SP Genel Başkanı Karamollaoğlu’ndan AVAZTÜRK’e çok özel açıklamalar: ‘FETÖ devlette görev almanın ön şartı kabul edilmiş’

SP Genel Başkanı Karamollaoğlu’ndan AVAZTÜRK’e çok özel açıklamalar: ‘FETÖ devlette görev almanın ön şartı kabul edilmiş’

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun AVAZTÜRK Yazarı Nuray Başaran’a verdiği röportajın ikinci bölümünde yine çok ses getirecek açıklamalar var.

Siyasette bilhassa 2019 öncesi ittifak arayışlarında bir anda kilit konuma gelen Saadet Partisi’nin son dönem yaptığı açıklamalarla dikkatleri üzerine çeken Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun AVAZTÜRK Yazarı Nuray Başaran’a verdiği röportajın ikinci bölümünde de bomba ifadeler var. 15 Temmuz’un bir ‘ihtilal’ denemi olduğunu söyleyen Karamollaoğlu, Türkiye’de bir dönem devlette görev almanın ön şartının FETÖ olduğunun da altını çizdi.

İşte Karamollaolu’nun gündemi sarsan açıklamalarının ikinci bölümü…

 

TÜRKİYE’DE TAM MANASIYLA BİR KAMPLAŞMA VAR

NURAY BAŞARAN: Türkiye’de bir kamplaşma ne kadar var şu anda?

TEMEL KARAMOLLUOĞLU: Tam manasıyla. Tam manasıyla bir kamplaşma var. İktidarda bulunan arkadaşlar da bu kamplaşmanın kendilerini ayakta tuttuğuna inanıyorlar. Onun için kamplaşmadan bir türlü vazgeçmiyorlar.

NURAY BAŞARAN: Onları yakından da tanıyan bir olarak bunu neden yapıyorlar? Nasıl bir psikoloji var?

TEMEL KARAMOLLUOĞLU: Yani bir defa hepimiz insanız. Cumhurbaşkanı da, ben de , iktidarda bulunanlar da, muhalefette bulunanlar da. Herkes insan. İnsanların zafiyetleri var. İnsan olmanın getirdiği. Hırs bunlardan birisidir. İktidarda olan insan yaptığını , ben bunu hırsım sebebiyle kendim için değil, millet için yapıyorum diyerek her şeyi takdim eder. E ee ama bu onun yaptığı hataların hata olmadığı anlamına gelmez. Hata olma özelliğini ortadan kaldırmaz.

NURAY BAŞARAN: Şu anda böyle bir taktik uygulanıyor mu?

TEMEL KARAMOLLUOĞLU: Maalesef şu anda, ‘ her şey biziz, en iyisini biz biliriz, bizim bildiğimiz ve söylediklerimizin dışındakiler batıldır, halktan uzaktır, doğru değildir, gayri millidir, onun için ben niye onları dinleyeceğim ki?’  mantığı şu anda hakim. Onun için muhalefetin doğru veya yanlış hiçbir şeye tahammül yok.  Sadece muhalefet olsa bir noktaya kadar anlarım. Kendi içlerinde de hiç kimsenin , ‘ya bu böyle olmaz, Cumhurbaşkanım bunu değiştirelim’ dediği zaman bakıyorsunuz ki her taraftan hain damgasını yiyor.

DÜŞÜNÜN YANİ BİR MEMLEKETTE GENELKURMAY BAŞKANINI HAPSE MAHKUM ETMEK, ORDUNUN DA O SIRADA SAKİN OLMASI YANİ MAHKUM ETMEK NE KADAR BİR CÜRET GÖSTERİYORSA; ORDUNUN O KADAR SAKİN OLMASI DA O KADAR TAKDİRE ŞAYAN BİR HUSUS

NURAY BAŞARAN: Bu anlamda Türkiye şanssız bir takım davalar ile de karşı karşıya bırakıldı. Ergenekon, Balyoz, şimdi FETÖ… Toplum bu davaların kriminal taraflarının olduğunu düşünmekle beraber, bu davaların muhalifleri de susturmak için kullanılan mekanizmalara çevrildiğini ve adeta bu oluşturulan ‘dava çuvalları’na, her şeyin atılarak toplumda bir korku atmosferi yaratıldığını, daha sonra da bu şekildeki bir yöntemle bu davaların doğal olarak çöktüğünü gözlemledik.  Sonuçta toplumda hem kriminal yanların temizlenemediğini , hem de toplumdaki herkesin potansiyel bir terörist algısı oluşturduğuna dair kamuoyunda izlenim var. Bir çok kişi korktuğunu söylüyor. Ve insanlar sevdiklerini konuşmaması için uyarıyor. Sizin de dile getirdiğiniz gibi iktidar partisi içinde bile durum farklı değil algısı da yaygın. Ama korkunun da ecele faydası yok. Siz bu konularda ne düşünüyorsunuz?img_3451.jpg

