Şehitlerimizin Ölümü Metan Değil, Herkesi Şoke Edecek Gerçek Ortaya Çıktı!
Kuzey Irak'taki o korkunç mağarada yaşanan facia, tüm ülkeyi yasa boğdu. Ancak askeri yetkililerin ve uzmanların dilinden dökülenler, olayın çok daha derin ve karanlık bir planın parçası olduğunu gözler önüne seriyor. Şehitlerimizin sır dolu ölümü, akıl..
Kuzey Irak'ın derinliklerinden gelen acı haberler, milletimizi bir kez daha yasa boğdu. 12 kahraman askerimizin şehadet haberiyle sarsılan Türkiye, bu olayın arkasındaki gizemi çözmeye çalışırken, şimdiye kadar bilinenlerin ötesinde tüyler ürpertici bir gerçekle yüzleşiyor. İlk başta bir gaz sızıntısı veya talihsiz bir kaza olarak gösterilmeye çalışılan bu elim hadisenin, aslında çok daha planlı, çok daha haince bir tuzağın eseri olabileceği yönündeki işaretler artıyor. Bu makale, www.avazturk.com olarak edindiğimiz çarpıcı bilgilerle olaylar zincirini aydınlatarak, yaşananların perde arkasını aralamaya devam ediyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bünyesinde, doğal afetlere ve her türlü zorlu koşula müdahale edebilecek, mağaralara ve tünellere girebilecek özel birlikler, yani Doğal Afet ve Koruma Taburu bulunuyor. Bu taburların elinde koku detektörlerinden mayın detektörlerine, gaz maskelerine kadar her türlü ekipman mevcut. Durumu yakından bilen bir komutan, olay sonrası, "Madencileri neden alıp kurtarma çalışmalarına götürmüşler anlamış değilim. Herhalde bir bildikleri var" diyerek şaşkınlığını dile getirdi. Üstelik Silahlı Kuvvetlerimizin övündüğü Özel Kuvvetler ya da komandolar gibi ehil birlikler varken, bölücü örgütün hastane olarak kullandığı ve içinde bölmeler yaptığı o mağaraya neden onların gönderilmediği büyük bir soru işareti olarak duruyor. Mağaraya giren askerlerimizin hiçbirisinde komando brövesi olmadığı görüldü; hatta şehit olanların isimleri açıklandığında bile "piyade sözleşmeli er" gibi ifadeler kullanıldı, komando oldukları belirtilmedi. Peki, neden gaz dedektörü ve gaz maskesi olmayan, bu tür operasyonlar için yeterli donanıma sahip olmayan personel o mağaraya gönderildi? Yetkililerin buna izin vermemesi gerekmez miydi?
Askerlerimizin canını alanın metan gazı olduğu yönündeki ilk açıklamalar da, uzman görüşleri doğrultusunda geçerliliğini yitiriyor. Metan gazı daha çok kömür havzalarında ya da termal suların olduğu yerlerde oluşur; dolayısıyla bu mağara faciasını metan gazına bağlamak pek doğru görünmüyor. Üstelik maden sahalarında, her an göreve hazır bekleyen, sürekli eğitim yapan ve ihtiyaç duyulunca hemen olay yerine sevk edilen 250 kişilik Tahlisiye (kurtarma) ekipleri var. İşte o gün, onlara ihtiyaç duyuldu. Zonguldak maden sahasından seçme 10 kişilik bir ekip, tüm gerekli cihazlarıyla birlikte pazar günü Kuzey Irak'a götürülmek üzere hazırlandı. Çaycuma Havaalanı'nda uçağa bindirilen ekip, mağaranın bulunduğu alana yakın güvenli bir yere helikopterle taşındı. Ancak tüm bu çalışmalar boyunca ekibin hangi görev için götürüldüğü, hatta amirlerine bile söylenmedi; sadece "Gizli bir görev" denildi. Bir görevli, www.avazturk.com muhabirine "Evet, teçhizatlarımızla mağaraya girdik ve kurtarma çalışmalarına katıldık" demekle yetindi. Mağaraya girip kurtarma çalışmaları için getirildiklerini öğrenen madenciler de, askerlerimizin yıllardır girmediği, temizlemediği mağara olmadığı düşünülünce, bu duruma şaşırdıklarını ifade ettiler. Onlar, AFAD ekipleriyle birlikte şehit askerlerimizin cenazelerini mağaradan çıkardıktan sonra, cenaze törenlerine katılarak Zonguldak'a geri döndüler.
