Şehitler ve Siyasi Operasyonların Perde Arkası Aralanıyor!
Son dakika gelişmeleriyle Türkiye'nin gündemi sarsılıyor. Pençe Kilit bölgesindeki vahim drone saldırısından belediye başkanlarına yönelik şok operasyonlara kadar pek çok soru işareti cevap bekliyor. Şeffaflık ve hesap verebilirlik talepleri zirveye...
Türkiye, nefes kesen gelişmelerle dolu günlerden geçerken, bu kapsamlı haber makalesi ülkenin karşı karşıya olduğu kritik sorunlara derinlemesine bir bakış sunmaya devam ediyor. Özellikle www.avazturk.com olarak takip ettiğimiz son gelişmeler, hem şehitlerimizle ilgili yürek burkan olayları hem de siyasi arenadaki tansiyonu gözler önüne seriyor ve yetkililerin sessizliği kamuoyunda büyük bir beklenti yaratıyor.
Son günlerde peş peşe yaşanan elim olaylar ve siyasi gelişmeler, Türkiye'de gündemi sıcak tutarken, gözler Milli Savunma Bakanlığı ve adli makamlar üzerinde. SÖZCÜ Televizyonu ekranlarında yaşanan önemli bir tartışmada, kamuoyunun merak ettiği pek çok soruya yanıt arandı ve acil hesap verebilirlik çağrıları yapıldı.
Programın sunucusu, sözlerine üzüntüyle karşılanan ve beş şehidimizin olduğu haberle başladı, ardından güncel gözaltı ve tutuklamalar konusuna geçiş yapacağını belirtti. Bu acı haberin ardından söz alan Turhan Çömez, şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine ve tüm Türkiye'ye başsağlığı diledi, olayın son derece üzüntü verici olduğunu vurguladı. Ancak Çömez, demokratik bir ülkede yaşandığı iddiasındaysak, her şeyin ayrıntılarıyla bilinmesi, topluma izah edilmesi, ihmal ve eksiklik varsa araştırılması ve gerekirse hesap sorulması gerektiğinin altını çizdi.
"Neyi Kimden Saklıyorsunuz Allah Aşkına?" Metina'daki Drone Saldırısı ve Peş Peşe Gelen Şehit Haberleri
Turhan Çömez, on gün önce Pençe Kilit Harekatı bölgesinde, Metina'da yaşanan vahim bir drone saldırısını dile getirdi. Çömez'in aktardığına göre, terör örgütü PKK, önce 28 drone ile bir Türk üssüne saldırmış, ekipmanları, mühimmatları, Kirpi araçlarını ve gece görüş sistemlerini hedef almıştı. Kahraman Mehmetçiklerin 24 drone'u tahrip etme başarısını gösterdiğini belirten Çömez, ertesi gün ise 8 drone ile tekrar saldırı düzenlendiğini ve bu kez askerlerin hedef alındığını açıkladı. Bu dronelerin üzerine EYP (el yapımı patlayıcı) tuzaklandığını, tıpkı İsrail'in üst düzey yöneticileri öldürürken kullandığı gibi kamikaze droneler olduğunu belirtti. Bu saldırıda çok sayıda askerin yaralandığını, üçünün durumunun ağır olduğunu ve kendisinin de bir kısmını GATA'da ziyaret ettiğini ifade etti.
Çömez, bu vahim olayın ardından Milli Savunma Bakanı'nın milletin önüne çıkıp tek tek izahat vermesi gerektiğini vurguladı. "Burası bir Rusya değil, bir Kuzey Kore değil, demokrasi şeffaflık rejimidir, hesap verme rejimidir" diyen Çömez, Bakan'ın şahsına değil, millet adına sorulan soru önergesine cevap vermesi gerektiğini ve neyin kimden saklandığını sorguladı. Açıklamanın akşam saatlerine kadar neden bekletildiğini, hatta terörist başının İmralı'daki görüşmesinin mi beklendiğini sordu, böylece bir infiale yol açılmasının mı engellenmek istendiğini sorguladı. Çömez, programın öncesinde bu olayla ilgili yeni bir soru önergesi verdiğini ve Milli Savunma Bakanı'nı görevini yapmaya davet ederek derhal cevap beklediğini ifade etti. "Niye karartıyorsunuz, niye kapatıyorsunuz?" diyerek tepkisini dile getiren Çömez, beş şehidin olduğu bir ülkede Bakan'ın iki satır açıklama yapıp karargahına gitmesini eleştirdi. Çömez, Milli Savunma Bakanı'nın çıkıp millete olayları izah etmesi gerektiğini, hatta isterse programa katılıp soruları yanıtlayabileceğini belirtti.
