Türkiye Cumhuriyeti Temelleri Titrerken, Korkunç Planlar Devrede!

Türkiye Cumhuriyeti Temelleri Titrerken, Korkunç Planlar Devrede!

Türkiye'nin siyasi geleceği karanlığa sürüklenirken, muhalefete yönelik baskılar, Cumhuriyet'in kazanımlarına saldırılar ve Ortadoğu'da ABD ile kurulan tehlikeli ittifaklar şoke edici boyutlara ulaşıyor. DEM Parti'den CHP'ye, kritik isimlerin açıklamaları

Türkiye'nin siyasi arenası, her geçen gün daha da karmaşık ve tehlikeli bir hal alıyor. Ülke içindeki tansiyon yükselirken, dış politikada atılan adımlar da derin endişeleri beraberinde getiriyor. Bu makalemiz, Türkiye'nin içinde bulunduğu bu çetin süreci tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Türkiye'nin geleceğini derinden etkileyecek gelişmelerin perdesini aralayan bu haber, sizleri koltuğunuza bağlayacak ve her satırında yeni bir şok yaşatacak. www.avazturk.com olarak, bu kritik haberin detaylarını aktarmaya devam ederken, yaşananların sadece bir başlangıç olduğunu ve asıl şaşırtıcı bilginin makalenin son satırlarında gizlendiğini belirtmek isteriz.

Tele1'deki uzman Hüsnü Mahalli, mevcut siyasi atmosferin ve yürütülen "barış süreci" tartışmalarının tek boyutlu ve yanıltıcı olduğunu çarpıcı bir şekilde ifade ediyor. Sunucu'nun, DEM Parti'nin İmralı ziyareti ve Erdoğan ile görüşmesinde CHP'ye yönelik operasyonların gündeme geleceği yönündeki beklentisini sorması üzerine Mahalli, bu sürecin "iki günde iki dakikada bitecek gibi bir süreç olmadığını" belirtiyor. DEM Parti Eş Başkanı Tülay Hanım, Özgür Özel ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, bir yandan barış süreci başlatıldığını iddia edilirken, diğer yandan gazetecilerin, CHP'li belediye başkanlarının ve milletvekillerinin içeri alındığını vurgulayarak, "Siz barış dediniz, yalnız bizimle olmaz, bütün Türk toplumuyla, Türk insanlarının tümüyle, bütün partilerle barış yapacaksınız. Ama öbür taraftan Ana Muhalefet Partisi ve Türkiye'nin 1. partisi olan CHP'li belediye başkanlarına ve yönetimine ve CHP'ye yönelik bildik politikalarınızı sürdüreceksiniz, bunu kabul etmiyoruz" sözleriyle iktidara net bir mesaj gönderiyor. Yine DEM Parti'nin diğer Eş Başkanı Tuncer Bey de benzer bir vurgu yaparak, yolsuzluk yapan kayyum belediyelerinin durumunu sorguluyor ve Van örneğini vererek iktidarın çifte standartını gözler önüne seriyor. Bu tutum, Hüsnü Mahalli'ye göre, "tek boyutlu" olarak nitelendirilen devlet ile PKK arasındaki barış sürecinin çok boyutlu bir demokrasi olmadan tamamlanamayacağının altını çiziyor.

Bu gerilimli ortamda, ana muhalefet partisinin lideri de sert bir çıkış yapıyor. Sunucu'nun sorusu üzerine Hüsnü Mahalli, CHP lideri Özgür Özel'in Zafer Partisi lideriyle görüştükten sonra yaptığı açıklamada, tutuklu arkadaşlarını "esir" olarak nitelendirdiğini belirtiyor. Özel, cumartesi gününe nazaran tonunu biraz yumuşatsa da, "Yapacak bir şey yok, zamanı geldiğinde arkadaşlarımızı alacağız, esir şu an onlar" diyerek durumun ciddiyetini koruduğunu ifade ediyor. Hüsnü Mahalli, "esir" kavramının önemine dikkat çekerek, bu kelimenin kullanıldığı anda ya sizin düşman olduğunuzu ya da iktidarın sizi düşman olarak gördüğünü ima ettiğini belirtiyor. Mahalli, iktidarın CHP'yi bu noktaya getirmesinin "çok çok riskli" olduğunu vurguluyor. Ona göre iktidar, muhalefeti sıkıştırıp tepki göstermelerini bekleyerek üzerlerine çullanma stratejisi izliyorsa, bu "çok tehlikeli" bir oyun. Hüsnü Mahalli, bu durumun sadece muhalefet partileri açısından değil, "Türkiye'nin bütünüyle seyimsiz, hatta tehlikeli şeyler" olduğunu dile getiriyor. Dahası, iktidarın dışarıda aldığı risklere paralel olarak içeride çok daha fazla riski göze aldığını, asıl sorunun da burada yattığını ekliyor.