TEMEL KARAMOLLUOĞLU: Aynen. Çok güzel özetlediniz. Aynısını ben söyleyecektim. Aynen dediğiniz gibi düşünüyorum. Yani bir Ergenekon ve Balyoz dönemi vardı. O zaman Erbakan Hocamız hayattaydı. Dedi ki, ‘ bakın, askerlerin bir takım hataları olabilir. Her kurumda olduğu gibi. Bu onların yanlış bilgilendirilmelerinden kaynaklanır. Bizim bir tane ordumuz var, ikinci bir ordumuz yok. Onun için bunlara karşı bir tavır sergilerken dikkatli olmak icap eder. Bunlar, hain değil, hatalı olur.’ Sonra dedikleri aynen çıktı. Yani ne kadar içeriye insan alındıysa.. Düşünün yani bir memlekette genelkurmay başkanını hapse mahkum etmek, ordunun da o sırada sakin olması,  yani mahkum etmek ne kadar bir cüret gösteriyorsa; ordunun o kadar sakin olması da o kadar takdire şayan bir husus. Ama bunu yapabiliyorsunuz. İçeriye alınanların tamamının düzmece raporlar,  bilmem düzmece iddialar ile yapıldığı anlaşıldı. Bunu yapanlar da, ‘ vay canına bunlar dost bildiğimiz, emniyeti, adliyeyi teslim ettiğimiz bizim kadim dostlarımızmış bunlar. Halbuki dost değil bunlar,  tam düşmanmış. Hadi bakalım bir de onların üzerine gidelim’  dendi şimdi. Yine, istisnasız. Yine burada çok hata meydana geliyor. Topyekün tavır ve hukuk sergileniyor.

BU DÖNEM DE AYNI ŞEKİLDE ARADAN BELLİ BİR DÖNEM GEÇTİKTEN SONRA YARGILANACAK

NURAY BAŞARAN: Yani toptan bir suçlama, toptan bir aklama metodu var?

TEMEL KARAMOLLUOĞLU: Oldu. Şimdi aynı nokta da gidiliyor. Şu çok önemli. O kadar ciddi hatalar yapılıyor ki, bunun kabulü mümkün değil. Bu ilerde bu memlekete bugün zarar veriyor. İlerde bu hükümete de zarar verir. Yani tarih aradan belli bir zaman geçtikten sonra her şeyi ortaya döker. Her şeyi. Geçmişi de… Bugün yeri geldiği zaman Mustafa Kemal sorgulanabiliyor mu? Sorgulanabiliyor. Halbuki bir zamanın tartışılmaz lideriydi. Haa Mustafa Kemal’in liderliğini, bulunduğu dönemde ortaya koyduğu çözümleri bütünüyle benimseyebilirsiniz, tenkit de edebilirsiniz. O dönemde de tenkitler olmuş yeri gelmiş ama siz bunların üstünü örterseniz, yarın bu açığa çıkar. İyisiyle, kötüsüyle. Faydalısıyla, eksiğiyle. Bu dönemde aynı şekilde aradan belli bir dönem geçtikten sonra, yargılanacak. Kamu vicdanında yargılanacak, basında yargılanacak. Kimse bunu unutmasın. Siz şimdi tutuyorsunuz, farzı mahal bir grup öğrenciyi ve yeni mezun olmuş askeri, astsubay okulu ve yeni mezunlar 38 bin kişi. Açığa alıyorsunuz. Ve bunu sicillerine işliyorsunuz. İşlediğiniz sicil, vatan hainliği manasına geliyor. Devlette ve özel sektörde bir iş alamazsınız. Kendi işinizi kuramazsınız. Toptan. Bu insanlar, bunlar tabiri caizse, daha çocuk diyebileceğimiz yaşta gençler. Yani daha yeni reşit olmuşlar. 18-22 yaş arası. Bunlar bir ihtilali planlayamazlar. Bunlar bir ihtilali organize edemezler. Bunlara komutanları emir verir. Silah alırlar, bırakırlar. ‘Otur’ derler, otururlar. ‘Yat’ derler yatarlar bunlar. Askeriyede de bu olmazsa olmaz kuralıdır. Yani asker emir verildiği zaman harp halinde veya başka bir zamanda onun yanlışlık ve doğruluğunu müzakere edecek noktada değildir. Onu yapar. Ha yanlış olduğuna inanıyorsa, söyler. ‘Komutanım bu böyle olmamalı ‘der. Ama sen bunu böyle yapacaksın dediği zaman, siz bunu tutup da onun komutanı gibi mesul tutamazsınız ki? Bunlar mağdur. Ha içlerinden birkaç kişi olabilir. Bunlar biraz daha başkaları tarafından önem verilmiş, öne çıkarılmış yani bazılarını organize etme vazifesi verilmiş kişiler olabilir ama hiçbir zaman ihtilal planlayıcısı olamazlar bunlar.img_3454.jpg

