Türkiye Siyasetinde Bomba Etkisi Yaratan O Sözler
Son dönemde artan siyasi gerilim, peş peşe gelen şok edici olaylar ve açıklamalarla tırmanıyor. Memduh Bayraktaroğlu'nun sert eleştirileriyle mercek altına aldığı, 12 şehit haberiyle başlayan süreçte Özgür Özel'in tartışmalı "darbe" ve "erken seçim"...
Türkiye, son günlerde adeta soluksuz izlenen bir siyasi gerilim filminin sahnelerine tanıklık ediyor. Ülkenin gündemine bomba gibi düşen ardı ardına yaşanan olaylar ve siyasilerin ağzından dökülen her kelime, gerilimi bir üst seviyeye taşıyor. Bu atmosferde, deneyimli gazeteci ve yorumcu Memduh Bayraktaroğlu'nun dikkat çekici analizleri, olayların sadece görünen yüzünden ibaret olmadığını, derinlerde çok daha karmaşık bir "oyun"un döndüğünü işaret ediyor. Özellikle 12 askerimizin şehit olduğu yürek yakan olayın ardından patlak veren tartışmalar, siyasi liderlerin dilinden dökülen "tehdit" algısı yaratan sözler ve yargıdaki hareketlilik, kamuoyunda büyük bir şaşkınlık ve öfke yaratmış durumda. www.avazturk.com olarak, bu karmaşık tabloyu aydınlatmak ve olayların görünmeyen yüzünü gözler önüne sermek için hazırladığımız bu detaylı haber makalesi, okuyucuyu daha ilk satırlardan itibaren içine çekecek ve satırlarında büyük bir heyecanı barındırarak devam edecek.
Memduh Bayraktaroğlu, tüm ülkeyi yasa boğan, Milli Savunma Bakanlığı tarafından Irak'ın kuzeyindeki terör örgütüne ait bir mağaradan sızan metan gazına maruz kalarak hayatını kaybeden askerlerimizin şehadet haberleriyle ilgili olarak derin üzüntüsünü ve öfkesini dile getiriyor. Başlangıçta 5, sonra 8, ardından 12 olarak açıklanan şehit sayısının aslında önemli olmadığını vurgulayan Bayraktaroğlu, "Biz Stalin değiliz, istatistikle de işimiz yok. Biz insanız. Biz giden canın sayısıyla ilgilenmiyoruz, giden canla ilgileniyoruz" diyerek her bir canın değerini ortaya koyuyor. Eğer bu acı olayda ihmal, aymazlık veya sorumsuzluk varsa, bu sorumluların mutlaka hesap vermesi gerektiğini, hesap sorulması gerektiğini net bir şekilde ifade ediyor. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in olayın en ince ayrıntısına kadar inceleneceği yönündeki açıklamasını da eleştiren Bayraktaroğlu, "Yahu şehadet bir sonuç ya artık bunu ortadan kaldıramazsınız. Sorumlularını bulsanız da kaldıramazsanız, bulmasanız da kaldıramazsınız" diyerek, Güler'e ve diğer yetkililere "Utanın be! Bir kere istifa etmeyi öğrenin" çağrısında bulunuyor. Maske gibi basit bir önlemin bile alınmamasını "ayıp" olarak nitelendiren Bayraktaroğlu, Mehmetçiğin canının 300 liralık bir maskeden daha değerli olduğunu haykırıyor ve bu şehadetlerden doğrudan Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'i sorumlu tuttuğunu belirtiyor.
Şehitlerimizin acısı henüz tazeyken, siyaset sahnesinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in sözleri gündeme bomba gibi düşüyor ve gerilimi iyice tırmandırıyor. Özel'in iktidara yönelik sarf ettiği "Kork kardeşim. Bak o meydanlarda şu anda prova yapıyoruz. 81 ilde sen fragman izliyorsun. Fragman. Korku filmini izleteceğim sana" ifadeleri, Memduh Bayraktaroğlu tarafından açık bir tehdit olarak yorumlanıyor. Bayraktaroğlu, bu sözlere sert tepki göstererek, "15 Temmuz'da tankları olanlara karşı bu millet nasıl sokağa indiyse milletin seçtiği Cumhurbaşkanı'nı tehdite kalkan bu eczacı bozuntusunun tehditlerine karşı da bu millet sokağa iner, İsmet'in İnönü'nün saklandığı samanlıklara kadar kovalar" diyerek, Özel'in sözlerinin sandıktan iki yıl önce çıkan ve yeni seçime üç yıl olan bir Cumhurbaşkanı'nı neyle tehdit etmek anlamına geldiğini sorguluyor. Özel'in Anayasal takvimi hiçe sayarak "Ahada 2 Kasım ortada. İki kasıma sen sandık koymazsan kasıma ben bir sandık koyarım. Koyar mıyım koymaz mıyım hep beraber bakarız. Yok Sen sandığı elden almaya kalkarsan sandığı hangi ellerle kurduysak o ellerle kurtarırız" şeklindeki "erken seçim" çağrısı da Bayraktaroğlu tarafından "manyak mı, geri zekalı mı" ifadeleriyle eleştiriliyor.
