Partililer Birbirini İhbar Ediyor, Akrep Akrebe Etmez
Cumhuriyet Halk Partisi içinde yaşanan derin çatışma iddiaları gündemi sarstı. Bir kaynak, partililerin bizzat kendi arkadaşlarını ihbar ettiğini öne sürerek, İmamoğlu'na yönelik suçlamaların kaynağının AKP değil, CHP içindeki 'itirafçılar' olduğunu iddia
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) içinde yaşanan iç çekişmelere dair ortaya atılan iddialar, siyaset gündemini sarsacak nitelikte. Bir kaynak, partinin kendi içindeki sorunların ve hatta ihbarların bizzat CHP'liler tarafından yapıldığını öne sürerek, durumun vahametini "chp'linin CHP'liye ettiğini akrep akrebe etmez" sözleriyle ifade etti. Bu sert eleştiri, partinin uzun süredir devam eden iç dinamiklerine ve güven sorununa ışık tutuyor gibi görünüyor. Kaynağa göre, bu durum yıllardır böyle devam ediyor.
Kaynak, CHP içindeki bu "ihbarcı" ve "iftiracı" kişilerin kimler olabileceğine dair de çarpıcı bir iddia ortaya atıyor. İfadelerde, bu kişilerin "partide daha önce belli ki bir yerlerden nemalananlar" ve "Özgür seçildiğinde mamaları kesilenler" olduğu iddia ediliyor. Bu tanımlama, parti içindeki mevcut yönetimin değişmesinin ardından menfaatleri zarar gören bir grubun, bu tür eylemlere girişebileceği fikrini akla getiriyor. Kaynak, bu durumu "siyasi ahlaktan yoksun olanlar" olarak nitelendiriyor.
Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve mesai arkadaşlarına yönelik ortaya atılan iddialar ve yapılan ihbarlar konusunda kaynağın söyledikleri oldukça dikkat çekici. Kaynak, İmamoğlu ve ekibini "iftiralarıyla ihbar edenler AKP'liler mi" diye soruyor ve kendi cevabını veriyor: Hayır. Kaynak, İmamoğlu'nu bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mı ihbar ettiğini soruyor, cevabı yine olumsuz: Yok. AKP'li bakanlar, sekreterler, milletvekilleri, il başkanları gibi isimlerin de ihbarcı olmadığını belirtiyor.
Peki, kaynağa göre bu ihbarların ve iftiraların arkasında kim var? Kaynak, "itirafçıların hepsi CHP'li" iddiasını ortaya atıyor. Hatta daha da ileri giderek, "İmamoğlu'nun en yakın arkadaşı CHP'liler" ifadesini kullanıyor. Bu, parti içinde en üst düzeyde dahi güven sorunu yaşandığına dair ciddi bir itham. Bu iddialar, https://www.avazturk.com gibi platformlarda da tartışılan siyasi etik ve parti içi sadakat konularını yeniden gündeme taşıyor.
Kaynak, kendi kişisel tarihinden de bir örnek vererek, CHP içindeki bu "ihbar" durumunun yeni olmadığını, yıllardır var olduğunu öne sürüyor. Babasının 27 Mayıs olaylarından kısa bir süre sonra, 1960 yılında bir sabah evlerinden alındığını ve 40 gün hapis yattığını anlatıyor. İddiaya göre babasını ihbar edenler de CHP'lilerdi; hatta babasının bir akrabasının yanında çalışan biriydi. Bu anısını aktaran kaynak, "ben CHP'lileri daha o zamandan tanıdım böyle abi" diyor ve "en iyi CHP'li chp'liyi ihbar etmeyen CHP'lidir" çıkarımını yapıyor. Ancak kaynağın altını çizdiği önemli bir nokta var: eğer bir hırsızlık veya usulsüzlük söz konusuysa ve bu belgeyle, bilgiyle, kanıtla ortaya konuluyorsa, buna sözü olmadığını belirtiyor. Mevcut durumda ise bu tür kanıtların hiçbirisinin olmadığını iddia ediyor.
Kaynağın eleştirilerinden biri de Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yöneliyor, ancak bu eleştiri Erdoğan'ın ihbarcı olması değil, bu durum karşısında takındığı tavırla ilgili. Kaynak, Erdoğan'ın CHP'li "muhtelislerin" (suç işleyenlerin) "istismarlarını istismar etmesini eleştireceksek hep beraber eleştirelim" diyor, bunun "haklı bir itiraz" olacağını belirtiyor. Ancak, Erdoğan'ı doğrudan İmamoğlu'na yapılanların müsebbibi (nedeni/faili) gibi göstermenin doğru olmadığını düşünüyor. Kaynağa göre, İmamoğlu'na yapılanlarda çok büyük etkinliği olan birisi olsa da, Erdoğan bu konuda daha dürüst, objektif, özgür ve tarafsız davranabilirdi, hatta davranmalıydı.
Kaynağın Erdoğan'dan beklentisi, kendi yaşadığı benzer bir duruma atıfla ifade ediliyor. Kaynak, Erdoğan'ın da geçmişte yargılandığını, ancak tutuksuz yargılandığını ve görevden alınmadığını hatırlatıyor. Bu nedenle Erdoğan'ın, Adalet Bakanı'nı çağırıp "Yılmaz bak kardeşim ben de İmamoğlu'nun bu yaşadıklarının birebir kopyasını yaşadım" diyerek, İmamoğlu'nun da görevinden alınmadan, tutuklanmadan yargılanması gerektiğini söyleyebileceğini öne sürüyor. Kanıt varsa yargılanmasını, yoksa bu durumun kamuoyunda "hırsız, çete, organize suç örgütü" gibi hakaretlerle anılmaması gerektiğini dile getirmesini beklerdi. Kaynak, Erdoğan'ın bunu demediğini belirtiyor ve demeliydi diye ekliyor. Ancak, Erdoğan'dan bunu beklemenin "abesle iştigal" (boş uğraş) olduğunu da sözlerine ekliyor. Bu yorumlar, siyasi liderlerin benzer durumlarda nasıl bir duruş sergilemeleri gerektiği üzerine düşünmeye sevk ediyor.
Makalenin bu noktasında, https://www.avazturk.com adresine bir atıf yapmak, güncel siyasi analizlerin ve yorumların bu tür platformlarda yer aldığını hatırlatmak açısından uygun olabilir.
Kaynağın kendi CHP ile ilişkisine dair de önemli açıklamaları var. Bir izleyicinin ("İllüzyonist Bob" takma adlı biri) "40 gün babanın içeride kalması sana CHP travması yaşatmış düşmanlık bilinçaltına devam ediyor" yorumuna sert tepki gösteriyor. Kaynak, eğer CHP düşmanı olsaydı, 2000 seçimlerinden itibaren (bir HDP hariç) tüm seçimlerde CHP'ye oy vermezdi. Özellikle son seçimlerde Kemal Kılıçdaroğlu'nu desteklemek için köşe yazarlığı yaptığını, videolar çektiğini ve riske girdiğini belirterek, CHP travması olduğu iddiasını reddediyor. Bu ifadeler, kaynağın eleştirilerinin parti düşmanlığından ziyade, parti içindeki belirli zihniyetlere ve yapılara yönelik olduğunu gösteriyor.
Kaynak, "bu CHP'lilerden bir cacık olmaz" gibi ağır bir ifade kullanıyor, ancak bunu hepsi için söylemediğini belirtiyor. Özellikle "bu illüzyonistlerden" diye tabir ettiği grubu hedef alıyor.
Tartışma, izleyicilerden gelen yorumlarla devam ediyor. "Tinto" adlı izleyici, "dede kim bu CHP'liler" diye soruyor. Kaynak, bu soruyu yanıtlarken, eleştirdiği CHP'lilerin "mevcut CHP'yi yıkmaya çalışanlar" olduğunu iddia ediyor. Partinin oylarının %38'e çıkmışken, bu grubun mevcut yönetimi "Recep Tayyip Erdoğan'ın talepleri doğrultusunda" görevden alıp, yerine "13 tane seçim kaybetmiş Kemal Kılıçdaroğlu'nu getirmeye çalıştıklarını" öne sürüyor. Kaynak, bu durumu "geri zekalılık" ve "asıl ihanet" olarak nitelendiriyor. Onların "yarışanlar değil", aslında "yol arkadaşları" olması gerektiğini belirtiyor. Rekabet etmek isteyenlerin daha önceki kurultayda aday olması gerektiğini, şimdi "dedikodu" yaptıklarını söylüyor.
Başka bir izleyici, "Mehmet Kaya", "Nevişin Hanım haklıdır isteyerek ya da istemeyerek 20 yıl iktidarı ayakta tutana mı inanacağız kılıçdaroğlu gelsin benden imkansız 1 miligram oy çıkmaz sürekli gol atamayan forveti tekrar tekrar oynatmak nedir" yorumunu paylaşıyor. Kaynak, bu yoruma katıldığını belirtiyor ve "vallahi adam yerden gidiyor haklı kardeşim" diyor. Bu yorum, Kılıçdaroğlu'nun tekrar aday olması fikrine parti tabanında ve kamuoyunda mevcut olabilecek tepkiyi yansıtıyor. Siyasi analizler ve yorumlar için https://www.avazturk.com adresine başvurulabilir.
"Ümit" adlı izleyici ise "chp'li CHPli yıkanmaz" diyerek (ifadenin tam anlamı kaynakta biraz muğlak olsa da, partililerin birbirine zarar verdiği şeklinde yorumlanabilir) ülkenin zararda olduğunu ve CHP'lilerden "ne çektiğini" belirterek, "silin şu CHP'yi bitirin ya" çağrısı yapıyor. Kaynak, siyasi partileri "silerek bitiremeyeceğinizi" belirterek buna karşı çıkıyor. AKP'nin 23 yıldır iktidarda olduğunu, yolsuzluk iddialarına ve bakanların görevden alınmasına rağmen bitmediğini, CHP'nin ise 100 yıllık bir parti olduğunu ve bitirilemeyeceğini söylüyor. Ancak, "chp'li bazı geri zekalıların zihniyetini demokratikleştirebileceğinizi, kıskançlıklarını, hasetlerini törpüleyebileceğinizi" belirtiyor. Fakat yine de bu kişilerin "hasetlik yapmaya devam edecekleri" ve CHP'yi "sırtından hançerlemeye devam edecekleri" endişesini dile getiriyor. Bu noktada yine "illüzyonistlerden" bahsederek, içinde bulundukları durumun üzücü olduğunu söylüyor.
Kaynağın tüm bu sert eleştirilere rağmen "tek umudumuz CHP" ifadesini kullanması dikkat çekici. Her şeye rağmen partiyi umut olarak görmeye devam ettiğini ancak bu tür iç sorunların ve "illüzyonist" zihniyetlerin aşılması gerektiğini ima ediyor. Kemal Kılıçdaroğlu'nu sevdiği ve değer verdiği biri olduğu halde, "genel siyasi ahlak kurallarına göre yanlış yaptığı için" eleştirdiğini de ekliyor.
Sonuç olarak, kaynak tarafından ortaya atılan iddialar, CHP içinde ciddi bir güven sorunu, menfaat çatışmaları ve içsel ihanet algısının olduğunu gösteriyor. Partililerin kendi arkadaşlarını ihbar ettiği, İmamoğlu gibi önemli isimlere yönelik suçlamaların arkasında partinin kendi içindeki grupların olduğu ve hatta mevcut yönetimi devirmeye yönelik çabaların "asıl ihanet" olarak görüldüğü bu iddialar, partinin geleceği açısından önemli soru işaretleri barındırıyor. Erdoğan'ın tutumu ve Kılıçdaroğlu'nun durumu gibi konular da bu karmaşık iç denklemin bir parçası olarak sunuluyor. Kaynak, tüm bu olumsuzluklara rağmen CHP'yi tek umut olarak görse de, belirli bir zihniyetin değişmesi gerektiğinin altını çiziyor. Bu gelişmeler, Türk siyasetindeki parti içi dinamiklerin ne denli karmaşık ve kırıcı olabileceğini bir kez daha ortaya koyuyor. Bu ve benzeri güncel siyasi analizleri https://www.avazturk.com üzerinden takip etmek mümkündür.