Silivri'den Gelen Şok Mektup Gündemi Sarstı
Tutuklu gazeteci Fatih Altaylı'nın Silivri Cezaevi'nden gönderdiği ikinci mektup Türkiye gündemine bomba gibi düştü. Altaylı, cezaevi koşullarından Adalet Bakanı'na, RTÜK'ten İyi Parti liderine kadar pek çok isme seslenirken, Cübbeli Ahmet'le ilgili...
Türkiye'nin düşünce dünyasına yön veren, keskin kalemini hiçbir baskı altında eğmeyen tutuklu gazeteci Fatih Altaylı, Silivri Cezaevi'nden gönderdiği ikinci mektubuyla bir kez daha ülkenin ana gündem maddesi olmayı başardı. "Artık o koltukta değil ama sesi hala orada yankılanıyor" sözleriyle tasvir edilen Altaylı'nın bu mektubu, sadece kişisel deneyimlerini paylaşmakla kalmadı, aynı zamanda iktidara yakın isimlerden yargı mensuplarına, düzenleyici kurumlardan din adamlarına kadar geniş bir yelpazedeki figürlere yönelik sert eleştiriler ve akıl almaz iddialar içeriyordu. Kamuoyunun merakla beklediği ve her bir cümlesi olay yaratan bu mektubun en çarpıcı kısımları ve Fatih Altaylı'nın kime ne mesaj gönderdiği, haberimizin ilerleyen bölümlerinde tüm detaylarıyla ortaya konulmaya devam edecek.
Fatih Altaylı'nın Silivri'den gönderdiği ikinci mektubu, okuyanları hem şaşırttı hem de derinden etkiledi. Mektubuna, "Keyfim yerinde çünkü önceki gün en sevdiklerimde Hande ve Zeynep'le görüştüm" sözleriyle başlayan Altaylı, kızı Zeynep'le ilgili hislerini "Zeynep de tıpkı annesi gibi gurur duyuyorum dimdik duruyorlar tıpkı sizler gibi" ifadeleriyle dile getirdi. Cezaevindeki ilk günlerinin zorluğunu da satırlarına yansıtan Altaylı, odasının "pis bir oda, kokular, kuş pislikleri, su yok gider yok" olduğunu belirtirken, "kaderin cilvesi mi şansı mı bilinmez bir anda kapının altından içeri sular gelmeye başlıyor 6 aylı odanın tabanı kendi kendine yıkandı" diyerek ironik bir durumu aktardı. Cezaevinde televizyon olduğunu ve haberleri izlediğini belirten Altaylı, psikoloğun "kendi haberlerini izleme" tavsiyesine rağmen izlediğini ve gelen destek mesajlarının kendisine moral verdiğini, "azınlık değil çoğunluk olduğumuzu hatırlattı bana" sözleriyle ifade etti. Altaylı, AK Parti'ye yakın isimlerden Mücahit Birinci'nin çıkışı için teşekkürlerini sunarken, "fikir ayrılığımız vardı ama hukuka saygı gösterdi cesareti için sağ olsun" dedi. Adalet Bakanı'nı da hedef alan Altaylı, "izlemediğiniz konuşma hakkında konuşmayın ben Erdoğan'a diktatör demedim hatta tam tersini söyledim ama siz bilmeden konuşuyorsunuz modaya uymuşsunuz ama yargı bağımsızdır demeyi bile unuttunuz" ifadeleriyle eleştirdi. Bir diğer hedefi ise RTÜK başkanıydı; Altaylı, "tutuklanmamı fırsat bilip yine bizden lisans istemeye başlamış" derken, Türkiye'de 1 milyon YouTube yayıncısı olmasına rağmen lisansın sadece kendisinden istenmesini "AK Parti döneminin adalet anlayışının özeti olsa gerek" sözleriyle yorumladı. İyi Parti lideri Müsavat Dervişoğlu'nun bir cümlesine de "Şaka mısınız be adam" diyerek tepki gösterdi.
Mektubun en çok dikkat çeken ve kamuoyunda büyük yankı uyandıran kısmı ise, şüphesiz ki, ünlü din adamı Cübbeli Ahmet'e yönelik sert ve beklenmedik çıkışları oldu. Bilindiği üzere, Cübbeli Ahmet daha önce sosyal medyadan dikkat çeken bir açıklama yaparak, "ne hikmetse hapse girenler önce bizim camiye uğruyor ve Fatih Altaylı da bu zinciri eklemişti" demişti. Fatih Altaylı, Silivri'den gönderdiği bu mektupla Cübbeli Ahmet'e yanıt verdiğini belirtti. Altaylı, Cübbeli Ahmet'in bu sözlerini doğrudan duymadığını ancak kendisine anlatıldığını ifade etti. Bu tür hassas konular ve gündem belirleyici gelişmeler hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak isteyenler için https://www.avazturk.com gibi güvenilir kaynakları takip etmek faydalı olabilir. Ancak Altaylı'nın mektubundaki asıl bomba, Cübbeli Ahmet'le olan kişisel bir etkileşimini ifşa etmesiyle patladı.
Fatih Altaylı'nın mektubunda Cübbeli Ahmet'e yönelik asıl çarpıcı iddia ise şuydu: "Cübbeli beni en son aradığında kızı için çeyrek milyon dolarlık bir saat istiyordu pırlanta kaplı ünlü bir İsviçre markası saat gelmedi diye galiba kızdı bana". Bu şok edici açıklama, bir gazetecinin cezaevinden yaptığı ve bir din adamına yönelik sarf ettiği sözler olarak gündeme bomba gibi düştü. Altaylı, sözlerini daha da ileriye taşıyarak Cübbeli Ahmet'in sağlık durumuna gönderme yaparak şunları ekledi: "Ama madem bu kadar nefesi kuvvetli önce kendine şifa versin hastane hastane dolaşıyor galiba duası tutuyor ama duası kabul olmuyor". Bu iddialar, Fatih Altaylı'nın Silivri'den gönderdiği mektubun neden bu kadar büyük bir yankı uyandırdığını ve uzun süre konuşulmaya devam edeceğini açıkça ortaya koyuyor. Toplumun her kesiminden isimlerin dahil olduğu bu tartışma, Türkiye'deki adalet, medya ve din çevreleri arasındaki ilişkilerin ne denli karmaşık olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.