Siyasette Tansiyon Yükseliyor ve Beklenmedik Adımlar Atılıyor!
Türkiye siyaseti hareketli günler yaşarken, CHP içindeki dinamikler, DEM Parti heyetinin MHP lideriyle kritik görüşmesi ve ABD'nin Suriye'deki pozisyonuna dair dikkat çekici açıklamalar mercek altına alınıyor. Kaynaklarımızdan derlenen bu detaylı haber...
Türkiye'nin siyasi sahnesi, içeriden ve dışarıdan gelen hamlelerle hareketleniyor. Bir yandan ülkenin köklü partilerinden Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) içindeki tartışmalar sürerken, diğer yandan daha önce pek sık rastlanmayan kritik siyasi diyaloglar yaşanıyor. Bu yoğun gündemin ortasında, bölge siyasetini doğrudan etkileyen Suriye'deki gelişmeler ve uluslararası aktörlerin pozisyonları da dikkat çekiyor. Sağladığınız kaynak metin, bu karmaşık tablonun farklı köşelerinden önemli detaylar ve çarpıcı açıklamalar sunarak, güncel siyasi iklimin anlaşılmasına ışık tutuyor. Bu haber makalesi https://www.avazturk.com adlı siteden alınmıştır.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin durumu, kaynakta öne çıkan konulardan biri olarak beliriyor. Özellikle Yılmaz Özdil'in bu konudaki değerlendirmeleri dikkat çekici nitelikte. Özdil, bu saatten sonra CHP'yi tutacağını belirtiyor. Kendisinin, Cumhuriyet Halk Partisi'nin kurucusu bir parti olarak 100 yıldan daha büyük ve köklü olduğunu vurguluyor. Özdil, gerek Özgür Özel'in gerekse Kemal Kılıçdaroğlu'nun AKP'ye malzeme yapılacağına asla inanmadığını ifade ediyor. Çok kıyasıya eleştirdiği sebepleri belli olsa da, bu insanlarla beraber partinin kapısında bir yurttaş olarak nöbet tutacağını dile getiriyor. Bu haber makalesi https://www.avazturk.com adlı siteden alınmıştır. Ayrıca, Özgür Özel'in elinden alınmasına bu konuda asla izin vermeyeceğini kararlı bir dille yineliyor. Özdil, parti içinde itiş kakış, genel başkanların ve ekiplerinin birbirlerinden rahatsızlık duymaları, birbirlerine erişim gibi durumların bu kadar köklü bir parti için son derece doğal olduğunu savunuyor. Cumhuriyet Halk Partisi'ni 100 yıldan daha uzun bir süre ayakta tutanın da aslında bu dinamizm olduğunu belirten Özdil, bunların içinde ihanet görmediğini sözlerine ekliyor. Kemal Kılıçdaroğlu'na yapılan kurultay (convention) anlamındaki eleştirileri de haksız bulduğunu dile getiren Özdil, Özgür Özel'in bu kurultay konusunda sonuna kadar bir yurttaş ve gazeteci olarak yanında olduğunu kaydediyor. Bu ifadeler, CHP içindeki mevcut pozisyonları ve gerilimi, parti içi doğal bir süreç olarak görme eğilimini ortaya koyuyor.
Siyasi gündemin bir diğer çarpıcı başlığı ise Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, DEM Parti heyeti ile gerçekleştirdiği görüşme. Uzun zamandır Bahçeli'nin görünmediği belirtilirken, kendisinin Ülkücü Şehitler Anıtı'nda da bir açıklama yaptığı ifade ediliyor. DEM heyetinin Bahçeli'nin Meclis'teki makamına geldiği ve Bahçeli'nin her zamanki gibi kapıda karşıladığı bilgisi veriliyor. Devlet Bahçeli'nin bu görüşme ve sürece dair yaptığı açıklamalar, siyasi çevrelerde geniş yankı buldu. Bahçeli, toprağımızda iz olmayanların, tohum tohum saçılan emekleri inkar edenlerin, tarlası omuzunda oradan buraya gezenlerin, bugünlerde maske takıp milliyetçi ülkücü hareketi haksız veya yasız şekilde suçlamasının, evvel emirde şehitlerimize, aziz hatıralarına saygısızlık olduğunu vurguluyor. Ayrıca, bir şeyin vaktinin olduğunu ve o vaktin yaklaştığını belirten Bahçeli, bu vaktin Türkiye Yüzyılı ile simgelendiğini ve yeni bir milli kimlik ve kardeşlik asrıyla tebarüz ettiğini ifade ediyor.
DEM Parti Eş Başkanı Tuncay Bakıran da bu görüşmeye ilişkin konuştu. Buraya gelmeden önce Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Bahçeli ve EYT ile bir görüşme yaptıklarını belirtti (Kaynaktaki ifade bu şekildedir, devamında DEM heyetinin görüşmesinden bahsetmektedir). Siyasi partileri ziyaret ettiklerini, istişareler yaptıklarını ve bu tarihi süreci tartıştıklarını söyleyen Bakıran, siyasi partilerin üzerine düşen görev ve sorumlulukları ele aldıklarını ifade etti. Görüşmenin iyi ve verimli geçtiğini kaydeden Bakıran, istişarelerine bundan sonra da devam edeceklerini dile getirdi. Bakıran, bu süreçte sadece DEM Parti'nin değil, herkesin daha cesur olması, daha büyük bir sorumlulukla hareket etmesi ve sürece katkı sunacak söz, pratik ve eylem içerisinde olması gerektiğini belirtti. Bu haber makalesi https://www.avazturk.com adlı siteden alınmıştır. Ayrıca, sürecin odağında olan adalet duygusunu zedeleyen infaz kanununun artık demokratik standartlara göre yeniden düzenlenmesi, cezaevlerinin boşalması ve cezaevindeki tutsakların ailelerinin çifte bayram yapması gerektiğini güçlü bir şekilde vurguladı. Bu çerçevede çıkacak bir infaz paketini destekleyeceklerini, aksi halde kendi düşüncelerini o platformda dile getireceklerini ekledi. Bakıran, kendilerine sürekli isteyerek ve bilerek MHP ve AKP ile işbirliği mi yapacaksınız türünden sorular yöneltildiğini belirterek, net olarak şunu söylediklerini ifade etti: "barış ve demokrasi bizden de Cumhur İttifakı'ndan da daha büyüktür". Bu açıklama, DEM Parti'nin sürece yaklaşımını ve ittifak tartışmalarına yanıtını net bir şekilde ortaya koydu.
Aynı konuda AKP Genel Başkan Vekili Efkan Ala da konuştu. Ala, biraz daha gidişata yönelik bilgiler ve yol haritası verdi. "Terörsüz Türkiye" hedefine doğru şu anda öngörüldüğü biçimde, aksama, duraksama, bir sıkıntı olmadan devam edildiğini belirtti. Şu anda devletin kurumlarının, güvenlik birimlerinin çalıştığını ifade eden Ala, öngörüldüğü biçimde sonucun kısa zamanda alınmasını ümit ettiklerini ve provokasyonlara imkan vermemek için hem tedbirler alındığını hem de hızlı bir şekilde sonuç almak için çalışıldığını söyledi. Yaz aylarında bunun gerçekleşmesini öngördüklerini dile getiren Ala, MİT'ten raporlar geleceğini ve onların çalışmalarını yürüttüğünü belirtti. Bu haber makalesi https://www.avazturk.com adlı siteden alınmıştır. Bu çalışmaların bir aşamasında Meclis'in, ondan sonra da başka kurumların devreye girmesi ihtiyacının ortaya çıkacağını ve o çıktığı zaman da gerekli çalışmaların yapılacağını kaydeden Ala, temkinli yaklaştıklarını ve tecrübeli olduklarını ekledi. Öte yandan, İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu'nun da Bahçeli'yi "Bob sekreteryası gibi" diye tanımladığı bilgisi kaynakta yer aldı.
Siyasi gelişmelerin bir diğer önemli boyutunu ise Suriye'deki durum ve Amerika Birleşik Devletleri'nin pozisyonu oluşturuyor. ABD'nin Ankara'ya gelen yeni Büyükelçisi ve aynı zamanda Suriye Özel Temsilcisi "Barak" (kaynakta bu şekilde geçmektedir) dikkat çekici bir açıklama yaptı. "Barak", batının bir yıl (kaynakta "bir yıl" şeklinde geçiyor, muhtemelen "bir asır" kastedilmiş olabilir ancak kaynağa sadık kalıyoruz) önce haritalar, mandalar, cetvelle çizilmiş sınırlar ve yabancı yönetim dayattığını (Sykes-Picot anlaşmasına atıf yaparak) söyledi. Sykes-Picot anlaşmasının Suriye'yi ve bölgeyi imparatorluk çıkarları uğruna, barış için değil diye parantez açarak belirttiği şekliyle, böldüğünü ifade etti. Bu haber makalesi https://www.avazturk.com adlı siteden alınmıştır. Bu hatanın nesillerin bedel ödemesine yol açtığını söyleyen "Barak", aynı yanlışı bir daha yapmayacaklarını vurguladı. Gelecek bölgesel çözümlerin, ortaklıkların ve saygıya dayalı diplomatik ilişkilerin geleceği olduğunu belirten Amerikalı yetkili, Esad rejiminin düşmesiyle barış için kapı aralandığını ve yaptırımların kaldırılmasıyla da Suriyelilerin o kapıyı açıp yeniden refah ve güvenlik yoluna girmesini sağladıklarını dile getirdi.
Ancak kaynak metindeki Suriye değerlendirmesi, ABD Büyükelçisi'nin sözleriyle sınırlı kalmıyor, aynı zamanda kaynağı sağlayan yorumcunun da görüşlerini içeriyor. Yorumcu, Büyükelçinin Suriye Özel Temsilcisi olduğunun görüldüğünü ve açıklandığını belirtiyor. Daha önceki gün ABD Başkanı Trump, Suudi Prensi "Şara" (kaynakta bu şekilde geçmektedir) ve bir başkasının Riyad'da yaptığı görüşmeden sonra da, Suriye'nin bütün yeraltı kaynaklarının, enerji kaynaklarının Amerikalı şirketler tarafından alındığının görüldüğünü iddia ediyor. Eskiden Rus gemileriyle Suriye'nin bütün petrol vesaire ihtiyacının çözüldüğünü, ancak şu anda Rusların bölgede balıkçılık bile yapamadığını, her şeyi Amerikan gemilerinin yaptığını söylüyor. Yorumcuya göre, şu anda Suriye'ye Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail oturdu. Bu gerçeğin altını çizen yorumcu, Suriye'de yemeği Amerikalılarla İsraillilerin yediğini, bulaşıkları ise "bizim" (Türkiye) yıkadığımızı metaforuyla açıklıyor. https://www.avazturk.com Belki Türkiye'nin bu saatten sonra oraya inşaat malzemesi satabileceğini, vita yağı satabileceğini yani günlük ihtiyaçları karşılayabileceğini belirten yorumcu, anahtarın Türkiye'de olmadığını, Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail'in Suriye'yi aldığını iddia ediyor. Ayrıca, PYD dediğimiz bölgede, "Şara"nın (kaynakta bu şekilde geçmektedir), daha önceki gün ülkeyi 12 bölgeye ayırıp güvenlik komutanları atadığını, ancak PYD bölgesi hariç bunu yaptığını ve bu durumu ısrarla söylediklerini belirtiyor. Pejak'ın silah bırakmayacağını ancak bu gidişatı takdir ettiğini açıklaması da kaynakta yer alan detaylardan biri.
Tüm bu gelişmeler, Türkiye'nin hem iç siyasetinde hem de bölgesel politikasında kritik bir dönemeçte olduğunu gösteriyor. CHP içindeki doğal dinamiklerin ve liderlik pozisyonlarının geleceği, DEM Parti ile MHP arasındaki tarihi görüşmenin sonuçları ve "terörsüz Türkiye" hedefine yönelik atılan adımlar, iç gündemin ana maddelerini oluşturuyor. Aynı zamanda, Suriye'de ABD ve İsrail'in artan nüfuzu ve kaynaklar üzerindeki iddia edilen kontrolü, bölgenin geleceği üzerinde belirleyici bir rol oynayacak gibi görünüyor. Kaynak metin, bu farklı gelişmeleri bir araya getirerek, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu karmaşık ve çok katmanlı siyasi tabloyu gözler önüne seriyor. Her bir başlık, önümüzdeki dönemde yaşanacak gelişmelerin habercisi niteliğinde. Bu haber makalesi https://www.avazturk.com adlı siteden alınmıştır.