Saray'ın Bilinçsiz Planı Türkiye'yi Nereye Sürüklüyor?

Saray'ın Bilinçsiz Planı Türkiye'yi Nereye Sürüklüyor?

Leman dergisi skandalından cezaevi doluluk oranlarına, siyasetin hedef tahtasına oturan muhalefet lideri Özgür Özel'e kadar Türkiye'nin gündemini sarsan olaylar derinlemesine inceleniyor. Uzman yorumcu Ayşenur Arslan, arka plandaki şaşırtıcı dinamiği ve..

Türkiye, son zamanlarda ardı ardına yaşanan operasyonlar, yargı süreçleri ve siyasi gelişmelerle adeta nefes nefese bir gündemin içinde sürükleniyor. Bu detaylı haber makalesi, www.avazturk.com olarak kamuoyunu aydınlatma misyonumuzun bir parçası olarak, Türkiye'nin gündemini sarsan olayları derinlemesine inceliyor ve makalenin devamı için okumaya devam etmenizi rica ediyoruz. Ünlü yorumcu Ayşenur Arslan'ın kaleminden çıkan çarpıcı analizler, bu kaotik tablonun ardındaki daha büyük bir gerçeği işaret ediyor ve okuyucuyu hem heyecanlandıracak hem de düşündürecek bir sona doğru taşıyor.

Türkiye'nin dört bir yanında, siyasi ve hukuki baskıların dozu her geçen gün artarken, Ayşenur Arslan, bu durumun en çarpıcı örneklerinden birini Leman dergisi çalışanlarına yönelik uygulanan "ters kelepçe"li gözaltılarla ortaya koyuyor. Arslan'ın Murat Sevinç'ten öğrendiği bu olaya göre, derginin 70 yaşındaki müessese müdürü dahil dört çalışanı, bir karikatür nedeniyle cezaevine gönderildi. Savcılığın tutuklama talebiyle mahkemeye sevk yazısında yer alan yorum, akla ziyan niteliğinde. Karikatürde, bir şehrin üzerine bombalar düşerken tasvir edilen Hz. Muhammed ve Hz. Musa'nın "Selamün aleyküm ben Muhammed" ve "ben de Musa" şeklinde sözler sarf ettiği bir anın betimlendiği belirtiliyor. Savcıya göre bu karikatür, şehrin bombalanmasından Hz. Muhammed ile Hz. Musa'yı sorumlu tutuyor ve "kışkırtıcı tutum ve davranışlar sergilemeye yönelik ifadeler ve görseller" içeriyor. Ayşenur Arslan, bu yoruma sert bir dille karşı çıkarak, "o karikatürden bunu çıkartmak için anlam kayması teşhisi yetmez, bambaşka bir teşhis lazım bu yazıya" ifadelerini kullanıyor. Ona göre, "anlam kaymamış, adeta anlamın ve Leman çalışanlarının kafasına hukuk silahı dayanmış". Arslan, kendi davası ve Fatih Altaylı'nın Silivri'ye gönderilmesiyle sonuçlanan iddialar gibi, "aslında söylenmeyen sözler için yazılan bir tezkere" durumuyla paralellik kuruyor.

Bu hukuki süreçlerin gölgesinde, cezaevlerinin doluluk oranları da ülkedeki adaletin durumunu gözler önüne seriyor. Ayşenur Arslan'ın bir haberden aktardığı bilgilere göre, Türkiye'nin en büyük ceza infaz kurumlarından biri olan Silivri Cezaevi'nde tutuklu sayısı, Adalet Bakanlığı verilerine göre resmi kapasitenin çok üzerinde, %212'ye ulaşmış durumda. 11.138 kişilik kapasitesi olan cezaevinde 23.000'den fazla kişi tutuluyor. Arslan özellikle bu kişilerin "tutuklu" olduğuna dikkat çekiyor; yani henüz hüküm giymemiş, hatta iddianamesi bile yazılmadan aylarca, belki yıllarca hücrelerde tutulanlardan bahsediliyor. Silivri'deki bu aşırı doluluk oranı, Ümraniye E Tipi'nde %196, Kartal H Tipi'nde %146 ve Maltepe 1 Nolu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda %174'e kadar ulaşan benzer tablolarla Türkiye genelindeki durumu gözler önüne seriyor. Bu durum karşısında, Ayşenur Arslan, Adalet Bakanı'nın bile "yorulduğunu, usandığını" belirterek, her gün yaşanan operasyonlar ve şafak baskınlarını eleştiriyor. Bağımsız yargıya güven çağrılarının ardında ise bambaşka bir gerçek yatıyor gibi görünüyor.