Peki, bu facia metan gazından kaynaklanmadıysa ne oldu? Uzmanlar, olayın kesinlikle bir yanma faciası olduğunu vurguluyor. Bırakılan ya da yakılan malzemelerle çıkan gazın türü değişir, ancak temel gazların karbon monoksit ve karbon dioksit olduğu belirtiliyor. Eğer kimyasal malzemeler bırakılıp yakıldıysa, farklı zehirli gazlar da oluşabilir. Daha da vahimi, bu mağaranın insansız hava aracıyla izleniyor olmasına rağmen, teröristler tarafından tamamen terk edildiği düşünülerek yeterli önlem alınmadan içeriye girildiği ortaya çıktı. Bu durum, teröristlerin bilerek bir yangın tuzağı kurmuş olabileceği şüphelerini güçlendiriyor. Yani, bu mağarada bir ‘bomba tuzağı’ değil, bizzat bir ‘yangın tuzağı’ kurulmuş olabilir!
Zonguldak Maden İşçileri tahlisiye ekibinin mağarada yaptığı gaz ölçümleri, bu korkunç gerçeği gözler önüne seriyor: Mağarada 2000 ppm’in üzerinde karbon monoksit tespit edildiği ifade ediliyor. Bu değer, yangın olduğunu kesin olarak gösteriyor; zira yanmanın olduğu yerde metan ortamı kesinlikle olmaz. Karbon monoksit, maalesef 50 ppm’nin altı kabul edilebilir bir değerken, ani ölüme sebep verme sınırı 1.200 ppm’dir. Olaydan çok sonra yapılan ölçümde bile bu denli yüksek bir değerin çıkması, facianın boyutunu ve zehirli gaza maruz kalma süresini ortaya koyuyor. Eğer mağaradaki hava çıkışları bilhassa önlendiyse, içerideki doğal havalandırma ile gazın düşük bir hızla atılması, askerlerimizin zehirlenme süresini hızlandırmış olabilir. Bölücü örgütün, şehidimizle ilgili ihbarda bulunurken, aslında bir "bubi tuzağı" hazırlamış olabileceği ve hatta kimyasal bir tuzak için İsrail veya ABD’den teknoloji desteği almış olabileceği iddiaları da şüpheleri daha da derinleştiriyor.
İşte tüm bu veriler ve uzman görüşleri bir araya geldiğinde, Kuzey Irak'taki mağarada yaşanan facianın, sadece talihsiz bir kaza olmadığı, aksine planlı ve haince bir yangın tuzağı olduğu netleşiyor! Teröristlerin, mağaradaki hava akımı yönünü bilerek, yangını çıkararak ve çıkışları kontrol ederek bu tuzağı hazırladığı ve 12 kahraman askerimizin bu sinsi plan sonucu çok kısa sürede şehit olduğu değerlendiriliyor. Bu facia, askeri stratejilerin ötesinde, insanlık dışı bir vahşetin ürünü olarak tarihe geçiyor. Soruşturmanın tüm detayları ortaya çıkararak sorumluların en ağır şekilde cezalandırılması, hem şehitlerimizin ruhunu şad etmek hem de benzer acıların yaşanmaması için hayati önem taşıyor. www.avazturk.com olarak bu davanın sonuna kadar takipçisi olacağız!