sorgularken, bu tür şartların "geri zekalıca" olduğunu belirtmekten çekinmiyor. Merkez Bankası'nın bağımsız olması gerektiği şartına ise prensipte katıldığını, ancak Türkiye'de futbol federasyonunun bile özerk olmadığı bir ortamda parayı basan kurumun nasıl özerkleşeceğini sorguluyor. Bu "soyut" ve "çelişkili" şartların Türkiye ekonomisi üzerindeki olası etkilerini ve perde arkasındaki gerçekleri öğrenmek için okumaya devam edin.

Ekonomi yönetimindeki kritik isimlerden Mehmet Şimşek'in adımlarını da değerlendiren Murat Muratoğlu, Şimşek'i "kendini unutturan sinsi forvet"e benzetiyor. Muratoğlu, Şimşek'in arada bir ortaya çıkıp "kafa vurup vergi koyup kaçtığını," sadece Temmuz ayında üç yeni kalemde vergi artırımına gittiğini ve milletin vergi ödemekten şaşaakar hale geldiğini ifade ediyor. Milletin dinlenip dinlenip dövüldüğünü, çift vurup tek sayıldığını iddia eden Muratoğlu, Şimşek'in ayaküstü araç ÖTV'lerini arttırdığını, mevduat ve fon stopaj vergileri getirdiğini, hatta döviz kredi kullananlara %1 ek vergi koyduğunu belirtiyor. Tüm bu "şimşekleri" Şimşek'in kendi üzerine çektiğini ve diğerlerinin "Ak Parti'den çıkmış Akkaşık" gibi masum göründüğünü dile getiriyor. Merkez Bankası'nın 300 baz puanlık faiz indirimi hamlesine de değinen Muratoğlu, bu durumu "mayın tarlası gibi bir oyun"a benzetiyor ve döviz talebinin er ya da geç tetikleneceğini öngörüyor. Muratoğlu, Merkez Bankası'nın enflasyona bakması gerekirken sadece döviz talebine baktığını vurguluyor. Bu "sinsi" vergi hamlelerinin ve faiz politikalarının vatandaşı nasıl etkilediğini anlamak için okumaya devam edin.

Merkez Bankası'nın karar metnini "finans diliyle yazılmış dev hizmet" olarak niteleyen Murat Muratoğlu, bu metnin Türkçe mealini ise "Millet artık para harcayamıyor, cüzdanlar boşaldı, ekonomi frene basmış durumda. Bu da fiyat artışını yavaşlatıyor. İyi gidiyoruz" şeklinde tercüme ediyor. Raporda ekonominin toparlanmaya başladığı yazsa da kimsenin buna inanmadığını, esnafın yarın zam gelir diye fiyatı bugünden şişirdiğini, bu sorunun devam ettiğini belirtiyor. Muratoğlu, Temmuz ayında yüksek enflasyon rakamları görüleceğini, faturaların kabardığını ve zamlar yapıldığını, ancak halktan panik yapmamalarını ve dolara koşmamalarını, bunun sadece geçici olduğunu istediklerini dile getiriyor. Tüm bu kararların orta vadede enflasyonu %5'e indirmek için alındığını belirten raporun "reel değerlenme" ifadesine dikkat çeken Muratoğlu, bunu "Vururuz kafasına, nefes aldırmayız vallahi" şeklinde yorumluyor. Bu açık ifadenin kendisini rahatlattığını söyleyen Muratoğlu, eğer durum böyleyse parasının önemli bir kısmını para piyasası fonuna koyacağını belirtiyor. Merkez Bankası'nın bu "şifreli" mesajları ve ekonomi yönetiminin asıl niyetleri hakkında daha fazla detayı öğrenmek için okumaya devam edin.

İşte tüm bu karmaşık ekonomik tabloda, paranızı korumak ve değerlendirmek için atılması gereken adımlar netleşmeye başlıyor. Murat Muratoğlu, anormal bir gelişme olmazsa doların yıl sonunda oda sıcaklığında 44,5 lira civarında olacağını, bunun %10 getiri sunacağını ve faiz getirisiyle arasında %6 fark olacağını hesaplıyor. Muratoğlu, döviz bazlı fonların vergi avantajlarından bahsettiğini ve bu fonların %12 getiri sağladığını, dolar ile fonlar arasında hala %4 fark olduğunu hatırlatıyor. %4 için Türkiye riskini almak istemeyenlere dolara geçebileceklerini, ancak daha avantajlısı olarak altını öneriyor; uzun süredir dinlendiğini ve "zengin kalkışı yapabileceğini" belirtiyor. Bitcoin'i ise riskli ama daha avantajlı bir seçenek olarak portföyün küçük bir kısmıyla değerlendirilebileceğini ifade ediyor. Borsa için ise, yılın 12.500 civarında kapanmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, CHP hakkında verilecek kararın ardından bir fırsat vermesi halinde yılbaşına kadar %20'lik bir artış yapabileceğini, hatta fon olarak alınırsa vergisiz daha iyi getiri sağlayabileceğini öngörüyor. Ancak unutmamak gerekir ki, her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır ve finansal piyasalardaki riskler asla göz ardı edilmemelidir. Bu arada, ekonominin nabzını tutan çarpıcı analizler ve daha fazlası için sık sık https://www.avazturk.com adresini ziyaret ederek geleceğinize yön verecek bilgileri edinebilirsiniz. Bu Perşembe, Murat Muratoğlu'nun canlı yayınında Remzi Özdemir'in doların 50 lira olabileceği iddialarını ve gayrimenkul sertifikalarını inceleyeceklerini belirtmesi, piyasalarda yeni bir heyecan dalgası yaratacağa benziyor. Paranın ve ekonominin geleceği, bu tür keskin analizler ve farklı bakış açılarıyla şekillenmeye devam ediyor.