Gündemin en son hedefinde ise ana muhalefet lideri Özgür Özel var. Hakkında soruşturma başlatılan Özgür Özel'e yöneltilen suçlamalar "Cumhurbaşkanına hakaret" ve "suç işlemeye alenen tahrik" olarak belirlenmiş durumda. Ayşenur Arslan, bu soruşturmanın sonucunun adeta şimdiden belli olduğunu düşündürücü bir şekilde ifade ediyor. Ancak Arslan, asıl şaşırtıcı ve derinlikli yorumunu tam da bu noktada yapıyor. Ona göre, Erdoğan'ın çevresinde birileri, saray rejimini tarihe karıştırıp Özgür Özel'e zirvenin yolunu açmak peşinde gibi görünüyor. Arslan, bu durumun "bilinçsizce, farkına varmadan" gerçekleştiğini düşünüyor. Bu kişilerin tek bildikleri şeyin "satıp savmak, vurup kırmak, yakıp yıkmak" olması nedeniyle, yaptıklarının memleketi ve kendilerini nereye götürdüğünün farkına varamadıklarını öne sürüyor. Bu dönemde doların neredeyse 40 TL'ye, akaryakıtın litre fiyatının 50 TL'yi aşması gibi ekonomik sorunların konuşulmaması için yeni operasyonlar icat edildiği ve ekranların karartıldığı da Ayşenur Arslan tarafından dile getirilen iddialar arasında.

Geçmişten ders çıkarma gerekliliğine vurgu yapan Ayşenur Arslan, Şah dönemi İran'ında zenginlerin evlerini çevreleyen 3-5 metrelik beton duvarların Şah'ı kurtarmadığını hatırlatıyor. Şah'ın kendi halkı tarafından istenmediğini ve ölecek bir ülke bile bulamadığını belirten Arslan, İran'ın şanssızlığının Şah'ın yerine geçecek bir liderlerinin olmaması olduğunu söylüyor. 1950'lerde Musaddık'ın İngilizlerin kontrolündeki petrolü millileştirmeye kalktığında hem başbakanlık koltuğundan hem de özgürlüğünden olduğunu da ekliyor. Ancak günümüzün farklı olduğunu, dünyanın dijital devrimle tanışan ilk kuşağının her şeyi anında öğrendiğini, gücünü muazzam kalabalıklarla birleştirdiğini ve cesaretini bulaştırdığını ifade ediyor.

Türkiye özelinde ise Ayşenur Arslan, Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve başta Ali Mahir Başarır olmak üzere "deli fişek" milletvekillerinin varlığına dikkat çekiyor. Ekrem İmamoğlu'nun iktidarın İstanbul seçimini iptal ettiğinde kürsüye gelip ceketini çıkarıp kollarını sıvadığını ve hayal kırıklığını nasıl umuda ve mücadele ateşine dönüştürdüğünü halkın unutmadığını belirtiyor. Ve şimdi geliyoruz asıl çarpıcı noktaya: Ayşenur Arslan'ın belirttiğine göre, Özgür Özel'in bir arkadaşının mezarındaki fotoğrafı gibi aklındayken, Erdoğan'a "Allah'ın korkağı" diye meydan okuduğunu herkes duydu. Ayşenur Arslan, savcılara seslenerek "hemen heyecanlanmayın" diyor ve Özgür Özel'in sözlerinin "hakaret falan değil, sandığa davet" olduğunu vurguluyor. Erdoğan'ın, AKP'nin birinci parti olduğuna inanması durumunda bu davete icabet edip etmeyeceği veya Trump'ın mektubuna yaptığı gibi bu "korkak" ithamını buruşturup çöpe atıp atmayacağı büyük bir merak konusu.

Nihayetinde, Ayşenur Arslan'ın belirttiği gibi, Erdoğan'ın çevresindeki bazı kişiler, www.avazturk.com olarak takip ettiğimiz bu siyasi satranç oyununda, saray rejimini tarihe karıştırıp Özgür Özel'e zirvenin yolunu farkında olmadan açıyor olabilirler ve bu durum, Türkiye siyasetinin geleceği için büyük bir dönüm noktası teşkil edebilir.