Türkiye Siyasetinde Şok İttifak Hamlesi
PKK'nın dini açılımı, Nakşibendi Halidiye'nin bilinmeyen yüzü ve Erdoğan'ın sürpriz projesi... Türkiye siyasetinde taşlar yerinden oynuyor! Bu heyecan verici gelişmenin tüm detayları içeride!
Türkiye siyaseti, son dönemde yaşanan ve kamuoyunda büyük yankı uyandıran gelişmelerle birlikte, derinlemesine analiz edilmesi gereken yeni bir dönemeçten geçiyor. Bu haber makalesi, pek çok siyasi gözlemciyi şaşkına çeviren ve gelecekteki dengeleri derinden etkileyebilecek potansiyel ittifak arayışlarını mercek altına alıyor. Makalemiz boyunca, bir tarafta terör örgütü olarak kabul edilen PKK'nın yıllar içindeki ideolojik dönüşümü, diğer tarafta ise Türkiye'nin siyasi ve dini yapısında önemli bir yer tutan Nakşibendi Halidiye tarikatının farklı kollarıyla olan ilişkileri ayrıntılı bir şekilde incelenecek. Bu karmaşık sürecin, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, siyasetin kilit isimlerinin hamleleriyle nasıl iç içe geçtiği ve bu tablonun olası sonuçları üzerinde durulacak. Haberimizin devamında, sizi şaşırtacak pek çok detayı bulacaksınız.
Siyasi analist Soner Yalçın'ın son değerlendirmelerine göre, Milli Savunma Bakanı Devlet Bahçeli'nin "Cumhurbaşkanı yardımcılarından biri Kürt, diğeri Alevi olsun" şeklindeki çıkışı, Sünni ümmetçiliğine bir tepki niteliği taşıyor. Yalçın'ın vurguladığı üzere, bu tavır yalnızca "Türk, Kürt, Arap" ümmetçiliğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı değil, aynı zamanda PKK ve radikal Kürt siyasilerini de kapsayan geniş bir perspektife işaret ediyor. PKK'nın kuruluş ideolojisi başlangıçta Marksist-Leninist temelliydi ve özellikle bölgedeki güçlü Nakşibendi gibi tarikatlara karşı net bir pozisyon almıştı. Ağaları, şeyhleri ve şıhları "feodal ve gerici" olarak tanımlıyordu. Ancak Sovyetler Birliği'nin dağılması ve neoliberal ideolojinin dünya genelinde güçlenmesiyle birlikte, 1990'larda PKK halk desteğini artırmak amacıyla İslam'a ve dini sembollere karşı düşmanlığını yumuşattı. Hatta, Kuzey Irak'taki Kürt bölgelerinde (Kandil, Süleymaniye hattı) bazı Nakşibendi kökenli aşiretlerle zaman zaman taktiksel iş birliklerine gitti. 2000'ler itibarıyla ise PKK, "İslam’ı araçsallaştırma stratejisine" hız vererek bağımsız “ulus” söyleminin yanına “ümmet” kavramını ekledi ve Şeyh Said gibi dini figürleri kutsamaya başladı. Murat Karayılan'ın Süleymaniye'de yaşayan Nakşibendi Şeyh Şebendi ile görüştüğü bilgisi de bu stratejinin bir parçasıydı. 2014'te Diyarbakır'da HDP ve DBP tarafından düzenlenen Demokratik İslam Kongresi ve 2016'da KCK ile PYD tarafından Kuzey Suriye'de yapılan “Kürdistan İslam Konferansı” toplantıları da bu değişimin somut örnekleriydi. Bu toplantılar Kuran okunarak açılırken, Nakşibendi kökenli bazı şeyhler ve aşiret temsilcileri gözlemci olarak katılım gösterdi.
