Terörsüz Türkiye Süreci, CHP Üzerindeki Kara Bulutları Dağıtacak Mı?

Terörsüz Türkiye Süreci, CHP Üzerindeki Kara Bulutları Dağıtacak Mı?

Türkiye'nin geleceğini şekillendirecek kritik bir süreçte tansiyon yükseliyor! CHP'ye yönelik operasyonların ardındaki sır perdesi aralanıyor. Bu karmaşık denklemin şaşırtıcı detayları için okumaya hazırlanın, nefesinizi tutacaksınız!

Türkiye siyaseti, "terörsüz Türkiye" adımıyla yeni bir dönemeçten geçerken, bu sürecin en kritik aktörlerinden biri olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) üzerinde yoğunlaşan operasyonlar ve soruşturmalar, kamuoyunda büyük bir merak ve endişe yaratıyor. Halktv ekranlarından İsmail Saymaz'ın aktardığı son bilgiler, bu iki zıt gibi görünen gelişmenin aslında ne denli iç içe geçtiğini ve gelecekte nasıl bir sonuç doğurabileceğini gözler önüne seriyor. Bu makalede, terörsüzlük sürecinin mimarları ve CHP arasındaki karmaşık ilişkiyi, yaşanan kritik görüşmeleri ve sürecin taraflarının beklentilerini derinlemesine inceleyeceğiz. Türkiye'nin yakın geleceğini etkileyecek bu gerilimli tablonun tüm detayları için okumaya devam edin, çünkü asıl çarpıcı gelişmeler henüz satırlarda!

İsmail Saymaz'ın değerlendirmesine göre, mevcut iktidar ile devlet arasındaki Kürt siyasi hareketini PKK'ya silah bıraktırmaya yönelik müzakereler, aynı zamanda perde arkasında AK Parti ile CHP arasında süren bir müzakereyi andırıyor. Saymaz, "terörsüz Türkiye süreciyle CHP'ye yönelik operasyonların aynı anda sürdürülmesinin gitgide imkansız hale geldiğini düşünüyorum" diyerek bu çelişkiye dikkat çekiyor. Bunun birkaç önemli sebebi olduğunu belirten Saymaz, "terörsüz Türkiye" projesinin yürütücüleri ve sahipleri olduğunu vurguluyor. Bu süreçte kilit rol oynayan isimler ve kurumlar, CHP'nin masada olmasını istiyor ve CHP'ye yönelik operasyonlara itiraz ediyor. Bu derinlemesine analizi kaçırmamak ve siyasetin gizli kapılarında dönenleri anlamak için okumaya devam edin.

Sürecin en önemli aktörlerinden biri olan DEM Parti, İsmail Saymaz'ın aktardığına göre, hem MİT Müsteşarı İbrahim Kalın hem de iktidarla yaptığı görüşmelerde, Cumhuriyet Halk Partisi'ne yönelik operasyonların durdurulması gerektiğini net bir şekilde ifade ediyor. Benzer şekilde, geçen hafta Yeniyol Grubu da MİT Müsteşarı Kalın ile gerçekleştirdiği görüşmede, Cumhuriyet Halk Partililerin sürece gösterdiği özveriye dikkat çekmiş ve Kalın'ın, "görüşmede özel ayrıca teşekkür edeceğim" dediğini aktarmışlar. İsmail Saymaz, MİT Müsteşarı İbrahim Kalın'ın pazartesi günü başlayan görüşme trafiğini dün Özgür Özel ile yaptığı son görüşmeyle tamamladığını belirtiyor. CHP'lilerin aktardığına göre, Kalın ile en uzun ve en detaylı görüşme CHP'lilerle gerçekleşmiş. Hatta, Saymaz'ın ifadesiyle, görüşmeden önce Özgür Özel, Kalın'ı odasına çağırarak yarım saat baş başa, kayıt dışı bir konuşma gerçekleştirmiş. Bu yarım saatlik özel görüşmenin ardından yaklaşık 1-1,5 saat süren heyetler arası bir görüşme de yapılmış; burada MİT mensupları ve 5-6 kadar CHP'li karşılıklı konuşmuşlar. CHP'liler, Sayın Kalın'ın CHP'yi komisyonda görmeyi çok arzuladığını ve "bütün partilerle yapılan görüşmelerin aslında CHP ile yapılması içinmiş gibi" bir atmosferin olduğunu belirtiyorlar. Bu görüşmelerin perde arkasında nelerin konuşulduğunu ve CHP'nin sürece katılımının neden bu kadar arzu edildiğini öğrenmek için okumaya devam edin.

Bu kritik görüşmede, İsmail Saymaz'ın aktardığı çarpıcı bir detay da masaya gelen bir röportaj oluyor. CHP'lilerden biri, o gün Yeni Yaşam Gazetesi'nde çıkan KCK Yürütme Kurulu Üyesi Cemil Bayık'ın röportajını göstererek, "ya PKK bile böyle söylüyor" ifadesini kullanıyor. Cemil Bayık, röportajında "CHP'ye yapılan operasyonlar süreci sabote etmektir" diyor ve devamında şunları ekliyor: "Bakın biz 30 kişi gönderiyoruz, silahları yakıyoruz. Komisyonun kurulması gerekiyor. Tam da bunun arafesinde CHP'ye yönelik yeni bir operasyon oluyor. Amacında sorunları çözmek isteyen varsa, toplumun bütün kesimlerini bu çözüme ortak etmek isteyen varsa bunu yapmaz. Bunu yapmak demek çözüm istememektir demektir". Bu sözler, masada büyük yankı uyandırmış ve CHP'liler de bu duruma serzenişte bulunmuşlar. "Biz bir yandan komisyona giriyoruz, öbür yandan her sabah bir operasyonla uyanıyoruz" şeklindeki itirazları, sürecin ironik çelişkisini gözler önüne seriyor. PKK ve KCK'nın CHP ile ilgili bu net görüşü ve CHP'nin maruz kaldığı baskılarla ilgili daha fazla bilgi edinmek için okumaya devam edin.

Sürece farklı bir açıdan yaklaşan önemli bir figür ise, İsmail Saymaz'ın da belirttiği üzere, "terörsüz Türkiye" sürecini sahiplenen ve bugüne kadar getiren MHP lideri Sayın Bahçeli. Sayın Bahçeli, 8 Temmuz'da mecliste yaptığı grup toplantısında, başlangıçta CHP'ye yönelik operasyonları yürüten savcılara destek verse de, sonrasında dikkat çekici bir cümle kuruyor. Bahçeli, "tavsayan, tekleyen ve tavuk açan yargı süreçlerinin siyasi kutuplaşmayı beslemesi, sosyal ve ekonomik sorunları doğurması muhtemel bir akıbettir. Bu nedenle yargısal süreçlerin uzaması sakıncalıdır ve buna da gerek yoktur" ifadelerini kullanıyor. İsmail Saymaz, bu sözlerin Sayın Bahçeli'nin de soruşturmalarla ilgili sosyal kutuplaşmaya yol açacağını düşündüğünü ve bunların artık iddianameye dönüşerek sonuçlandırılması gerektiğini belirttiğini yorumluyor. Adli tatil olmasına rağmen iddianamenin yazılmaya başlandığı yönünde duyumlar da mevcut. Ayrıca, birkaç gün önce Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutter'in ayağındaki kelepçenin çözülmesi ve ev hapsinin sonlandırılması, her ne kadar hukuki bir karar ve bir haksızlığın giderilmesi olsa da, tam da bu sürece denk gelmiş olması manidar bir durum olarak değerlendiriliyor. MHP'nin ve diğer aktörlerin bu konudaki duruşlarının tüm detaylarını öğrenmek için okumaya devam edin.

İsmail Saymaz, tüm bu gelişmeleri alt alta koyarak, "terörsüz Türkiye'nin tarafları ve mimarları CHP'nin masada olmasını istiyor ve CHP'nin masada olmasını isteyenler CHP'ye yönelik soruşturma, yargılama ve operasyonlara da itiraz ediyorlar" diyerek durumun özünü açıklıyor. MHP, doğrudan operasyonlara itiraz etmese bile, mevcut soruşturmaların bir karara bağlanmasını, iddianameye dönüşmesini ve "ayak altından çekilmesini" arzuluyor ki terörsüz Türkiye süreci gölgelenmesin. PKK ise meseleyi bir adım öteye taşıyarak bu operasyonları "süreci sabote etmek" olarak niteliyor. Cumhuriyet Halk Partisi de bu komisyona girerken, Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl temelde mecliste çözülmesini istiyor ancak sadece bu meseleyi değil, Özgür Özel'in çarpıcı ifadesiyle "Diyarbakır'da demokrasi İstanbul'da otokrasi olmaz" diyerek, CHP ile ilgili operasyonların durdurulmasını, tutuklamaların tahliyeye dönmesini arzuluyor. Bu nedenle İsmail Saymaz, "terörsüz Türkiye süreciyle CHP'ye yönelik soruşturma ve operasyonların artık bir arada sürdürülebilmesinin gitgide imkansızlaştığını, birinin diğerini dışladığını, birinin diğerine karşıt hale geldiğini düşünüyorum" diyerek bu çelişkinin artık sürdürülemez olduğunu belirtiyor.

Peki, bu durumda gelecekte neler yaşanabilir? İsmail Saymaz'a göre, bu saatten sonra, örneğin yarın bir CHP'li belediye başkanına yönelik bir operasyon düzenlenirse, bu durum "terörsüz Türkiye" meselesinin tarafları tarafından "süreci sabote etmek" olarak yorumlanabilir ve ciddi ithamlarla karşılaşılabilir. Ancak madalyonun diğer yüzü de mevcut: Eğer CHP bu komisyona katılmazsa ya da sürece muhalefet eden bir çizgide durursa, bu durumda tersi de mümkün olabilir. Saymaz, böyle bir senaryoda, CHP'ye yönelik operasyonların ve soruşturmaların daha yaygın hale gelmesi ihtimalinin olduğunu, hatta kurultay davasından "butlan" gibi bir sonucun çıkarak mevcut CHP yönetiminin cezalandırılmasının da muhtemel olduğunu belirtiyor. Türkiye'nin bu hassas dengede nasıl bir yol izleyeceğini ve siyasi arenadaki gelişmeleri anbean takip etmek için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz. Bu süreç, hem terörle mücadele hem de demokratik uzlaşma arayışları açısından Türkiye'nin kaderini belirleyecek nitelikte kritik bir döneme işaret ediyor.