Ancak Özgür Özel'in en büyük tepkiyi çeken ve skandal olarak nitelendirilen sözleri, Mısır'daki darbeye atıfta bulunması oluyor. Özel, "Mısır'daki meydanı izlediğiniz gibi televizyondan izlersiniz Türkiye'deki o demokrasi meydanlarını" diyerek, adeta bir felaket senaryosu çiziyor. Memduh Bayraktaroğlu, bu sözlere öfkeyle karşılık vererek, "Ahlaksız adam, zalim herif! O bahsettiğin Mısır'daki meydanda bir gecede 4.000 insan kurşunlanarak öldürüldü" diyerek Özel'in ya hafıza kaybı yaşadığını ya da bilerek cahilce konuştuğunu vurguluyor. Bayraktaroğlu, bu sözleri "Seçime hemen gitmezseniz sokaklarda bir gecede 4.000 insan kurşunlanarak öldürülür, siz de televizyondan seyredersiniz mi demek istiyorsun?" şeklinde yorumlayarak, Özel'i yolsuzlukları örtbas etmek için erken seçim istediği ve şiddetle tehdit ettiği imasında bulunuyor. Özel'in bu büyük tepkiler üzerine "Kimseyi darbe ile tehdit etmiyoruz. Kimseyi kaba kuvvetle tehdit etmiyoruz" diyerek sözlerini düzeltme çabasına girmesine rağmen, hemen ardından gelen "Ama birisi darbeye kalkarsa sandığı almaya kalkarsa birtım yollarla bu milletin elinden seçimi almaya kalkarsa bu millet kendi elleriyle sandığı geri getirir. Ondan hiç kimse fazladan kaba dayılığa girişmesin" ifadeleri, Bayraktaroğlu tarafından "yine saçmalıyor" olarak nitelendiriliyor.
Memduh Bayraktaroğlu, bu tehditkar ve sorumsuz açıklamaların ortaya çıkmasında başta Ahmet Davutoğlu, Temel Karamollaoğlu ve Ali Babacan olmak üzere "altılı masanın muhafazakar liderlerini" sorumlu tutuyor. Bayraktaroğlu, bu liderlerin kendi inançlarını ve değerlerini savunmak yerine CHP'ye "koltuk değneği" olduklarını, Cumhurbaşkanlığı ve mahalli seçimlerde ezanı ve başörtüsünü yasaklayan CHP'yi destekleyerek Özel'e bu cesareti verdiklerini iddia ediyor. Özellikle Davutoğlu'nu, "Stratejik Derinlik" kitabının müellifi olmasına rağmen "CHP çukuruna düştüğünü" ve Erdoğan'ı devirmek isteyenlere karşı iki kelime edemediğini belirterek şiddetle eleştiriyor.
Tüm bu tartışmaların gölgesinde, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e 500.000 liralık dava açması ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Özel hakkında re'sen soruşturma başlatması da gündemdeki sıcaklığını koruyor. Memduh Bayraktaroğlu, bu davaları da eleştirerek, maddi tazminat davalarının "ayıp" olduğunu, eğer onurlu ve şerefli bir insan olunsa, şerefi korumak adına manevi tazminat davası açılması ve sembolik bir kuruş tazminat talep edilmesi gerektiğini belirtiyor.
Öte yandan, siyasi arenadaki bir diğer çarpıcı gelişme, Sonar Araştırma Şirketi'nin temmuz ayı anket sonuçları oluyor. Memduh Bayraktaroğlu, bu anketin sonuçlarına göre CHP'nin %36,2 ile birinci parti olduğunu, AKP'nin ise %30 oy oranına sahip olduğunu, aradaki farkın %5,3 olduğunu aktarıyor. Bayraktaroğlu, AKP Genel Başkanı'nın bu sonuçları yalanlamasına rağmen, Hakan Bayrakçı'nın sahibi olduğu Sonar gibi AKP'ye yakınlığı bilinen bir şirketin bile bu sonuçları açıkladığına dikkat çekerek, iktidarın gerçeği çarpıttığını ima ediyor. Bayraktaroğlu, Erdoğan'ın "Yolsuzluk içerisindeki bir parti bu milletten onay alamaz" sözüne de gönderme yaparak, ankette %30 oy alan bir partinin yolsuzlukla özdeşleşmiş olmasının çelişkisini dile getiriyor.
Siyasi kriz sadece bunlarla sınırlı değil. AKP eski milletvekili ve Erdoğan'ın eski başdanışmanı Hüseyin Kocabıyık'ın, cumhuriyetin ilanını darbe olarak nitelendiren AKP eski milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı'nın (Yeniz olarak da biliniyor) bir parti toplantısında "Türk lafından tiksiniyorum" dediği iddiası da Memduh Bayraktaroğlu tarafından önemle vurgulanıyor. Bayraktaroğlu, Hüseyin Kocabıyık'ın en güvenilir Türk siyasetçilerinden biri olduğunu ve bu konularda yalan söylemeyeceğini belirterek, iddiaların ciddiyetine dikkat çekiyor.
Ve şimdi gelelim tüm bu gelişmelerin perde arkasında dönen, siyasetin en karanlık koridorlarında fısıldanan, belki de tüm bu kaosun asıl nedeni olan o kritik bilgiye... Memduh Bayraktaroğlu, bu konuyu "siyaset hiçbir zaman aleni şekilde yapılamaz" diyerek açıyor ve herkesin aynı yöne baktığı bir ortamda, aksi yöne bakmanın faydalı olduğunu savunuyor. Bayraktaroğlu, yıllardır dillendirmediği, ancak şimdi zamanının geldiğini düşündüğü bir detayı ilk kez kamuoyuyla paylaşıyor. Merhum Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın, Erdoğan'ın hastaneye kaldırıldığı gün, başbakan yardımcıları veya diğer yetkililer yerine hastaneye ilk giden kişi olduğunu ve bir ülkenin Genelkurmay Başkanı olarak, ülkeyi yönetenlerin sağlığı konusunda bilgi sahibi olma yetkisine sahip tek kişi olduğunu vurguluyor. Bayraktaroğlu, Yaşar Büyükanıt'ın Erdoğan'ın "çok berbat, Allah kimsenin başına vermesin" bir hastalıktan muzdarip olduğunu ilk öğrenen bürokrat olduğunu ve bu bilgiyi çok güvendiği birkaç kişi dışında kimseye söylemediğini belirtiyor. Bu bilginin kendisine sızdırılmasının üzerinden çok zaman geçtiğini ve bu durumun tesadüf olmadığını ima ediyor. Ayrıca, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik operasyonları yöneten ve İmamoğlu soruşturmalarıyla bilinen İstanbul İl Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan Dulkadir'in tenzili rütbeyle başka bir göreve atanmasının da, MASAK'ın İmamoğlu ve mesai arkadaşlarını suçlayacak hiçbir rapor vermemesiyle ilişkili olduğunu, bunun bir "tahsilat meselesi" olabileceğini öne sürüyor.
Tüm bu yaşananlar, Türkiye siyasetinde bir "cambaza bak" oyunu oynandığı izlenimini güçlendiriyor. Memduh Bayraktaroğlu'nun ifadeleriyle, "perdenin arkasında dolaplar dönüyor" ve asıl büyük oyunun kime kurulduğu, asıl oyun kurucunun kim olduğu hala bir sır perdesiyle örtülü. Tüm bu karmaşık ve gerilimli tablonun nihai sonucunu, asıl "oyun kurucunun" kim olduğunu ve "asıl oyunun" kime kurulduğunu hep beraber göreceğimiz günler çok da uzak değil. Bu yüzden, www.avazturk.com olarak, Dem Parti Genel Eş Başkanlarının ve MHP'li Fethi Yıldız'ın açıklamalarına dikkatle bakılmasını öneriyor, çünkü Bayraktaroğlu'nun altını çizdiği gibi, "bütün suçu Erdoğan'ın üstüne atmak için başlatılan oyun son perdeye gelmek üzere." Bekleyiniz ve görün, zira daha güzel günler göreceğiz.