İktidarın içerideki bu riskli politikaları, dış politikadaki "korkunç planlar" ile birleştiğinde tablonun vahameti daha da artıyor. Hüsnü Mahalli, iktidarın dışarıda, özellikle ABD ile birlikte çok tehlikeli planlar ve projeler yürüttüğünü, ancak ne yazık ki Türk medyasının, hatta muhalefetin bile bunlarla hiç ilgilenmediğini dile getiriyor. Oysa ona göre, iktidarın Ortadoğu politikaları "çok tehlikeli". Mahalli, 2011'deki Arap Baharı'nın başlangıcında Türkiye'nin bölgeye "böyle şey gibi atlaması" karşısında "bu çok tehlikeli, Türkiye büyük oyunlar oynuyor, yapmayın eylemeyin" dediklerini anımsatıyor ve 10 yıl sonra gelinen noktanın bu uyarıların bir sonucu olduğunu belirtiyor. Irak ve Afganistan işgal edildiğinde, IŞİD, El Kaide, Taliban kurulduğunda radikal İslamcıların coğrafyayı kana bulayacağını anlattıklarında kimsenin inanmadığını, ancak şimdi çok daha fazlasının olacağını bir kez daha vurgulamak istediğini ifade ediyor.

Bu tehlikeli dış politika adımları, içerideki cumhuriyet karşıtı söylemlerle birleşerek ülkenin temellerini sarstığı iddia ediliyor. Hüsnü Mahalli, Türkiye'nin "Osmanlı hilafetinin, Osmanlı sultanlığının devamıyım" dediği anda, Amerika'nın Ankara Büyükelçisi Thomas Barak'ın çıkıp "Cumhuriyeti bırakın, Osmanlı'ya dönelim" diyebildiğine dikkat çekiyor. Mahalli'ye göre, bu iktidar "içerik olarak Cumhuriyet'in kazanımlarından, düşünsel, siyasi ve toplumsal kazanımlarından rahatsız" ve son 10 yılda ne yaptıysa bu kazanımlardan kurtulmak için yapıyor ve yapmaya devam edecek. Sunucu'nun, eski AKP milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı'nın (Yeliz olarak da bilinen) attığı bir tweet'i ekrana getirmesiyle gerilim daha da tırmanıyor. Çamlı, tweet'inde "Kadim bir geçmişe sahip aziz millet ve büyük devlet kanlı 1923 darbesi ile hesaplaşmadan ve helalleşmeden yeni terörsüz ve büyük devlet yolunda ilerleyemez. Bir düdük çalıp yeni onurlu ve beyaz bir sayfa açılmalıdır" ifadelerini kullanıyor. Sunucu, Amerikan Büyükelçisi'nin açıklamasından sonra gelen bu tür bir açıklamaya nasıl cesaret bulduklarını, 15 bin savcı varken kimsenin mi duymadığını sorguluyor ve bu söylemlerin insanları tedirgin ettiğini belirtiyor. Hüsnü Mahalli ise "istediğiniz kadar tedirgin olun" diyerek, bu tür söylemlerin ilk defa olmadığını, hatta Çamlı'nın Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminde şoförü veya koruması olduğunu, yani "rastgele birisi olmadığını" vurguluyor. Mahalli, toplumun belli bir kesiminin iktidardan aldığı cesaretle "çok tehlikeli şeylerin peşinde" olduğunu, iktidarın bunlara göz yumduğunu, zira kimsenin onlara dokunmayacağını bildiklerini, oysa bir gazetecinin (Timur örneğiyle) iki eleştiri yaptığında hemen gözaltına alındığını belirtiyor.

Tüm bu gelişmeler, Hüsnü Mahalli tarafından "çok kapsamlı bir plan" olarak yorumlanıyor; iktidarın iç ve dış politikayı bir arada, özellikle ABD ile birlikte yürüttüğü bir plan. Türkiye, içinde bulunduğu bu girdapla, sadece siyasi kutuplaşmanın değil, aynı zamanda Cumhuriyet'in temel değerlerinin ve dış politikadaki kritik bağımsızlığının da büyük bir sınavdan geçtiği bir döneme giriyor. Bu karmaşık ve tehlikeli süreç, ülkenin geleceğini belirleyecek kritik dönemeçleri barındırıyor ve ulusal güvenliğimiz, toplumsal barışımız ile demokratik kazanımlarımız üzerinde derin ve geri dönülemez izler bırakabilir. www.avazturk.com olarak, bu tarihi eşikte yaşanan her gelişmeyi yakından takip etmeye ve kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceğiz.