Türkiye'de Hiçbir Şey Artık Eskisi Gibi Olmayacak!

Türkiye'de Hiçbir Şey Artık Eskisi Gibi Olmayacak!

Can Ataklı'nın son yayınından şok edici detaylar! Türk siyasetinde dengeleri alt üst eden gelişmeler yaşanıyor. Bir liderden gelen gece yarısı bildirisi, ülkeyi bekleyen dev değişimin habercisi mi? Hepsi ve daha fazlası, bu detaylı haber analizinde ortaya

Türk dış politikasının derme çatma hali, Gazeteci Can Ataklı'nın sert eleştirileriyle bir kez daha gündeme taşındı. Ataklı, AKP sözcülerinin ve Dışişleri Bakanlığı'nın İsrail ile sağlandığı iddia edilen ateşkese ilişkin 'başarı' söylemlerini adeta bir fiyasko olarak değerlendiriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 24 Aralık 2020'de "Suriye'ye dış müdahalede karşısında bizi bulur" sözlerini hatırlatan Can Ataklı, İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırılarında Türkiye'nin sessiz kalmasını ve hatta Hakan Fidan ile İbrahim Kalın'ın ateşkesi "sağladık" demesini "palavra" olarak niteliyor. Ataklı'ya göre, Suriye daha mermiyi tabancasına sürememişken, "ateşkes" diye sunulan bu durum, aslında İsrail'in istediğini yapmasına zemin hazırlamaktan öteye geçmiyor. Medyanın bu durumu "müthiş bir diplomatik atak" olarak sunmasını da "yalakalık" olarak gören Ataklı, yaşananların tam bir akıl tutulması olduğunu vurguluyor. Ayrıca, Ataklı'nın dikkat çektiği "yeni bir jargon" ile Hakan Fidan ve İbrahim Kalın'ın her dakika Erdoğan'ı bilgilendirdiğinin sürekli dile getirilmesi, "Erdoğan'ın yerine bu iki adamdan birini hazırlıyorlar" yorumlarını da beraberinde getiriyor.

Öte yandan, terörle mücadele ve Kürt sorunu ekseninde yaşanan son gelişmeler de derin endişelere yol açıyor. Can Ataklı, terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın gazeteci seçerek görüşme talebini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni aşağılama ve PKK'yı "legalleştirme" çabası olarak görüyor. Bu durumun, Erdoğan'ın uçağına alacağı gazetecileri seçmesine benzetilerek PKK'nın devlete meydan okuduğunu belirtiyor. ABD Büyükelçisi'nin "PKK eşittir PYD" söylemine bizimkilerin sevinmesini "dangalaklık" olarak yorumlayan Ataklı, PKK'nın uluslararası terör örgütü olarak kabul görmesine karşın PYD'nin AKP iktidarı dışındaki çevrelerce terörist olarak anılmamasını eleştiriyor. Bu süreçte, ülkenin en kritik meselelerinden biri haline gelen adalet arayışı, Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık'ın ağır hastalığına rağmen tutuklu yargılanmasıyla yeni bir boyut kazanırken, https://www.avazturk.com gibi ulusal haber platformları da bu gelişmelerin nabzını tutuyor. Gazeteci Can Ataklı, kanser hastası olan bir şüphelinin, henüz suçu kesinleşmemişken cezaevi koşullarında tutulmasını "vicdansızlık" ve "vahşi bir nefret" olarak değerlendiriyor. Ergenekon davasındaki Kuddisi Okur örneğini hatırlatan Ataklı, bunun, iktidarın "benden olmayana dünyayı haram edeceğim" zihniyetinin bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Yargıdaki bu "hesap sorma" ve "kin" dolu yaklaşımların, gazeteci Fatih Altaylı'ya yönelik akıl almaz yargılamalarla da kendini gösterdiğini belirten Ataklı, Altaylı'nın "bu ülke padişahını bile boğmuştur" sözlerinin metaforik bir ifade olmasına rağmen "en az beş yıl hapis" tehdidiyle karşı karşıya kalmasını tamamen akıl ve mantık dışı buluyor.

Tüm bu karmaşanın ortasında, İmamoğlu'ndan gelen o gece yarısı bildirisi, siyaset arenasının en çok konuşulan olayı haline geldi. Gece saatlerinde yayınlanan ve pek çok izleyicinin henüz haberdar olmadığı bu metin, Can Ataklı'nın deyimiyle "iktidarın ortasına bırakılmış bir bomba" niteliğinde. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, açıklamasında Cumhuriyet Halk Partisi'nin birinci parti olmasından duyduğu gururu ve seçime gidilmesi gerektiğini vurgularken, CHP'nin yolunu "Türk Kürt, memleketimizdeki bütün vatandaşlarımızın demokratik, adil, müreffeh ve özgür bir hayat yaşaması için yürünmüş bir yol" olarak tanımlıyor. İmamoğlu, terörün bitirilmesi adına başlatılan sürecin siyasetçilerden ve partilerden daha büyük olduğunu, topyekûn milletle birlikte yapılması gerektiğini belirtiyor. Özellikle, "Demokrasiyi ve adaleti temel alan bir süreç geleceğimizi teminat altına alabilir. Bu süreç kibirle, dışlayarak, kutuplaştırarak değil, şeffaf, kapsayıcı ve birleştirici bir tutum ve tavır ile yürütülmelidir" sözleriyle iktidara net bir mesaj gönderiyor. Cumhuriyet Halk Partisi'nin "devletimizin kurucu değerlerinin ve geleceğinin en büyük teminatı olarak hem her sürecin tam merkezinde" olduğunu dile getiren İmamoğlu'nun bu çıkışı, Ataklı'ya göre CHP içinde de ciddi bir tartışma başlatacak. Zira, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in terörle mücadele komisyonuna katılma konusunda isteksiz olduğu kulislerde konuşulurken, İmamoğlu'nun bu bildirisi "CHP mutlaka bu sürecin içinde olmalı" yönünde kesin bir duruş sergiliyor. Bu durum, parti içindeki liderlik tartışmalarını da alevlendirecek gibi görünüyor. Can Ataklı, bu açıklamayı İmamoğlu'nun hapishaneden yaptığı "en önemli açıklama" olarak niteliyor ve yansımalarının çok büyük olacağını öngörüyor.

Ancak asıl bomba, İmamoğlu'nun açıklamasının son bölümünde patlıyor. Ekrem İmamoğlu, terörsüz ve demokratik Türkiye yolunda DEM Parti'ye ve bu sürecin yolunu açan MHP'ye özellikle seslenerek tarihi bir çağrıda bulunuyor. İmamoğlu, her iki partiye de "Bu süreci kendi ikballeri ve siyasi çıkarları için bir fırsat olarak gören akıldan kendinizi ayrıştırmalısınız" diyerek AKP'den uzaklaşma çağrısı yapıyor. Can Ataklı'nın analizine göre, bu çağrı, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki sayısal dengeleri tamamen değiştirebilecek ve Cumhur İttifakı'nın dağılmasına yol açabilecek stratejik bir hamle. Ataklı, böyle bir ittifakın gerçekleşmesi durumunda AKP'nin mecliste azınlıkta kalacağını belirtiyor. İmamoğlu'nun bu açıklaması, yalnızca iç siyasete değil, uluslararası aktörlere, özellikle de ABD'ye yönelik bir mesaj taşıyor: "Merak etmeyin, bu işi biz de yaparız, hatta CHP daha iyi yapar". Gazeteci Can Ataklı, Devlet Bahçeli'nin geçmişte Erdoğan'a yönelik sert eleştirilerini ve bugünkü keskin dönüşünü hatırlatarak, MHP'nin de farklı telkinlerle bir kez daha pozisyon değiştirebileceği kritik bir döneme girildiğini vurguluyor. Bu açıklama, Ataklı'ya göre, Türkiye'nin artık bir PKK sorunundan ziyade, hem içeride hem de Suriye'deki PYD yapılanmasıyla "Kürt sorunu" ile karşı karşıya olduğunu ve bu sorunun çözümünde CHP'nin aktif rol üstlenmeye hazır olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Henüz ne hükümetin ne de muhalefetin bu sürece dair somut bir yol haritası olmadığı bir ortamda, İmamoğlu'nun bu hamlesi, Türkiye'nin siyasi geleceği için belirsiz ancak son derece kritik bir dönemin kapılarını aralıyor; ve bu kapının ardında, sandıkta verilecek cevabın çok büyük olacağı sinyali veriliyor!.