"Metan Gazı mı, Kimyasal Tuzaklama mı?" Cevapsız Kalan Kritik Sorular
Turhan Çömez, sabah 09.30-10.00'da yaşandığı belirtilen olayın neden akşam saatlerinde duyurulduğunu tekrar sordu. Resmi açıklamalarda "metan gazı" denildiğini hatırlatan Çömez, ekrandaki görüntüleri işaret ederek, bölgenin PKK tarafından yaşam alanı olarak kullanıldığının, etrafına betonarme duvarlar yapıldığının belli olduğunu ve böyle bir yerde metan gazı olamayacağını savundu. Milli Savunma Bakanı'nın metan gazının neden olduğunu açıklamak zorunda olduğunu dile getiren Çömez, bölgedeki dağlarda belli irtifadaki mağaralarda metan gazı olduğunun bilindiğini, buna rağmen neden önlem alınmadığını, askerlerin gaz maskesiyle veya gaz dedektörüyle neden içeriye sokulmadığını sorguladı. Çömez, bu soruların akla "Acaba askerlerimizin oraya gideceği biliniyordu ve bir kimyasal tuzaklama mı yaptılar?" sorusunu getirdiğini belirtti. Sunucunun bu düşüncelerin Çömez'in kendi soruları olup olmadığını sorması üzerine Çömez, "Bu benim kendi düşüncem değil, ben bunları millet adına sormak zorundayım" diyerek, Bakan'dan bir basın toplantısı düzenleyip soruları yanıtlamasını beklediğini ifade etti. Çömez, tüm bu soruların cevabını demokratik bir ülkenin anayasal gereği olarak millet adına beklediğini vurguladı.
Belediyelere Yönelik Operasyonlar ve Demokrasiye Dönüş Çağrısı
Gündemdeki bir diğer kritik konu ise, Cumhuriyet Halk Partili belediyelere yönelik artan operasyonlar oldu. Sunucu, Antalya, Adıyaman, Adana Büyükşehir Belediyeleri'ne yönelik son gelişmeleri ve daha önce İstanbul ile İzmir'deki belediye başkanlarına yapılanları Turhan Çömez'e sordu.
Turhan Çömez, gelinen noktanın "tartışmasız sevimsiz" olduğunu, Türkiye'nin bu gerginliği ve hukuksuzluğu hak etmediğini dile getirdi. Çömez, milletin iradesiyle seçilmiş, neredeyse seçmenin yarısının oyunu almış başarılı belediye başkanlarına yönelik bu operasyonların siyasi saiklerle, rakipleri tasfiye etmek veya kendi alanını açmak için devlet imkanlarının kullanılması anlamına geldiğini, bunun artık demokrasi ve hukuk olmadığını savundu. Çömez, geçmişte Sayın Erdoğan'ın da belediye başkanıyken benzer konulardan yargılandığını ancak evinden alınıp götürülmediğini hatırlatarak, mevcut durumdaki "gizli tanık" müessesesini reddettiğini, Ergenekon davalarındaki hukuksuzlukları yaşamış biri olarak bugünkü olayların o dönemin "kötü bir kopyası" olduğunu söyledi.
Çömez, "İktidar artık kendi tabanını tahkim edemiyor, kendi seçmenini ikna edemiyor, kendi teşkilatını bir arada tutamıyor ve onlara hayal kurduramıyor, onlara ümit verdiremiyor" diyerek, iktidarın bu operasyonlarının arkasında koltuğunu kaybetme endişesi olduğunu belirtti. Açlık sınırının altında yaşayan emeklilerin, protein alamayan, çarşıdan pazardan çürük ürün toplayan annelerin, umutlarını kaybetmiş 5,5 milyon ev gencinin ve asgari ücretle çalışan milyonların ikna edilememesi durumunda Erdoğan'ın muhalefet üzerinde operasyonlar yaptığını iddia etti.
Türkiye'nin Normalleşmesi Zaruri: Gelecek Nesillere Borcumuz
Turhan Çömez, Türkiye'nin behemehal normalleşmesi, derhal demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne dönmesi, devlet kademelerinin şeffaf ve denetlenebilir bir şekilde yönetilmesi gerektiğinin altını çizdi. Bu gidişatın sadece muhalefeti değil, iktidarı ve iktidara oy verenleri de olumsuz etkileyeceği uyarısında bulundu. Çömez, iktidar partisiyle de temaslarının olduğunu ancak asıl anlaştıkları konunun demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, özgürlükler, şeffaflık ve denetlenebilir bir yönetim anlayışı olduğunu belirtti.
Sözlerinin sonunda iktidara samimi bir çağrıda bulunan Turhan Çömez, "Normalleşmemiz lazım, bu ülkenin normalleşmesi lazım" dedi. Eğer normalleşme sağlanamazsa, faturayı çocukların, gençlerin, kadınların, yaşlıların ve topyekûn tüm ülkenin ağır bir şekilde ödeyeceği konusunda sert bir uyarıda bulundu. Zira bu gidişatın faturası, şayet bugün dur denilmezse, yarın topyekûn ağır bir şekilde, nesiller boyu ödenecektir ve www.avazturk.com olarak bu tarihi dönemeçte tüm yetkililere bir kez daha vicdanlarına seslenerek, ülkenin derhal normalleşmesi çağrısında bulunuyoruz.