15 TEMMUZ BİR İHTİLAL DENEMESİDİR

NURAY BAŞARAN: Bu çerçevede 15 Temmuz’u nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir kalkışma mı, bir ihtilal mi?

TEMEL KARAMOLLLUOĞLU: Ben şunu açıkça söyleyeyim, 15 Temmuz bir ihtilal denemesidir. Ve başarısız olmuştur. O noktada kim yapmıştır dediğiniz zaman ben sadece bir Feytullah Gülen ekibinin bunu yapabilecek kapasitede organizasyon kabiliyetinde olduğu kanaatinde değilim. Burada mutlaka dış etki var. Dış parmak var. Olmadan olmaz.

NURAY BAŞARAN: Bu konuda çok fazla kafa karışıklığı var ya da oluşturuluyor. Son olarak 15 Temmuz gecesinin düğün sahibi komutanı olarak da bilinen Mehmet Şanver Paşa, Kartal Yuvası adını taşıyan bir kitap yazdı. Bir TV kanalında da bu konuda röportaj verdi.  Özetle içerde olan bazı komutanların dışarda olması gerektiğini, dışarda olan bazı komutanların da içerde olmaları gerektiğini söyledi.

TEMEL KARAMOLLUOĞLU: Aynen. Aynı kanaatteyim ben. Şu an burada kafa karışıklığı var.

NURAY BAŞARAN: Peki bu nasıl çözümlenir? Kafa karışıklığını giderek herkes dillendiriyor. Az önce verdiğiniz örneklere bakarsak vicdanlar rahat değil.

TEMEL KARAMOLLUOĞLU: Bu konuda benim şu kanaatim var. Meşhur bir kaide vardır, zanla yakin hasıl olmaz derler. Zanla gerçek bir araya getirilemez her zaman. Bu meydana gelmesi zannedersiniz gerçek de böyledir diye takdim edersiniz takdim etmeye kalkarsınız bu doğru olmaz.

BEN ŞAHSEN ŞU ANDA TUTUKLU OLAN BİNLERCE İNSANIN SUÇSUZ OLDUĞU KANAATİNDEYİM. BİR KİŞİNİN HAKSIZ YERE MAĞDUR EDİLMESİNDEN SUÇSUZ OLAN 10 KİŞİNİN SERBEST BIRAKILMASINI TERCİH EDERİM

NURAY BAŞARAN: Şu anda o mu yapılıyor?

TEMEL KARAMOLLUOĞLU: Şu anda genelde öyle. Şimdi siz düşünün, içeriye alınan bir insana, ‘ itiraf ederseniz serbest kalacaksınız’ diyorlar. O da itiraf ediyor. İtiraf ne demek? ‘Ben suçluyum’ demek bir defa. İtirafın birinci maddesi bu. İkincisi de, ‘ ben bu suçu tek başıma işlemedim, şunlarla şunlarla beraber işledim’ demek. Kendisini kurtarmak için arkadaşını feda etmek demek bu. Buradan gerçek çıkmaz ortaya. Biz 12 Eylül 80  sonrası tutukevine alındık. Orada bir sivil arkadaş vardı. Geldi,  getirdiler, yaşı yüksek olduğu için dil okuluna. Tekmeyi vurmuşlar, işkence yaparken, ‘ illa bize falanca yere sen gelip gidiyorsun bize birinin adını vereceksin’  demişler. Bir halıcının adını verdirmişler. Halıcıyı gece 3’te alıp bunun yanına getirdikleri zaman , ‘yav ben seni tanımam sen beni. Benim oraya bir kere geldin ama bir ilişkimiz olmadı ki?’ demiş. O da,’ bekle görürsün ‘demiş. Yani siz zorladığınız zaman,  insan kendisi sıkıntıdan , işkenceden kurtulmak için başkalarını feda edebilir. Bu mantık, yani hukukun tecelli etmesine engel olur. Onun için kaide şudur: İnsanlar kendilerinin suçsuz olduklarını ıspat etmekle mükellef değillerdir. İddia makamı eğer birisine suç isnad ediyorsa, onlar onun suçlu olduğunu ıspat etmek mecburiyetindedir. Ben şahsen şu anda tutuklu olan binlerce insanın suçsuz olduğu kanaatindeyim. Bu  bendeki bir zan. Ve şuna da inanıyorum, bir kişinin haksız yere mağdur edilmesinden,  suçsuz olan 10 kişinin serbest bırakılmasını ben tercih ederim. Çünkü bir kişi bile haksız yere mağdur edilemez. Bu ilahi adalete de aykırıdır.

NURAY BAŞARAN: Bu yaşananlar acaba uzun zamandır tartışılan yargının mı yoksa siyasi otoritenin mi problemi ya da sorumluluğu sizce?

TEMEL KARAMOLLUOĞLU: Beraberce. Bir defa iktidar, yönetim endişe ediyor. Endişe ettiği için de şöyle bir kanaate gelmişler: ‘hata edebiliriz ama memleket meselesi. Onun için biz, hata etme ihtimalimiz olmasına rağmen açık bırakamayız, alın bunları içeriye ‘diyor.

NURAY BAŞARAN: Neden endişe ediyorlar?

TEMEL KARAMOLLUOĞLU: Yani kendilerine karşı ikinci bir kalkışma olur mu diye. Çok açık söyleniyor.

NURAY BAŞARAN: Sizce olur mu?

TEMEL KARAMOLLUOĞLU: Ben dışarda insanlar olduğu kanaatindeyim de,  ikinci bir deneme olacağı kanaatinde değilim. Ancak şunu hemen ifade edeyim, şu anda yani bazı makamlar var ki, özellikle adalet mekanizmasında görev almak, farklı bir şey gerektirir. Şimdi asker olmak farlı bir özellik gerektirir. Siz asker olmayı kabul ettiğiniz an, yeri geldiğinde kendi canınızı feda etmeyi kabul etmeyi zaruri kılar. Yeri geldiği zaman,  siz sizinle birlikte olan birliklerinizin ateşe atılmak kararını verebileceksiniz. Bir defa bunu baştan göreceksiniz. Bu seçiminiz, seçmişsiniz bunu. Siz adalet mekanizmasında görev almaya karar verdiğiniz zaman,  adaletin tecelli etmesi için sizin gayret göstermeniz bir numaralı meseledir. Sizi o makama getirenlerin gönlünü hoş tutmaya kalkarsanız, ömrü billah öbür dünyada bile kafanızı ve alnınızı secdeden kaldırmayın, öbür dünyada cehennemin dibine gitmekten kurtulamazsınız. Adalet, başka bir iş. Adalet zalimin karşısında doğruyu söyleyebilmeyi gerektirir. Öyle şey olur mu? Ama şu anda adalet…

ADALET MEKANİZMASINDA ÇALIŞANLAR EMİR KULU OLAMAZLAR

NURAY BAŞARAN: Doğruyu söyleyebiliyor mu?

TEMEL KARAMOLLUOĞLU: Şu anda ne siz ne de ben o makama talip olmadık elhamdülüllah. Onun için ben söyleyebilir miyim bilmiyorum. Ama böyle olmadan olmaz. Yani adalet mekanizmasında çalışanlar, emir kulu olamazlar. Böyle bir vazifeyi kabul edemezler. Bizim için, ben Müslümanım. Mezhep olarak da İmam Hanefi Hazretlerine tabiyim. O dönemin halifesi,  O’na diyor ki, ‘Ben seni şeyhülislam  yapacağım’. ‘Ben yapamam’ diyor. ‘Nasıl yapamazsın? ‘Yapamam’ diyor.’ Eee en alimi sensin’. Diyor ki, ‘bak en alimi bensem ve ben yapamam diyorsam yapamam. Yalan söylüyorsam, e gene yapamam. Olmaz. ‘Bunu hapse attırıyor, dayak yiyor. Şimdi bu öyle bir iş ki, siz hakim olacaksanız emir kulu olamazsınız. Adalet mülkün temelidir. Bu askeriyeden önce gelmiştir. Bir memlekette asker bağımsızlığınızı korur. Yeri gelir zulmeder. Ama hakim öyle yapamaz. Hakim zulmedemez. Hakim haksızlıklara karar veremez, hakim etki altında kalarak karar veremez, hüküm veremez. Genç olsun, ihtiyar olsun, tecrübeli olsun. Siz bir kurumun başında olacaksınız, sizin çocuğunuz doğuya gidecek 24 saat içinde geri getireceksiniz, bir de gerekçe bulacaksınız. Allahtan korkmak icap etmez mi? Bu olmaz. Bunu yapandan ben adalet beklemem.

