Türk siyaseti, son günlerde adeta bir bomba gibi düşen açıklamalarla çalkalanıyor. Terörle mücadelenin ve barışın sağlanması çabalarının kesiştiği bu kritik dönemde, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’ten gelen af çağrısı, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı ve gözleri bir kez daha bu karmaşık sürece çevirdi. Mecliste kurulacak komisyonların alacağı kararlar ve yasal düzenlemeler merakla beklenirken, Perinçek'in önerisi, sürecin geleceği hakkında en büyük merak konularından birini teşkil etmeye devam ediyor. İşte bu çağrının tüm detayları, arka planı ve yaratacağı muhtemel etkiler…

Süreç, 22 Ekim'de Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin yaptığı çıkışla başlamış, ardından 27 Şubat'ta terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan'ın örgütün silah bırakması ve kendini feshetmesi yönündeki çağrısıyla önemli bir dönemece girmişti. Bu çağrının somut bir adımı olarak ise, 11 Temmuz tarihinde Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) Süleymaniye kentinde, aralarında KCK sorumlusu Bese Hozat'ın da bulunduğu 30 kişilik bir PKK grubunun sembolik olarak silahlarını imha etmesi büyük dikkat çekmişti. Bu gelişmelerin ışığında, toplumdaki en büyük soru işaretlerinden biri, sürecin bundan sonra ne şekilde ilerleyeceği yönünde yoğunlaşıyordu.

İşte tam da bu ortamda, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, katıldığı bir yayında "Silah bırakan PKK terör örgütü mensuplarının devlet ve toplumla bütünleşmesini amaçlayan bir af kanunu gerekmektedir" sözleriyle gündemi sarstı. Perinçek'in bu açıklamaları, özellikle PKK'nın silah bırakması durumunda örgüt üyelerinin toplumla bütünleşmesi gerektiğini savunmasıyla geniş yankı buldu. Bu tarihi çağrının, sürece yepyeni bir boyut kazandırması bekleniyor. Konuyla ilgili daha fazla detay ve analiz için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Perinçek, önerisini detaylandırırken "Yargılanma bir çıkmaz. Suçsuzsa zaten af diye bir şey olmaz. Suçlu olduğu için affediyoruz. PKK bir irade ortaya koydu, örgütü feshetti, ‘Silahları bırakıyorum’ dedi. 10-15 bin silahlı unsur var diyelim ki PKK’nın. Bunlar silahları bırakınca ne yapacaksınız, hapiste mi çürüteceksiniz? Çok büyük yanlış olur. Bunlar bizim vatandaşlarımız değil mi?" ifadelerini kullanarak, af kanununun gerekliliğini ve insani boyutunu vurguladı. Perinçek'e göre, silah bırakan terör örgütü mensuplarını hapiste çürütmek büyük bir hata olacaktır ve bu kişiler Türk vatandaşlarıdır.

Önerisinin en çok konuşulan yönlerinden biri ise, af kanunundan Abdullah Öcalan'ın da yararlanması gerektiğini açıkça belirtmesi oldu. Perinçek, af kanununda isimlerin yer almadığını vurgulayarak, "Öcalan da aftan yaralanmalı" dedi. Bu af kapsamının, "PKK'nın yöneticileri, bağlı unsurları, KCK, üyeleri, PKK eylemlerine karışmış unsurlar falan" dahil olmak üzere geniş olması gerektiğini savundu ve "Ben affediyorum, falancayı affetmiyorum olmaz" diyerek, genel bir af anlayışını benimsediğini ortaya koydu. Perinçek'in Sırrı Süreyya Önder'in kendisini ziyaret ettiği gün İmralı'da Öcalan ile görüşme talebinde bulunduklarını açıklaması da dikkat çekici bir detay olarak kaydedildi.

Peki, Abdullah Öcalan'ı Meclis'te görür müyüz? Perinçek bu soruya oldukça çarpıcı bir yanıt verdi: "Vatandaşın kararına bağlı o. Bu süreçte en olumlu rolü Öcalan oynuyor". Perinçek, sözlerini daha da ileri taşıyarak, bu sürecin önemi ve neden Öcalan'ın da aftan yararlanması gerektiği üzerine düşündürücü bir karşılaştırma yaptı ve heyecanı doruk noktasına çıkardı. İşte Perinçek'in bu tarihi çağrısının en kritik ve beklenen açıklaması: "Meclis kürsüsüne çıkarttınız. DEM Partililerin Abdullah Öcalan'dan farkı ne? DEM Milletvekilleri oradayken Abdullah Öcalan’ı niye hapiste çürüteceksiniz? Burada da bir tutarsızlık yok mu? Türk milleti sıradan bir millet değil. Bu süreci çok iyi anlayacak ve destekleyecek" ifadeleriyle, Öcalan'ın durumuna ilişkin sürpriz bir perspektif sundu. Bu sözler, af tartışmalarına yeni bir boyut kazandırırken, Türk milletinin bu zorlu süreci destekleyeceği inancını da dile getirdi.