Bu "İslam açılımına" Abdullah Öcalan'ın katkısı ise şaşırtıcı detaylar içeriyordu. Öcalan'ın gönderdiği üç sayfalık mesaj, "Demokratik İslam Manifestosu" adını taşıyordu. Mesajında "Mümin kardeşlerim, PKK’nın temsil ettiği Kürt hareketini ateist, komünist materyalist olarak tanımlayanlar Batı kavramlarıdır. Biz kavram kölesi değiliz" ifadeleri dikkat çekiyordu. Ayrıca, "PKK hareketini, Batı’nın ideolojik hegemonyası dini-laik ikilemine boğmamak gerek. Bu sıkıştırma İslam’daki yaşam bütünlüğünü bozuyor" diyerek, hareketlerinin dini-laik ayrımlara indirgenmesine karşı çıkıyordu. Öcalan, Türk devletinin İslam’ı bir baskı aracı olarak kullandığını, kendilerinin ise İslam'ın adalet anlayışına saygılı olduklarını belirtmişti. Mesajında “İslam’ın halkları özgürleştirme misyonu”ndan bahsedilirken, İslam'ın Kürt özgürlük mücadelesi veren PKK ile çelişmediği vurgulanıyordu. Soner Yalçın'ın deyimiyle, karşımızda yine her daim olduğu gibi pragmatik ve faydacı bir Öcalan vardı. Peki, PKK’nın uzlaşmaya ve ittifak yapmaya çalıştığı Süleymaniye merkezli Nakşibendilik, özellikle de Halidiye kolu ne anlama geliyor? Asya'da doğan Nakşibendi tarikatı zamanla parçalara bölündü ve bunlardan Halidiye kolu, 19. yüzyıl başlarında Şeyh Halid-i Bağdadi tarafından doğduğu yer olan Süleymaniye'de kuruldu. Kürt bölgelerinde (özellikle Diyarbakır, Hakkâri, Bitlis, Mardin, Musul hattında) hızlı bir yayılım gösteren bu kolun medreselerinde eğitim Kürtçe idi. Osmanlı merkezi yönetimi ile anlaşarak Kadirilerden Bektaşilere birçok tarikatın ezilmesinde rol oynayan bu yapı, zamanla Kürt toplumunu hem dini hem de siyasi açıdan örgütledi. Öyle ki, Kürt milliyetçiliğinin ilk kıvılcımını yakan isyanlarda yer aldı. Gerek Halidi şeyhlerinden Şeyh Ubeydullah'ın 1880'de Osmanlı'ya karşı, gerekse yine Halidi şeyhlerinden Şeyh Said'in 1925'te Türkiye'ye karşı "Kürdistan" kurma hedefiyle ayaklanmaları, bu kolun siyasi rolünü gösteriyor. Menemen'de 1930'da isyana kalkışan Şeyh Esat Erbili de Halidiye ekolündendi. Halidiye kolu da zamanla kendi içinde bölündü. Bu karmaşık ilişkiler ağını ve çok daha fazlasını keşfetmek için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Türkiye'de bugün Halidiye kolu, en az 10-12 büyük cemaat veya dergah şeklinde varlığını sürdürüyor. Bunlardan Gümüşhanevi, Menzil, İsmailağa, Erenköy gibi çok bilinen cemaatler, genellikle Türk devletiyle yan yana duran bir çizgide yer alıyor. Ancak Kürt bölgelerinde, Bitlis, Hakkari, Mardin, Elazığ, Siirt, Diyarbakır, Van merkezli birçok yerel şeyhlik hattı, Halidiye’nin alt kollarını oluşturup PKK’ya pek karşı değiller. Keza, Şeyh Muhammed el-Haznevi tarafından Suriye'de kurulan Halidiye Haznevi'nin de Türkiye’de Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep'te dergahları bulunuyor. Soner Yalçın'ın dikkat çektiği bir başka nokta ise Barzani'nin de Halidiye mensubu olduğudur. Peki, bölgede farklı ekollere sahip Nakşibendi Halidiye cemaatlerini ne birleştirecek? Daha da önemlisi, Halidiye’nin geleneksel çizgisi ile PKK nasıl yan yana getirilecek?.
İlk adımı PKK attı; daha önce bazı Halidiye kollarını “devletçi” ve “Kürt milliyetçiliğini bastıran dini otoriteler” olarak görürken, bu tavrından vazgeçti. Peki ya devlet tarafı? İktidarın "terörsüz Türkiye açılım" süreci, "Türk, Kürt, Arap" sentezinin "çimentosu" olarak "Sünni ümmetçiliği" imdada yetiştirdi. Burada akıllara gelen kritik soru şudur: Halidiye koluna mensup cemaat, dergah, kuruluş ve partilerde yetişen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İttihad-ı İslam projesi" veya "ümmet fikri" stratejisiyle PKK’yı, “tek Müslüman millet potasına” sokabilecek mi? Soner Yalçın'a göre PKK bu fikre teşne görünüyor. Ancak yıllardır PKK’ya karşı mücadele veren (ve hatta aynı Nakşibendi Halidiye koluna mensup olmalarına rağmen Kürt siyasi hareketine hiç sıcak bakmayan) cemaatler ve dergahlar, PKK ile yan yana gelebilecek mi? Yoksa bunlar ittifaka “Sünni ümmetçilik” fikriyle mi sokulacak?.
Tüm bu gelişmelerin ışığında, Soner Yalçın'ın vurguladığı gibi, en başa dönersek Devlet Bahçeli’nin “Alevi” açılımını da tüm bu gelişmeler açısından değerlendirmek gerekiyor. Bahçeli’nin milli çözüm süreci, gözlerden uzak bir "Sünni ümmet açılımına" mı dönüştürülmek isteniyor?. Türkiye siyaset sahnesindeki bu gizemli ve karmaşık denklemlerin, beklenmedik ve sarsıcı bir sonucu olabilir. Bu ve benzeri tüm siyasi analizler, perde arkası gelişmeler ve Türkiye gündemine dair derinlemesine bilgilere ulaşmak için https://www.avazturk.com adresini mutlaka ziyaret edin. Tüm bu ittifak arayışları, ideolojik dönüşümler ve siyasi hamleler neticesinde, Türkiye'de bir erken seçim kararı alınırsa, bu kimse için bir sürpriz olmayacak.