FETÖ BELLİ BİR DÖNEM DEVLETTE GÖREV ALMANIN ÖN ŞARTI KABUL EDİLMİŞ

NURAY BAŞARAN: FETÖ’nün siyasi ayağı çok tartışılıyor. Ama ben ondan önce şöyle bir duruma da dikkat çekmek istiyorum. Bir sabah kalkıyorsunuz Resmi Gazetede 100 bin memurunuzu vatan haini ilan ediyorsunuz. Memur olma kriterleri ve memur olurken yapılması gereken araştırmaları göz önünde bulundurmak bir tarafa,  bu kişilerin çoğunda da, bu kişileri vatan haini ilan eden kişilerin onay ve  imzası var. Tüm bunlar ve siyasi ayak noktasındaki görüşlerinizi alabilir miyim?

TEMEL KARAMOLLUOĞLU: Ben siyasi ayak konusunda da şunu söyledim baştan beri.  Söyleyince de biraz farklı bir yankı yapmıştı. Eğer, bugün görevden alınanlara vesaireye, şu insanlara karşı yapılan muamele Ak Parti’nin kendi kadrolarına yapılsaydı, Ak Parti’nin yüzde 70’den fazla insanı hapisten kendini kurtaramazdı. Aynı muameleyi uygulayın. Çünkü bu belli bir dönem devlette görev almanın ön şartı olarak kabul edilmiş. Siz belli bir makama gelecekseniz o guruba ait birinden teskiye getireceksiniz ki, belli bir yere tayin edilin. Yani bu onların adamı olma manasına gelmiyor. Çünkü onlar da,  binlerce insanı sık eleyip sık dokumuyorlar. Sadece oraya gittiğin zaman diyor ki, ‘bu görev yapabilir.’

Siz bunu bir kural haline getirmişsiniz, sonra da bu kurala uyanların hepsini devletten atıyorsunuz. Almak da hata , atmak da hata. Bu kıstaslar olmaz. Çünkü  siz liyakata itibar etmezseniz,  işte böyle yandaşlarınızı böyle belirlemeye başlarsınız. Bu işler FETÖ kanalıyla olsun, ister başka bir kanal ile olsun yanlıştır. Bugün FETÖ gitti, başkaları aynı mantıkla teskiye ediyor. Yani devlet mekanizması böyle yürümez. Onun için Parti ile devleti özdeşleştirmek yanlıştır.

BİR PARTİNİN VARLIK YOKLUK MÜCADELESİ, ÜLKENİN VARLIK YOKLUK MÜCADELESİ İLE EŞ DEĞER TUTULAMAZ. PARTİ HATALAR YAPAR, HATA YAPTIĞI ZAMAN GİDER YERİNE BAŞKASI GELİR. YA DEVLET?

NURAY BAŞARAN: Ama bu yeni sistem, mecburen onu getirmiyor mu?

TEMEL KARAMOLLUOĞLU: Onun için işte yanlıştır. Onun için diyorum. Bir partinin varlık yokluk mücadelesi, ülkenin varlık yokluk mücadelesi ile eş değer tutulamaz. Parti hatalar yapar, hata yaptığı zaman gider yerine başkası gelir. Ha sonra o kendi hatalarını düzeltir, tekrar halkın tasvibini alırsa yeniden gelir. Bu değişimde fayda var. Düşünme fırsatı veriyor. Tayyip Bey bunu, metal yorgunluğu diye tabir ediyor. Metal yorgunluğu, parti teşkilatlarında değil esas itibarıyla bugünkü politikalarında Ak Parti’nin. Onun için bunu yani biz hakikaten bu bekaa meselesi diye tarif ediliyor, böyle tarifi doğru bulmuyorum ben şahsen.

NURAY BAŞARAN:- Bu aynı zamanda Afrin Operasyonu ve diğer konularda da tartışılıyor

TEMEL KARAMOLLUOĞLU: Bu tip hadiselerde çok şey söylenebilir. Benim tek söylediğim,  bir ülke kendi sınırlarında kendi güvenliğini tehdit eden bir gelişme olursa müdahale hakkına sahiptir. Bu çok açık ve nettir. Ancak bunu bir politik malzeme haline getirdiğiniz zaman,  yanlışlara gider. Farkına varamadan yanlışlara gider. Son  olarak sanatçılar. Şimdi sanatçılar bir de şeker fabrikalarına gidip çalışanlarla birlikte olduklarında,  Külliyenin değil halkın sanatçısı olduklarını göstersinler. Bu kadar pancar ekicisi var. Bu kadar fabrikalarda çalışanlar var.

BİTTİ