PKK'nın Dron Saldırısı ve Ortaya Çıkan Büyük Oyunun Tehlikeli Detayları Herkesi Ayağa Kaldıracak!

PKK'nın Dron Saldırısı ve Ortaya Çıkan Büyük Oyunun Tehlikeli Detayları Herkesi Ayağa Kaldıracak!

Irak'ın Metina bölgesinden gelen son dakika PKK saldırısı Türkiye'yi diken üstüne oturttu. Dronlarla düzenlenen bu saldırının ardında yatan gerçekler, bölgedeki dengeleri altüst edecek ve Suriye'deki kritik gizli yapıyı gözler önüne serecek detaylarla...

Türkiye'nin gözü kulağı Irak sınırından gelen her haberdeyken, dün akşam saatlerinde Irak'ın Metina bölgesinden gelen son dakika gelişmeleri tüm ülkeyi ayağa kaldırdı. Sınır ötesindeki operasyonlar devam ederken, PKK'nın kullandığı yeni taktikler ve arkasında yatan büyük oyun, Ankara koridorlarında endişe rüzgarları estiriyor. Bu haber, sadece bir saldırının ötesinde, bölgedeki derin jeopolitik denklemleri ve Türkiye'nin geleceğini etkileyecek potansiyel tehlikeleri gözler önüne sererken, asıl sarsıcı gerçekler haberin son satırlarında sizleri bekliyor. Detaylar aşağıda soluksuz bir şekilde devam ediyor.

Gazeteci Serdar Akinan'ın 27 Haziran Cuma günkü canlı yayınında aktardığına göre, dün akşam saatlerinde Irak'ın Metina bölgesinde PKK'nın askerlerimize dronelarla saldırı düzenlediği haberi geldi. Daha da çarpıcı olanı, saldırının ve çatışmanın görüntülerinin Telegram kanallarında yayınlanmış olmasıydı. Serdar Akinan, görüntülerin çok yoğun bir saldırı olduğunu gösterdiğini belirtirken, başlangıçta sekiz askerimizden birinin yoğun bakımda olduğu bilgisinin dolaştığını ancak bu saate kadar resmi, net bir açıklama gelmediğini ve isimlerin bilinmediğini ifade etti. O bölgede görev yapan birliklerimizin belli olduğunu söyleyen Akinan, PKK'nın kendi açıklamasına göre saldırıyı kendilerine yönelik bir harekat olduğu için düzenlediğini aktardı. Serdar Akinan, daha önce o bölgede dronelarla bir saldırı olup olmadığını bilmediğini ancak bu durumun örgütün teknolojiyi nasıl kullandığını gösterdiğini vurguladı.

Bu saldırının ardındaki büyük resme bakıldığında, Serdar Akinan önemli bir gerçeğe dikkat çekiyor: Kuzey Irak'ta bir yandan PKK'nın silahlarını teslim edeceği yönünde sızdırılan haberler dolaşırken, öte yandan örgütün imkan ve kabiliyetleri hayli düşündürücü. Akinan, temmuz ayında PKK'nın Kuzey Irak'ın Duhok'a bağlı Amediye'nin Kanimasi bölgesi, Erbil'in Binar ve Koya bölgeleri, Süleymaniye'nin Ranya ve Seyit Sadık bölgeleri gibi üç ayrı bölgede, üç ayrı gözlemci altında silahlarını teslim edeceğine dair sızdırılan bir takvim ve protokol olduğunu belirtiyor. Bu teslim edilen silahların markası, modeli ve seri numarasıyla kayıt altına alınıp gözetim altında imha edileceği bilgisi de aktarılıyor. Ancak yayıncı Serdar Akinan, ABD'nin de desteğiyle örgütün imkan ve kabiliyetlerinin ne boyutta olduğunu gösteren bu durumun bir dolma yutturulmaya çalışıldığını, yani bir oyalama taktiği olduğunu belirtiyor ve konuya dair daha derinlemesine bilgiler için https://www.avazturk.com adresini inceleyebilirsiniz diyerek, Türkiye'de bu devasa Suriye'deki askeri yapının yeterince konuşulmadığının altını çiziyor.

Serdar Akinan'a göre, asıl mesele Irak değil, Suriye tarafı. Irak'ta bir teröristin silahını bırakıp arabaya atlayarak yaklaşık 3-4 saat içinde Hezil Çayı üzerinden Peş Habur'dan, yani Irak-Suriye sınırından teknelerle karşı tarafa geçmesinin ve geçtiği anda yeni, daha temiz silahını alıp birliklere katılmasının imkan ve ihtimali olmadığını dile getiriyor. Akinan, başından beri Türkiye'ye bir "dolma yutturulmaya çalışıldığını" iddia ediyor. Zira, Serdar Akinan, Suriye özelinde, karşımızda devasa bir askeri yapı olduğunu, 100.000 tane askerden bahsedildiğini ve bunların son derece iyi eğitilmiş olduğunu vurguluyor. Ayrıca, bu yapının hiçbir şekilde Suriye ordusu içinde eriyecek bir yapı olmadığını da ekliyor. Bu durumun Türkiye'de yeterince konuşulmadığına dikkat çeken Akinan, gündem CHP'deki gelişmelerle meşgulken, bu kritik gelişmenin göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtiyor.

Serdar Akinan, yayında bölgedeki genel jeopolitik dengelere de değinerek, bu büyük oyunun bir parçası olarak "İbrahim İttifakı" çerçevesinde şekillenen yeni bir yapının ipuçlarını veriyor. İsrail'in Lübnan'da Hizbullah hedeflerini yoğun bir şekilde bombaladığını ve İran'ın nükleer kapasitesiyle ilgili soru işaretleri varken, Trump'tan gelen sivil nükleer enerji üretimi için 30 milyar dolarlık yardım programı kararı gibi gelişmelerin yaşandığını aktarıyor. Bu 30 milyar doların Arap ülkelerince karşılanacağı ve İran'ın dondurulmuş 6 milyar dolarının serbest bırakılacağı bu anlaşmada, uranyum zenginleştirmeye kesinlikle izin verilmeyeceği belirtiliyor. Serdar Akinan, Körfez'deki ABD destekli Arap müttefiklerinden karşılanacak olan bu maliyetler ve denetleme süreçlerinin yanı sıra, İbrahim İttifakı'nın içinde fiziksel olarak fotoğrafta yer almayan ama varlığı inkar edilemez bir "Kürt İttifakı"nın da olduğunu vurguluyor. Akinan, bu bölgede, Irak Kürdistan Bölgesi'nde olduğu gibi, önümüzdeki yıllarda sınırları olan bir devlet olmasa bile "bir yapı kurulacağını" belirtiyor ve Türkiye'nin temel sorusunun bunu nasıl yöneteceğimiz olması gerektiğini ifade ediyor.

Peki, Metina'dan gelen bu saldırı ve bölgedeki bu devasa oyun, Türkiye için ne anlama geliyor? Serdar Akinan'ın çarpıcı değerlendirmeleri ve sahadan gelen bilgiler tek bir gerçeği işaret ediyor: Asıl tehlike, Metina'daki münferit bir saldırıdan çok daha büyük. Irak'taki sözde silah teslim süreçlerinin bir oyalama taktiği olduğu aşikar. Zira Türkiye'nin ve kamuoyunun gözünden kaçan en büyük tehdit, Suriye'de ABD'nin de desteğiyle kurulmakta olan ve Serdar Akinan'ın 100.000 kişilik, son derece iyi eğitilmiş, devasa bir askeri yapı olarak tanımladığı oluşum. Bu yapı, Suriye ordusu içinde erimeyecek ve Türkiye'nin sınır güvenliğini uzun vadede derinden etkileyecek bir "devletçik" veya "yapı" potansiyeli taşıyor. Türkiye'nin şu anda gündemindeki konular ne olursa olsun, Serdar Akinan'ın altını çizdiği gibi, ülkenin bu devasa tehdidi göz ardı etmemesi ve "Kürt İttifakı" olarak adlandırılan bu yapıyı nasıl yöneteceğine dair bir strateji geliştirmesi gerektiği gerçeği, Metina saldırısından daha büyük ve daha kalıcı bir tehlike olarak Türkiye'nin karşısında duruyor. Bu kritik dönemeç, sadece bugünün değil, yarının da en önemli güvenlik meselesi olacak gibi görünüyor.